Ekinleri koruma
Gübre yayma, organik
tarım yapılan çiftliklerin çoğunda önemli bir işlemdir. Çiftlik gübresi, ekinlerin al-
dığı besleyici maddelerin bir kısmını toprağa geri verir. Toprakta yeterli miktarda azot, fosfor, potas-
yum ve kalsiyum, magnezyum sülfür, sodyum ve eser miktarda bakır, çinko ve bor bulunmalıdır.
3) Organik tarım yapılan çiftlikte üretimin düşük olması kimyasal ürünlerden tasarrufla karşılanabilir. Tipik bir geleneksel çiftlik [A], 240 hektar büyüklüktedir; bunun üçte birinde, hektar başına 5000 kg buğday ve 4500 kg arpa olmak üzere tahıl yetiştirilir. Çiftlikten 400 inek (her 0,4 hektara bir inek), günde 5500 litre süt üretir. Aynı büyüklükte bir organik çiftlik ise [B], gene 500 ineği daha az yoğunlukta besleyebilir (0,42 hektara bir inek) ve günde 4800 litre süt alır. Hektar başına buğday üretimi 4500 kg; yulaf üretimi ise 4700 kg’dır.
4) Hayvan gübresinin
mayalanmasıyla karışık gübre elde edilir. Bunun için dışkı, saman ve sebze artıklarıyla karıştırılır. Karışık gübre yığını bolca sulanır ve tam karışması için sık sık altüst edilir.
5) Organik çiftçiler
toprağı, toprak da bitkileri besler. Çiftçi toprağını yıllarca ot altında bırakabilir
[A]; böylece toprak kurtları ve bakterilerin toprak yapısını geliştirmelerini sağlar. Kolza [1], hardal [2] ve acı bakla [3] gibi yeşil gübre bitkileriyle toprağı sürebilir
[B], Topraktaki hayvanlar bunları parçalayıp humusa çevirir. Ayrıca tahıllardan artakalan saman parçalarıyla karışık [C1 hayvan gübresi de yayılabilir.
meği, bundan 10 bin yıldan fazla bir zaman önce, Ortadoğu-da yabani otların ras-lantı sonucu melezleşmesinin ürünüdür. Yabani buğday (Trl-•icum monococcum) IV ve deliyulüf (Aegl-lops speftoides) [2]
14 er kromozomluydu ve hasattan önce tohumlarının rüzgarla savrulmasını sağlayan doğal mekanizmaları vardı. Bunlar arasındaki bereketli bir melez, Emmer (T. dicoc-codes) 13], tohumlar, kolayca havada uçtuğu halde, insan tarafından ekilmeye başlandı. /hinci bir genetik raslantı. Emmer L dflivulaf spuarrosa-don [4] 42 kromozomlu ÎJ“1 başaklı ekmek buğdayını (T. aestj.
vum) Ol çıkardı Yeni melezler (modern buğday bunlardan tü-
b?ZŞtir) elde edilerek, buğdayın doğal tohum saçma mekanizması değiştirilmiş, hasattan ce düşmesi önlenmiştir. Melezlerin bakımı ve yayılması bütünüyle insanın işiydi.
2) Ortalama clfd
rekolteleri, en ile tarım bölgelerind bile genetik bitki tansiyelinin bir h< Serisindedir. Yapı hesaplara göre kı batı Avrupa’da bu ideal koşullarda h •ar başına yaklaş, 15 ton. arpa 14 ta ve patates 95 ton verebilir. 1974’de A ülkelerinde ortoloj rekolteler şöyieydi; buğday 4,02 ton, a,
ton, patates 21 ton. Küçük arazide deneysel koşullardı Potansiyele yakm p tates rekolteleri eld edilebilmiştir ama tarlalarda şimdiye’ kadar elde edilen et yüksek tahıl, potana yelin üçte ikisi kada dır. ideal noktaya ulaşmak, en iyi çeşit ,en’n ekilmesine, ye-terli ve dengeli gübre ikmaline, hastalıktan ve yaban otlarından korunmaya, ekin cinsine uygun düşen iklim dengesine bağlı olacaktır.
lunur. Mısır, yonca ve lahana bunlardandır. Bu bitkilerden çıkan ve F, melezleri diye adlandırılan ilk kuşak, atalarına kıyasla özellikle sağlıklı ve düzgün olurlar. Bu melezlerden özellikle mısırda, ticari bakımdan gittikçe daha çok yararlanılmaktadır. Mısırda erkek ve dişi çiçekler bitkinin değişik yerlerinde bulunduğundan, melezleşmeyi denetleme nispeten kolaydır. Çift eşeyli türlerde melez çeşitlerin üretilmesi ve yığınsal ayıklama bitki ıslahında başvurulan en önemli iki yöntemdir. Genetik yapıları birbirine uyan farklı çeşitleri melezleştirmek ve böylece «sentetik» çeşitler üretmek için de çift eşeyli tozlaşma kullanılabilir
Tek eşeyli türlerde yığınsal ayıklamanın yerini, büyük ölçüde ayıklama ve melezleştirme almıştır. Ayıklama daha çok, yeni ekin türlerinin geliştirilmesinde kullanılır. Bu yöntemde, istenilen özelliklere sahip bitkiler seçilerek, bunlardan alınan yeni bitkiler birkaç kuşak boyu tek eşeyli üremeye bırakılır.
Tek eşeyli üreyen bitkilerde me-ezleşme, başlangıçta ataların ayıklanıp, çift eşeyli üremelerini içerir. Seçilen atalardan her biri genellikle ötekinde bulunmayan özelliklere
sahiptir. Bunlardan çıkan döl F, kuşağını oluşturur; bu F, bitkilerinin en iyileri gene aynı biçimde çiftleştirilerek (karıştırılarak). bir F, kuşağı elde edilir. F; ve onu izleyen kuşak bitkileri, genellikle tek eşeyli üremeye bırakılır. Gerçekten yetkin bitkilerin yetişmesi için bazen F,5 kuşağına kadar beklemek gerekmektedir.
