Bilim adamlarının gözü ile dünya
Bilimsel konular fotoğrafçısı olan Goro, sadece güzel konuların fotoğraflarını çekmemekte>, yani bu işi sadece sanat aşkı için yapmamaktadır. Goro’nun 40 yıllık bu meslek yaşamında, bilimsel fotoraflar çekmeye başlamasınd Leica kameralarının. Life dergisinin ve özellikle AdolfHitler’in büyük etkisi olmuştur
m
Fotoğrafçıların pek çoğu,sadece güzel fotoğraf lar çekmekle mutlu olurlar. Fritz Goro ise, bazı zaman, çektiği fotoğrafların çok güzel olup, seyredenlerin hoşuna gitmekle beraber onların beyin çalışmalarına engel olduğunu düşünmektedir. Goro, sadece güzel olan cisim ve canlıların resmini çekmekten pek hoşlanmaz, yani bu işi sadece sanat aşkı için yapmamaktadır.
Fritz Goro, kendisinin sadecebir artist değil, bir bilimsel konular gazetecisi olarak tanımlanmasını istemekte ve bunun üzerinde ısrarla durmaktadır. Bilimsel konularda fotoğraflar çeken bu adam, “Sadece estetik için, yararlı bilgileri bir tarafa bıraka-4
(Solda)
Radiolaria olarak tanımlanan tek hücreli deniz hayvanları.
(Üstte)
Işıklı Güney Amerika Trenyolu kurdu. Goro kendiliğinden ışık saçan bu hayvanı bir karanlık odada ekspoze edilmiş bir film ü zerine koymuş ve hayvan, kendi, kendinin fotoğrafını çekmiştir.
(Sağ üstte)
Bir jilet bıçağını delip geçen yakut laser ışını. Goro bu fotoğrafını da Life dergisi için çekmiştir.
(Sağda)
Goro’nun ölen oğlu Dr.-Thomas Goreau’nun Jamaika, Discovery Körft-zindeki laboratuarında mikrofotoğraf olarak çekilen balık larvası (yumurtası). Bu fotoğraf 10 yıl önce çekilmiştir.
Bir körfez eskalobunun (Tarak) mavi gözleri.
Körfez tarağı gözlerinin uzantılar Şekil değiştirme ve çoğalma yetenekleri çok
büyük olan meyva sinekleri jenetik araştırmalarda kullanılmaktadırlar.
arasından görünümü.
mam” demektedir. “Estetiğin etkisini görmek için hiç bir şey yapmam,onu sadece hakikatleri ortaya sermesi açısından kullanırım. Onu daha güzel veya daha çirkin göstermek için asla çalışmam.”
Goro’nun 40 yıllık bu meslek yaşamında, bilimsel fotoğraflar çekmeye başlamasında Leica kameralarının, Life dergisinin ve özellikle Adolf Hitler’in büyük etkisi olmuştur. Goro, 1933 yılında bir Yahudi ve gazeteci olarak Naziler tarafından arandığını ve yakalanacağını öğrenince, karısı küçük oğlu ve o zamanlar fotoğrafçılık dalında bir devrim yaratacağı söylenen küçük Leica fotoğraf makinesi ile Almanya dan kaçmıştır.
Goro, o güne kadar Almanya’da bir desinatör ve bir gazeteci olarak çalışmış olduğunu söylemekte ve 6
“Leica bu kameraları piyasaya çıkarmamış olsaydı ben asla iyi bir fotoğrafçı olamazdım herhalde ” demektedir.
Almanya’dan karısı ve çocuğu ile kaçtıktan bir süre sonra 1936 yılında New York’a geldiğinde, Life dergisi de, halkın fotoğraf zevkini tatmin etmek amacı ile her hafta, gazeteciler tarafından çekilen güzel fotoğraflar yayınlıyordu. Goro da bu fotoğrafçıların arasına katıldı ve emeklilik yaşını doldurduktan sonra bile bir süre Life’de çalıştı.
