GEBELİK VE DOĞUM
Koryon(vîllüs ıörneklemesi (CVS). Bu yöntemde, gebe-
liğin 9-10. haftasında dölütten küçük bir doku parçası
alınır. Bu doku örneğinin genetik malzemesi, kromo-
zom anormallikleri bakımından incelenir. Tekniğin üs-
tünlüğü, gebeliğin çok erken bir aşamasında yapılabil-
mesinde ve sonuçların genellikle birinci üç aylık dö-
nemden önce alınabilmesindedir. Taşıdığı dölüt ölüm
riski, aşağı yukarı amniyosentezde olduğu kadar, yani
% 1 dolayındadır.
Perkütanöz göbek kordonu kan örneklemesi. Bu işlem
sırasında, ültrason aygıtının kılavuzluğundan yararlanı-
larak, doğrudan doğruya göbek bağından kan alınır. Bu
saf dölüt kanı örneği üstünde kromozom ve biyokimya
testleri yapılabilir. Testlerin sonuçlarını alma süresi da-
kikalar ile saatler arasında değişir. Nispeten yeni olan
bu işlem, yukardakilerden biraz daha yüksek, % 2-% 5
arasında bir ölüm riski taşımaktadır.
Dölüt izleme teknikleri. Elektronik dölüt izleme, dölü-
tün durumunu belirlemek bakımından, herkesin bildiği
bir konu haline gelmiştir. Kasılmalara, dölütün hareket-
lerine ya da dış uyaranlara yanıtı değerlendirmek için,
dölütün kalp atış hızı ve dölyatağı etkinliğine ilişkin izle-
meler kullanılır. Bu testler, gebelik sırasında bir dölütün
dölyatağı ortamının potansiyel olarak tehlikeli olması
durumunda dölyatağı dışında yaşayabilmesi bakımın-
dan belirli bir şansının bulunduğu bir dönem olan, ge-
beliğin 28. haftasından başlatılır. Dölütün hareketlerine
karşı dölüt kalp atımını değerlendiren zorlamasız test,
dölütün durumu konusunda en yaygın doğum öncesi
incelemedir. Dölüt tehlikeli bir durumdaysa, dölütün
hareketlerine eşlik eden dölüt kalp atış hızında hiçbir
nitelendirici hızlanma olmayacaktır. Yaygın bir başka
doğum öncesi inceleme testi de, zorlamalı kasılma tes-
tidir: Dölyatağının kasılmaları uyarılır ve buna dölütün
verdiği kalp atış hızı tepkisi izlenir. Kasılmalar sırasında
kalp atışındaki bazı yavaşlama tipleri, etende, dölüte
oksijen sağlamaya yeterli oksijen rezervi bulunmadığını
Şösterir.
Ültrason. Günümüzde ültrason (ya da ültrason), gebeli-
ğin inceleme ve tedavisinin ayrılmaz bir parçası haline
gelmiştir. Ses dalgaları, anne karnına iletilir ve izleme
ekranında, dölüt ile onu çevreleyen dokuların görüntü-
leri izlenir. Ültrason, dölütün başının, ellerinin ve ayak-
larının, böbreklerinin, karaciğerinin, akciğerlerinin ve
beyninin büyümesini izleme olanağı sağlar. Teknik aynı
zamanda, dölütün hareketlerini, solunumunu, amniyo
sıvısının miktarını ve etenin durumunu incelemek için
de kullanılabilir. Ültrasonla elde edilen bilgiler, gebeli-
ğin yaşını, birden çok dölüt bulunup bulunmadığını,
dölütle ilgili bozukluklar ya da kusurlar bulunup bulun-
madığını ve dölüt ile etenin durumunu belirlemek için,
bütün gebelik boyunca yararlıdır.
Dölüt cerrahisi. Dölütte oluşan böbrek tıkanmasını,
hidrosefaliyi ve diyafram fıtığını düzeltmek için Batı ül-
kelerinde dölüt cerrahisi uygulamaları yapılmıştır. Ama
deney aşamasındadır ve çok az dölüte yararlı olabil-
mektedir.
DOĞUM
Doğumun başlaması, bebeğin hipofiz bezinden oksito-
sin hormonunun anne dolaşımına salgılanmasını içeren
sinirsel-içsalgısal bir olaydır. Dölyatağının kasılmalarını
bu hormon uyarır.
Doğum üç aşamaya ayrılır. Birinci aşama, dölyatağı
boynunun adım adım açılmasını sağlayan düzenli kasıl-
maların ortaya çıkmasıyla başlar. Bu aşamanın gizil ev-
resi, doğumun başlamasından yaklaşık olarak 4 cm açıl-
maya kadar olan evredir; etkin aşamasıysa, gizil evre-
nin bitiminden 10 cm’lik bir açılmaya ulaşılan evredir.
