EĞİTİM ŞART!
Ama her alanda. Bizim konumuz ise malum ikitekerli araçlar. Bu ay biraz eğitim konusundan bahsedelim ve güzel memleketimizi,motosiklet sürücülerini ilgilendiren eğitim perspektifi açısından inceleyelim. Öncelikle hukuki düzenlemelere göz atmak lazım. Bakalım durum neymiş; 3.2.1987 tarihli 19361 sayılı Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğine göre , bir sürücü kursunda Usta Öğretici olarak görev alanlar, sürücü kursunun eğitim için belirlenmiş sahasında ,AI Motorlu Bisiklet ve A2 Motosiklet için sürüş eğitimi verebilir.
Buna göre ;
“Al” ve “A2” sınıfı kurslar: Trafik ve çevre bilgisi dersi 20, ilkyardım dersi 12, motor ve araç tekniği bilgisi dersi 5, direksiyon eğitimi dersi 10 saat Direksiyon eğitimi sonunda kendini yeterli görmeyen kursiyerlerin talep etmesi ve ilan edilen kurs ücreti üzerinden ödeme yapması halinde, belirtilen direksiyon eğitimi ders saat sayısının en çok % 30’u kadar akan trafik içinde fazla direksiyon eğitimi verilir.
Bildiğim kadarıyla , motosiklet ile ilgili eğitim konusu, ilgili kanunlar incelendiğinde, devlet tarafından yukarıda izah edilen çerçevede ele alınmış. Özetle, motosiklet sürüş eğitimi içerik olarak Al ve A2 sürücü ehliyeti almak ve trafiğe çıkacak kadar eğitim vermek ile sınırlı. Tabii ki sürücü kurslarının bu iş için ayrılmış eğitim sahalarında ve trafikteki eğitim yollarında olmak şartıyla. Tüm bunların mükemmel şekilde işlediğini farz etsek bile,mevcut kanunlarda , ileri sürüş teknikleri yada yol ve sürüş güvenliği gibi daha ileri teknikleri içeren bir yaklaşım hali hazırda mevcut değildir demek sanırım çok zor değil. Şimdi rüyadan uyanalım ve gerçek dünyaya bir göz atalım. 2009 rakamlarına göre Türkiye’de 2.700 civarında sürücü kursu var.Bu kursların çok küçük bir miktarının eğitim pisti olduğu ve bunlarında motosiklet için hazırlanmadığı bir gerçek. Yani sürücü kursları tarafında gerçek hayat şöyle : Bir sürücü kursuna kayıt yaptırıyorsunuz,sınav öncesi (şanslıysanız) bir pazaryerinde yada otoparkta motosiklet ile iki tur atıyorsunuz, sonra bugün sınav,yarın trafik. 2.5 milyon kayıtlı motosikletin olduğu memleketimizde, bu sayı her geçen gün artmakta ve doğal olarak yeni sürücülerin eğitim ihtiyacı da oluşmaktadır. Arz – Talep meselesi. Talebin olduğu yerde, Arz da olacaktır. Kanunların tarifi gerçek dünyanın ihtiyaçlarına cevap veremeyince, doğal olarak gri renkli çözümler üretiliyor. Ortaya İleri Sürüş Teknikleri, Güvenli Sürüş Teknikleri, ADAC, DVR, İAM ,ARA ,CBT ve toplasak hayli uzun bir liste oluşturacak eğitim disiplinleri,eğitmenler ve eğitim veren kurum ve kuruluşlar çıkıyor. Hatta her birinden bağımsız, “20 yıldır bu işlerle uğraşıyorum, yabancı disiplinlerle hiç işim olmaz , onlar ne biliyor ki, ben kendi disiplinimi yarattım” diyen eğitmenler bile var.Tabi tepki gösterdiği yabancı disiplinleri hiç incelemediği gerçeğini de atlamamak lazım. Geçen ay yazdığım bir tespitimi burada tekrar etmekte fayda var. Motosiklet camiası kurum -kuruluş ve kişileri ile organize olamayan bir topluluk. Bu