“Gittiğim okulun adı Life Dergisiydi” diyen Fritz Goro, derginin kendisine gösterdiği rahat çalışma olanaklarından alabildiğine yararlanmış, konularını her zaman kendisi seçmişve bazı yıllar sadece üç veya dört konu verebilmiştir. Bunun nedeni de seçmiş olduğu bazı konular üzerinde haftalarca, hatta aylarca çalışma yapması olmuştur. 1937 yılında gezici yaz tiyatroları ile ilgili bir çalışma yapması istenmiş, fakat sonradan başka bir görev almıştır.Ye ni görevinde, Woods Hole Deniz Araştırmaları Ens-titüsü’nde çekmiş olduğu fotoğraflarla yazdığı yazı, Goro’nun ilk bilimsel yazısı olmuştur
Fritz Goro, daha sonra çeşitli konular üzerinde çalışmış, 1940 yılında sarışınlar ve esmerler konusunu işlemiş, çeşitli fotoğraflar çekmiş, fakat diğer taraftan da bilim ve teknolojiye karşı olan ilgisi her geçen gün biraz daha artmaya başlamıştır,
İkinci Dünya Savaşı Atom bombası ile sona erip, nükleer fizik gazetelerin manşetlerini kapladığında Fritz Goro, kendini yeni bir çalışma alanına hazırlamaya başlamıştır. Savaştan sonra Columbia Oniver-
sitesinin Pupin Fizik Laboratuvarında çalışmaya başlayan Fritz Goro, beş yıl süre ile bu laboratuvar dan ayrılmamış çok ilginç fotoğraflar çekmeyi başarmıştır.
Bilim adamlarının arasındaki çalışmaları çok geçmeden çevresindekilerin dikkatini çekmiş ve labo-ratuvarın yöneticileri onu da kendilerinden biri olarak kabul edip, kendisine ayrı bir laboratuvar vermişlerdir. Bikini’de yapılan bomba testleri sırasında Fritz Goro bir gazeteci ve fotoğrafçı olarak değil, hükümetin Life dergisine yaptığı istek üzerine, askeri bilimsel görev gücünün birferdi olarak çalışmıştır
Goro, doymak bilmeyen merakını tatmin etmek için sürekli olarak konu değiştirmiş, ilgilendiği her şeyin fotoğrafını en ince ayrıntılarına kadar çekebilmek için büyük gayret göstermiştir. Bu yorulmak
bir cam çubuğu yemeye çalışan bir tatlı su hydra’sı. Üzerine bu canlının iştahını çekecek glutathione isimli bir madde sürülmüş cam çubuk bu canlı tarafından yutulmuş, fakat hazmedileme-
m iştir.
*
bilmeyen ve merakı asla bitmeyen adam, halen e-mekli olup torunları ile bahçesinde oynarken bile çalışmalarını sürdürmekte, ilginç bulduğu konuların fotoğraflarını çekmekte ve zengin fotoğraf koleksiyonundan bazı fotoğrafları isteyenlere satmaktadır.
Coro “Çektiğim fotoğraflar üzerindeki çalışmaların aceleye ve kısa süreye gereksinme göstermemeleri benim için iyi oldu” demektedir. “Kendimi hiç heyecanlanmadan ve acele etmeden çalışmalarıma verebiliyordum. Halen çalışabilmemin nedenlerinden biri de budur,benim işimde asla aceleye yer yok tur. Yaptığım işe inanırım, zaten inanmasam bunu yapamam. İşimi sevdiğim için hiç düşünmeden ken dimi verebiliyorum ve şanslı olduğuma da inanıyorum”
Fritz Coro, üzülerek gerekli eğitimi görmediği
Bir meyve sineğinin yakından görünümü.
için bir bilim adamı olamayacağını da söylemektedir. Bir bilimsel ekibin aktif bir elemanı olarak çalışmış olmasına karşın,bir bilim adamı olmadığını hiç çekinmeden söylemekte ve buna üzüldüğünü de belirtmektedir . Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Birli-ği’nden birödül almasının kendisini sevindirdiğini, fakat bir bilimsel ekipte görev yapmış olmanın kendisine gurur verdiğini her zaman söyler.