Bir bitki yetiştirme programı boyunca dikkatli ve ayrıntılı kayıtlar tutulmalı bitkiler bir dizi değişik koşul altında başka çeşitlerle karşılaştırılarak sınanmalıdır. Birkaç bin karışık çiftleşmeden ancak bir tek yeni soyun, Fıs aşamasına kadar sürme olasılığı vardır.
Geleceğe İlişkin Umutlar
Günümüzde araştırma ve yetiştirme programlarının birçok amacı olmakla birlikte, bunların en önemlilerinden biri, tropik bir bitki türü olan, proteince zengin soya fasulyesinin, ılıman bölgelerde daha çok miktarda ve daha kaliteli olarak yetiştirilmesidir. Daha başka araştırmalar da havadan azot tespit ederek, proteinlere katabilecek bitki türleri geliştirmeyi öngörmektedir. Bunu doğal olarak yapabilen tek bitki türü, baklagillerdir.
ayrıca bak:
210 Çiftlik hayvancılığı
Yarı bodur buğday
(örneğin Camridge Moris Fundin’O Japonya ve Meksika’da üretilen
yüksek rekolteli bodur buğdayların Avrupa çeşitleriyle karıştırılmasının sonucudur Bu çeşitlerin
kısa sapları, ekinin hasattan hemen önce fırtınaya ve şiddetli yağmura dayanmasına yardımcı olur.
4) Tarım alanında gerçekleştirilen devri m le-rin başarısı, bu şekilde görüldüğü gibi, gelişkin tohum ve tarım yöntemleri kadar başka etkenlere de
bağlıdır. Geleneksel yöntemlerle [A] değişik ekin çeşitleri eskilmiş ve az gübre kullanılmıştır. Bazı ekinlerde hastalık görülmüş: boylu ekinler
ise, hasattan önce rüzgardan ekilen-mistir. Rekolte düşüktür. B’de yeni bir ayıklanmış çeşit ortaya çıkmıştır. İyice gübrelenmiş, zararlılara
ve hastalıklara karşı ilaçlanmıştır. Bodur bitkiler hasada kadar dayanır. Rekolteler bir misli artmıştır. Ancak bu durum çok sürmez. Bu uygulama-
nın şürüp gitmesi [CI hastalık yapan yeni organizma çeşitlerinin üreyip ekini öldürmesine yolacar. ilaç ve gübre kalıntılarının birikmesiyle toprak
kalitesi de bozulabilir. Kötü hava koşulları rekolteleri ile ortalamanın [A] altına düşürür. Yeni çeşitlerin başat hale gelmesin aen
önce yerel denemeler yapılmalıdır.
İleri tanm bölgelerinde bile böyle tek çeşit, toplam alanın üçte birinden fazlasına
ekilmemelidir.
163
CtC*U bitkiler tohumlar aracılısıyla ürer. Ayrıca birçoğu buna ek olarak, normal eşeysel süreci atlayan bitkisel yollardan çoğalır. Konumları ve işlevleri nedeniyle uzmanlaşmış olan bitki dokuları, uygun ortamlarda niteliklerini değiştirebilirler. Sözgelimi, sap dokusu, hattâ yapraklar kök salabilir. İnsanlar uzun süredir bu özellikten yararlanmaktadır. Bazı yabani türler tohumla olduğu kadar bitkise! yoldan da yayılır. Bunun örnekleri arasında, toprak altındaki kök gövdesinin boğumlarından yeni bitki-’ 1er çıkaran ayrık otu “tAgropyron repens) ile, keçi ayağı (Aegopodium podagraria) sayılabilir. Kaplan zambağı (Lilium tignnum) gibi tekçe-netliler, yapraklarının koltuklarında yada bazı soğanlarda (Alliuriı türü) olduğu gibi normal bir çiçek tomurcuğunun yerinde sürgünler oluştururlar.
Klon’lardan Yetişme
Bir gurup bitki, tek bir örnekten bitkisel olarak yetiştirilebilir. Genetik olarak homojen olan böyle bir gruba klon denir. Bel’i bir adla anılan her patates, elma yada gül.
melez bir tohumdan çıkan ilk bitkinin devamıdır. Genellikle bir melez, üreyebilecek tohum veremez; verebilse bile, sürgün yada tomurcuk aşılamasıyla geliştirilen bir klon, ana bitkiden daha az değişken ve daha güvenilirdir. Aşılanmış funda ve ağaçlar, fidelerden daha çabuk büyür.
Bir patates yumrusu, büyük bir besin depolama hücreleri kütlesi ile, kabuğun hemen altındaki «gözler» de büyümeye uyarlanmış hücrelerden oluşur. İçinde bir «göz» olan her küçük patates parçası, gelişerek yeni bir bitki haline gelebilir (5). Botanikçiler büyümekte olan bir sürgünün ucundan alınan mik-roskopik hücrelerden yeni bitkiler üretmişlerdir. Bu hücrelerde bitkinin geri kalan kısmında yerleşmiş olan virüsler bulunmadığından vi-rüssüz bir klon oluşturmak üzere yetiştirilebilirler. Bu yöntemle çok savıda ekin ıslah edilmiştir. King Edward patatesi bunun açık bir örneğidir.
Yan sürgünler çoğu süs bitkilerini. kerestesinden yararlanılan ağaçları (söğüt ve selvi gibi) ve fundaları üretmede elverişli bir yöntemdir (17). Kök salma süreci, hücre işlevlerinin değişmesine yol-
açan . sfentetik bitki hormonlarının
kullanılmasıyla hızlandırılır. Yaprak sürgünleri, gloksinya türlerini ve süs bitkisi olan begonyaları üretmede kullanılır (21). Yaprak orta damarı- çıkarıldıktan sonra uygun nemlilikte bir toprağa yerleştirilirse, çapraz damarların içteki uçlarından yeni bitkiler gelişir.
