RADYO; Aim. Radio (n), Fr. Radio (m), İng. Radio.
Bilgi göndermek ve almak maksadı ile elektromanyetik
dalgalar şeklinde uzaya yayın yapan
ve uzaydan yayın alan elektronik cihaz. Radyo, telekomünikasyonun
(haberleşmenin) en belli başlı
cihazlarından biridir. Radyo; telefon, telgraf,
televizyon, radar ve faksimil cihazları ile alâkalı
yardımcı bir yayın cihazı olarak da büyük önem taşır.
Radyonun ilk ismi telsizdir.
Radyo kelimesi, Lâtince ışın demek olan radius
kelimesinden gelir. Elektromanyetik dalgalarla
ilgili birçok mefhum, hâdise ve cihazın ifâde edilmesinde
bir örnek olarak kullanılır. Radyoastronomi,
radyoelektrik, radyofrekans, radyopusula,
radyoteleskop, radyotelgraf ve radyokontrol gibi
tâbirler bunun misâlleridir.
Türkçede radyo denince, elektromanyetik dalgaların
yaygın bir uygulaması olan radyo istasyonu
ve radyo alıcısı akla gelir. Radyo alıcısı herkesin
evinde bulunan, yurt içinde ve dışındaki çeşitli
istasyonlann yayınlarını alarak sese çeviren bir cihazdır.
Çeşitli verici istasyonların antenlerinden
uzaya yayılan dalgalar, alıcının anteninde gerilim
endükliyerek orijinal yayının zayıflamış bir nümunesi
olarak belirirler. O hâlde alıcı cihazın ilk
fonksiyonu arzu edilen istasyonun yayınına ayarlanmış
olmalıdır. Seçilen bu işâret daha sonra kuvvetlendirilmeli
ve değiştirilerek duyulabilen ses
frekanslarına çevrilmeli, en sonra da hoparlörden
duyulabilecek şekilde kuvvetlendirilmelidir. Bu
adımlar genel bir radyo alıcısının temel kısımlarını
teşkil eder. Bunlara ilâveten alıcılar otomatik frekans
ayarı, gürültü bastırma, ton ve ses kontrol,
uzaktan ayar ve akort gösterge devrelerini bulundurabilirler.Radyo yayını için verici, anten, yayın ortamı
gereklidir. Mikrofona gelen ses, verici modüleli taşıyıcı
yüksek frekanslı elektromanyetik dalga titreşiminin
ortama yayılmasını temin eder. Atmosfer
de dâhil olmak üzere elektromanyetik dalgalar
uzayda yayılabilirler. Elektromanyetik dalgaları,
antenle alınıp modüle edilmiş taşıyıcı frekans dalgası
çözümlendikten sonra, hoparlörden duyulur.
Târihi: Elektromanyetik dalgaların uzayda
ışık hızı ile yayılabileceğini teorik olarak ilk ortaya
atan J.C. Maxwell’dir. Bu konuda ilk deneyi Alman
fizikçi Heinrich Hertz, 1886-1888 seneleri arasında
yaptı. Hertz, iki levhaya elektrik tatbik ederek
75 megahertzlik yüksek frekans elde etti. Bu
levhalara yakın bir yerde bir metal halkanın iki
ucunun birbirine yaklaştığı dar hava boşluğunda
karanlıkta kıvılcım atlamaları gördü. Böylece elektrik
enerjisinin elektromanyetik dalgalarla uzaydan
yayınlanabileceği müşâhede edilmiş oldu.
Telsiz yayının tatbikâta ilk geçişi 1896 senesinde
İtalyan fizikçisi Marconi’nin, 1890 senesinde
O. Lodge tarafından başlatılan çalışmalarını
mors cihazı hâline getirmesiyle olmuştur. İlk yayın
bir mil mesâfeye, 1901 senesinde ise 2 0 0 mile
ulaşmıştır. Tatbikat en çok denizaşırı bölgelerden
telgraf şeklinde bilgi aktarması şeklinde yapılıyordu.
Marconi’nin mors cihazında elektromanyetik
dalgalar, bir tüp içinde gevşek duran
demir tozlanm etkileyerek tüpün iki ucu arasındaki
direnci azaltıyor ve bu şekilde elektromanyetik
enerji elektrik enerjisine çevriliyordu. 1906 senesinde
Amerikalı mühendis G.W. Pickard silikondan
yaptığı kristalin de elektromanyetik dalgayı
geçirdiğini buldu. Bu buluşa İngiliz fizikçisi Hughes
tarafından 1900 senesinde karbon levhaya
ucundan hafifçe temas eden iğnenin elektromanyetik
dalga dedektörü olarak kullanılması sebep olmuştur.
1904 senesinde J.Fleming elektron tüpünü,
1907 senesinde de De Forest’in triod elektron
tüpünü detektör (sayıcı) olarak kullanılabileceğikullanılabileceğini
bulunca, radyo büyük bir adımla gelişti. Elektromanyetik
dalganın antende hâsıl ettiği elektron
akımı triod gridine gelince triod anod katodu arasında
direncin değiştiği görüldü. Böylece elektromanyetik
enerji elektrik enerjisine hassas bir şekilde
çevrilebildi. Muhtelif frekanslarda yayın yapan
telsizler, piezoelektrik prensibiyle çalışan
kristallerin 1923 senesinde tatbikâta konulması
ile başlandı. Kristallerle çok hassas osilatörler yapılmış
ve radyo frekans bandı genişlemiştir. 1930
senesinde 30 megasaykıl (megahertz) üstünde yayın
yapılamazken, bugün radyo frekans bandı
30.000 megasaykıla kadar genişlemiştir. Bu band
içine radar, laser ve maser yayınları da girer. (Bkz.
Elektromanyetik Dalga)
Yayın mekanizması: Bir telin ucuna elektromotif
kuvvet (potansiyel) tatbik edilirse, tel boyunca
elektron şarjları akar. Bu akan elektron şarjları
ise tel etrafında konsantrik dalgalar hâlinde
elektromanyetik alan meydana getirir. Aynı anda
elektromanyetik alana dik doğrultularda elektrostatik alan meydana gelir. Birbirine kenetlenmiş
hâlde bu iki saha uzayda ışık hızı ile yayılır. Uzaya
yayılan bu enerji, teldeki elektron sarılarının
enerjisidir. Enerjinin yayıldığı anten ismi verilen
bu telin ucunda elektromotif kuvvet kutbu radyo
frekansında değiştirilirse, elektromanyetik yayın
devamlılığı sağlanır. Antenden yayılan konsantrik
dalganın uzaya ve toprağa doğru olan kısmı
radyo dalgası olarak kullanılır. Uzaya doğru yayılan
dalga iyonosfere çarparak tekrar yeryüzüne
yansır. Böylece yayın çok uzaklara ulaşmış olur.
İyonosfer iklim ve kozmik radyasyon şartlarına göre
radyo dalgalarına etki eder. İyonosfer 50 km ile
400 km arasında birkaç kattan meydana gelmiştir.
Radyo frekansı osilatörlerde üretilir. Radyo
frekansı antenden uzaya gönderilmeden evvel bilgi
taşıyan ses sinyali ile modüle edilir. Modülasyon
ya genlik (Amplitüd) modülasyonu (AM) veya
frekans modülasyonu (FM) şeklinde olur. Amplitüd
modülasyonu veya FM yayını alan alıcı radyo,
tekrar osilatör frekansını kullanarak radyo frekansından
bilgi taşıyan ses sinyalini süzüp çıkanr
ve yükselterek hoparlöre verir.
RADYO
22
Eki