Genel

GEBELİKTE ÖZEL SORUNLAR

GEBELİKTE ÖZEL SORUNLAR

Gebelik normal bir süreç olmakla birlikte, gebelik sıra-
sında bazı kadınlarda yoğun sorunlar ortaya çıkar. Her
100 000 canlı doğumda ölen anne sayısıyla belirlenen
anne ölüm oranı, Batı ülkelerinin çoğunda, her 100 000
canlı doğumda 10’un altındadır. Buna karşılık, geliş-
mekte olan ülkelerde, anne ölüm oranı 100 000 canlı
doğumda 1 000’e kadar çıkabilir. 1980-1990 yıllarında,
dünyada gebeliğe bağlı nedenlerle her yıl yaklaşık 500
000 kadının öldüğü düşünülmektedir. Bu ölümler ya
annede gebeliğin, gebelik ihtilaflarının yol açtığı doğru-
dan nedenlere ya da annede gebeliği ağırlaştıran şeker
hastalığı ya da kalp hastalığı gibi dolaylı nedenlere bağlı
olmuştur. Gebelikte şu sorunlarla karşılaşılabilir.

Düşük. İnsanda gebeliklerin % 10-40’ı düşükle sonuç-
lanır. Normal âdet kanaması döneminde çoğunlukla,
dölyolu kanamasının artması ve kramplar ortaya çık-
masıyla belirti veren bu düşükler kadın tarafından far-
kedilmeyebilir. Âdet kanamalarından örneklerin gene-
tik analizi, bu düşüklerin en azından yüzde % 50’sinin
belli başlı kromozom anormalliklerine bağlı olduğunu
düşündürmektedir.

Dış gebelik. Dölyatağı (Fallop) borusunun içinde, yu-
murtalık üstünde ya da karın içinin başka yerlerinde, ya-
ni dölyatağı dışında bir yerde oluşan gebelik, “dış gebe-
lik” diye adlandırılır. Bu tür gebelikler genellikle anne-
nin yaşamını tehdit edici niteliktedir.

Enfeksiyon hastalıkları. Bazı enfeksiyon hastalıkları,
özellikle de kızamıkçık, toksoplazma hastalığı ve suçi-
çeği, dölütün büyümesinde ve gelişmesinde anormal-
liklere yol açabilirler. Cinsel ilişkiyle bulaşan bazı hasta-
lıklar, özellikle de belsoğukluğu, frengi ve AİDS dölüte
bulaşabilirler. Gebelikten önce ve gebelik döneminde
bu enfeksiyonlara ilişkin testler uygulanır ve olanak var-
sa, dölüte zarar vermelerinden önce tedavi edilirler.
Kan uyuşmazlığı yada Rh hastalığı. Rh etmeni, alyuvar-
larda bulunan özel bir antijendir. Bir annenin kanı Rh
negatifse ve Rh pozitif bir çocuk taşıyorsa, Rh pozitif
kan hücrelerinin, eten engelini aşarak annede Rh etme-
nine karşı antikorlar üretilmesini başlatma olasılığı var-
dır. Anenin bedeninde üretilen bu antikorlar, sonraki
bir gebelik sırasında da dölüt Rh pozitif kan taşıyorsa,
dölütün kanına saldırarak, şiddetli ve çoğunlukla öldü-
rücü olan bir kansızlık tipinin oluşmasına neden olabi-
lir. Ama günümüzde, bir aşıyla kan uyuşmazlığı önlene-
bilmektedir. Dolayısıyla, geçmişte çok yaygın olan bu
hastalık, günümüzde önemli ölçüde azalmıştır: Bu,
modern kadın-doğum hekimliğinin önemli zaferlerin-
den biridir.

Şeker hastalığı. Şeker hastalığı (diyabet) ya da glikoza
dayanıksızlık, gebelikte sorunlara yol açan yaygın ne-
denlerdendir. Şeker hastası kadında, gebelik durumun-
da, ensülin gereksinmesinde şeker hastalığının denet-
lenmesini çoğunlukla zorlaştıran bir artış olur. Bu anne-
lerin ve bebeklerin geleceği önemli ölçüde tehlikede-
dir. Sözgelimi, anne kanındaki yüksek şeker, çok iri be-
beklerin (halk dilinde bu tür bebeklere apalak, tosun-
cuk, balaban, vb. adlar verilir) oluşmasına yol açar. Şe-
ker hastalığının ilerlemiş olduğu durumlarda, böbrekle-
rin ve etenin yozlaşması durumu ortaya çıkabilir ve dö-
lütte bazı sorunlara yol açar. Gebelik sırasında gelişen ,

232 GEBELİK VE DOĞUM

8. hafta

16. hafta

24. hafta

38.-40. hafta

/O

/

Dölütte en önemligelişme, sinir,vedolaşım sistemlerinin, akciğerlerin,:karaciğerin ve böbreklerin geliştiği 4.-8. haftalar aravnd*
ç.’J?r\ ifanın sonuna gelindiğinde dölüt3,75 cm boyundadır; el ve ayak parmakları ile göz kapakları belirginleşmiştir
e kemikleri gelişmeye başlamıştır. 16. haftaya gelindiğinde dölütün ağırlığı yaklaşık 168-224 g’a ulaşmıştır boyu da 20 25 cm

bSm M I d?,ut^S>n>kan 30 cm boyunda ve 0,67 kg ağırlığındadır. İç kulak tam olarak gelişmiştir ve yükseksek
bir gurultu, dölütte algılanabilen bir harekete neden olabilir. 38-40. haftalara gelindiğinde, karın çeperinden dölvataeı

™ Dı?uUn 8uZÜ m”1, ?/ara/r Selişmiştir ve ışığa dölütsel hareketlerde artmayla yanıt verir

50 cm’dir ” ^ beh*klerln büyüklükleri büyük ölçüde değişirse de, ortalama ağırlık 3,38 kg, boy da yaklaşık

glikoza katlânamama durumu, “gebelik şeker hastalığı”
diye adlandırılır ve yalnızca perhizle ya da insülinle bir-
likte perhizle denetim altına alınabilir.