Meyve ağaçlarının çoğunun ait olduğu gülgiller familyası, bitkisel çoğalmaya çok yatkındır. Çileklerin (8) kök filizlerinden yeni bitkiler gelişir. Böğürtlenler cinsinde ahududu (Rubus idaeus) toprak-âltı kök gövdesi yoluyla yayılır. Tırmanıcı bitkilerden böğürtlenler (R. fruticosus ve alt türleri) ile onların melezi olan Logan dutu, saplarının yere değdiği yerde hemen kök sa lar. Bu tür büyümeye kasıtlı olarak yolaçmaya, daldırma denir (9).
Asıdan Büyütme
Gül takımından meyve ağaçları (elmalar, armutlar, erikler, şeftaliler, kayısılar ve kirazlar) kolaylıkla tohumdan gelişir, ama fidelerinin kalitesi değişkendir. Tarımı yapılanların hemen hepsi klonlardır ve çoğu kez rasgele bir fideden üremiş-
1) Fasulye gibi [A]
ciftcenetlilerin besin deposu işlevi gören İki tohum yaprağı vardır; embriyon bunların bitiştikleri yerdedir. Toprakta hücreler bölünür, tohum zarfını çatlatıp [B] sürgün ve kök olarak
farklılaşmaya başlar Sürgün dışarı doğru büyür, tohum yapraklarını da kendisiyle birlikte toprağın üstüne çıkarır. Kök aşağı doğru gelişir. C’de kök, tutunmak ve beslenmek için kökçükler çıkarmıştır.
3) Mısır gibi tekçe-
netlilerin [AJ. bir tek ic besin gövdesi vardır; tekeenet (tohum yaprağı) burdan beslenir. Tek sürgün çıkar (B.CJ, ama çenet toprak altında kalır.
4) Floks albl lif köklü sürekli bitkiler, köklerinin ikiye bölünüp ekilmesiyle çoğaltılırlar.
5) Patates her birinde en az bir göz olan parçalara bölünerek dikilir.
8) Çilek gibi bazı türler, daha çok kök filizleri (her birinin ucunda bir küçük bitki bulunan uzmanlaşmış saplar) yoluyla yayılıp çoğalır. Başlangıçta ana bitkinin beslediği kök filizleri, sonradan kendi köklerini salar Ve bağımsız olarak büyürler.
9) Böğürtlen, yere
düşen yada yaralanan1® sürgünlerin toprağa değdikleri noktada kendiliğinden kök salar. Bahçıvanlar sürgünün üzerine bir ağırlık koyarak yada ucunu tavlı toprakla dolu bir saksıya daldırarak buna yardımcı olurlar.
2) Fasulye bahçed
bir kaç aşamada y tiştirilir. Toprakta < payla yataklar acil tohumlar düzenli a lıklarla bu yataklar ekilir. Bitkiler sürg vermeye başiayıncı sağda görüldüğü g yandan desteklenir Fasulyegillerden bı zıları. örneğin bezi ye, kendi kendine ürer; ötekiler böce lerin yardımıyla dc olarak çaprazlama tozlaşırlar.
6) Zerrin (Nacissus
türü) soğanları çiç e lenen soğanların çe resinde gelişir. Ord alınıp ayrı ayrı dikil bilirler. Ticari amaç çoğaltmada iki yıl tarlada bırakıldıktaı sonra çıkarılırlar.
7) Alman süseni, to
rağın hemen altındo bir kök kütlesi oluşt rur. Süsen çoğaltme nın en iyi yöntemi, bunları cicek açtıktan sonra parçalayıı yeniden ayrı ayrı dil mektir. Süsenin hen kök gövdeli hem de soğanlı türü vardır.
10) Çilek, toprağa
gömülü turba saksılarına kök filizleri daldırılarak kolayca çoğaltılır. İyice büyü yen genç bitkiler köl lendikten sonra, sak sıdan alınmadan çıkarılıp yeniden dikil
11) Hava daldırması
sapları tutunmak içir kök çıkaran bazı tırmanıcı bitkilere uygulanır. Sap çentilir [AJ ve yarı açık bira lir. Kökler [C] oluşul caya, güçleninceye I dar turbalı bir ortam [D,FJ sarılı bırakılır.
164
genellikle ya aynı bir türden genç bir r. Kullanılan aşı da-yetişkin ağacın yada fun-ne oranı ile boyunu Aşılama yaparken (yeni bitki malzeme-anacın (aşılanan bitki) altındaki katman dokuyu sap dokusu yapan hücre yanyana getirmek gere-aşılamada kaynaşan ve n ve besleyici madde ile-üremesine neden olan dokudur (16). Kalem istenilen tipte kısa bir , önceden hazırlanmış ana-olarak oturacak biçimde r. Ağaç ve fundaların çok eskilere dayanır. Bu özellikle üzüm asması kullanılırdı.
uygulanan göz (yada aşılaması, avnı yönte-türüdür (12). İsteni-bir tomurcuk, genç bir ün, varılıp açılmış yu-yerleştirilir. Bu işte lan tür, çok değişken burnudur (Rosa canina).
Sonra sıradan bir gül, istenilen yükseklikte ve yaban gülünün ana sapına yakın bir yerde, genç yan sürgünlere aşılanır. Funda gülünde göz aşısı, iki yıllık yaban gülü filizleri üzerinde ve yere yakın yapılır. Tomurcuk gelişmeye başladıktan sonra, bahçıvan yaban gülünün geri kalan kısmını budayıp atarak, bitkinin tüm faaliyetinin gelişen çelikte yoğunlaşmasını sağlar. Yaban gülüne yan sürgünler de aşılanabilir; zaten çardak güllçri ve öteki tırmanıcı türlerde normal olan budur.
Son yıllarda kalem ve göz aşısı için, aşı dallarının seçilmesi ve yetiştirilmesi üzerinde hayli araştırma yapılmıştır ve aşılanan bitkilerin sayısı arttırılmıştır. Çiçek yetiştiricileri, modern fidanlıklar için bodurlaştırıcı aşı dalları üretimine özellikle önem vermektedirler. Bodur ağaçlar, daha yakın dikimi, budama ve meyve toplama işlerinin daha az emek harcanarak yapılmasını olanaklı kılmaktadır.
