Genel

Endonezya

endonezya

endonezya

ENDONEZYA DİLİ
dan başlayarak -inanlarda ortak ileti-_ :3rak, baharat tüccarı adcılar arasında kul-n – z Taşlandı. Ana dili ola-olan (Cava dili en – – ‘ ve Malaya-Poli-l – a^esmden gelen, dola-z – V.algaşça ve Tahiti-’T-‘a olan Malayca, ; Arapça’dan yaptığı r-T î zenginleşti (ilk dö– -rar alfabesiyle yazılan m dininin yayılma-.’ :: Dulundu). 1928!de ı _■:.â_r.e gelen Malayca, ‘ -îfımsıziığım kazan-ı;* iinra yaygın dil hali-ı ‘i eterin birliğini sağla-

– ” : – -s dılı»nin temelini : :jsa mdonesia). Do-: -nranezya dili, anadili

.. ~ ~ kabul ettirmeden * -i- görevi gören eski t — .- ar yeni bir dildir.

‘ ı n r:r avantajı da La-” « jUanmasıdır.
<5»s’îltf/en Yanardağı’nda toplayanlar. Toplanan . – _” a? merkezine kadar ‘S2″ ann sırtında taşınır.
Kalimantan’da yaşayan ve uzun süre animist olan Dayaklar, tanrılarına öküz kurban ediyorlardı. Anasoylu düzende yaşayan bu insanlar, kazıklar üstüne inşa edilmiş uzun evlerde oturur. Uzunluğu kimi zaman iki yüz metreyi bulan bu evler, aynı soydan kocaları, kızları ve kız torunları barındırır. Dayaklar avcılık (yabandomuzu) yaptıkları gibi, asalak bir böceğin, agathis ağacının reçinesi üstüne yaptığı etkiyle oluşan dammar üretimi de yaparlar. Bataklar kadar kapalı olmayan kıyı Dayaklan, Malaylar’la, Bugiler’le ve Çinliler’le geniş ölçüde karışmışlardır. Daha içerlerde yaşayanlar kısmen hı-ristiyanlaştırılmıştır. Kalimantan’m orta kesiminde yaşayan Nga-cular, ticarî bitki yetiştiriciliği sayesinde büyük bir gelişme içindedir. Bu bölgede İslamiyet giderek yayılmaktadır.

Birçok Proto-Malay grubu Sulavesi Adası’nda oturur. Bunların çoğu kısa boyludur. Vaktiyle bir devlet kurmuş olan Luvular da kısa boylu insanlardır. İçlerinde en önemli gruplar Toracalar ve Manadolular’dır. Toracalar, adanın orta kesimlerindeki en dağlık bölgeye gemi biçiminde, bambudan çatıları olan evler yapmışlardır. Anasoylu olan Manadolular’sa eski kafatası avcılarıdır. Katolik veya Protestan Hıristiyanlığa geçtikten sonra, yüksek kültür düzeyine ulaşmışlardır. Hollandalılar döneminden beri önemli bir ekonomik rol oynamaktadırlar. Molük Adaları’ndaki Ambon-lular, Papular’la karışmış, Protestanlığı benimsemiş ve onlara oldukça benzemişlerdir.

Küçük Sunda Adalan (Nıısa Tengara) halkları çok çeşididir. Flores Adası’nda oturanlar, tıpkı Timor’da özellikle de adanın orta kesiminde oturanlar gibi, katoliktir.

Çinliler. Kısmen yabancı bir etnik azınlık oluşturan Çinliler’in sayısı bugün 460 000 kadardır, oysa bu sayı 1971’de 1 milyonun biraz üstündeydi (birçoğu Endonezya uyruğuna geçmiştir). Çin uyruklu Çinliler veya «EndonezyalI» Çinliler, gerçek bir dil azınlığı oluşturmaz, içlerinden bazıları Çince okumayı hâlâ bilse de, çoğu Güney Çin dillerini konuşmaz. Gene de diğer topluluklardan kolaylıkla ayırt edilebilen bir azınlık oluştururlar (Müslümanlarla evliliklere ve melezlere az rasdanır). Çoğunlukla tüccarlık, bankerlik ve sanayicilik yaparlar ve hepsi büyük şehirlerde yaşar; perakende ticaret bunlara yasaklanmıştır.

Dağlık ve volkanik bir takımada

Endonezya’yı oluşturan takımadalar, yaklaşık 14 000 ada ve adacıktan oluşur. Yüzölçümü bakımından büyük adalar batı kesiminde yer alır: Sumatra, Borneo (Kalimantan), Cava, Sulavesi. Doğu kesiminde yer alan topraklar, dünyanın en geniş kıta sahanlığı olan Sunda sahanlığı üstünde yer alır. Bu kıta sahanlığının derinliği ortalama 55 metredir, en derin yerinde 75 metreyi aşmaz. Sumatra, Borneo ve Cava, Dördüncü Zaman’da henüz Çinhindi’nden ayrılmamıştı. Benzeri bir kıta sahanlığı olan Ara-fura, Yeni Gine’den Avustralya’ya kadar uzanır. Buna karşılık, takımadaların doğu kesimindeki topraklar birbirinden, Sulavesi Denizi ve Banda Denizi gibi büyük okyanus derinliğiyle ayrılmıştır. Sumatra ve Cava’nın güneyinde rastlanan derin çukurlar (7 450 m), dalma-batma bölgelerim oluşturur. Doğal bir birleştirici öğe oluşturan Cava Denizi gerçek bir göldür. Bugün de bu denizde dayanıklı ağaçtan yapılmış Banjermasin tipi yelkenlilerin dolaştığı görülür.