yeteneksizliğin fotoğrafını maalesef eğitim ile ilgili yaşadığımız bu karmaşada da görüyoruz. Ancak eğitim işi ciddi.Yukarıda anlattığım hukuki çerçevede olmayan ve yaptıkları işin adına “eğitim”, kendilerine de “eğitmen” adını veren her kişi ve kurum suç işliyor. Dikkat ederseniz bazıları yaptıkları çalışmalara “seminer” adını verir. Sebebi hikmeti budur. Eğitim (yada seminer) faaliyetlerinde bulunanlar hatalı mı? Ne yapmak lazım? Bu soruların yanıtlarını aramaya başlamadan önce şu tespiti yapalım. Tahlil ettiğimiz sorunların benzerleri ( o her zaman hayranlıkla söz edilen) Avrupa ülkelerinde de yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor. Farklı olan , orada sorunları yaşayan topluluklar, bir araya gelip çözüm önerileri hazırlıyorlar ve devletin ilgili makamlarına iletiyorlar. Sonrada yasallaşması için takipçisi oluyorlar, (meraklısına bkz: http://www.mag-uk.org) Aksi durumda devletin ilgili kurumlan günün birinde döner ve “ne yapıyorsunuz siz?” diye hesap sorar ve sadece mevcut kanunlara göre işlem yapar. Bu da hiç hoş olmaz. Aslında “ne yapmak lazım?” sorusunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıktı. Eğitim ile ilgili tüm kurum ve kuruluşları bir araya getirecek bir platformda , kendi sorunlarımızın çözümlerini kendimiz üreteceğiz ve devletin kapısını çalacağız. Yine söylüyorum, benim devletimin doğru dürüst çalışılmış projelere kapısı sonuna kadar açık ve yardımcı olmaya hazır. Ama kapıyı çalan yok, daha kötüsü kapının yerini bilen de yok. Ancak söz konusu olan insan hayatı.Birşeyler yapmak lazım. Nasıl ki canınız istediğinde “ben öğretmenim” yada “ben doktorum” diye ortaya atlayamıyorsanız, aynı şekilde “ben motosiklet sürüş eğitmeniyim” diye ortaya çıkılamamalı. Elbette aramızda bu işe gönül vermiş , bütün zorluklarına rağmen kıyıya vurmuş deniz yıldızı hikayesinde ki gibi bir misyonla çalışan arkadaşlarımız ve kurumlar var. Öte yandan , sadece cemiyette itibar kazanmak için yada daha kötüsü sadece para kazanmak için ,düşüncesizce bu etiketi taşıyanlar da var. Peki iyi ile kötüyü, değerli ile değersizi nasıl ve kim ayıracak? Gönül ister ki, Türkiye’nin ilgili kanunlarca tanınan ve idare edilen kendine ait motosiklet eğitim müfredatı, eğitim , eğitmen ve eğitim sahası tanımları olsun. O zaman inanın eğitmenlerde,eğitim alanlarda hak ettikleri yere kavuşacaklardır. Bu satırları okuyanlar arasında , “Yazılar yazıp ahkam kesmek kolay, sen çözüm üretmek adına neler yapıyorsun” diye düşünenleriniz olacaktır. Elbette böylesi önemli bir konuyu ,bana ayrılan bu alanda her yönüyle irdelemem mümkün değil. Anlayacağınız “yerim dar”. Şaka biryana , siz bu satırları okurken , umarım Türkiye’nin değerli bir kurumu öncülüğünde, eğitim ile ilgili tüm kurum , kuruluş ve kişilerin katılımına açık ilk Motosiklet Yol Güvenliği Çalıştayının te- melerini atmış olacağımızın müjdesini buradan vermek isterim. Hadi bize kolay gelsin ve hayırlısı olsun. Çözüm bizim elimizde. Her zaman dediğim gibi, ya sorunun parçası olursunuz, yada çözümün. Sağlıcakla kalın.