ENDİŞE i. (fars. endişe). Üzüntü, kaygı:
Ve sabahına, akşamına, onbin lirayı geçen
muazzam bir borcun endişesi hakimdi (A.
H. Tanpınar). || Kuruntu, vesvese: Kendi kendime
itiraf etmekten çekinsem bile, içimde
birtakım şüpheler, birtakım endişeler gittikçe
kuvvetleniyordu (Ş, S. Aydemir). || Esk.
Düşünce. || Endişe etmek (veya duymak),
bir kişiyi veya bir şeyi merak ederek düşünmek:
Hâkimiyet-i milliye ve makamı hilâfetin
vaziyetleri ve münasebetlerinin ne olduğu
hakkında, halkın merak ve endişe etmekte
hakkı vardı (Atatürk). || Endişe-i ferdâ,
gelecek düşüncesi. |( Endişe-i maişet,
geçim derdi. || Endişe-kâr, düşünceli.
— Nöroloji. Endişe, gelecek bir tehlike
karşısında içte duyulan gizli, belirsiz
ye. ıstırap verici bir güvensizlik duygusudur.
Salt duygusal bir olay olmakla beraber
endişeli insanda çoğu zaman solgunluk, nabızda
değişiklik, ağız kuruması, kalp ağrısını
andırır şekilde göğüste sıkışma gibi
belirtiler de görülür. Fakat bu takdirde endişeden
çok bunalımdan söz edilebilir. Endişe
akıl hastalıklarının temel elemanlarındandır.
Bazı psikoz ve nevrozların kaynağı
olan paroksistik endişeyi alelade endişeden
ayırmak gerekir;
ENDİŞE
13
Ara