Fizik, matematik, kimya gibi deneylere ve ispatlara dayanan bilimlerin genel adı: Fen fakültesi. || Bilimi uygulama alanına konan bilgiler, teknik: Endüstrideki gelişmeler fennin ne kadar ilerlediğini ispat ediyor.
Din. İslâmda ilim ve fen. X. yüzyılda islâm bilginleri bilimleri kaynakları bakımından ikiye ayırdılar: ulum-ül-arabiye (arap bilimleri) ve ulum-ül-gayri arabiye (arap medeniyetine dışarıdan gelen bilimler). Dil, kelâm, fıkıh, tarih ve edep birinci; felsefe, tıp ve tabiiye ikinci ayrımın içine giriyordu, önceleri Araplar, özellikle kendilerinin uğraştıkları ilimleri üstün saydılar.
Sonraları, islâmm «Dostta bulunsun, düşmanda bulunsun, iyi olan her şey öğrenilmelidir hükmü gereğince ilim adı altında toplanan, her şey benimsendi. Ptolemaios,Eukleides, Hippokrates, Galenos ve Aristoteles’in o zaman bilinen bazı eserleri islâmda tabiat felsefesinin temeli oldu,
İslâmda ilimler konuları bakımından da ikiye ayrılır: aklî ilimler, nakli ilimler. Aklî ilimlerle uğraşanların çoğu felsefeyle ilgilendi. Bir kısmı da çalışmalarını fizik, kimya, cebir, geometri, astronomi (heyet), tabiat bilimleri ve tıp alanlarında sürdürdü. Matematik bilimler islâma Babil, Hint ve Yunan yoluyle girdi. Araplar eski babil-1i astronomi bilginlerinin elgeçen incelemelerinden yararlandılar. İlk dönemde eski yunan matematikçilerinin eserlerinden aktarmalar yapıldı. İslâm bilginleri bunlar üzerinde yaptıkları inceleme, araştırma ve çalışmalar sonucu yeni buluşlar ortaya koydular. Cebir, aritmetik* trigonometri bilimlerine katkıları oldu. Bu alanda ünlü bilginler yetişti. Bunlardan, Bettanî, Ebû Reyhan el-Birunî, Ebül Abbas-ül-Fazl-i Nirizî, Ebül Vefâ el-Buzcanî, Ebu Nasr* bin Irak, Nasırüddin* Tusî, Cemşid* bin Mesudülkası, Kadızade-i* Rumî, Ali* Kuşçu, Uluğ Bey, Mirîm* Çelebi’yi sayabiliriz. Ebu* Bekir Razi (864-925) Ortaçağda tabiat felsefesini kuran, eski anadolu-grek atomcu filozoflarının görüşlerini benimseyen bir fizik bilginiydi. Birçok eseri Latinceye çevrilen İbni* Heysem’in de (965-1039) ışık konusunda önemli buluşları vardır.
Galenos ve Hippokrates gibi ilk çağ hekimlerinin ele geçen yazıları Arapçaya çevrildi, birçok açıklama ve eklerle genişletüdi. İbni* Sina, Farabî, Endülüs okulunun bilgin ve filozofları olan ibni Bacce, ibni* Rüşd, ibni* Zühr’ün bu alanda önemli eserler verdikleri biliniyor. Türklerin İslâmiyeti kabulünden ve Osmanlı imparatorluğunun kuruluşundan sonra, bu ülke islamda fen ve ilmin önemli merkezlerinden biri oldu. İskenderiye, Türkistan, Mısır, Irak, İran, Karaman, Bursa, Edirne, İstanbul gibi illerde birçok medresede, bilgin yetişti. Osmanlılarda ilk medrese Osman Gazi zamanında iznikte açıldı. Bilgin yetişti. Kadızade-i Rumî (1337-1412) matematikçi ve astronom du. Aynı devirde Murad bin Ishak ve Hacı* Paşa adiyle anılan Celâleddin Hızır ünlü hekimlerdi. Osmanlı devletinin kuruluşundan (1299) Fatih’in tahta çıkışma kadar (1451) geçen süre içinde kelâm, mantık, fıkıh gibi naklî bilimler, deney bilimlerinden daha üstün tutuluyordu. Fatih zamanında felsefî ve İlmî düşünüş gelişmeğe başladı. İstanbul’da telif ve tercüme çalışmalarına geniş çapta yer verildi Fatih’in Saray kütüphanesinde eski anadolu – yunan yazarlarının Aristoteles, Homeros, Hesiodos, Eukleides, Diogenes yazmalar) da vardı. Fatih medresesinde ayrıca riyaziye, heyet ve tıp okutulurdu. Bu devrin ünlü riyaziyeci ve astronomu, Türkistan’dan İstanbul’a gelen Ali Kuşçu’dur (öl. 1474). Kuşçu, riyaziye ve heyet konularında bir çok önemli eser verdi. İstanbul’un ilk kadısı Hızır Beyin oğlu Yusuf* Sinan Paşa riyaziyeci, Sabuncuoğlu Şerafeddin* Ali bin Elhac İlyas, Altıncızade, Yakub Hekim, Hek. m Lârî-i* Acemî zamanın ünlü hekimlerinden,
Hocazade* ise fizikçilerindendi.