Gazi Giray III

Gazi Giray III

 

Kırım hanı (? 1662-Karinabad 1708). Babası Selim Giray
han olunca veliahtlığa getirilen (1702) Gazi Giray III,
babası ölünce yerine geçti (1705).Rus-İsveçSavaşı’nda
İsveç’i tutması üstüne, Osmanlılar tarafından görevden
alınarak (Mart 1707), Karinabad’a sürüldü.

Gazi Haşan Paşa:

PAŞA.

Bk. CEZAYİRLİ HAŞAN

Gazi Hüsrev Bey, Sultanzade

Bosna beyi (öl. Bosna 1541). Bayezit ll’nin torunu olan
Sultanzade Gazi Hüsrev Bey, Kanuni Sultan Süleyman
dönemindeki birçok savaşa katılıp, Macaristan’a ve
Hırvatistan’a akınlar yaptı. Kilis ve Solis kalelerini aldı
(1537). Yahyapaşaoğlu Mehmet Bey’le birlikte, Budin’i
kuşatan Ferdinand’ı püskürttü. Castelnovo kuşatmasın-
da Barbaros’a karadan yardım etti (1539).

Gazi Mihal: Bk. köse mîhal.

Gazi Mustafa Kemal: Bk. atatürk.

Gazi Osman Paşa: Bk. osman paşa, gazİ.

Gazi Umur Bey: Bk. umurbey i, gazİ.
gaz maskesi

Zehirli gazdan korunma amacıyla kullanılan kişisel ay-
gıt. Birinci Dünya Savaşı’nda askerlerin gözlerini ve ak-

Yüzü, gözleri ve
akciğerleri zehirli
gazların etkisinden
koruyan modern
bir gaz maskesi.
Yüzü sıkıca örten
bu maskede, mavi
oklarla gösterilen
hava, bir giriş
supapından girer
girmez filtre
tarafından
temizlenir (zehirli
maddeler filtrede
kalır); solunduktan
sonra, ağız
bölümünden
dışarı atılır.

ciğerlerini zehirli gazlardan koruması için bulunan gaz
maskeleri günümüzde havadaki çeşitli maddelere (toz,
asbest lifleri, buharlaşmış boyalar, vb.) ve kimya sanayi-
sinde çeşitli gazlara karşı kullanılmaktadır. En yaygın
kullanılan çeşitlerinden birinde, solunan hava soğurucu
bir yatağın (genellikle mangal kömürü) üstündeki elyaf
türlerinden oluşan bir filtre yardımıyla süzülerek temiz-
lenir. Ayrıca bir soluk verme borusu ile bir gözlük bölü-
mü vardır. Bazı maskelerin filtrelerinde de temizleyici
kimyasal bileşikler kullanılır.

Gazneliler

X. yy’ın ikinci yarısında kurulan Türk devleti. 955’te Sa-
manoğullarının Herat valiliğine atanan Alp Tekin’in,
962 Mayısı’nda Samanoğullarının egemenliğini tanı-
makla birlikte ayrı bir devletin temellerini atmasıyla ku-
rulan Gazneliler devleti,AlpTekin’in kölelerinden olan
ve önemli görevlere atanarak, onun ölümünden sonra
yönetime el koyan Sebük Tekin döneminde genişle-
meye başladı; ele geçirilen Gazne kenti başkent yapıl-
dı. Sebük Tekin ölünce (997) yerine önce küçük oğlu
İsmail geçtiyse de, büyük oğlu Mahmut (Bk.MAHMUT,
GAZNELİ), İsmail’i safdışı ederek tahta oturdu (998) ve

Gazneli Mahmut
ile askerlerini
savaşırken gösteren
bir minyatür.

GDANSK 229

Bağdat’taki Abbasi halifesinden “sultan” unvanını aldı
(1000). Aynı yıl Peşaver’i, ertesi yıl da büyük bir Hint or-
dusunu yenerek Pencap’ı ele geçirdi ve Hindistan’ın
kuzey kesimini egemenliği altına aldı. 1025-1026’da
Cucerat’ı alarak Gazneliler devletini en güçlü müslü-
man devlet haline getirdi. Ölümünden (1030) sonra ye-
rine önce oğlu Sultan Muhammet geçtiyse de, kardeşi
Mesut, ağabeyini devirerek tahta çıktı ve devlet için en
büyük tehlikeyi oluşturan Selçuklularla savaşmaya baş-
ladı. Ama sonuçsuz kalan birçok sefer düzenledikten
sonra, Dandanakan Savaşı’nda Selçuklulara yenildi
(1040) ve ertesi yıl öldürüldü. Tahtı ele geçirmeyi başa-
ran yeğeni Mevdut ile sonraki on iki sultan dönemle-
rinde eski gücüne erişmeyi bir daha başaramayan Gaz-
neliler devleti, son Sultan Hüsrev Melik’in 1187’de
Gurlulara tutsak düşmesiyle ortadan kalktı.