Hassas bir bölge. Endonezya’yı oluşturan takımadalar dağlıktır: Sumatra’daki Kerinci Dağı 3 800 m’ye yükselir; Cava’daki Semeru Dağı 3 676 m’dir. Sumatra’nın doğu kesimindeki büyük
ova, Borneo’nun orta kesimindeki ova ve Cava’nın gür\ey kei-lerindeki ovalar nadir rastlanan düzlüklerdir. Adaların üzern i-bulunduğu «Sunda platformu»nu bütünüyle çevreleyen ile -u yayı görülür: iç yay, Sumatra, Flores ve Banda adalarını çe\-“‘ ken, dış yay, Nias ve Mentave adalarından başlayarak Sumba mor, Seram ve Buru adalarına kadar uzanır. Dış yay, Üçüne.. — man malzemelerinden oluşmuştur ve kimi yerlerde yeni k::— .ar sonucu oluşan karmaşık sürüklenmelerle birlikte Olıg:;: • kıvrımlar oluşturur. Kararsız bir yapıya sahip dış yay, deprer_ re sahne olmaktadır. Baharat merkezi olan Ambon şehri 1~£- ■-meydana gelen bir deprem sonucu yerle bir olmuştur. Son b:.; depremler, Sumba Adası (1977) ve Flores Adası (1992) açık^r ‘ da meydana gelmiştir.

Yanardağlar. Yukarıda sözü edilen iç yay, dünyanın en b-_v_ volkanik bölgesini oluşturur. Bu bölgede 128 faal yanardağ ir—-nur ki bunların 80’i son çeyrek yüzyıl içinde faal duruma geçr-. tir. 1918’den beri her üç yılda bir şiddeüi bir püskürme mey^; gelmektedir. Başlıca felaketler arasında şunlar sayılabilir: Surr_:~-ve Cava adaları arasında yer alan Krakatoa Adası’ndaki Perbuî’.:-.: Yanardağı’nın püskürmesi (1883) sonucu akan lavlar 36 00C – : nin ölmesine yol açmıştır; Bali’de, Gunung Agung Yanardağ: r_* püskürmesi (1963), Surabaya şehrini (Cava) yirmi dört saat :: yunca karanlığa gömmüştür. Günümüzde meydana gelen püs; meler, patlama biçiminde olmakta, göğü yakıcı buludar kcr.: makta, kızgın lav tabakaları akmaktadır. Lahar adı verilen. y~ ‘■ çamur ırmakları, patlamayı yağmurlar izlediğinde soğuk, kra:-. -gölünün boşalması çabuk meydana geldiğindeyse sıcak akmaî’~-dır. Sumatra’da yüz kadar yanardağ vardır. Bunların arasında c.” yanın en büyük yanardağı olan Toba bulunur. 100 km’ye
V? ‘tanik bir lakı mada. Cava’daki 32!ji<‘u ve Flores Adalan’ndaki Vv: Endonezya’daki birçok faal yanardağdan yalnızca ikisidir. _.s~2iağlar doğa manzaralannın çarpıcı örnekleridir. Bunun ı”3 yanardağların külleri toprağı verimli kılar.
ENDONEZYA DİLİ

:~ ‘Zya dilinin sahip olduğu zîJi Cava, Sunda, Bali, Ma-rr t ağızlan), on yedi gruba r Bu gruplardan birine ‘rj-r olanlar diğerlerini anla-z XVI yy’dan başlayarak ..– ■zz limanlarda ortak ileti-: z__ w*arak, baharat tüccarı r^ral: alıcılar arasında kul-. ~_aya başlandı. Ana diii ola* Ez_r_ıkta olan (Cava dili en i-. w^d:r) ve Malaya-Poli-■ i ailesinden gelen, dola-3 oa Malgaşça ve Tahiti-_r akraba olan Malayca, Arapça’dan yaptığı *_..zr.a zenginleşti (ilk dö-.\rap alfabesiyle yazılan i za Is.am dininin yayılma-z~*:da bulundu). 1928’de . “… najne gelen Malayca, r_r. “alımsızlığını kazan-nra yaygın dil hali– •1 ..kenin birliğini sağla-~ – zya dıli»nin temelini ıhasa indonesia). Do-. z rndonezya dili, anadili ; . andını kabul ettirmeden “5-,’cı görevi gören eski ü savanan yeni bir dildir. t:: – bir avantajı da La-kullanmasıdır.
*awah Idjen Yanardağı ’nda <ckürt toplayanlar. Toplanan imalat merkezine kadar nsanlann sırtında taşınır.
Kalimantan’da yaşayan ve uzun süre animist olan Dayaklar, tanrılarına öküz kurban ediyorlardı. Anasoylu düzende yaşayan bu insanlar, kazıklar üstüne inşa edilmiş uzun evlerde oturur. Uzunluğu kimi zaman iki yüz metreyi bulan bu evler, aynı soydan kocaları, kızları ve kız torunları barındırır. Dayaklar avcılık (yabandomuzu) yaptıkları gibi, asalak bir böceğin, agathis ağacının reçinesi üstüne yaptığı etkiyle oluşan dammar üretimi de yaparlar. Bataklar kadar kapalı olmayan kıyı Dayakları, Malaylar’la, Bugiler’le ve Çinliler’le geniş ölçüde karışmışlardır. Daha içerlerde yaşayanlar kısmen hı-ristiyanlaştırılmıştır. Kalimantan’ın orta kesiminde yaşayan Nga-cular, ticarî bitki yetiştiriciliği sayesinde büyük bir gelişme içindedir. Bu bölgede İslamiyet giderek yayılmaktadır.

