Hakem I

HAKEM I, endülüs emevî hükümdarlarının üçüncüsü (? – 822). Yirmi yıl kadar iç mücadelelerle çatışan Hakem I, 796-822 yılları arasında özellikle iki büyük halk ayaklanmasını bastırdı. Birinci ayaklanma fa-kihlerin tahriki neticesinde yapılan hareket, İkincisi ise Kurtuba’da çıkan ayaklanmaydı, şehrin tamamen tahribi ve 60 000 kadar ahalinin Endülüs’ten Girit, Fas ve Mısır gibi dış ülkelere sürülmesiyle bastırıldı. Bu karışıklıklardan faydalanan Alfonso II ülkesini güneye doğru genişletti; «korkusuz» diye meşhur Akitanya kral naibi Louis dc fırsattan faydalanarak Barcelona’yı, kendi ülkesine kattı (801). [m] HAKEM II, dokuzuncu endülüs emevî hükümdarı (öl. 976). 961-976 Arasında Endülüs’te hüküm sürmüş ikinci Kurtuba halifesidir. 966’da, Castilla, Léon ve Navarra krallarını yendi, onları sulha zorladı, sonra Normanları Rio de Silves’te bozguna uğrattı. «El – Muntasır Billâh» lakabını aldı. Fatımîler ve Tanca idrisîleriyle çatıştı. Tanca’yı fethederek şehirdeki İdrisîleri Kur-tuba’ya sürdü. Hakem II, barış taraftarıydı, bilim ve sanatı severdi, ayrıca bilimle meşgul olurdu. Devrinde Kurtuba medresesi büyük bir bilim merkezi oldu. Orada büyük bir kütüphane kurdu; bir söylentiye göre bu kütüphanede 400 000 cilt eser vardı, (m)
HAKEM BİN SA’D EL – AŞIRA, Güney Arabistan’da arap kabilesi. Tihame’de Ebû Arîş civarında Hâsıd ve Havlan kabilelerine komşuydular. Bele d Hakem denen toprakları, beş günlük bir yürüyüşle aşılabilecek genişlikteydi ve çeşitli bölgelerden meydana gelmişti. Merkezleri El – Hasuf idi. Hükümdarları Abcjül-Cedd soyundan geldiğinden, bu kabileye XÎi Abdü’l-Cedd veya Benû Abdü’l-Cedd denilirdi, (m)
HAKEMLİK i. (hakem’den hakem-lik). Anlaşamayan iki taraf arasında doğruyu gözeterek aracılık yapma, yargıcılık. || Futbol, güreş, boks gibi spor oyunlarında yöneticilik yapma: Bir çayırlıkta futbol oynayan çocuklara hakemlik yaptım (S. F. Abasıya-nık). [m] HAKEZA edat. (ar. hakeza). Esk. Böyle, bunun gibi: Ahmet görmemiş, Mehmet de hakeza, (m)
HÂKİ sıf. (fars. hâk, toprak’tan hâki). Esk. Toprakla ilgili, toprağa ait. || Mec. Hâkî-nihâd, alçakgönüllü.
♦ Hâkîyân çoğl. i. Esk. Topraktan yaratılmış olanlar, insanlar, (m)
HAKİ sıf. (fars. hâki, toprak rengi’nden). Yeşile çalar koyu sarı renkli: Hâkî asker elbisesi içinde onu güç tanıdım.
— Ask. Az göze çarptığı ve kir götürdüğü için avcı elbiseleri ve askerî üniformalar bu renk kumaştan yapılır, (önce İngiliz kıtaları, sonra da Birinci Dünya savaşı sırasında fransız sömürge birlikleri tarafından kullanıldı. Birçok ordu sefer kıyafeti için bu rengi seçti.) [ml] HAKİ sıf. (ar. hikâye’den hâki). Esk. Hikâye eden, anlatan: Havada son nefesin ye’s-i rûhu hâkî d ir / Akar sular, dereler son nidayı ye’sinle (Ahmed Hâşim). [m] HAKİ EFENDİ (Hüseyin — denir), Boğaziçi’nde vapur işleten Şirketi Hayriye’nin kurucularından (Kandiye ? – İstanbul 1887). Kandiyeli Mehmed Emin Efendinin oğlu. Mısır’da Mehmed Ali Paşanın hizmetinde bulundu. Télémaque’i Fransızcadan Türkçe-ye tercüme etti. Kurduğu şirketin idare Meclisi reisliğinde kırk yıl bulundu. Abdülhamid
II zamanında bâlâ rütbesini alı. (m)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*