Gazneli Mahmut: Bk. mahmut, gaznelİ.
Gazzali _

iranlı filozof ve bilgin (Tus 1058-ay.y. 1111). Tus’ta
özel öğrenim gören Gazzali (Gazali de denir; tam adı
Ebu Hamit Muhammet Bin Muhammet et-Tusi el-Gaz-
zali’dir), Ebu Nasr el-İsmaili, Ahmet bin Muhammet er-
Razakâni, vb. ünlü bilginlerden ders aldı. Bağdat Niza-
miye medresesinde müderrislik yapıp (1091-1095), bi-
limsel kuşkuya düşerek görevinden ayrıldı. İçine kapa-
nıp, hastalanarak, dili tutuldu. Şam’da Emeviye camisi-
ne kapanarak kimseyle görüşmeden iki yıl yaşayıp, bir
süre de çölde yaşadıktan sonra, Mekke’ye, oradan da
Bağdat’a geçti. Tus’a dönüp, Nizamiye medresesinde
ders vermek için Bağdat’a gittiyse (1105) de, kısa süre
sonra geri döndü ve evinin yanında yaptırdığı medrese-
de ders vermeye başladı.

Eskiçağ Yunan filozofları Eflatun, Aristoteles’i ve
yeni eflatuncu filozofları inceleyen Gazzali, akla daya-
nan felsefeyi önemsememiştir. Ona göre, insanı gerçe-
ğe götürecek yol, akıldan değil, imandan geçer. Duyu
verileri kesin değildir; kesin ölçü imanda vardır. Bu
alanda Yahya en-Nahvi’nin Eflatun’a, Aristoteles’e karşı
çıkan yapıtından yararlanarak, “kuşku insanı gerçeğe
ulaştırır” ilkesini ortaya atmış ve her şeyden kuşku duy-
muş, aklın “illet-i ulk” (ilk neden) ve mutlak’ı çözeme-
yeceğini, gerçeği kavramada kesin yolun “vahy” ve “is-
tiğrak” olduğunu savunmuştur: Felsefeden çok daha
üstün olan dinin temel ilkeleri ancak “vahy” ve “istiğ-
rak” ile kavranabilir, gerçeğe ancak, her çeşit kuşkudan
uzak olan kavrama gücüyle ulaşılabilir. Felsefenin gö-
revi, dine yardımcı olmak,onun yolunda ilerlemektir.

Gazzali, filozofları üçe ayırmıştır: İlahiyun (metafi-
-zikçiler), dehriyun (maddeciler), tabiiyun (doğacılar).
Ona göre ilahiyun, dine inanır gibi görünürse de, imana
dayanan bir davranışları yoktur. Dehriyun, Tanrı’yı tanı-
maz, ruhun varlığına inanmaz. Tabiiyun, Tanrı’ya ina-
nır, ama ahrete, kıyamete, ruhun ölümsüzlüğüne inan-
maz. Gerçek sorunuyla uğraşmayan bu üç akım, kuş-
kudan hareket etmedikleri için, aklın yetersizliğini kav-
rayamazlar. Ne var ki, Gazzalini’nin kuşkuculuğu, ne
ilkçağ sofistlerinin ne de Descartes’ın kuşkuculuğuna
benzer: Gazzali’nin kuşkusu, aklın değil, imanın kesin-
liğine götüren kuşkudur. Kesin bilgiye sevgiyle ulaşılır;
bilginin kaynağı gönüldür. İnsan, Tanrı’nın yardımıyla,
onun bağışladığı “nur” aracılığıyla bilinebilir. Evrenin
yaratılışının tek bir gerekliliği vardır:Tanrı’nın özgür ira-
desi. Yaratılış, Tanrı’nın “zat”ı gereği oluşa dönüşen bir
eylemdir. Evrenin gerçeğini akıl değil, “kalp gözü” gö-

rür. “Kalp” manevi bir tözdür; bütün gerçek “kalp” ile
bilinir.

Gazzali bilimleri de ikiye ayırmıştır: Şeri bilimler,
ameli bilimler. Ameli bilimler; matematik, mantık bi-
limleri, metafizik, doğa bilimleri gibi alt bölümlere ayrıl-
mıştır.

İman-akıl uyuşmazlığını çözebilmek için tasavvufu
gerekli gören (tasavvuf, insanı akılla ulaşılamayan ger-
çeğe götürür) Gazzali, tasavvuf alanında, imana daya-
nan bir görüşün yayılmasında son derece önemli rol
oynamıştır.

Başlıca yapıtları: Makasid ül-Felasife (Filozofların
Amaçları), Tahâfüt ü/-fe/as//e (Filozofların Çöküşü), İh-
ya-yi Ulum /d-D/VıfDinbilimlerin Diriltilmesi), Risaletül-
Ledüniye (Öz Bilgisi Üstüne Risale), el-Mankıza miri
ad-Dalal (Sapıklıktan Kurtuluş), Risalet ül-Erbairı (Çile
Doldurma Risalesi), Mizkat ül-Envar (Nurlar Kandili),
vb.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*