Yapraklı bitkilerin (19) üretilmesinde kök daldırması kullanılabilir. Acanthus, Anchusa, Romneya ve bayır turpu (Armoracia rusticana) ve deniz lahanası (Crambe marítima) bunlar arasındadır.
Tozlaşma, normal mey-
ve üretiminde büyük öneme sahiptir. Genel olarak bunu böcekler sağlar ama, seralarda bu iş yapay yöntemlerle yapılır. Kabak ve kavunun da dahil olduğu Cucurbitacea familyasında tozlaşma bir hayli zor olur, çünkü dişi ve erkek organlar ayrı ayrı çiçekler üzerindedir ve bu çiçeklerin soyısı birbirine denk olmayabilir. Mümkün olduğu kadar çok sayıda dişi çiçeğin döllenmesini sağlamak için, bahçıvanlar genellikle elle tozlaşmaya (C) başvururlar. Erkek kavun çiçeğinden [B] tozlar, dişinin tepeciğine [A] elle aktarılır.
r layaıık ITHçi-
haaırla sıkıca bağlanır [C], Aşı tuttuktan < sonra anaç aşı yerinin üstünden kesilir. Bu. elverişli bir gül çoğaltma yöntemidir, çünkü sağlıklı bir çelik çok sayıda tomurcuk verir.
bir yıl önceden gereken boya ulaşmış yaban güllerine aşılanır. Funda gülleri, toprak düzeyindeki daha genç yaban güllerine aşılanır. Birçoğu daldırma yoluyla da çoğaltılabilir.
II) Kamelyalar not> mal olarak yoprak-tomurcuğu çeliklerinden üretilir.. Yaprak, koltuğundaki tomurcukla ve sap kabuğunun bir parçasıyla ‘ birlikte kesilir. Bu çelik. tomurcuğun açık tabanından funda top-. rağıykı karışık gübre dakı saksıya daldırılır.
13) Dallan İstenilen
biçime getirilmiş meyve ağaçları daha az yer kaplar ve duvar dipleri gibi elverişli konumlardan yararlanmayı olanaklı kılar. Burda, yatay kafes biçimine getirilmiş bir şeftali ağacı görülmektedir. Birkaç genç dal dışında kalan dallar budanır ve her yıl iki dal duvara bağlanır. Elma ağacı genellikle.tellere köşelemesine bağlı bir ana gövde üzerinde geliştirilir; şeftali.
(kayısı ve kiraza ise \ yelpaze biçimi verilir.
18) Yaşlı ağaçlara
aşılama, ağaçları sökmeden meyva ağacının türünü değiştirmek için yapılır. Kabuk aşısı (AJ kille yada aşı zamkıyla kapatılır. Taç aşısı [B] en çok kullanılan yöntemdir. Kalem • aşısı [C], bahçıva-8 nın, anacı kalemin sivri ucunu yerleştirmek için, kamayla açmasını gerektirir. Bütün aşılar sıkıca bağlanıp kapatılmalıdır.
19) Hatmi (AHtıaea)
kök daldırmasıyla çoğaltılabilir. Kolay tohum vermeyen melezler için bu yararlı bir yöntemdir.
20) Asma ve asma
kütüğü, tomurcuk çelikleriyle üretilebilir. Kabuk parçasıyla birlikte kesilip alınan tomurcuk, kök salmaya uygun bir ortama yerleştirilir.
2T) Sir yaprak bitkisi
olan begonya, yaprakları. ana damadan kesilip kumla karışık nemli guoieye yatırıldığı zaman yani bitkiler verir
(donranın ,ı.<£.. .’İT rinde buğday ve »maT . Iwe,e-Kelerinde ise mfs.rT’ °D,kal bölgesiyle yakın bir Daracım!5’ -Se,İŞ” «niştir. paralellik Koster-
•’4^:^”^’“u*
Çek buğday tohum!an n ı /er’ vadisinde (bugün’ci? U e”Flrat M.Ö. 7000 yülormdan >, ^ Irak) 21 yerinde bulunmuştur r* ka’ taneleri Orta Doğu’da bu-iTn h ?d3V ‘»Şen yabani buğdayfaria’ViJ6 Ve’ boeoticum ve Tritic..m ,ı Um karşılaştınlmıştır d’coccldes)
yoğuDnahtanlelİŞtİr“mİŞ ^«erle ve
hektar b^ayv^emt,erİ ku,,8n^
ran günSü” ü^üvlet ^ Va’ dığında ilk hı,Ma , karşılaştırıl-rimli “fayların düşük ve-
başlıca buğday S?^®nebillr- Bugün
»,ş,rr,„S” t- «-
(3) n hlç ağaçsız otlakları
8uddov
1) Çok raslanan ekmeklik buğdaylardan biri. ılıman bölgelerde yaygın olarak yetiştirilen Trltieum aestivum dur. Vumu-şak, dolgun bir buö-daydı r.
yukarı on ay sonriTh«’“Î6″ “5ail İlkbahar buğLl? * asat yapıllr bitkilerini yasatman k,ş,ann kış
kullanılmaktır S1 ,bo,Ke<erdt
kalkar kalkmaz’ ek^T“11 d<>n
St\SsbS“7 “İS
^„SLbrr”kı,ı,r- ■>«-
“* taüteı Z” M™
6 bin yıidır ekilme ,,r da en az le buâdav v^Hc kutedİr- Genelliktir. Ancak bUki® ,^ig,elerde ye‘-«elişmeler, arpa , f y,a sağlanan ğuk bölgelerde v»”‘ daha so-genellikle taneleri kflT?tir’ Eskiden Dişirilerek insanlar “larak yada mek üzere yetiştirili Jr aÎ!ndan yen’ van besini hay~
alkollü İÇW yap^^Tu^a^
f ss ssrss xr ««■
îîsattiss^^s
dlr ekilmektedir Ba^ , bln yı1′ biçimleri sığlr vemi .? kullanım
İÇİn -^-apasfrc^dar^
SSeA^^,î BirU-
ran yemi olarak yftS^ı/,^ hay
“ğutülüp unundan cavd»r ‘ SmCa yapılır. Çavdar ekmeği
«onj
,’*I* nuktorları 0203 000
Buödoy
Un ve bisküvi yapımında kullanılır Tritlcum durum ise sert buğdaylardandır. u buğday türünden en cok, makarna gibi ürünlere katılacak un elde edilir
2) Toplam dünya buğday üretimi 315 milyon tonu aşmıştır. Buğday üreten ülkeler. Hindistan ve Avrupa’nın büyük kısmı 9’bı. ya kendi kendi ne yeten yada yerel darlıkları gidermek
s’suğday0’0* vapmaya
günümüzde1 insani — önem,isi uluslararası önem? h ?’ olarak. ra gelen, Son’
yeni Dünyavı /’ panyollar Amerika’da bilimv meden önce Güney Lyada”^ ^ ama i,k kez maktadır. Bugün bitki ?íktlél sam,~ nmda sağlanan ” , Uretimi alacha dayanıklı 8°nucu-karılmasıyla mısır ?, ortaya w-
(« de yayılmTZ’ *” bÖİRelere
Bununla birlikte olarak sıcak venlı. ?lsır ^enel ‘er, büyüme m ” “H1 blr iklim ta-yanmaz. Bashca S15” “de dona da-hayvan yemfüretiníi’^ alanı’ Mısır taneleri hawan* San?yiidir-™nda çok kullam,3:;aBiryriv)VaDI-nişasta yapımında ve insan d° roı İçin CMîtıı u* . , lnsan tuketi-maktadır ilerde kullanıl-
boy“* «Xük^.Ty^S’
gerek duyanlar İle,
ABD, Kanada ve Avusturalya gibi, buğday ihraç edenlerdir. Dünya buğday ticaretinde bu ülke-lerden, tropikal ülkeler gibi buğday sıkıntısı ce-ken yörelere yapılan ihracat ağır basmaktadır.
3) SSCB dışında Avrupa, dünya buğday ürününün yaklaşık dörtte birini üretmektedir; burdaki rekolteler de bütün dünyada en yüksektir. SSCB dünya toplamının yaklaşık beşte birini üretmektedir. Bunun dı-
şındaki başlı tim bölgeler? ve Kanoda a Hindistan; Ci nın kuzey ucı rolya’nın ılık ve Güney Am tahıl üreticilei 9uay. Şii, ve t dir.
eMwr liretimi (tam İV ıMktortan
5) Dünya mısır üretimi son 50 yılda, ner-^VSe,ÜC k°< artarak JUO milyon tona ulaşmıştır. ABD’nin XX. yüzyılın başlarııfa oran la üretiminin düşmüş olmasına karş,|,k.
hâlâ başta gelen ih-racate. ülke olduğu
• Mısır
söylenebilir. Brezilya Arıantin ve Güney Afrika’da ihraç edilmek üzere az miktarda mısır üretilmektedir, bunun çoğu, kuzey ve kuzeybatı Avrupa’da hayvan yemi o’arak kullanılmakta-dır.
®) ABD, dünya mısırının yaklaşık yarısını üretmektedir. Ancak bunun ihraç edilen kısmı gittikçe azalmaktadır. ürünün büyük bölümü çiftliklerde kullanılmakta ve
büyük bir sığır ve do-mu2 üretimi sanayiini
beslemektedir. Avr pa’da mısır, özellik Kuzey İtalya ile bal ülkelerinde yetiştiri Dünyanın geri kalaı kısmında yalnız Ga Afrika. Hindistan ve Meksika’nın üretimi 3 milyon tonu aşar.
4) Mısır (Zea moys)
dünyanın yarı-tropik bölgelerinin temel ta-hılıdır. Hektar basma beş tona kodar ürün verebilir. Modern ha-sat ve depolama yön-temleri ve başta gelen tahıl hastalıklarının çoğuna sahip olmama-sı (som vej fusarium
166
sap çürümesi dışında) mısırın gelişmekte olan ülkelerde büyük
değer kazanmasına
neden olmuştur. Melez ‘eştirme teknikleri yüksek rekolteli ve hastalıklara karşı dayanıklı yeni çeşitler ortaya çıkarmaktadır.
larıyla, buğday ve arpa gibi, ot tipi tahıllardan ayrılır. Serince ve ılıman ülkelerde kasaplık ve mandıra sığırı için önemli bir hayvan yemi olma yolundadır. Mısır bitkisi bütün olarak kesilir, kurutulur, hayvanlara kışın verilmek üzere silolarda saklanır.
Pirinç, dünya ticaretinde daha önemsiz bir yer tutmakla birlikte, tahıllar içinde belki de en can alıcı öneme sahip olanıdır (7,8). Dünyanın bütün öteki tahıllarına kıyasla daha çok sayıda insanın pirinçle beslendiği söylenmektedir. Pirinç bitkisi 1,5 metreye kadar büyür, kökeninin de Hindistan olduğu söylenebilir. Bataklık bitkisidir (9). Öteki tahılların tersine, doğrudan tarlaya ekilip hasada kadar orada bırakılmaz. Tohumlar ekilip fideleri gerekli boya erişince, «çeltik» tarlalarına aktarılır. Bu tarlaların suyu hasat sırasında akıtılır, bundan sonra pirinç öbür küçük tahıllara uygulanan işlemlerden geçer. İleri tarım alanlarında ise, ürün biçer döverle kaldırılır.
Pirinç bitkisinin taneleri nişasta bakımından çok zengindir. Öğütülüp ün haline de getirilebilir, ama daha çok, olduğu gibi, kabuğuyla haşlanıp yenir.
