Lincoln’un İndiana’da geçirdiği çocukluk yıllarında Olıio ırmağının etkisi çok büyük olmuştur. 1826 yılının son birkaç ayını Anderson’da ırmak üzerinde feribotta çalışarak geçirdi. Bu ağır işine karşılık 37 cent gündelik alırdı. Birçok yerlerden gelmiş, çeşitli iş kollarında çalışan insanlarla konuşur, onların dertlerini ve hayatlarının özelliklerini kavramağa çalışırdı. O zamanlar hayatında ilk defa olarak, bir arkadaşından iğreti aldığı «îndianamn Gözden Geçirilmiş Kanunları» kitabını okuyarak hukuk dünyasına ayak bastı… 19 yaşında bulunan Lincoln’u bir komşusu New – Orleans’da, nehirde işleyen bir mavnayı işletmek için yanına yardımcı aldı. Irmak çevresinde bulunan çiftliklerin ürünlerini, tuzlanmış etleri mavnaya yüklettiler. New – Orleans pazarına taşıdılar. Abraham kendisine yeni bir yaşama çığırı açan bu işini hayatının hiçbir anında unutmadı. Lincoln hayatında ilk isyanı bu işde çalışırken duydu. Orleans’da zincirlere bağlı esirleri ve bunların esir pazarlarında hayvan gibi satıldıklarını gözleriyle gördü. İki yıl sonra Abraham ailesini İllionois şehrine götürdü. Eşyayı bir öküz arabasına yüklediler. A rabayı çeken öküzleri Abraham idare ediyordu. İllionois’de çalışarak kerpiçten bir ev yaptılar. O sıralar para sıkıntısı çekiyorlardı. Abraham yiyecek elde etmek için uğraşarak, eliyle 15 dönüm çayır biçti. İş kalmayınca hayatını kazanmak için yeni iş aramağa başladı. Elinde işi olmadığından ne iş olursa yapmağa hazırdı. Bir sene bir çiftçinin yanında çalıştı. Sonra üvey kardeşi ile birlikte bir sal yaptılar. Kendisinin ağzından bu olayın hikâyesini dinleyelim : — «Bir gün yeni yaptığım bir sandalı seyrederken 2 adam ellerinde bavulları olduğu halde sahile inip, sandallar içinde benimkini seçerek «Bunun sahibi kim?» diye sordular. Alçak gönüllü ve saygılı bir durum takınarak «Ben» cevabını verdim. Yolculardan biri, «Bizi bavullarımızla vapura götürür müsün?» dedi. Ben de cevap olarak «Elbette» dedim. Bir şey kazanmağa fırsat bulduğuma çok memnundum. Bana 2 veya 3 metelik vereceklerini umuyordum. Bavullar sandala yükletildi. Yolcular bavulların üzerine oturdular. Ben de küreklere asılarak onları vapura götürdüm. Vapura bindiler, ben de arkalarından bavulları güverteye taşıdım. Vapur hareket etmek üzere iken bana para vermeyi unuttuklarını hatırlattım. Ceplerinden birer gümüş yarım dolar çıkararak sandala attılar. Ben paraları elime aldığım vakit gözüme inanamıyordum. Belki siz bunu pek ufak bir şey sanırsınız. Şimdi bana da öyle görünüyor; fakat bu, hayatımda en önemli bir olay oldu. Ben; fakir bir çocuk, bir günden az bir zamanda, namusumla çalışarak bir dolar kazandığıma inanamıyor dum. Dünya gözüme daha geniş, daha güzel göründü. O günden sonra ümidim ve kendime güvenim artmış oldu.» Thomas Lincoln’un çiftliği pek verimli olmadığı gibi, suyu da yoktu. Çiftliğin birçok yerlerinde kuyu açılmak istendi ise de başarılı olmadı. Suyu çok uzaktan getirmek yüzünden yeni evlerinde hayat çetindi. Abraham iş olunca evde, olmayınca gündelikle komşularında çalışıyordu. Söylev vermekten, güreşten çok hoşlamrdı. Fakat okumayı hepsinden çok seviyordu. Çalışıyor, para kazanıyor, kazandığı paralan evine getiriyordu. Geceleri de; Plütark ve Benjamin Franklin’in hayatını, çatlamış toprağın suyu emdiği gibi zevkle okuyordu. O sıralar rastladığı olaylar içinde, bazısını bütün hayatı süresince hatırlardı. Bir akşam iki arkadaşiyle köyden gelirken bir çukurun içinde soğuktan donmuş bir adam görmüşlerdi. Atı da yanında bekliyordu. İki tarafından tutarak şehre getirdiler. Rastladıkları ilk evde adamı içeri aldılar. Lincoln bütün gece uyku uyumayarak o adamla uğraştı. Bir hayat kurtardığını görünce, çok sevindi.
Ekmek parası peşinde :
19
Şub