Yüksek tansiyon. Süreğen yüksek tansiyonlu (kan basın-
cı yüksekliği) kadınlarda, gebelik ihtilaflarında, özellikle
de böbrek hastalıklarında artış görülür. Bunun yanı sıra,
gebelik sırasında gelişebilen bazı yüksek tansiyon du-
rumları da vardır. Bunların nedenleri çok iyi anlaşılama-
dığından, çeşitli adlarla anılırlar: Gebeliğin yol açtığı
tansiyon yüksekliği, toksemi, preeklamsi ya da EPH,
gestosis, vb. Bu hastalıklar, idrarda protein bulunması
ve sara nöbetlerine benzer nöbetlere, karaciğer ya da
böbrek yıkımına, kanama anaormalliklerine ve şişme
ya da ödeme (dölütün büyümesinde ve dünyaya geti-
rilmesinde sıkıntılara yol açar) neden olur.

Kansızlık. Kansızlığa (anemi) ya da kan hücreleri sayısı-
nın az olmasına, gebelik sırasında oldukça sık rastlanır.
Kadınların önemli bir bölümünde, aylık âdet kanamala-
rı nedeniyle gebelikten önce süreğen bir demir eksikliği
kansızlığı vardır. Buna, gebelik sırasında, dölütün besin
gereksinmelerinin gün geçtikçe artması da eklenir. De-
mir eksikliği kansızlığının yanı sıra, folat (folik asit tuzu)
eksikliği gibi başka eksiklik durumları da gözlenebilir.
Gelişmekte olan ülkelerde, sıtmaya bağlı kansızlık da
önemli bir ölüm nedenidir.

35 yaşın üstünde gebelik. Kadınlar arasında 35 yaşın üs-
tünde gebeliğe gün geçtikçe daha çok rastlanmakta ve
genellikle, bu kadınlar, gebelikten önce sağlıklı durum-
daysalar, gebelik iyi sonuçlanmaktadır. Bununla birlik-
te, yüksek tansiyon ve gebelik şeker hastalığı gibi bazı
ihtilaflar, yaşlı gebelerde daha yaygındır. Ayrıca, 35 ya-
şın üstündeki her yaşta, Dovvn sendromu gibi kromo-
zom anormallikleri bulunan bir çocuk doğurma riski
artmaktadır: 44 yaşında kadınlarda bu risk her 38 do-
ğumda 1’dir. Bununla birlikte, ileri yaşta gebeler için
çeşitli doğum öncesi kromozom teşhis testleri geliştiril-
miştir.

Kötü beslenme. Büyüyen bir dölüt için, annenin gebeli-
ği sırasında 11,3-13,6 kg alması idealdir. Gebelik sıra-

sında kilo düşüklüğü ya da az kilo alma, hele alınan gı-
dalar protein, vitaminler ve mineraller bakımından yok-
.sulsular, beyin hücrelerinin hızlı bir gelişme sürecinde
bulundukları bir sırada, dölütün büyümesinde aksaklık-
lara yol açabilir.

Sigara, alkol, uyuşturucu. Gebelik sırasında sigara iç-
mek, kanda karbon monoksitin artmasına, oksijenin
azalmasına yol açarak dölütün büyüme ve gelişmesini
etkiler. İçkiye düşkünlük, annenin beslenmesini bozar
ve karaciğerinde yıkımlara yol açar. Bunun yanı sıra,
dölütte, bir zihinsel ve fiziksel doğuştan oluşum bozuk-
luklara salkımı olan dölüt alkol sendromu gelişebilir.
Marihuana, esrar, amfetamin, kokain, eroin gibi uyuş-
turucuların kullanılması durumunda, bütün bu ilaçlar
dölütü olumsuz etkiler: Bebekler daha küçük, daha
sağlıksız olur ve ölü doğum olasılığı yükselir; ayrıca ge-
beliği sırasında uyuşturucu bağımlısı olan kadınların be-
beklerinin de doğuştan uyuşturucu bağımlısı olmaları
tehlikesi yüksektir. Gebelik sırasında, gelişmekte olan
dölüte kan akışını azalttığı için, kokain özellikle tehlikeli
bir uyuşturucudur. (Ayrıca Bk. DOĞUŞTAN OLUŞUM
BOZUKLUKLARI.)

DÖLÜTÜN SAĞLIK DURUMUNA İLİŞKİN TESTLER

Elektronik dölüt izleme yöntemlerinin gelişmesinden
ve 1960 yıllarının sonlarında genetik alanındaki büyük
gelişmeden bu yana, dölütün sağlık durumuna ilişkin
doğum öncesi testleri geliştirilmiştir. Bu son derece tek-
nik testlerin yanı sıra, annenin dölüt hareketlerini say-
ması gibi bazı basit tekniklerle elde edilen değerler de
oldukça sık kullanılmaktadır.

Amniyosentez. Amniyosentez, dölütü kuşatan amniyo
(ya da amniyon) sıvısından örnek almaktır. Bu sıvının
içinde bulunan dölüt hücrelerinin kültürü yapılabilir (la-
boratuvar ortamında çoğaltılabilirler) ve çeşitli incele-
melerle dölütün kromozom yapısı, akciğerlerinin ol-
gunlaşması, vb. çeşitli bilgiler elde edilebilir. Özellikle
usta uygulayıcılar tarafından yapıldığında, amniyosen-
tezin dölüt bakımından taşıdığı ölüm riski % 1’den az-
dır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir