iç sa lg i bilim! olarak da
bilinir, vücut işlevlerinin düzenlenmesinde
hormonların ve öteki kimyasal maddelerin
rolünü araştırarak, hormon dengesizliklerinin
tedavisiyle uğraşan tıp dalı. Şeker
hastalığı gibi bazı iç salgı hastahklannm
yüzyıllardır bilinmesine karşın, endokrinoloji
yeni gelişen bir bilim dalıdır; bu dal
vücuttaki doku ve organlann, daha uzaktaki
doku ve organlara iletilmek üzere salgılannı
doğrudan kan dolaşımına boşalttıklannın
anlaşılmasıyla doğmuştur.
Salgılanm özel bir kanala değil, doğrudan
doğruya kan dolaşımına boşaltan “kanalsız
salgıbezleri”ni (iç salgıbezi) ilk tanımlayan
(1841) Friedrich Henle oldu. 1855’te Claude
Bernard bu bezlerin ürünlerini “iç salgı”
terimiyle adlandırarak öbür salgılardan ayırdı
ve çağdaş hormon kavramına öncülük
etti.
Erkeklerde yaşlanmayı geciktirmek için
hayvanlann erbezlerinden alınan özütleri
kullanan Charles Brown-Sequard, 1889’da
ilk hormon tedavisini gerçekleştirdi ve “organoterapi”
adı verilen yeni bir tedavi
akımının doğuşunu hazırladı. Gerçi bu akım
kısa sürede etkisini yitirdi ama, tıbba,
çağdaş kortizon ve tiroit hormonlannın
öncüsü olan böbreküstü bezi ve tiroit bezi
özütlerini kazandırdı. Pankreas sıvılannın
salgısını uyarmak üzere incebağırsakta üretilen
ve 1902’de Ernest Starling ile William
Bayliss tarafından bulunan sekretin, antılan
ilk hormon oldu. 1905’te Starling, sinir
sisteminin denetimi altında çalışarak fizyolojik
süreçleri düzenleyen bu tür kimyasal
maddelere hormon adını verdi; 1905 yılı
endokrinolojinin gerçek doğum tarihi olarak
kabul edilebilir.
20. yüzyılın ilk yıllarında pek çok hormonun
antılması, hormon dengesizliklerinden
yakman hastaların tedavisinde yeni umutlar
yarattı. 1914’te Edward Kendall tiroit bezinden
tiroksin hormonunu ayırdı; 1921’de
Frederick Banting ve Charles Best pankreas
dokusunda insülini bularak şeker hastalığının
tedavisinde yeni ufuklar açtılar; 1929’da
Edward Doisy gebe kadmlann idrannda
östron hormonunun varlığını saptadı.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer teknolojinin
tıp alanında kullanılmaya başlaması,
hormon hastalıklannda yeni tedavi
yöntemlerinin gelişmesine yol açtı; özellikle
radyoaktif iyotun hipertiroidizm tedavisinde
olumlu sonuç vermesi, tiroit ameliyatlannı
zorunlu*olmaktan çıkardı. Radyoaktif
izotoplar ile hormonlara karşı oluşan antikorları
birlikte kullanan Rosalyn Yalow ve
S. A. Berson, 1960’ta, endokrinoloji uzmanlannın
erken tanı ve tedavide çok düşük
hormon miktarlannı saptayabilmelerini sağlayan
ve son 20 yıldır önemi giderek artan
tanı yönteminin temelini attılar.
Endokrinoloji
17
Nis