Birçok Proto-Malay grubu Sulavesi Adası’nda oturur. Bunların çoğu kısa boyludur. Vaktiyle bir devlet kurmuş olan Luvular da kısa boylu insanlardır, içlerinde en önemli gruplar Toracalar ve Manadolular’dır. Toracalar, adanın orta kesimlerindeki en dağlık bölgeye gemi biçiminde, bambudan çatıları olan evler yapmışlardır. Anasoylu olan Manadolular’sa eski kafatası avcılarıdır. Katolik veya Protestan Hıristiyanlığa geçtikten sonra, yüksek kültür düzeyine ulaşmışlardır. HollandalIlar döneminden beri önemli bir ekonomik rol oynamaktadırlar. Molük Adaları’ndaki Ambon-lular, Papular’la karışmış, Protestanlığı benimsemiş ve onlara oldukça benzemişlerdir.

Küçük Sunda Adaları (Nusa Tengara) halkları çok çeşitlidir. Flores Adası’nda oturanlar, tıpkı Timor’da özellikle de adanın orta kesiminde oturanlar gibi, katoliktir.

Çinliler. Kısmen yabancı bir etnik azınlık oluşturan Çinliler’in sayısı bugün 460 000 kadardır, oysa bu sayı 1971’de 1 milyonun biraz üstündeydi (birçoğu Endonezya uyruğuna geçmiştir). Çin uyruklu Çinliler veya «EndonezyalI» Çinliler, gerçek bir dil azınlığı oluşturmaz, İçlerinden bazıları Çince okumayı hâlâ bilse de, çoğu Güney Çin dillerini konuşmaz. Gene de diğer topluluklardan kolaylıkla ayırt edilebilen bir azınlık oluştururlar (Müslümanlarla evliliklere ve melezlere az rastlanır). Çoğunlukla tüccarlık, bankerlik ve sanayicilik yaparlar ve hepsi büyük şehirlerde yaşar; perakende ticaret bunlara yasaklanmıştır.

Dağlık ve volkanik bir takımada

Endonezya’yı oluşturan takımadalar, yaklaşık 14 000 ada ve adacıktan oluşur. Yüzölçümü bakımından büyük adalar batı kesiminde yer alır: Sumatra, Borneo (Kalimantan), Cava, Sulavesi. Doğu kesiminde yer alan topraklar, dünyanın en geniş kıta sahanlığı olan Sunda sahanlığı üstünde yer alır. Bu kıta sahanlığının derinliği ortalama 55 metredir, en derin yerinde 75 metreyi aşmaz. Sumatra, Borneo ve Cava, Dördüncü Zaman’da henüz Çinhindi’nden ayrılmamıştı. Benzeri bir kıta sahanlığı olan Ara-fura, Yeni Gine’den Avustralya’ya kadar uzanır. Buna karşılık, takımadaların doğu kesimindeki topraklar birbirinden, Sulavesi Denizi ve Banda Denizi gibi büyük okyanus derinliğiyle ayrılmıştır. Sumatra ve Cava’nın güneyinde rastlanan derin çukurlar (7 450 m), dalma-batma bölgelerini oluşturur. Doğal bir birleştirici öğe oluşturan Cava Denizi gerçek bir göldür. Bugün de bu denizde dayanıklı ağaçtan yapılmış Banjermasin tipi yelkenlilerin dolaştığı görülür.

