En’âm sûresinin tamamı bir defada olmak üzere Mekke’de inmiştir. Büyük sahabî Hz. Câbir (R.A.) diyor ki: En amsûresi nâzil olduğunda Peygamber (SA.V.) Efendimiz teşbih getirdi ve hayreti artıp dedi ki: «Melekler bu sûreyi (indiğinde) öylesine teşyi’ ettiler ki ufuku kapattılar (ufuk görünmez oldu).» Kurtubî’nin tesbitine göre yetmiş bin melek bu sûreyi teşyi’ etti. Yalnız bir âyetiyle birlikte on iki bin melek bulunuyordu. O da VE İNDEHÛ MEFÂTİHU’L-GAYBİ LÂ YA’LE- MUHÂ İLLÂ HÛ âyeti idi.811 Aynı tefsire HISNU’L-HASÎN’de de yer verilmiştir. «Enam sûresi Mekke’de toplu halde bir defada indi. Vakit gece idi. Onunla birlikte yetmiş bin melek bulunuyordu ki yerle gök arasım tutmuşlardı. Hepsi de teşbih, tahmîd ve tem- cîd ile seslerini yükseltiyorlardı. Neredeyse yeryüzü sallanıp harekete geçecekti. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) Efendimiz iki defa SÜBHÂNE RABBİYE’L-AZÎM diyerek secdeye kapandı.» Merfuan gelen rivâyette buyuruluyor ki: «Kim En’âm sûresini okursa, gecesinde ve gündüzünde onun üzerine o yetmiş bin melek salât getirir (onun için istiğfarda bulunur)lar.» Sonra Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz bir kâtip çağırttı ve bu sûreyi yazmasını emretti. Tabiî bu kitâbet işi de o gece oldu. Yine Resûlüllah (SA.V.) Efendimiz’den merfuan yapılan rivâyete göre, buyurmuşlar ki: «Kim En’âm sûresinin başından üç âyet (teksibûn)a kadar sabahladığında okursa, Allah ona yetmiş bin melek müvekkel kılar; onlar o kimseyi korurlar. Aynı zamanda onun için kendi amellerini kıyâmete kadar yazarlar. Yedinci gökten beraberinde demirden bir tokmak bulunduğu halde bir melek iner. Şeytan ne kadar o adamm kalbine şerden bir şey atmak istese melek o tokmakla şeytanı döver ve şeytanla o adam arasında yetmiş bin hicap meydana getirir. Kıyâmet günü olunca Allahü Teâlâ buyurur ki: «Ey Âdemoğlu! Benim gölgem altında yürü, cennetin bütün ağaçlarının gölgesinden yararlan, Kevser suyundan iç, Selsebîl suyundan yıkan Sen benim kulumsun. Ben de senin Rabbinim. Bugünsenin aleyhine ne bir hesap olacak, ne de azâb…»’12 Ubey ibn Kâ’b (R.A.) diyor ki: En son inen bu iki âyet olmuştur. Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’den ise şöyle rivâyet edilmiştir: «Kur’ân ancak üzerime âyet âyet indi, harf harf indi. Berat ve İhlâs sûreleri hâriç. Çünkü bu iki sûre üzerime indiğinde beraberlerinde saf halinde yetmiş bin melek bulunuyordu. Diğer bir rivâyette yetmiş bin saf melek bulunuyordu.» Biri LEKAD CÂEKÜM âyeti (sonuna kadar), diğeri FEİN TEVELLEV âyeti sonuna kadar olmak üzere bu iki âyetin fazileti hakkında Ebûbekir bin Mücâhid el-Makrî (rahmetullahi aleyh) şöyle anlatıyor: — Ebûbekir eş-Şiblî Hazretleri yanıma geldi. O sırada mescidde bulunuyordum. Ayağa kalkıp ona saygı gösterdim. Bunun üzerine arkadaşlarım benim bu hareketimi yadırgamışlar. Bana gelip dediler ki: — Siz Ali bin îsâ el-Vezîr geldiğinde önünden kalkmadınız da Şiblî gelince kalktınız! Neden? — Resûlüllah’ın değer verdiği bir adamın önünden nasıl kalkmıyayım? Rü’yamda Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’i gördüm; bana dedi ki: «Ya Ebâbekir! Yarm olunca Cennet ehlinden bir adam sana gelecek. Gelince ona ikramda bulun!.» Aradan (yâni Şiblî geldikten) iki gün geçince tekrar Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’i rü’yamda gördüm; bu kez bana dedi ki: «Yâ Ebâbekir! Sen Cennet ehlinden bir adama ikrâmda bulunduğun için Allah da sana ikrâmda bulundu.» Bunun üzerine sordum : — Yâ Resûlâllah! Şiblî ne ile bu dereceye hak kazandı? — O öyle bir adamdır ki beş vakit namaz kılar; her namazın arkasında zikrini yapar ve LEKAD CÂEKÜM RESÛLÜN âyetini sonuna kadar okur. Onun bu hali seksen yıldan beri devam eder. Böyle amel edene ikrâmda bulunmayayım mı?» diye cevap verdiler.813 Farz namazlardan hemen sonra kim bu iki âyeti yedi defa okumaya devam ederse, zayıf ise kuvvet bulur. Zelîl ve hakîr ise şeref ve izzet bulur. Mağlûb ise nusret bulur. Fakir ve sıkıntıda ise zengin olup eli genişler. Allah her işinde ona kolaylık lütfeder. Borçlu ise kalkar. Darlıkta ise Allah rızık ve hayırları ona genişletir. Kilit altında ise Allah kilitleri açar. Hapiste ise kırk bir defa okursa hapisten çıkar. Tabiî bunlar Allah’ın lûtf u keremi ve bereketiyle ve bu iki âyetin feyziyle gerçekleşir. Her gün bu iki âyeti kırk bir defa okumaya devam eden kimseye birtakım hayret uyandıran esrar kapıları açılır. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’i rüyasında görür.814 Talâk sûresinde: «Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin. Rızkı ancak kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah’ın kendisine verdiğinden versin. Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah güçlükten sonra kolaylık verir. »B15 et-Temımî bu âyetin tefsirinde diyor ki: «Maişeti daralan, rızkı azalan kimse cumartesi günü oruç tutsun, cuma gecesi yarısı kalkıp ibâdet etsin, Allah’a yüz defa istiğfarda bulunsun, yüz defa da Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e salâvat getirsin, sonra bu âyet-i kerîmeyi yüz defa okusun ve sonra uyusun. Herhalde bu sıkıntıdan çıkış yolunu görür. Rızık kapıları kendisine açılır. Allah’ın izniyle o durumdan kurtulur. Yapılan rivâyete göre, Resûlüllah (S.A.V.) buyuruyor ki: «Kim bulunduğu günde Tevbe sûresinin sonundaki iki âyeti okursa, o gün ölmez.» Başka bir rivâyette ise: «O gün öldürülmez.» Diğer bir rivâyette: «O gün ne öldürülür, ne de madeni bir âletle yaralanır.» Geceleyin de okusa yine böyledir.»5’* Sâlihlerden bir kısmı bu hadîsi hatırlayarak hastalandık^ lan veya kendilerini böyle sandıklan zaman okumuşlardır. Yetmiş yaşında bulunurken bu âyetlere devam ettikleri için yüz, yüz yirmi yaş yaşamışlardır. Allah onların ruhunu almak istediğinde, rü’yalannda Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’i görürler Peygamber (S.A.V.) onlara: «Bizden daha ne kadar kaçacaksın?!» diyerek uyanda bulunur. Bunun üzerine onlar da o iki âyeti okumayı terkederler ve böylece ölürler
EN’ÂM SÛRESİNİN BAŞINDAKİ ÜÇ ÂYETLE BERAAT SÛRESİNİN SONUNDAKİ İKİ ÂYETİN FAZİLETLERİ HAKKINDA VÂRİD OLAN SAHİH HADÎSLER VE BUNLARIN ESRARI
26
Eki