Coro, “Bilim adamları tarafından kabul edilmek çok hoşuma gidiyor” demiştir. “Yaşamımda sadece iki tür kompliman hoşuma gitmiştir, bunlardan biri, bazı öğrencilerin, benim fotoğraflarımdan bilimsel konularda bazı şeyler öğrendiklerini söylemeleri, İkincisi ise, bilim adamlarının çalışmalarımda, kendi yazdıkları raporlarla ilgili birşeyler bulduklarını belirtmeleri.” Anthony Wolffo
1970 yılından bu yana bankalarda kullanımına başlanılan bazı yeni elektronik sistemler, ödeme kolaylıkları getirmiş, bankaların pek çoğu yeni sistemleri benimsemişlerdir.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Doç.Dr.Mustafa Dilber ve Dr.Uğur Yavaş
1970’ler bankacılıkta olağanüstü yenilik ve gelişmelerin yer aldığı dinamik bir on yıl olmuştur. Son yılların en önemli gelişmesi ekonomiye yeni bir ödeme biçiminin sunulmasıdır. Günümüzde fonlar bireylerin ve şirketlerin hesaplarına elektronik ve özdevimsel olarak aktarılmaktadır. Yazçiziciliği büyük oranda azaltacak olan bu yeni ödeme ve aktarma yöntemi Elektronik Fon Aktarma Sistemi (E.F.A.S) olarak adlandırılmaktadır.
Bugün için E.F.A.S. üç temel yönde gelişmektedir. özdevimsel Vezne Makinaları, (Ö.V.M.), özdevimsel Takas Merkezi (Ö T.M.) ve Elektronik Satış Noktası Sistemleri (E.S.N.S.). Bu yazının amacı ABD’de bu üç yöndeki gelişmeleri incelemek ve bu sistemlerin benimsenme düzeylerini araştıran bazı ampirik çalışmaların bulgularını sunmaktır.
ÖZDEVİMSEL VEZNE MAKİNALARI (Ö.V.M) özdevimsel Vezne Makinaları bankaların içine ya da dışına yerleştirilmiş, hiçbir işgörene gereksinme duymadan nakit ödeme ve bazı diğer parasal işlemleri yürütebilen özdevimsel araçlardır. 31 ocak 1975 tarihine kadar yaklaşık olarak 3.000 maki-na 1000’i aşkın mali kuruluşa yerleştirilmiş bulunmaktaydı. Bu makinalarda yapılan işlemler makina başına ayda ortalama 800’ün üstünde olmaktadır. Sayısal olarak yatırma işlemlerinin dört katma erişen çekme işlemleri, dolar olarak yatırımların ancak iki katıdır. Bu işlemlerin yüzde ellisinden çoğu hafta sonlarında, yaklaşık olarak yüzde otuzu hafta içi günlerde iş saatleri dışında, yüzde ondan biraz fazlası ise veznelerin açıkoldukları saatlerde yer almaktadır. Dolayısıyle ÖVM’nin bankaların açık olduğu saatler dışında daha yoğun olarak kullanıldıkları, kullanan kuruluşlara yeni müşteriler kazandırmak ve daha uzun çalışma saatleri uygulamak güçlüğünü ortadan kaldırmak gibi yararlar sağladıkları açıktır.
Unidex Co. 1976 ocak ve şubatında tüketicilerin ÖVM’nı benimsemeleri konusunda yürütülen bir a-raştırmanın sonuçlarını yayınlamış bulunmaktadır. Bu bulgulara göre ÖVM veznedarın yerini tutmamakla birlikte tüketicilerin büyük bir kısmı tarafından önemli bir kolaylık olarak algılanmaktadır. A-raştırma, görüşülen derneklerden %46’sının banka gereksinmelerinin haftanın yedi günü, günün yirmi dört saati sürekli olarak karşılanmasını istediklerini ortaya koymaktadır.ÖVM hizmeti sunulursa kullanıp kullanmayacakları sorulduğunda derneklerin çoğunluğu ancak vezne açık değilse kullanacaklarını belirtmişlerdir. Son olarak da ÖVM hizmeti sunan ve sunmayan iki kuruluş arasında hangisini seçecekleri sorulan deneklerin çoğunluğu, diğer tüm et-
menler eşitse, ÖVM hizmeti sunan kuruluşu yeğleyeceklerini söylemişlerdir. Bu araştırma tüketicilerin çoğunluğunun hala veznedarlarla yüz yüze deği-nimeönem verdiklerini kanıtlamaktadır.
ÖVM’na ilişkin en önemli sorun tüketicilerin bu sistemi çok karmaşık görmeleridir. Dolayısıyla pazarlamacıların tüketicilere sistemin yararlarını belirgin biçimde açıklayabilmeleri, uygulamada ö-nemli güçlükler olmadığını gösterebilmeleri zorunludur Aksi takdirde ÖVM bankacıların verimliliklerini arttırdığı halde, tüketicilerce yeğlenmeyecek-lerdir. Son araştırmalar kısa ve basit eğitsel programların bile tüketicileri n ÖVM hakkındaki algılarını olumlu yönde etkileyebileceği ne,dolayısıyla tüketici eğitiminin bu yeni aktarı biçiminin benimsenmesinde en dirimsel öğe olduğunu işaret etmektedirler.
ÖZDEVİMSEL TAKAS MERKEZLERİ Ö.T.M:
Bankacılıkta yaygın olarak kullanılmaya başlanan Ö.T.M. perakende ve toptan bankacılık gibi iki ayrı sistemde görülmektedir. Bu sistemler aşağıda kısaca açıklanmaktadır.
Parakende Ö.T.M: Bunlar üye bankaların müşterileri arasında oluşan fon aktarılarının kolaylıkla yapılabilmesi için kurulan örgütlerdir. Ö.T.M. sis-ter ,i kullanıldığında hesaplara giriş ve çıkışlar kağıt belgelerle deği I elektronik olarak yapılmakta, takaslar da elektronik imgelerle yürütülmektedir, örnek-sel giriş işlemleri arasında manyetik bantlara sık sık yinelenen maaş, faiz, ve temettülerin kayıt edilmesi çıkış işlemleri arasında da yine sık sık ödenen sigorta, elektrik-su-havagazı – telefon ücretleri ve ipotek borçları sayılabilir. Dolar olarak Ö.T.M’nin en geniş kullanımı maaş bordrolarının ve devletin maaş çeklerinin doğrudan bankalardaki hesaplara yatırılmasıdır. 1975 sonunda 3 milyon kişi Sosyal Sigorta çeklerini doğrudan hesaplarına yatırmaktaydılar; bu rakam tüm Sosyal Sigortaların %11’ini oluşturmaktadır. 700 adet diğer mahalli idare, kurum ya da şirket ise elemanlarına çeksiz ödeme yapmaktaydılar.
O.T.M.lere duyulan gereksinme ve Ö.T.M.’le-rin benimsenmesi üzerine fazla araştırma yapılmamıştır. Ö.T.M.İere değin tehlikeler hakkında ise çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. En önemli eleştiri, sistemin güvenilirliği ve tüketiciler yönünden gizliliği üzerinedir. Bilgisayarlarca bellenen bilgilerin kolaylıkla ve her an elde edilebilmesi bu bilgilerin kötüye kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. Diğer bir sakınca ise soygun olasılığındaki riskin artmasıdır. Bugün ortalama olarak bir banka soygununda soyguncunun ele geçirdiği miktar bTfi doları aşmamaktadır; Ö.T.M. kullanan sistemlerde ise soyguncunun ele geçirebileceği meblağ çok büyük olabilecektir. Müşterileri ürküten bir diğer tehlike de hata yapılması kuşkusudur. Müşteriler ayrıca bir makinayla iş görmek, bir makinanın onlar için bazı banka işlemlerini yürütmesi konularında da duraksamaktadırlar. ödemelerin kimlere yapılacağı ve zamanlamaları üzerinde kişisel denetimlerini yitirmeleri ve vergi işlemleri için gerekli belgelerin ellerine geçmemesi de müşterilerin üzerinde durdukları diğer noktalardır.