Bu aşamanın sonunda, bebeğin başı aşağı, doğum ka-
nalına doğru hareket etmeye başlar; bunadölyolundan
kanlı bir boşalma ve kasılmalarda belirgin bir değişme
eşlik eder. “Geçiş dönemi” diye adlandırılan bu olay,
doğumun birinci aşamasının bittiğini ve ikinci aşaması-
nın başladığını gösterir. Birinci aşama birkaç dakikadan
bir saate kadar sürebilir. Doğumun ikinci aşaması tam
bir açılmanın oluşmasıyla başlar (dölyatağı boynu 10
cm’ye kadar genişler) ve bebeğin doğuşuna kadar sü-
rer. Doğumun üçüncü aşaması çocuğun doğuşundan
etenin atılışına kadar sürer. Genel olarak, dölyatağı ka-
sılmaları doğumun evrimi boyunca güçlenir ve sıklaşır.
DOĞUM İHTİLATLARI
Çoğunlukla gebelik ve doğum, kendiliğinden birdölyo-
lundan doğumla sonuçlanır. Ama bazen, doğum ihtilaf-
larıyla karşılaşılabilir. Bunların birçoğu anne için, dölüt
için ya da her ikisi için önemli sorunlara neden olabilir.
Erken doğum süreci ve erken doğum. Doğum sürecinin
gebeliğin 37. haftasından önce başlaması “erken do-
ğum süreci” diye adlandırılır. Erken doğum sürecinin
uyarıcı belirtileri arasında hafif, âdet kanaması dönem-
lerindekine benzeyen kramplar, sırtta, belin alt yanında
ağrı, karıniçi basıncının artması, dölyolu akıntılarının
artması ya da hafif kanama sayılabilir. İvedi bir incele-
me, erken doğum olasılığı bulunup bulunmadığını ve
doğumu durdurmak için ilaç verilip verilemeyeceğini
ortaya koyar. Gebeliğin süresine bağlı olarak, erken
doğum çoğunlukla solunum zorluğu sonucu bebeğin
ölü doğmasına yol açar. Dölüt için taşıdığı tehlike nede-
niyle, erken doğum sürecini teşhis etmek ve durdur-
mak için her türlü çaba gösterilmektedir.
Erken zar yırtılması. Herhangi bir gebelikte, doğum sü-
recinin başlamasından önce ortaya çıkan amniyo kese-
si yırtılması, “erken zar yırtılması” diye adlandırılır. En-
feksiyona ve erken doğuma yol açma olasılığı nedeniy-
le, anne ve bebek için tehlikeli olabilir. Bazen, doğum
süresinin çok uzak olmadığı durumlarda, doğum süreci
uyarmayla başlatılır; bunun dışındaki durumlarda, en-
feksiyon ve erken doğum tehlikesini azaltmak için an-
ne, hastanede yada evinde yatak dinlenmesine alınır.
Bebeğin doğum sırasında değişik konumda gelmesi.
Doğan bebeklerin yaklaşık % 96’sında önce baş görü-
nür; yaklaşık yüzde 3’ündeyse, doğum sırasında önce
kalça ve ayaklar gelir. “Makat gelişi” adı verilen bu ko-
numdaki doğumlar dölyolundan ya da sezaryenle yap-
tırılabilir. Bebeklerin yaklaşık % 1’i de yana yatmış ko-
numda gelirler; bu gibi doğumların sezaryenle yaptırıl-
ması zorunludur. Hangi doğurtma yöntemi kullanılırsa
kullanılsın, bebeğin doğum sırasında değişik konumda
gelmesi anne ve dölüt bakımından ek riskler getirir.
Doğum süreci bozuklukları. Doğum sürecinin bekle-
nen gidişinden sapması, doğum süreci kasılmasının,
dölyatağı boynunun açılmasının anormal biçimlerde
olmasına ya da dölütün karın içinden aşağı inmesine
yol açabilir. Birçok bozukluk, oksitosin adı verilen kasıl-
ma uyarıcı ilacın verilmesiyle tedavi edilebilirler. Do-
ğum sürecinin yönetilmesinin öbür yöntemleri arasın-
da, annenin yatak dinlenmesine alınması, anne ile dö-
lütün konumlarının değiştirilmesi ve bazen de , aneste-
zi uygulamak sayılabilir. Tedavi başarısız kalmışsa, cer-
rahi doğuma başvurmak gerekir.