Hassas bir bölge. Endonezya’yı oluşturan takımadalar dağlıktır: Sumatra’daki Kerinci Dağı 3 800 m’ye yükselir; Cava’daki Semeru Dağı 3 676 m’dir. Sumatra’nın doğu kesimindeki büyük
ova, Borneo’nun orta kesimindeki ova ve Cava’nın güney kesimlerindeki ovalar nadir rastlanan düzlüklerdir. Adaların üzerine; bulunduğu «Sunda platformu»nu bütünüyle çevreleyen iki dağ yayı görülür: iç yay, Sumatra, Flores ve Banda adalarını çevirirken, dış yay, Nias ve Mentave adalarından başlayarak Sumba, T:-mor, Seram ve Buru adalarına kadar uzanır. Dış yay, Üçüncü Zaman malzemelerinden oluşmuştur ve kimi yerlerde yeni kırılmalar sonucu oluşan karmaşık sürüklenmelerle birlikte Oligosen kıvrımlar oluşturur. Kararsız bir yapıya sahip dış yay, depremlere sahne olmaktadır. Baharat merkezi olan Ambon şehri 1764’te meydana gelen bir deprem sonucu yerle bir olmuştur. Son büyü; depremler, Sumba Adası (1977) ve Flores Adası (1992) açıklarında meydana gelmiştir.

Yanardağlar. Yukarıda sözü edilen iç yay, dünyanın en büyür volkanik bölgesini oluşturur. Bu bölgede 128 faal yanardağ bulunur ki bunların 80’i son çeyrek yüzyıl içinde faal duruma geçmiştir. 1918’den beri her üç yılda bir şiddetli bir püskürme meydana gelmektedir. Başlıca felakeder arasında şunlar sayılabilir: Sumatre ve Cava adaları arasında yer alan Krakatoa Adası’ndaki Perbuatar Yanardağı’nın püskürmesi (1883) sonucu akan lavlar 36 000 kişinin ölmesine yol açmıştır; Bali’de, Gunung Agung Yanardağı’mr-püskürmesi (1963), Surabaya şehrini (Cava) yirmi dört saat boyunca karanlığa gömmüştür. Günümüzde meydana gelen püskürmeler, patlama biçiminde olmakta, göğü yakıcı bulutlar kaplamakta, kızgın lav tabakaları akmaktadır. Lahar adı verilen, yıkıc çamur ırmakları, patlamayı yağmurlar izlediğinde soğuk, krater gölünün boşalması çabuk meydana geldiğindeyse sıcak akmaktadır. Sumatra’da yüz kadar yanardağ vardır. Bunların arasında dünyanın en büyük yanardağı olan Toba bulunur. 100 km’ye 300 kır. boyutunda dev bir kubbeyi andıran bu yanardağın ortasında ayr-adı taşıyan bir göl bulunur. Cava’da 125 yanardağ vardır, bunlardan 25’i faaldir. En etkileyici yanardağ biçimleri, kalderalardır. Bunlar, çapı 10 km’yi geçebilen amfiteatrlar biçiminde oluşmuştur. Çoğu defa kil ve marn tabakaları üstüne oturmuş olan kalde-ralar, bu kayaçlar üstünde «kayabilirler»; nitekim X. yy’da Mera-pi’de meydana gelen kayma, ilk Hindu ve Budist Mataram Kraliı-ğı’nın (Cava’nm merkezinde) ortadan kalkmasına yol açmıştır.

Tropikal farklılıklar gösteren ekvatoral dünya

Sıcaklıklar (ortalama 26 °C ile 27 °C arasındadır) sabittir; ısı değişimi Cakarta’da 1 °C’yi aşmaz. Buna karşılık geceler daha soğuktur (Pontianak’ta gece gündüz farkı 7 °C’dir). Yükseklere çı-
30C :’~ boyutunda dev bir kubbeyi andıran bu yanardağın ortasında ay~-adı taşıyan bir göl bulunur. Cava’da 125 yanardağ vardır, bur_£?-dan 25’i faaldir. En etkileyici yanardağ biçimleri, kalderalar^–Bunlar, çapı 10 km’yi geçebilen amfiteatrlar biçiminde oluşm.;-tur. Çoğu defa kil ve marn tabakaları üstüne oturmuş olan kalzı • ralar, bu kayaçlar üstünde «kayabilirler»; nitekim X. yy’da Mer£-pi’de meydana gelen kayma, ilk Hindu ve Budist Mataram Kr£_ -ğı’nm (Cava’nın merkezinde) ortadan kalkmasına yol açmıştır

Tropikal farklılıklar gösteren ekvatoral dünya

Sıcaklıklar (ortalama 26 °C ile 27 °C arasındadır) sabittir; ısı c;-ğişimi Cakarta’da 1 °C’yi aşmaz. Buna karşılık geceler daha sz-ğuktur (Pontianak’ta gece gündüz farkı 7 °C’dir). Yükseklere ç„-

saldırdı. Bu sömürgeler yemden bütünüyle Hollandalılar’m egemenliğine ancak 1824’te geçti.

XIX. yy’da, sömürü sistemi daha da katılaştı. Bu dönemde, sömürge valisi olan Van den Bosch’un 1830’da ortaya koyduğu sistem uygulanmaya başlandı. Bu sisteme göre, köye ait arazilerin beşte birine sömürge devleti el koyacak, çalışan her erkek, yine mesaisinin beşte birini devlet hesabına yapacaktı (ki bu, yılda en az 60 gün tu-rayordu). Metropol için çok avantajlı olan ve tarım yaşamının bü-rinüyie denetim altına alınmasını ve ihracata yöneltilmesini sağlayan bu sistem, yerel halklar için büyük sakıncalar getirdi: beslenmeye yönelik tarım ihmal edildi, Hollanda sömürgesinin gözbebeği olan Cava ile diğer adalar arasında farklılıklar derinleşti. 1870’ten Başlayarak yeni bir gelişme kendini hissettirdi: çıkarılan bir tarım yasasıyla, ekilmeyen toprakların tarıma açılması teşvik edildi.