Toptan Ö.T.M.: Şirketler arasındaki fon aktarılan ise çok daha büyük hacimlerde olmaktadır. Toptan Ö.T.M.lerin perakendelere kıyasla çok büyük çapta olmaları şu nedenlere bağlanabilir. Birinci o-larak, işletmeler ve bankalar boştaki fonları daha etkili kullanmayı arzulamaktadırlar. Tele-iletişimdeki gelişmelerin sonucu olarak bu fonların sahipleri, fonlarını tahvil ve benzeri faiz getirebilecek alanlara çok daha çabuk ve kolay olarak dönüştürebilmece dirler. İkinci olarak da, dünya para- hisse senedi -tahvil borsalarında işlemler büyük bir hızla artmaktadır. Amerikan şirketleri işletmelerdeki fonları ya dış ülkelerde yatırımlara, ya da döviz alımlarına a-kıtmaktadırlar. 20 yıl kadar önce E urodolar pazarı doğduğunda, çapı 1 milyar dolar civarındayken bugün 300 milyar doları bulmuştur. Son yıllarda ülkeler arası kısa dönemli fon devinimlerinin en önemli kaynağı bu Eurodolar pazarı olmuştur. Üçüncü neden ise, Ö.T.M. sisteminin işletme hesaplarının son durumlarını günlük raporlar halinde verebilmesi, dolayısiyle nakit – akışı yönetimini kolaylaştırıp kullanılmayan fonların daha çabuk ve daha etkili olarak yatırımlara kanallaştırılmasına olanak sağlamasıdır.
Toptan Ö.T.M. uygulamaları arasından en ö-nemlileri ve yaygınları Bank Wire, Fed Wire, CHIPS ve S.W.I.F T. sistemleridir. Bunlardan Bank Wire ABD’nin çeşitli yörelerindeki 75 şehirdeki 200 ticari bankayı birbirine bağlayan düşük – hızlı bir teleks şebekesidir. Günde yaklaşık olarak 27 milyar dolar tutarında fon bu sistemle aktarılmakta, ayrıca yönetsel bildirişimlerde bu kanaldan yapılabilmektedir. Bank Wire sisteminin daha verimli olabilmesi için üye bankaların bildirişimlerinde kullandıkları terimlerin ve sıranın uyumlaştırılmasına çalışılmaktadır. Çok yakında sistemin, bankalararası hesap durumunu çalışma günü sonunda raporlaştıracak düzeye geleceği umulmaktadır. Bu gelişmelerin trafiği ar tırması olasılığı yüksektir.
1970’de geliştirilen Fed Wire sistemi Federal Reserve (Amerikan Merkez Bankası) Bankalarıyla şubeleri arasında günde 150 milyon dolarlık Federal fon ve devlet tahvilatı aktarımı yapmaktadır. Üye bankalara aktarılan fon ve tahvilatın elektronik simgelerle belirtildiği bu sistem fon ve tahvilatın fiziksel devinimini azaltıp kayıpların ve sigorta ücretlerinin düşmesine yol açmaktadır.
CHIPS sistemi de 1970’de kurulmuş bulunup New York Clearing House Association’a üye bankaları birbirlerine bağlamaktadır. CHIPS her gün 70 milyar dolarlık aktarma yapmaktadır.
S.W.I.F.T. ise sadece iki yıl önce kurulmuş olmakla birlikte bugün ABD, Kanada ve Avrupa’daki 500 kadar banka arasında bağlantı sağlamaktadır. 1977’de Japonya, yakın gelecekte de Güney Amerika ile bağlantılar kurması planlanan bu sistem günde 300.000 kadar mesaj taşıyabilecektir. Bu mesajlar arasında fon aktarmalarının yanı sıra, yatırımlar,
döviz ve tahvil alışverişleri de yer almaktadır. Yakın gelecekte hesap özetlerini de elektronik olarak ha-zırlayabilecekolan bu sistem belgelere dayalı işlemleri büyük oranda azaltacaktır.
ELEKTRONİK SATIŞ NOKTASI SİSTEMLERİ (E.S.N.S.)
E.S.N.S.- perakendeci kuruluşlarda çıkış yerlerinde bulunan ve perakendecinin işgörenleri tarafından işletilen terminallerdir. Bu terminaller ya iş-yerindeki bir mini – bilgisayar, yada uzaktaki merkezi bir bilgisayara bağlıdırlar. Terminallar bilgisayara veri iletip bu verilere yanıtlar alabilmektedirler Bazı terminallerin kendileri de mantık yürütebilme yeteneğine sahip mini-bilgisayarlar olabilmektedirler. 1973’de ABD’de “Universal Product Code” benimsendikten sonra ES.N.S. kullanan perakendecilerin sayısı hızla artmıştır. Müşteriler aldıkları malları çıkıştaki satış elemanına veya kasiyere gösterdiklerinde bu görevli küçük bir optik gözlem aygıtını etiketin üzerinde gezdirir. Aygıt kodu o-kuyup aldığı bilgiyi anında merkeze aktarır. Böylelikle satış ve envanter denetimi işlevlerindeki yük büyük oranda hafifleti Imektedi r.
E.S.N.S.’nin bazı bankalara bağlanmasına da yeni geçilmektedir. Bu uygulama müşterilerin yaptıkları alışveriş tutarlarının banka hesaplarından düşürülmesine veya kredi kartı hesaplarına geçirilme-sineolanak vermektedir. Bir araştırma bu uygulamaya geçmiş bulunan banka sayısının son iki yılda üç kat artmış olduğunu göstermektedir. Bu büyüme eğilimine karşın ESNS uygulaması sorunlardan arınmış değildir.
Sorunların başında tüketicilerin kredi kartlarını kullanmaya karşı istekliliklerinin arttırılması gelmektedir. Kredi kartı kullanıldığında tüketici bazı sabit ve değişken maliyetlerle karşılaşmaktadır: kârı sürekli taşıma zorunluluğu gerekli işlemlerin aldığı zaman, peşin ödeme sonucu elde edilebilecek indirimler, bazı işyerlerinin kredi kartlarını kabul etmemesi gibi. Bu maliyetlerin düşürülmesi için gerekli teknoloji mevcuttur ama kamuoyu kredi kartı kullanıldığında ne tür kazançlar elde edileceği konusunda eğitilmedikçe kredi kartı kullanma oranı artırılmayacaktır. Elektronik çek onaylama sistemlerinin müşterilerce ne denli benimsendiğini inceleyen bir araştırma da benimsenme düzeyinin bir hayli yüksek olduğunu bulgulamıştır. Müşteriler de bu sistemin onlara zaman kazandırdığını algılamaktadırlar.
SONUÇ
Bu yazıda değinilen gelişmelerin tümünün, A-merikan ekonomik ve ticaret yaşamından çok değişik özellikleri olan Türkiye’de özdeş biçimde uygulanması doğaldır ki öneri lemez. Kaldı ki ABD’de bile E.F.A.S.’nin geliştirilmesi için müşterilerin ne tür gereksinmelerini karşılayabildiği ve ne tür benimseme zorlukları yaratabileceği henüz incelenme aşamasındadır. Ancak bankalarla – bankalar, bankalarla – tüketiciler, perakendecilerle – tüketiciler ve bankalarla – perakendeci ler arasında kaçınılmaz bazı işlemleri özdevimselleştirme, hızlandırma ve ucuzlatmada yeni bir çığıra i şaret eden bu gelişmelere ilgisiz kalınmamalıdır. Her yeni ürün ve hizmet gibi E.F A.S.’de ancak tüketicilere belirli bir yarar sağladığı oranda başarılı olabileceklerdir.
Bu çağcıl sistemleri tüketiciye yarar sağlayacak biçimde sunmada öncülük edecek kuruluşların etkinliklerini büyük ölçüde arttırmaları beklenebilir.