Gebeliğin uyardığı tansiyon yüksekliği. Gebelik sırasın-
da ortaya çıkan tansiyon yüksekliğine, gebelik preek-
lamsisi gebelik toksemisi, vb. adlar verilir. Belirtileri ara-
sında şişme ya da ödem, kan basıncı yüksekliği, idrarda
protein bulunması sayılabilir. Gebelik sırasında farke-
dilmemesi ya da tedavi edilmemesi durumunda anne
ve bebeğin yaşamını tehlikeye düşürür; ama erken te-
234 GEBELİK VE DOĞUM
Gebeliğin son
aylarına yaklaşmış
bir anne adayı.
m
davi edildiğinde çok iyi denetim altına alınabilir.
Eten yapışma bozuklukları. Eten normal olarak dölyata-
ğının tepesine yapışır. Dölyatağının daha aşağı bölüm-
lerine yapıştığı durumlarda, gebeliğin son yarısında ya
da doğum süreci sırasında (ya da her iki durumda) hafif
ya da şiddetli kanamalara neden olabilir. Doğum süre-
cinin başlaması sırasında eten dölyatağı boynunun tü-
münü örterse, anne ve bebeği kurtarmak için, sezaryen
uygulamak gerekebilir.
Çoğul doğumlar. İkiz doğum 80 doğumda bir, üçüz do-
ğum 10 000 doğumda bir, dördüz doğum 1 milyon do-
ğumda bir görülür. Üretkenliği artıran ilaçların kullanıl-
ması, çoğul doğumları sıklaştırmıştır. Çoğul doğumla-
rın, erken doğumla sonuçlanma olasılıkları daha fazla-
dır ve tek bebek doğumlarına oranla daha yüksek ihtilat
riski taşırlar.
Koryon iltihabı ve dölyatağı mukozası ihtilatı. Etenin gö-
bek bağı bölümünün iltihaplanması olan koryon iltiha-
bı, çevresindeki anne ve dölüt dokularına yayılabilir.
Annede yüksek ateş, annenin ve dölütün kalp atışların-
da hızlanma (taşikardi), dölyatağında duyarlık artması,
vb. belirtilerle teşhis edilir. Koryon iltihaplarının %
95’inde, enfeksiyon aynı zamanda dölütü de etkiler ve
yaşamını tehlikeye düşürebilir. Dölyatağının içyüzeyini
örten mukozaların iltihaplanması olan dölyatağı muko-
zası iltihabı (endometrit), doğum sonrası enfeksiyonu-
nun en yaygın nedenidir. Koryon iltihabı kadınlarda
yaygın, sezaryen ameliyatı geçiren kadınlardaysa en
yaygın enfeksiyondur. Her iki hastalık da çok ciddi ol-
makla birlikte, erken teşhis durumunda antibiyotiklerle
etkili bir biçimde tedavi edilebilirler.
Bu doğum ihtilatlarının yanı sıra, doğum süreci sıra-
sında, etenin doğumdan önce ayrılması, dölütün kalp
atış hızında anormal değişiklikler (dölüt rahatsızlığı) ve
göbek kordonunun dölütün başının önüne kayması
(göbek kordonu sarkması) ortaya çıkabilir. Bunların tü-
mü, çoğunlukla cerrahi doğuma başvurmayı gerektiren
olaylardır.
Cerrahi doğum. Cerrahi doğum, yani bebeğin anne
karnından cerrahi yolla alınması, yaygın biçimde “se-
zaryen ameliyatı” (ya da kısaca “sezaryen”) diye adlan-
dırılır . Gerekli olduğu durumlarda sezaryen, anne ya da
bebek için yaşam kurtarıcı birönlem olabilir. Söz konu-
su gerekli durumların başlıcaları şunlardır: Kafa-karın
oransızlığı (bebek anenin karın boşluğuna oranla çok
büyüktür); dölütün yan yatarak gelmesi; dölüt rahatsız-
lığı; sarkmış göbek kordonu; doğum süreci sırasında
dölütün ilerleyememesi; annede cinsel organ uçuğu,
tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı ya da kalp hastalığı
gibi hastalıkların bulunması. Son yıllarda dünyanın her
yanında (Türkiye’de de) sezaryenle doğumlarda belirli
bir artış olmuştur ve bu cerrahi doğumların birçoğunun
gereksiz olduğu yolundaki kaygılar gün geçtikçe art-
maktadır. Bu arada yakın dönemde yapılan araştırma-
GECE MAYMUNU 235
lar, sezaryenle doğum yapmış kadınların, sonra güvenli
biçimde dölyatağı yoluyla doğum yapabileceklerini or-
taya koymuştur. Sezaryenle doğum yapmış kadınlarda,
yeni bir dölyatağı yoluyla doğum sayısı gün geçtikçe
artmaktadır.
Öbür cerrahi doğumlar, forseps ya da bir vakum eks-
traktörü kullanılarak yaptırılır. Bu tekniklere özellikle,
doğumun en son aşamalarında, bebeği doğum kanalın-
dan “çekmek” için başvurulur. Yerinde olan tekniğin
uygulanması koşuluyla, anne ve bebek için bu yöntem-
ler çok güvenli olmakla birlikte, ancak kullanılmalarını
haklı gösterecek nedenler varsa kullanılmaları gerekir.
MODERN DOĞUM UYGULAMALARI
Günümüzde, gebelik sırasında kadınlara hemşireler,
yardımcı hemşireler, hemşire-ebeler, aile hekimleri,
kadın-doğum uzmanları ve perinataloglar (bebeğin
sağlık ve hastalık durumlarını doğumundan önce, do-
ğumu sırasında ve doğumdan sonra izleyen hekim), vb.
çeşitli sağlık görevlilerinin hizmet verdiği kuruluşların
sayısı artmaktadır. Gebelik ihtilatları bakımından çok
yüksek risk altında bulunan bazı kadınların, bir hekimin
sürekli gözetiminde bulunmaları gerektiği kuşkusuz-
dur. Bununla birlikte, gebelik durumları normal olan
sağlıklı gebe kadınların çoğunda, belirli aralıklarla he-
kim muayenesinden geçmek yeterlidir.
Son yıllarda, doğum olayına, ailenin bütün üyeleri
tarafından herhangi bir biçimde paylaşılan bir deney
olarak eğilinmektedir. Bu da, doğumun yapıldığı yerle-
re ve yapılma biçimlerine seçeneklerin ortaya çıkması-
na neden olmuştur.
Doğal doğum. Doğal doğum, beklenen doğum sancı-
sından duyulan korkunun, tersine bir etkiyle, doğum
sürecini daha da zor ve gereksiz derecede ağrılı kılan ‘
beden ve kas gerilimlerine yol açtığı inancına dayanır.
Bu tabuyu ortadan kaldırmak için, kadınların, gebeliğin
son haftalarında bir tür doğuma hazırlık kurslarına katıl-
maları uygulaması yaygınlaşmaktadır. Uygulanmakta
olan birçok teknik varsa da en yaygın olarak kullanılan
üç teknik, Lamaze tekniği (ya da psikoprofilaksi tekniği)
Leboyer tekniği (ya da yumuşak doğum tekniği) ve
Bradley tekniğidir (ya da “koca çalıştırıcı” tekniği). Bu
tekniklerden herhangi birinin kullanılmasının, ailenin
doğum deneyini artırmak bakımından önemli olduğu
ve doğum için gerekli olan ağrı dindirici ve anestezi
ilaçlarının miktarında azalma sağladığı kanıtlanmıştır.
Aslında, pek çok kadın bu teknikleri, “sancıyla başa çık-
mak için tam da gereksinme duyulan şey” diye nitelen-
dirmiştir.
Ağrı giderme. Doğum sürecinin sancısı ilaç tedavisi ge-
rektirecek kadar şiddetli olduğu ya da cerrahi doğuma
başvurmak gerektiği zaman, birkaç ağrı dindirici ve
anestezi yöntemi kullanılır. Kaygıyı azaltmak ya da do-
ğum sürecinde sancıyı biraz dindirmek için, damar ya
da kas içine iğneyle ağrı kesici ya da uyuşturucu ilaçlar
verilir. Yerel ya da bölgesel anestezi de gün geçtikçe
yaygınlaşmaktadır.
DOĞUM SONRASI ANNE VE ÇOCUK BAKIMI
Doğum sonrası dönemi, genellikle 6 hafta sürer. Bu sü-
re, annenin dölyatağının ve öbür organlarının eski du-
rumlarına dönmeleri için gerekli süredir. Kadının, ge-
belikten önceki duygusal durumuna dönmesine , aynı
zamanda da gebelikten önceki dinçliğini yeniden ka-
zanmasına bu süre yeterlidir. Bununla birlikte, çoğun-
lukla, daha erken, doğumdan sonraki ilk haftalarda bu
duruma gelinir. Hastanede doğum yapan kadınlar, döl-
yolundan doğum yapmışlarsa 2 gün sonra, sezaryenle
doğum yapmışlarsa 3-4 gün içinde taburcu edilirler.
Bebek, anne bedeninin dışındaki koşullara yaşamı-
nın ilk günlerinde uyum sağlar. Doğumundan yaşamı-
nın 28. gününe kadar uzanan yeni doğmuşluk (yenido-
ğan ya da neonatal) dönemi, bebeğin beslenme (gerek
meme, gerek biberonla) ve uyku kalıplarının yerleştiği
süredir. Yeni doğmuşluk dönemi, bebeğin yaşamının
28. gününde sona erer ve bebek bütün birinci yılı kap-
layacak süt bebekliği dönemine girer.