Böylelikle, bu yeni zenginlikleri işletmek için Hollanda veya yabana sermayeli yeni büyük şirkeder (özellikle İngiliz) kuruldu. Kauçuk ve yağ palmiyesi, maden ürünleri sistemli bir biçimde işletildi. Nüfusun hızla arttığı, sanayinin de az geliştiği ülkede hoşnuzsuzluk-lar giderek büyüdü, dahası 1929 krizi, şekerkamışı yetiştiriciliğini yıkıma uğrattı. EndonezyalIlar bu nedenle işsizlik ve ayaklanmalarla tanıştı. Hollanda Hindistam’nda gerçekleştirilen reformlar (bir halk meclisinin kurulması, yerli seçkinlerin yönetime katılması, denıza-şm toprakların statüsünde 1922’de yapılan değişiklikler) yeterli olmadı ve milliyetçi ve devrimci harekederin doğmasını engelleyemedi: Doğu Hint Adaları Sosyal-Demokrat Birliği 1914’te, Endonezya Komünist Partisi 1920’de, Sukarno’nun Endonezya Milliyetçi Partisi 1927’de kuruldu. 1940 ağustosunda sürgündeki Hollanda hükümeti, milliyetçi harekederin topladığı Halk Kongresi’nin 1939’da talep ettiği özerklik sorununu savaş sonuna erteledi. Japonlar, Hollanda Hindistam’m 1941’den 1945’e kadar işgal altında tuttu.

Endonezya’nın bağımsızlığını kazanması

Japonlar tarafından desteklenen ve Sukarno tarafından yönetilen Endonezya Cumhuriyeti’nin 1945’te kurulmasından sonra, Hollanda’yla ilişkiler çok gerginleşti. Hollandalılar, 1949’da yapılan La-hey yuvarlak masa toplantısından sonra Endonezya Birleşik Dev-letleri’nin kuruluşunu kabul etmesine kadar geçen süre içinde Endonezya’ya birçok askerî müdahalede bulundu. Hollanda’yla geçici olarak korunan birlik, yeni devlet tarfmdan 1954’te reddedildi.

Endonezya, ekonomik ve siyasî alanda zorluklarla karşılaştı. Hollanda uyrukluların mallarına el konmasının veya Sumatra’da, Sulavesi’de, Borneo’da ve Yeni Gine’de, Cava’nın merkeziyetçiliğine karşı ayaklanmaların yol açtığı karışıklıklar süre gitti. Hem Moskova’nın, hem Washington’un desteğini kazanan Sukarno, Bağlan-tısızlar’m önderi oldu (Bandung Konferansı). Endonezya milliyetçiliğini destekleyerek, Pekin’in etkisine açık bir politika izledi.

Komünisderin darbe girişimi, ordunun General Suharto yönetiminde çok sert tepki göstermesine yol açtı (1965-1966). Suharto, yavaş yavaş Sukarno’yu saf dışı bıraktı. Sonunda iktidarı ele geçiren Suharto, ABD’ye yaklaştı ve komünistleri kıyımdan geçirdi. tik defa 1968’de devlet başkam seçilerek, parlamentonun büyük çoğunluğunun desteğini kazandı. Devlete en son bağlanan illerdeki (Irian Jaya, Doğu Timor) gerilla harekederi ordu tarafından sert biçimde bastırıldı. Suharto’nun otuz yıllık iktidarı haziran 1998’de başlayan yoğun protesto gösterilerinin ardından Ha-bibi’nin devlet başkanı olmasıyla sona erdi.

ENDONEZYA SANATI

Endonezya sitlerinde bulunan çok sayıda taş mezar ve dolmen, MÖ I. bin yılda Güneydoğu Asya Adaları’nda Neolitik, Megalitik ve Dong Son uygarlıkların var olduğunu kanıtlar. Ölüler için ortaya konan çok eski tarihlere ilişkin bu sanatın çeşitli nesnelerle ilgisi de ortaya çıkmaktadır. Tunçtan yapılmış davullar ve üzerlerindeki işlemelerin dikkat çekici bir süsleme zevkini ortaya koyduğu tören baltaları bu nesnelere örnektir.

Yüksekliği 1,86 m, çapı 1,60 m olan ve Endonezya’da rasdanan
tunçtan davulların en ünlüsü Bali Ayı, Pejeng’deki Panataran Sa-sih Tapmağı’nda kutsanan gerçek bir tapınma nesnesidir. Milattan başlayarak, Hindistan’la ve Çin’le yapılan ticaret dolayısıyla kendini gösteren Budizmin etkisiyle yapılmış tunçtan Buda heykellerine rastlanır.

Orta Cava sanatı (650-930). Orta Cava sanatı, Hindistan’daki Gupta ve Gupta sonrası sanatla yakın ilişki içindedir. Hint-Cava mimarîsinin başlıca anıtları şunlardır: Dieng Plato-su’nda, candi adı verilen sekiz Şiva tapınağı (2 000 m yükseklikte) ve Ungaran Dağı’ndaki dokuz küçük sunak grubu (Dieng’in doğusunda). Güneyde ünlü Barabudur Tapmağı ve Prambanan Ova-sı’ndaki birçok küçük tapmak. Bunların arasında Kalasan Tapınağı çok ilgi çekici bir tapınaktır (IX. yy).

Dieng candilerinin yapısı nispeten basittir: yapının, yalancı kadar taşıyan bodur gövdesi dörtköşe bir subasman üzerinde yükselir ve zemine, kapının ekseni üzerine yerleştirilmiş küçük bir merdivenle bağlanır. Ungaran Dağı’ndaki sunaklar, Dieng’de-ki candilerinkine oranla daha zengin süslemelere sahiptir, ama bunlar süsleme zenginliği bakımından büyük Barabudur Tapma-ğı’yla boy ölçüşemez.

Kala-makara, Cava’ya özgü en çok kullanılan süsleme motifidir. Bu, altçenesi olmayan ve kenarları yüksek bir köşe bingisi oluşturan bir kemerin tepesine cepheden yerleştirilen bir canavar (kala) başıdır. Cava sanatının ilk aşamasını oluşturan Orta Cava sanatı, Buda tanrılarını oturmuş veya ayakta büyük bir incelikle gösteren çok sayıda bronz heykelle belirginleşir.
Protestan Kilisesi

(Nias Adası, Bat Si
Doğu Cava sanatı (XII.-XV. yy’lar). Bu geçiş aynı zamanda bir kültürel durgunluk döneminden (XI. yy) sonra, Endonezya sanatı daha net bir biçimde Hint sanatının etkisinden kurtulur ve Doğu Cava sanatı (adanın doğu kesiminde ve Bali’de gelişmiş olmasından dolayı bu adla anılır) olarak nitelendirilen sanat doğar. Yapılann planında kesinlikten uzaklaşıldığı görülür. Tuğlanın yerini taş alır. Taban daha yüksek, duvarlar birbirine daha yakın ve daha yüksek yapılır. Piramit biçimli, yükseltilmiş çatı, tanrının heykelinin yerleştirildiği, cella adı verilen yere bir kule-sunak havası getirir. XIII. yy’m başlarından kalma Sawentar ve Kidal candileri, Doğu Cava sanatının en eski anıtlarıdır. Kelut Dağı’nın eteğinde, 1197-1454 yılları arasında yapılmış olan Panataran mimarî bütünü, yeni üslubun en muhteşem örneğini oluşturur. Endonezya dinî sanatının ortaya koyduğu daha birçok tapınak, Doğu Cava sanatını temel alır. Bu tapmakların hepsinin kemerlerinin tepesinde kala-makara’lar bulunur.

Alçak kabartmalar, daha da genel olarak heykeller, o zamana kadar görülmemiş bir natüralizmden esinlenir. Blitar bölgesinde, Sawentar candisinin yakınlarında bulunan ve Gara Ca-neça’sı (1239’a doğru; Cakarta Müzesi) adı verilen bir heykel bu açıdan kayda değer özellik gösterir: Tanrı fil, masif, görkemli, oturmuş durumdadır, ön ayakları, bacak gibi arkaya kıvrılmıştır, sırtı süslemelerle doludur; taban oluşturan dairesel oturmalık üzerine dizilmiş ölü kafaları, Şiva’ya özgü bu anlatıma Tantra havası verir. □
Barabudur Tapınağı r S.

mimarîsinin indlertrss” : ~ tapınağının, müker^s r “rr gerçekleştirilmiş 2 3=« t:’- — uyganğını ve bu o/ss’-ğ ~ Zd üzerindeki etkisin) gss5″ ~ı: içinde Buda heykeii’ biçiminde yapılmış sl~si~££
AYRICA BAKINIZ

– İB.ANSH Asya

► IB.ANSH bahara:

► [ŞânsO Çın

► IB.ANSU gelişmekte :_zr

ülkeler

► ).B,MsıJ Hindjstar.

► IB.ANSLİ Hinduızrrt

– [B^Nsg Hint Okyar-E-

* 1B.ANSLI Hollanda

► İLÂNSD İslam

► IB.ANSU Okyanusya

* IB.ANSU Pasifik Cky-ar—

► 1B.ANSL1 pirinç

► ib.ansü yanardağlar

saldırdı. Bu sömürgeler yemden bütünüyle Hollandalılar’m egemenliğine ancak 1824’te geçti.

