Genel

Erişkin kelebek (imago)

Erişkin kelebek (imago)

Krizalitin içinde meydana gelen derin organik değişikliklerden sonra bile, kelebek gene şematik olarak tırtılda bulunan organlara sahiptir; kursak, sindirim ve dolaşım sistemi, sinir sistemi ve üreme organlan aynı şekilde kitin yapılı bir dış iskeletin içinde yer alır.

Kelebeğin ağzı emici tiptedir. Başkalaşma sırasında tırtıldaki çeneler, koyu sıvıları bile emebilen bir hortuma dönüşür. Bu nedenle tırtılları bitkilere zarar veren türlerin kelebekleri hiçbir zaman bitkiler için zararlı olamaz, iki dudak dokunacıyla kuşatılmış olan hortumun çapı tabandan uca doğru giderek azalır. Hortumun ortasında uzanan kanalın çapı ise milimetrenin yüzde biri kadardır. Dinlenme halindeyken zemberek gibi kendi üzerine kıvrılan hortum, emme sırasında şaşırtıcı boyudara ulaşabilir. Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir tavuskelebeği türü olan Amphimmoea vvaikeri, boyu 29 cm’yi bulan hortumuyla derin taçlı çiçeklerin özsuyunu uçuşuna ara vermeden emebilir. Bazı çiçeklerde döllenme yalnızca böcekler aracılığıyla gerçekleştirile-bilmekte, kelebek gibi böcekler bir çiçeğin çiçektozlarını bir diğerinin dişi organına taşıyarak doğaya yardımcı olmaktadır.

Kelebeklerde gözler alnın alt bölümündeki levha ile hortumun iki yanında yer alır ve iridir. Yan yana gelerek gözü oluşturan altıgenlerin (ommatidyum) sayısı 10 000 – 20 000 arasında değişir. Her ommatidyumda bir kornea, bir mercek, bir grup retina hücresi ve gözenekli bir bazal zar bulunur. Pamphila, Catocala gibi bazı cinslerde petekgözlerin yanında, tüylerin arasında ve başın üzerinde iki veya üç tane de basit göz vardır. Bunlar tırtılda bulunan sadegözlere benzer.

Duyargalar başın üst tarafından çıkar. Kelebeklerin sınıflandırılmasında duyargaların şekli ve uzunluğu önem taşır: duyargalar gündüz kelebeklerinde topuz veya yelpaze şeklinde, hespe-rialarda ucu çengelli uzantılar biçimindedir. Diğer kelebeklerdeyse duyargalar çok çeşidi biçimlerdedir: ipliksi; tırtıklı (ge-ometridae ve noctuidae); tüylü (lasiocampidae ve saturnidae); oraksı (zygenidae).

Göğüs ve kann

Bütün böceklerde olduğu gibi kelebeklerin göğüs bölümü de üç bölütten meydana gelir. Birbirleriyle az veya çok kaynaşmış olan bu bölüderin her birinden bir çift bacak çıkar. Bacaklar genellikle birbirine çok yakındır. Birinci kanat çifti ortagöğüsten, ikinci ve daha azgelişmiş kanat çiftiyse artgöğüsten çıkar. Ön kanadarın tabanında yer alan ve tegula adı verilen küçük yaprakçıklar özel bir kas yardımıyla hareket ettirilir. Bu yapıların uçma sırasında bir çeşit yay işlevi gördüğü sanılmaktadır. Her kanat bir damar ve trake ağıyla doludur. Kelebeklerin kanadan hayvanın ağırlığıyla karşılaştırıldığında oldukça büyüktür. Bunlarda birim yüzeye düşen yük, bir kınkanatlının veya bir serçenin kanadından çok daha düşüktür.

Pulkanadılarda uçuşun hızı, geniş göğüs bölgesinde bulunan güçlü kasların varlığına bağlıdır. Sphingidae familyasında (me-kıkkelebekleri) kanat çırpma hızı saniyede 35’in üzerindedir; bu kelebekler bu yetenekleri ve dar kanadan sayesinde havada asılı kalabilirler. Buna karşılık kanadan bir tabak büyüklüğüne ulaşabilen saturnidae familyası üyeleri (tavuskelebekleri) çok daha acemi bir şekilde uçar.

Kanadar üzerindeki renk ve desenler pulların bir araya gelmesiyle oluşur. Gerçekte değişikliğe uğramış tüylerden ibaret olan bu pullar, mikroskobik birer palet gibi işlev görür. Pullar kitin yapılı iki tane levhadan meydana gelir. Levhaların yüzeyi genellikle düz olmakla birlikte, bazen eğrilikler de gösterebilir. Bu özel yapıların incelenmesi, özellikle egzotik türlerin kanadarında görülen metalik yansımaların anlaşılabilmesi açısından önem taşır. Pek çok kelebek türünde renklerin bu şekilde yansımalar göstermesinin temeli optik olaylara dayanmaktadır. Pulkanadılarda gözlenen pig-mendere bağlı renk çeşitliliği karmaşık kimyasal bileşimlerden ileri gelir: dışkıyla atılan bir ürik asit türevi olan lökopetrin, lahana kelebeğine o sarımsı veya beyazımsı rengini verir. Karotenoit denen kırmızı renkli pigment ise hemoglobine benzeyen bir maddedir ve aym şekilde bir ürik asit türevine bağlıdır. Batı Avrupa’da yaşayan Vanessa cinsi kelebeklerin kanadında bu pigment boldur. En sağlam kanadar Sphingidae familyasının üyelerinde bulunur. Bu grupta yer alan ölübaş kelebeğin (Acherontia atroyos) kanadının kalınlığı dipte 500 |im, dış kenarda 50 pm kalmlığındadır.
KELEBEĞİN HORTUMU

Madagaskar’da yetişen Angraecutn $e$quipedale türü bir orkidenin balö-zü salgılama bezleri 25 – 35 cm derinde yer alır. XIX. yy’da bu adada incelemeler yapan doğabilimci A. R. Wallace, bu bitkide çiçeklenmenin bir hayvanın yardımı olmadan gerçekleşemeyeceği varsayımını ortaya attı. Darwin’in doğal ayıklanma düşüncesini destekleyen bu bilim adamı, bu iş için henüz bilinmeyen bir kelebek cinsinin bulunması gerektiğini öne sürdü.

1903?te K. Jordan, adada Sphingidae familyasından bir kelebek keşfetti: Macrosilia. Bu kelebeğin hortumu 22,5 cm uzunluğundaydı. Böylece Wallace’ın haklı olduğu anlaşıldı. Bu yeni kelebek türüne M. Morgani praedicta (veya Xanthop>an morgani p.) adı verildi. Sonunda orkidenin hangi böcek tarafından döllendiği konusu da açıklığa kavuşmuş oldu.
Kurtbağrı kelebeği

(Sphinx iigustri) yumurtalarını saran yeşilimsi koryon.
Küçük tavuskelebeği (Eudia pavonia) kozası ve krizalitiyle bir arada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir