Padişahın birine, yakınlan demiş ki: ^ÜSfendimiz, bir adam var, çuvaldızın deliğinden hiç sökmeden yüz dikiş iğnesi geçiriyor.» Bunu duyan hükümdar, adamı bulmaian için emir vermiş, adamı buldurmuş, huzurunda maharetini göstertmiş, söylenenleri gözüyle gördükten sonra hâzineden yüz altın verilmesini emretmiş. Bir taraftan da adamı yatınp huzurunda yüz sopa vurulmasını emretmiş. Adam yüz tane sopayı yedikten sonra, hükümdara rica edip demiştir ki: — Efendimiz! Sanatımı beğendiniz ve yüz altın ihsân buyurdunuz, fakat yüz sopa neden icâbetti? Hükümdar da cevap, olarak: — «O da boş yere, faydasız bir işte, bir ömür sarfetmenin cezasıdır.» demiştir. Anlıyoruz ki, bilgi mutlaka bir fayda temin etmeli, yarar getirmelidir. Bir ilmi öğrenmek için sarfedilen (harcanan) zaman, o bilgiden elde edilecek faydalan karşılamalıdır. Yâni; sarf edilen, harcanan zaman kıymetlidir, elde edilen bilgi, öğrenilen ilim de yararlı olmalıdır. Yoksa vakitler boşa gitmiş olur. Boş vakit geçirmek günahtır. Faydasız bilgi öğrenmek için harcanan vakit de boş geçmiş demektir. Halbuki faydasız (boşa geçen) zaman içinde inşân, kendi nefsine, âilesine, milletine, vatanına pek çok faydalar (yararlar) sağlayabilir.
Faydasız Bilginin Cezası
16
Ara