XIX. yy’da, sömürü sistemi daha da katılaştı. Bu dönemde, sömürge valisi olan Van den Bosch’un 1830’da ortaya koyduğu sistem uygulanmaya başlandı. Bu sisteme göre, köye ait arazilerin beşte birine sömürge devleti el koyacak, çalışan her erkek, yine mesaisinin beşte birini devlet hesabına yapacaktı (ki bu, yılda en az 60 gün tu-rayordu). Metropol için çok avantajlı olan ve tarım yaşamının bü-rinüyie denetim altına alınmasını ve ihracata yöneltilmesini sağlayan bu sistem, yerel halklar için büyük sakıncalar getirdi: beslenmeye yönelik tarım ihmal edildi, Hollanda sömürgesinin gözbebeği olan Cava ile diğer adalar arasında farklılıklar derinleşti. 1870’ten Başlayarak yeni bir gelişme kendini hissettirdi: çıkarılan bir tarım yasasıyla, ekilmeyen toprakların tarıma açılması teşvik edildi.

Böylelikle, bu yeni zenginlikleri işletmek için Hollanda veya yabana sermayeli yeni büyük şirkeder (özellikle İngiliz) kuruldu. Kauçuk ve yağ palmiyesi, maden ürünleri sistemli bir biçimde işletildi. Nüfusun hızla arttığı, sanayinin de az geliştiği ülkede hoşnuzsuzluk-lar giderek büyüdü, dahası 1929 krizi, şekerkamışı yetiştiriciliğini yıkıma uğrattı. EndonezyalIlar bu nedenle işsizlik ve ayaklanmalarla tanıştı. Hollanda Hindistam’nda gerçekleştirilen reformlar (bir halk meclisinin kurulması, yerli seçkinlerin yönetime katılması, denıza-şm toprakların statüsünde 1922’de yapılan değişiklikler) yeterli olmadı ve milliyetçi ve devrimci harekederin doğmasını engelleyemedi: Doğu Hint Adaları Sosyal-Demokrat Birliği 1914’te, Endonezya Komünist Partisi 1920’de, Sukarno’nun Endonezya Milliyetçi Partisi 1927’de kuruldu. 1940 ağustosunda sürgündeki Hollanda hükümeti, milliyetçi harekederin topladığı Halk Kongresi’nin 1939’da talep ettiği özerklik sorununu savaş sonuna erteledi. Japonlar, Hollanda Hindistam’m 1941’den 1945’e kadar işgal altında tuttu.

Endonezya’nın bağımsızlığını kazanması

Japonlar tarafından desteklenen ve Sukarno tarafından yönetilen Endonezya Cumhuriyeti’nin 1945’te kurulmasından sonra, Hollanda’yla ilişkiler çok gerginleşti. Hollandalılar, 1949’da yapılan La-hey yuvarlak masa toplantısından sonra Endonezya Birleşik Dev-letleri’nin kuruluşunu kabul etmesine kadar geçen süre içinde Endonezya’ya birçok askerî müdahalede bulundu. Hollanda’yla geçici olarak korunan birlik, yeni devlet tarfmdan 1954’te reddedildi.

Endonezya, ekonomik ve siyasî alanda zorluklarla karşılaştı. Hollanda uyrukluların mallarına el konmasının veya Sumatra’da, Sulavesi’de, Borneo’da ve Yeni Gine’de, Cava’nın merkeziyetçiliğine karşı ayaklanmaların yol açtığı karışıklıklar süre gitti. Hem Moskova’nın, hem Washington’un desteğini kazanan Sukarno, Bağlan-tısızlar’m önderi oldu (Bandung Konferansı). Endonezya milliyetçiliğini destekleyerek, Pekin’in etkisine açık bir politika izledi.

Komünisderin darbe girişimi, ordunun General Suharto yönetiminde çok sert tepki göstermesine yol açtı (1965-1966). Suharto, yavaş yavaş Sukarno’yu saf dışı bıraktı. Sonunda iktidarı ele geçiren Suharto, ABD’ye yaklaştı ve komünistleri kıyımdan geçirdi. tik defa 1968’de devlet başkam seçilerek, parlamentonun büyük çoğunluğunun desteğini kazandı. Devlete en son bağlanan illerdeki (Irian Jaya, Doğu Timor) gerilla harekederi ordu tarafından sert biçimde bastırıldı. Suharto’nun otuz yıllık iktidarı haziran 1998’de başlayan yoğun protesto gösterilerinin ardından Ha-bibi’nin devlet başkanı olmasıyla sona erdi.

ENDONEZYA SANATI

Endonezya sitlerinde bulunan çok sayıda taş mezar ve dolmen, MÖ I. bin yılda Güneydoğu Asya Adaları’nda Neolitik, Megalitik ve Dong Son uygarlıkların var olduğunu kanıtlar. Ölüler için ortaya konan çok eski tarihlere ilişkin bu sanatın çeşitli nesnelerle ilgisi de ortaya çıkmaktadır. Tunçtan yapılmış davullar ve üzerlerindeki işlemelerin dikkat çekici bir süsleme zevkini ortaya koyduğu tören baltaları bu nesnelere örnektir.

Yüksekliği 1,86 m, çapı 1,60 m olan ve Endonezya’da rasdanan
tunçtan davulların en ünlüsü Bali Ayı, Pejeng’deki Panataran Sa-sih Tapmağı’nda kutsanan gerçek bir tapınma nesnesidir. Milattan başlayarak, Hindistan’la ve Çin’le yapılan ticaret dolayısıyla kendini gösteren Budizmin etkisiyle yapılmış tunçtan Buda heykellerine rastlanır.

Orta Cava sanatı (650-930). Orta Cava sanatı, Hindistan’daki Gupta ve Gupta sonrası sanatla yakın ilişki içindedir. Hint-Cava mimarîsinin başlıca anıtları şunlardır: Dieng Plato-su’nda, candi adı verilen sekiz Şiva tapınağı (2 000 m yükseklikte) ve Ungaran Dağı’ndaki dokuz küçük sunak grubu (Dieng’in doğusunda). Güneyde ünlü Barabudur Tapmağı ve Prambanan Ova-sı’ndaki birçok küçük tapmak. Bunların arasında Kalasan Tapınağı çok ilgi çekici bir tapınaktır (IX. yy).

Dieng candilerinin yapısı nispeten basittir: yapının, yalancı kadar taşıyan bodur gövdesi dörtköşe bir subasman üzerinde yükselir ve zemine, kapının ekseni üzerine yerleştirilmiş küçük bir merdivenle bağlanır. Ungaran Dağı’ndaki sunaklar, Dieng’de-ki candilerinkine oranla daha zengin süslemelere sahiptir, ama bunlar süsleme zenginliği bakımından büyük Barabudur Tapma-ğı’yla boy ölçüşemez.

Kala-makara, Cava’ya özgü en çok kullanılan süsleme motifidir. Bu, altçenesi olmayan ve kenarları yüksek bir köşe bingisi oluşturan bir kemerin tepesine cepheden yerleştirilen bir canavar (kala) başıdır. Cava sanatının ilk aşamasını oluşturan Orta Cava sanatı, Buda tanrılarını oturmuş veya ayakta büyük bir incelikle gösteren çok sayıda bronz heykelle belirginleşir.
Protestan Kilisesi

(Nias Adası, Bat Si
Doğu Cava sanatı (XII.-XV. yy’lar). Bu geçiş aynı zamanda bir kültürel durgunluk döneminden (XI. yy) sonra, Endonezya sanatı daha net bir biçimde Hint sanatının etkisinden kurtulur ve Doğu Cava sanatı (adanın doğu kesiminde ve Bali’de gelişmiş olmasından dolayı bu adla anılır) olarak nitelendirilen sanat doğar. Yapılann planında kesinlikten uzaklaşıldığı görülür. Tuğlanın yerini taş alır. Taban daha yüksek, duvarlar birbirine daha yakın ve daha yüksek yapılır. Piramit biçimli, yükseltilmiş çatı, tanrının heykelinin yerleştirildiği, cella adı verilen yere bir kule-sunak havası getirir. XIII. yy’m başlarından kalma Sawentar ve Kidal candileri, Doğu Cava sanatının en eski anıtlarıdır. Kelut Dağı’nın eteğinde, 1197-1454 yılları arasında yapılmış olan Panataran mimarî bütünü, yeni üslubun en muhteşem örneğini oluşturur. Endonezya dinî sanatının ortaya koyduğu daha birçok tapınak, Doğu Cava sanatını temel alır. Bu tapmakların hepsinin kemerlerinin tepesinde kala-makara’lar bulunur.

Alçak kabartmalar, daha da genel olarak heykeller, o zamana kadar görülmemiş bir natüralizmden esinlenir. Blitar bölgesinde, Sawentar candisinin yakınlarında bulunan ve Gara Ca-neça’sı (1239’a doğru; Cakarta Müzesi) adı verilen bir heykel bu açıdan kayda değer özellik gösterir: Tanrı fil, masif, görkemli, oturmuş durumdadır, ön ayakları, bacak gibi arkaya kıvrılmıştır, sırtı süslemelerle doludur; taban oluşturan dairesel oturmalık üzerine dizilmiş ölü kafaları, Şiva’ya özgü bu anlatıma Tantra havası verir. □
Barabudur Tapınağı r S.

mimarîsinin indlertrss” : ~ tapınağının, müker^s r “rr gerçekleştirilmiş 2 3=« t:’- — uyganğını ve bu o/ss’-ğ ~ Zd üzerindeki etkisin) gss5” ~ı: içinde Buda heykeii’ biçiminde yapılmış sl~si~££
AYRICA BAKINIZ

– İB.ANSH Asya

► IB.ANSH bahara:

► [ŞânsO Çın

► IB.ANSU gelişmekte :_zr

ülkeler

► ).B,MsıJ Hindjstar.

► IB.ANSLİ Hinduızrrt

– [B^Nsg Hint Okyar-E-

* 1B.ANSLI Hollanda

► İLÂNSD İslam

► IB.ANSU Okyanusya

* IB.ANSU Pasifik Cky-ar—

► 1B.ANSL1 pirinç

► ib.ansü yanardağlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir