EVRENDE BAŞKA CANLILAR OLABİLİR Mİ?
Arttiur C.CLARKK
1
985 Kasım’ında, sayılı gökbilimcilerden oluşan bir topluluk Sri Lanka’nın Colombo şehrinde biraraya geldi. Uluslararası Astronomi Birliği, Temel Araştırmalar Enstitüsü ve Arthur Clarke Merkezi adlı kuruluşlarca düzenlenen bu toplantının amacı, uzun yıllardır kamuoyunu meraklandıran, fakat bilim çevrelerinde ancak son yirmi yıldır ciddiye alman bir konuyu, başka dünyalarda yaşam olasılığını ele almaktı.
Batı, Aristo’dan beri Yerküre’nin, evrenin merkezi olduğuna, ötesinde ancak doğaüstü varlıkların yaşadığı göksel bir âlemin bulunduğuna inanıyordu. Güneş, görüldüğüüzere bir ateş kütlesiydi; bu yüzden Tannlardan başka kimse orada yaşayamazdı. Ay ise birilerinin yaşayamayacağı kadar küçüktü. Çıplak gözle görülebilen beş gezegen (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn) tarih öncesi çağlardan beri biliniyordu ve haklarında çok şey söylenmişti. Fakat, onlann da yerküremiz gibi dünyalar olduğunu, birkaç filozofu saymazsak, kimse akıl etmemişti.
Buna karşılık Doğu, evrenin zaman ve uzam bakımından büyüklüğünü Batı’dan yüzyıllar önce kestirebilmiştir. Hint öğretisinin çağ ve aeon adını verdiği zaman dilimleri, günümüz evrenbilimcisinin yeterli bulacağı büyüklüktedir. Gelin görün ki, daha birkaç yüzyıl öncesine kadar Avrupa’nın büyük bir çoğunluğu dünyanın İsa’dan 4000 yıl önce yaratıldığına inanıyordu. (Halâ buna inanabilen binlerce kişinin bulunması ne kadar üzücü!..)
Evreni anlayışımızdaki dönüm noktası Galileo’nin ilk kez teleskobunu yıldızlara çevirdiği 1600 yılına rastlar. O yıllarda Shakespeare şöyle yazıyordu:
Kuşku duyun yıldızların ateş olduğundan Hattâ güneşin hareket ettiğinden
Ama yanılıyordu. Shakespeare’in sandığı gibi olmasa da, kuşkusuz güneşin hareket ettiğini biliyoruz. Güneşin dünya çevresinde dolandığı sanısı sağduyu verilerine dayanıyordu. Ama Shakespeare gerçekte güneşin ne denli büyük ve uzak olduğunu bilmiyordu.
Çok sıcak olmalarına karşın, yıldızların ateş olmadığını bugün biliyoruz. Kimyasal bileşiklerin bulunamayacağı milyonlarca derecelik sıcaklıkta ateşten söz edilemez. Çünkü ateş,