i. Leng. Esk. sami dili; Tir ve
Biblos şehirlerinde konuşulurdu. (Fenike dili
de denir.)
— ansîkl. Fenikece. Aslında Tir, Biblos şehirleriyle
komşu bölgelerin dili olan Fenikece
Kenan öbeğine giren bir samî dilidir.
Bazı dilciler fenike dilinin «Orta Kenan» diliyle,
Al-Amarna açımlamalarının dili «Güney
Kenan», ugarit dilininse «Kuzey Kenan
» diliyle aynı dil olduğunu ileri sürerler.
Arkeolojik buluntular ve samî filolojisindeki
gelişme daha önce fenike dili için belirlenen
zaman ve alanı çok genişletti. Gerçekten
de bu dil üzerindeki bütün çalışmalarda,
bugün, Biblos’ daki yalancı hiyeroglif
metinlerini hesaba katmak gerekir. Yaklaşık
olarak M.ö. 2100-1600 arasına ait olduğu
sanılan bu taş veya bronz yazıtlar hiç
bilinmeyen bir yızıyle yazılmış belgeleri
kapsar; bu yazının birçok harfi mısır hiyerogliflerine,
bazılarıysa fenike harflerine
benzer.
Edouard Dhornıe 1946’da bu bilinmeyen alfabeyi
okumayı ve metinlerin çevirisini yapmayı
başardı ve metinlerin fenike dilinin
eski bir biçimiyle yakıldığını öne sürdü.
Bugün, M.ö. XIX. – XIV. yy. lara ait olan,
özellikle Filistin’de de ele geçirilen Fenikece
öncesine ait belgeler dizisinden de faydalanılmaktadır.
Fenikecenin tarihi genellikle üç döneme ayrılır:
a) Eski Fenikece (M.ö. IX. yy.a kadar).
Bu dönemden, yukarıda sözünü ettiğimiz metinlerden
başka, Ahiram ve .Hasdrubal yazıtları
ve bir mızrak demiri üzerindeki yazı
(yaklaşık olarak M.ö. 1000), 950-980 arasına
ait Abibaal, Yehimilk, Elibaal ve Şafatbaal
yazıtları da vardır. Senirli’deki Yukarı
Suriye Aram kralı Kilamu’nun yazıtı da
XIX. yy .dan kalmıştır; Fenikecenin bu devirde
Aramlılarm edebiyat dili haline geldiği
sanılır.
b) Orta Fenikece (M.ö. VIII. yy.dan V.
yy. a kadar). Taş üzerine kazılmış Orta Fenikece
metinler bulundu; bu metinler yalnız
asıl Fenike’de değil Fenikelüerin koloni haline
getirdikleri bütün sit’lerde (Mısır, Sardinya.,
Sicilya, Malta v.b.) ele geçti. En ünlüleri
Yehavmilk, Eşmunazar, Bodastar v.b.
yazıtlarıdır.
c) Yeni Fenikece (M.ö. V. yy. dan M.S. İ.
yy.m başı ve daha sonrasına kadar). Bu
dil, özellikle Atina’daki dikme taşlar (IV.
yy.) veya İskenderiye’nin! fethinden (M.ö.
222) sonra Fenikelüerin Yunanlılara karşı
koyuşlarını anlatan Ma’şub’un metni aracılığıyle
bilinir; Fenike kolonileştirme eğiliminin
batıya yönelmesi, Fenikeceye, Aramcanın
yayılması yüzünden gerileyen diğer
filistin dillerine oranla daha uzun süre .varlığını
koruma imkânı verdi (Biblos’dakİ bir
yazıtın M.S. II. yy. dan kaldığı sanılır).
Fenike kolonlarının azınlıkta kaldığı Kıbrıs
adasında (halkın büyük kısmı Samî değildir)
ele geçirilen M.ö. IV. yy.a ait yazıtların
dili, adadaki şehirler arasında bile fonetik
ve dil bilgisi yönünden ayrılıklar bulunduğunu
ortaya koyar; bu durum, Kıbrıs’ta
konuşulan dilin Fenikeceye giren bir
lehçe ailesi olduğunu ileri süren tezi destekler.
öte yandan Biblos’un dili bazı özelliklerle
Fenike kıyılarındaki diğer ağızlardan
ayrılır ve özellikle tanım edatının sözdizimindeki
yeri bakımından İbranîceye benzer.
Ama en büyük fenike lehçesi, M.ö. V.
yy .dan Kartaca’nm alınmasına kadar (M.ö.
146) olan süre, içinde batıda yeni Fenikeceye
paralel olarak gelişen Kartaca* lehçesidir.