Pirinç en çok güney ve doğu
Asya’da, büyük nehir deltaları ve alüvyon ovalarında yetiştirilir. Ancak yüksek arazide de, tarlayı su altında bırakma ve sonra suyu akıtmak için yamaçlarda teraslar açma yöntemiyle bir miktar yetiştirilmektedir.
ABD de önemli bir pirinç üretme bölgesi haline gelmiştir. ABD’de yapılan araştırmalar, bitkiyi başka yere aktarmanın gereksiz olduğunu, öteki tahıllar gibi doğrudan tarlaya ekilebileceğini göstermiştir. Bu gibi teknikler pirinç üretiminde maliyeti düşürerek, pirinç ekiminin başka elverişli bölgelere yayılmasına yolaçmaktadır.
Akdarı ve
ayrıca bak-.
142 Dünvo besin kaynakları 238 Gelecekte besin 162 Bitki genetik kay-naklorı 168 Ekrnek, makarna ve pirinç 190 Bira ve biracılık
Sûpûrgedarısı
Uzun zamandır yetiştirilen bir başka tahıl da, kökeni gene Çin olan, akdarıdır (10). Akdarının boyu 1 metreyi bulur. Sürekli kuraklığa dayanıklıdır. En çok Afrika ve Asya’nın az yağışlı tropikal bölgelerinde yetişir. Süpürgedansı da (10) tropikal Afrika için büyük önem taşır. Bu bölgede süpürgeda-nsından ekmek yapılır.
« fıttnç «fMMRi Uon)
Tffl mHrtorfen
5179600
6) 1970 yıllan başın«
da dünya pirine üretimi toplam 310 milyon tonu aşıyordu: buna Çin’in üretimi de dahildi. Buna kar* şın. pirinçte uluslararası ticaret azdır. 1970 yılla», başında
9 Pirine
Büyük buğday siloları
Kuzey Amerika’da buğday üretiminin taşıdığı
dünya pirinç üretiminde fazlalık vardı; başlıca gelir kaynaklarından biri pirinç olan ülkelerin ihracatının korunması amacıyla gelişmiş ülkelerden üretimlerini kısmaları istenmişti
önemi göstermektedir «Kansas katedralleri» adıyla anılan bu silo-
9) Cin ve Güneydoğu
Asya’nın nehir deltaları ile ovalorı, dünyanın başlıca pirinç üreten bölgeleridir. Birçok tarlodan yılda üç yo-da dört ürün alınır; ama toprok bu yüzden kısa süre yoksullaşır.
lar, büyük kıtlık lara karşı birer kaie görevi görebilir
Cin. tahmini 100 milyon ton pirinç üretmektedir. Hindistan, Pokis-tan ve Bangladeş’in üretimi. 60 milyon tondur. öteki önemli üretim alanları. Japonya. Tayland ve Vietnam’dır
7) Pirinç (Oryza sativa)
yoğun nüfuslu muson Asya’sında temel besin maddesidir. Tane kabuk! arı yüksek dere* cede silis içerir ve hayvanlar için tehlikelidir. Dış zor ve çekirdekte proteinler-
le vitaminler yeralır. Pirine bitkisine genellikle çeltik denilir (Çeltik tarlası terimi burdan gelmedir) ve ancak bitki hasat edildikten ve kabuk çıkarıldıktan sonra pazarda satılan pirinç elde edilir.
Cin 115.275.000
10) Eski zamanlardan
beri yetiştirilen küçük tahıllardan biri akdarıdır (Panieum milia-eeum) Tropikal Afrika’da yetişir. Sürekli kurak iklime dayanıklıdır ve ihraç edildiği yerlerde genel olarak kuş yemine katılır.
Aynı önemde bir başka tahıl da. Afrika’nın süpürgedprısıdır (Sorg-hum vulgare) Bira yapımında çok yaygın olarak kullanılır. Arpa (Hordeum vulgare) ılıman iklim tarımının başlıca tahıllarından-dır ve Avrupa, Amerika
ve Avusturalya’da çok yetiştirilir. Çeşitlerinin çoğu ilkbaharda ekilir, çünkü, büyüme mevsiminde dona dayanamaz. Yulaf (Avena sativa) ve çavdarın (Secale cereâîe) ilk buğday tarımı başladığında, yabanotları
oiarak dikkat çektiği sanılmaktadır. İkisi de günümüzde Avrupa’nın birçok yerinde yaygın olarak yetiştirilmektedir. Çavdar. Orta Avrupa ve Rusya’nın soğuk ikliminde, yokfcul topraklarda, çoğu tahıldan daha bol yetişir.
Embriyon
11) Bir mısır ctohum»u (Zea mays) hem gelecek bitkinin embriyosunu. hem de filizlenme sırasında onu besleyen besini içerir. Temel besin deposu bütün tahıllarda olduğu gibi, tek bir tohum yaprağındadır. çünkü mısır (besini tohum içindeki iki yaprakta olan fasulya gibi çift-çenetlilerin tersine) tekçenetli bir bitkidir. Bu besin karbonhidratlardan oluşur. Mısırı ekonomik bakımdan önemli kılan da bu besin deposudur. Yeni sürgün, tümür-cük ve kökten (kökçük) oluşan embriyonda, tohum proteininin büyük kısmı toplanmıştır. Eski harman teknikle/i embriyonun ftaybına neden oluyordu. Günümüzde embriyon ve proteinin kaybı önlenmektedir.
olmaklarına sahiptir. Bu yemeklerde, her zaman bol miktar «ta protein, karbonhidrat ve W. Ancak yeryüzündl ^n
£“2S. baLTSutluX
etm^ ij^inr; duSaV1-6
n yada >03# utıhi«n °**rak maya yada benzeri blr*^*’ valandıncıyia kabartılmış, sonrari»
fırında kızartılmış yada hn*ni yoluyla pişirilmiş® haSrdu^^“
“‘»«i“” ik .to“k”ss; ,t
laym öw[t-îw h ÖnCBSİ İnsanın ‘top-la^p güttükten sonra suyla kar.«
bir f1 Ve- S,Cak küllere gömerek” Wr taş üzerinde kızarttıg.otto’
itoSSrdamÎap,lmıştır- Eskiden
ve sudAn „?n İler ve ^’sırlılar un lenü »mi lî * ya8SI ideler yer
««»«İMİ olduğunu *s bunun da di ®e# hem daha hafif, hem de ^ hl
KiS/^oS:1Ut buı“ı*r *
Günümüzde de Kmian.Ln Erid Tarifler
Ekmek unu bufrdav cavrw „ Pa yada yulaftan elde edilir Som^T
daha farklı lUtelîktedh^“^ ya^n
rs s?“ y^;C
J|™d* için. outaHKdifÜ”
Fur^“Ss£f£
£?nnijsa,‘jaumz <“■”>“
¡•¿■şksîîjsîiİ^
ii nedeniyle sert buğdaydan A*r» birkaç gün taze kaSnı^f ^
Fransa’da İm günde ^lar‘
pişirmeyi gerekUren ‘ £TÎ
bayatlayan, yumuşak J-fl çabuk
maktadır. yumuşak un kullanıl-
™uM.;“«p,î“*d” »”• ».»r
S7* MS*S”r„ÎSSub”S
n, nikotınikasit, demir ve k»ı«.i yum katılan undan imal edilir.
£uj>wk Makarnalar. K»h«ı,ı., Halkalar ve Flyon^ı«.
ürelS“^11» Çe?lüere (1)- modern üretim yöntemlerine karşın ekmak
temelde cilalıtaş devrindeki ekme-
ws.,™tas*srr ,ko
ve sudan yapılan yİs^’y^
SM%STS£*
Her ne kadar Marco Polo’nun bundan 700 yıl önce Çin’den Venedik« sonradan İtalya’nın en bnl
kama Z’hf^?41 olup «lkw» bü- SfJ!l birhkte «»Mltfne ilişkin w eftene varsa da. Pomuei kalıntıları arasında erişte yapmak icln Romalıların kullandıki^ıÎ^ bulunmuştur. Kökeni ne olursa
vav*,n ba?ka ilkelerde de
yaygın olmakla birlikte. İtalya’nın özel yemeği olagelmiştir. Şehriye Çm ve Güney Asya yemelinde bu-’
JanonepÖnemlİ bir yer tutmaktadır Japon. Fransız ve Amerikanyemek
lerinde de az çok bir yeri vardır. Orta Avrupa’da patates yada pirinç yerine etin yanında garnitür olarak sunulur. Ne var ki İtalya’nın hem makarnalarındaki hem de bunların hazırlanışlarındaki çeşitlilik başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamaz.
Üç ana gruba ayrılan 60’dan çok makarna (2) çeşidi vardır: çubuk yada tüp makarna; ıspanakla da tatlandırılabilen yassı yaprak yada şerit makarna; ve küçük, tanemsi çorba makarnası. Makarna haşlanarak pişirilir yada haşlandıktan sonra fırında kızartılır ve çeşitli soslarla birlikte servis yapılır.
Dünyanın Yarıdan Fazlasını Besleyen Besin
Pirinç, dünya nüfusunun yarısından fazlasının ana besinini saklamaktadır. Sanıldığına göre tarımı yapılan 7 binden fazla pirinç çeşidi vardır ve bunların binden fazlası yalnız Hindistan’da yetiştirilmektedir (3). Uzun taneli türlerin en tanınmışları Patna ve Bas-mati’dir. Diğer türler arasında taneleri daha oval olan Cava ve Ispanyol pirinci; kısa yuvarlak ve çok beyaz Piedmont pirinci; ve gene uzun taneli, ama pasta ve çörek yapımında kullanılan Carolina pi-
rinci sayılabilir. Bu adlar pirinçlere kökenlerinden dolayı verilmiş değildir.
Pirinç bitkisi, en iyi, çeltik tarlalarında (4) yetişir, ama kuru toprakta da yetişen bir çeşidi (5) vardır. Eski belgelerde, M.Ö. 770 yılında pirinç yetiştirmek için sulama yöntemlerinden söz edilmektedir. Hindistan ve Filipinler’de bundan iki bin yıl önce açılan teraslarda bugün de pirinç tarımı yapılmaktadır. Günümüzde, yüzyıllar önce olduğu gibi pirinç bitkileri çiçek açana dek su içinde büyütülür, bitki olgunlaştıkça su azar azar tarladan dışarı akıtılır.
Hasattan sonra tanelerin kabukları çıkarılır, taneler cilalanarak tohum tabakası ile kepek atılır. Bu işlem sırasında pirinç, büyük ölçüde protein ve vitamin yitirir. Pirincin, başlıca besin maddesi olduğu ülkelerde yalnız kabuk çıkarılmaktadır: geride kalan «kahverengi pirinç» böylece değerli besin maddelerini yitirmemiş olur.
Pirinçten ekmek yaoılamaz, ama çeşitli şekillerde pişirilerek yenilebilir: kendi başına, çorbalarda, muhallebi ve çöreklerde yada her türlü sebze ve etin-yanında.
Maya (Saccharomyces cerevlsiae) ilginç yetenekleri olan mikroskobik bir canlıdır. Şekerle karıştırılıp ısıtıldığındamayalanır, İçindeki
bir enzim, şekerden alkol ve karbondioksit üretir. Maya katılmış hamuru kabartan bu karbondioksit gazıdır. Maya iki biçimde pazarlanır.
sıkıştırılmış ve taneli. Sıkıştırılmış mayada tek tek milyarlarca hücre ve bunların her birinde mayalanmaya neden olan enzim vardır.
Oğlak dönencesi
| Başlıca pirinç üreten rolgeler
2) Bütün makarnalar
temel bir yöntemle hep aynı malzemeden yapılır. Kurutulmuş sert buğdaydan bir un karışımı hazırlanır. Buna ılık su katılarak sertçe bir hamur yoğrulur. Makarna, çoğunlukla basit bir un ve su karışımı olmakla birlikte, bazen içine kurutulmuş yada taze yumurta ve ıspanak da katılabilir. Hamur, delikli silindirlerden geçirilerek şekillendirilir. Ufak boy makarnalar presten çıkarken kesilir, daha uzun olan şehriye yada spagetti, makinada çeşitli boylarda imal edilir. Kesilmiş makarna bundan sonra fırında yada tel raflarda kurutulup paketlenir.
3) Pirinç (Oryza sattJva)
Asya’nın yerli bitkisidir: dünya toplam üretimi’ nin %90’ı Cin. Hindistan. Pakistan ve Güney Doğu Asya’da yetiştirilmektedir.
Başka
ülkelere ihracat yapabilecek kadar pirinç üretebilen ülkeler yalnız Birmanya ve Tayland’dır. Pirinç tarımından, 5 bin yıl önce ilk kez Çin’de sözedil mistir.
Pirinç Nil deltasına getirilmiş, XV. yüzyılda Ispanya ve Kuzey İtalya’ya geçmiş. oralardai) da Brezilya’ya ve 1685 yılında Amerika’ya ulaşmıştır.
4) Doğuda yaşıyan insanların çoğunun ana besini olan pirinç, bol su bulunan yerlerde yetiştirilir. Genç fideler elle bereketli çamura batırılır; bitkilerin büyüme dönemi boyunca tarla sürekli su altında bırakılır. Pirinç taneleri olgunlaştıkça su yavaş yavaş dışarı akıtılır. Pirinç bitkisinin rüzgarda dalgalanan al renkli püskülleri, dünyanın sıcak ülkelerinde çok sık rasla-nan bir görüntüdür.
5) Çeltik tarlasında yetiştirilen pirinç, bütün diğer pirinç çeşitlerinden fazladır. Gene de toplam pirinç üretiminin %10 kadarı «yayla pirincindir. Bu pirinç diğer tahıllar gibi yetiştirilir.
, ®e*elye ve fasulyenin ticari ni.
raklı, meyvesi baklamsıdır Kflki. nnde azot biriktiren ve kök.P n^ t yaşayan bakteriler bulunur
•optoSrır^r’v.srr
Tu libi faSUİ,ye gİbİ cinsIeri oldu-
“a fasVeT aTthVenİr- °ySa ~
işlerlerden geçinilir C”V^ CeSİtlİ
Şoya Fasulvesi Üretimi
Soya fasulyesi giderekül-
raeSnaddn ^ «İTİ ta-
«îcî ■abd’
s°oTadtsulyretlerÎdİ^*Sr£
arpa için kullamİan^ereçK ”
nl çeşitli £
yeJ ^vigvea®‘f idİkçe’ s°™ fasul-yılmaktadır. Avrupa^nm ya~ «elerinde, özellikle azı bö1′
umulmaktadır. geliştirileceği
boZİ1yağSOç3:kafrSBueSİİ0hUln,anndan kızartma yağları
celtılmış bir biçimde) vernik ve otekı sanayi ürünleri yapımında kullanılır (3).
önce°ük İTcin^™ 4000 ^
ve bugto Uzak Dn/ Jetlştiri^İ5tir
sanlar iL ht,- ugUda yaşıyan *n-anıar ıçm hala başta gelen hitn
sel protein kaynaklarından biridir
Ancak öteki ülkelerde daha cok
hayvan yemi olarak kullanılır
fazlası ABD’dp .Ür?.?ünün yandan
“i.’dr’di°'”k,n°“w «s
»p’toaktif”;ı ar»,to
&%r??Ü2S!‘2Z 2SUSr.-S lESSSS;
soya fasulyesinin bir bölümü t
mu de ihraç edilirdi. Ordu Şova
sonra a^nkaflnın kurulmasından ihracat durduruldu- ekim alanlan genişletildi.
keler 6rİeele?-,hayVan üreticisi ülkeler, ya öğütülmüş halde .yada daha çok ezme olarak, çok büyük miktarlarda soya tüketmektedirler.
• . zamanlarda soya fasulyesinden, et yerme geçen bitki proteinleri yapılmıştır. Öteki fasulye çeşitlen ve bezelye de (6) bu iş için kullanılabilir. Fasulye yada bezelyenin öğütülmesiyle elde edilen undan, protein (7) ayrılır. Sonra bu un ibrişim gibi ince bir iplik haline getı.ılır ve katı bir madde meyda-a getirecek şekilde örülür. Tekno-ojı, et, balık gibi bazı doğal besinlerin taklitlerini yapabilecek kadar ilerlemiştir. Hayvan üretimi pahalandıkça, yerlerini bu gibi bitkisel proteinler alacak ve belki de dün-
ÎLıniİ- KUnUn büyük bölümü için ‘nmü Wr
Bezelye ve Fasulye
Serin, ılıman bölgelerde yetiştirilen en önemli baklagil türü bezelyedir (5). Avrupa, ABD ve Kanada da ve benzeri iklim koşulları olan Güney Yarıküre ülkelerinde
1) Soya fasulyesi bü
tün dünyada cok yay S’n olarak yetiştirilmektedir. Kökeni Çin’dir; ilk kez 4000 yıl kadar önce Çin’de yetiştirilmiştir. Kuzey Amerika’ya 1880’de getirilmiştir. Boyunun 60 sm’ye kadar uzadı-
G/yciıffmı*
ğı olur, ama çeşitlerinin boyu 45 sm kadardır. Tohum zarfları yere yakın olur.
2) Soya fasulyesinin
Çiçekleri, beyazdan açık mora kadar değişir. Fasulye tanelerinin rengi, türüne göre, sarı, kahverengi yada siyahtır. Günü müzde soya bitkisi ABD’de
170
çok büyük miktarda yetiştirilmekle birlikte, verimi düşüktür: hektar başına iki tondan daha az kuru fasulye. Soya fasulyesi, ABD’nin en büyük bitkisel yağ ve protein kaynağıdır.