Dil ilişkileri bakımından Fenikece İbranîceyle
yakın akrabadır, ünsüz sistemi her iki.
dilde de aynıdir; ama yazılış, daima gerçek
ses durumunu belirtmeyebilir: Yunanlıların
Tir ve Sayda olarak duydukları şehir isimleri
aynı ş ile başlar. İbranîceyle olan ünlü
farkları daha belirgindir. Fenike dilinde
Şegol’lü kelimeler yoktur: İbranîce melek
karşılığı olarak Fenikecede milk vardır. Dişillik
gösteren t son takısı, moabit dilinde
de olduğu gibi Fenikecede de korunmuştur.
İlk çekim eki halleri kaybolmuş yerini İbranîcede
de görülen, çeşitli ön takılar almıştır.
Kelimenin önüne konan tanım edatı
Biblos’da çok erken kullanılmağa başlandı.
Fenikece accusations ekiyle «ile» edatını
ayırır (oysa bunlar İbranîcede aynıdır). Bazı
özellikler zamirleri niteler: Fenikecede, İbranîcedeki
aşer’i karşılayan zamir eş veya aş
biçimindedir, önceleri v (Biblos) olan tekil
ve eril üçüncü şahıs soneki sonraları eril
ve dişil için y oldu. Asur, moabit ve arap
dillerinde olduğu gibi Biblos’ta da görülen
t- iç-ekli biçim daha sonra kayboldu. Bununla
birlikte İbranîceninkinden çok az
farklı olan Fenikecenin sözdizimi, bazı ayırıcı
özellikler taşır: tanım edatının çok az>
kullanılması; mastarın, tarihî zaman olarak
kullanılıiıası ve bağımsız bir şahıs zamiri
tarafından izlenmesi; zamanların daha kesin
kullanılması (fenike dili daha sonra Arapçada
da görülecek olan bir biçime başvurarak
hikâye bileşik zamanı yapar; fiilin
perfectum’u önünde kân [oldu] perfectum’unun
kullanılması); hikâye büeşik zamanından
sonra vav’m kullanılmaması (yerlilerinin
dili Ermenice olan bir bölgede yazılan
Zakir mezar taşı yazısı hariç). Kelime hâzinesinde
ve imlâda ünlülerin yerini tutan
ve ancak kendilerinden sonra noktalı bir ünlü
geldiğinde telaffuz edilen ünsüzlerin azlığı
ve çok kullanılan bazı terimlerin iki
dilde aynı olmaması: altının ismi ibranîcede
zahav (yalnız şiir dilinde) Fenikecede ha>-
rııj’tur; «yapmak» füli arap dilinde olduğu
gibi Fenikecede de paaVdır; oysa ibranîcede
asa ağır basar; ibranîcedeki nin (vermek)
fiilini Fenikece ytn biçimi karşılar v.b.
• Fenike alfabesi. Fenike dili yirmi iki ünsüz
işaretten meydana gelen bir alfabeyle yazıldı;
daha önce kullanılan karışık yazılardan
farklıdır; fenike alfabesi önemli bir buluştur
ve bugün yazılan hemen bütün diller
bu alfabeyi Tir ve Sayda kolonlarına borçludur.
Fenike alfabesi, çok güç bir sorunlar dizisi
ortaya çıkarır ve bu sorunlar bazen yeni arkeolojik
buluntularla daha da karmaşık hale
gelir. Her şeyden önce fenike alfabesinin
kaynağı çeşitli varsayımların ortaya atılmasına
volaçtı. Bazı bilim adamları bu
alfabenin mısır hiyerogliflerinden türediğini
savundu; diğerleriyse kaynağının akkad
ve hattâ ugarit alfabesi olduğunu ileri sürdü;
bir kısmıysa varsayımlarını ege, filistin
ve eski sina alfabelerine doğru yönelttiler.
Bugün, sorunun iki ogesı ve ner şeyden önce
de, M.Ö. XIV. yy. dan önceye ait olan
(çünkü ugarit alfabesinin temeli oldu) ve
ünsüzlerden meydana gelen alfabesi açık olarak
kavranmağa çalışılmaktadır. Fenike alfabesinin
mısır etkisiyle ortaya çıktığı sanılır.
Daha sonra işaretlerin kökeni üzerinde
duruldu. Bazı bilim adamları işaretlerin
keyfî olarak bir bütün halinde yaratıldıklarını
ileri sürerler; diğerleri, Biblos hiyeroglif
öncesi devre ait metinlerdeki veya eski
sina yazıtlarındaki bazı işaretlerle fenike
harfleri arasındaki benzerliklere dayanarak
bu alfabenin daha önceki yazılardan örneksendiğine
inanırlarsa da hâlâ ilk samî yazı
denemeleri arasındaki akrabalık bağları bilinmemektedir.
(l)