HİCR
18—Hicr, dostluğu bırakmak, dargın olmak demekdir.
Hadîs-i şerîfde, (Mü’minin mü1 mine üç günden fazla hicr etmesi
halâl olmaz. Üç geceden sonra ona gidip selâm vermesi vâcib
olur. Selâmına cevâb verirse, sevâbda ortak olurlar. Vermezse
günâh, ona olur) buyuruldu. Erkek olsun, kadın olsun, dünyâ
işleri için, mü’minin mü’mine darılması, ya’nî onu terk etmesi,
aradaki bağlılığı kesmesi câiz değildir. Zimmî, ya’nî gayr-ı
müslim, mu’âmelâtda müslimân gibidir. İbâdetlerden ve
nikâhdan başka olan işlere (Mu’âmelât) denir.
[Gayr-ı müslim vatandaşlara da, dünyâ işleri için, dargın
olmak câiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lâzımdır. Müslimân
olsun, kâfir olsun, islâm memleketinde olsun, dâr-ül-harbde
olsun, nerde olursa olsun, hiç bir inşânın mâlına, canına ve
ırzına, nâmûsuna dokunmak, câiz değildir. İslâm memleketinde yaşıyan kâfirler ve başka memleketlerden gelen kâfir
turistler, kâfir tüccârlar, mu’âmelâtda, müslimânların hak ve
hürriyyetlerine mâlikdirler. Kendi dinlerinin îcâblarını yapmakda, ibâdetlerini yapmakda serbestdirler. İslâmiyyet, kâfirlere de, bu hürriyyeti vermişdir. Müslimân, Allahın enirlerine
uymalı, günâh işlememelidir. Hükümetin kanûnlarına karşı
gelmemeli, suç işlememelidir. Fitne çıkmasına sebeb olmamalıdır. Müslimânlara ve kâfirlere her yerde iyilik yapmalı, herkesin hakkını gözetmelidir. Hiç kimseye zulm, işkence
yapmamalıdır. Müslimânlığın güzel ahlâkını, şerefini, her
yerde herkese göstermeli, her milletin islâm dînine sevgili ve
saygılı olmasına sebeb olmalıdır].
Dargın olana, üç günden önce gidip barışmak, dahâ iyidir.
Güçlük olmaması için, üç gün müsâ’ade edilmişdir. Dahâ
sonra günâh başlar ve gün geçtikçe artar. Günâhın artması,
barışıncaya kadar devâm eder. Hadîs-i şerîfde, (Sana darılana
git, barış! Zulm yapanı afv et. Kötülük yapana iyilik et!)) buyuruldu. (Esselâmü aleyküm) diyene on sevâb verilir. Esselâmü
aleyküm ve rahmetullah diyene yirmi sevâb verilir. Esselâmü
aleyküm ve rahmetullah ve berekâtüh diyene otuz sevâb verilir.
— 124
Cevâb vermekde de böyledir. Üç günden fazla dargın duran
kimse, şefâ’at olunmazsa, afv olunmazsa, Cehennemde azâb
görecekdir. Günâh işleyene, ona nasîhat olmak niyyeti ile hicr
eylemek, câizdir, hattâ müstehabdır. Allahü teâlâ için darılmak olur.
Hadîs-i şerîfde, (Amellerin, ibâdetlerin en kıymetlisi, hubb-i flllâh ve buğd-i fillâhdır) buyuruldu. Hubb-i fıllâh, Allahü teâlâ için
sevmek demekdir. Buğd-i fillâh, Allahü teâlâ için sevmemek, dargın
olmak demekdir. Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma sordu:
Benim için ne yapdın? dedi. Senin için nemâz kıldım, oruç
tutdum, zekât verdim, ismini çok zikr eyledim, deyince, Allahü
teâlâ, nemâz, sana burhandır. Kötü iş yapmakdan korur.
Oruç, kalkandır. Cehennem ateşinden korur. Zekât da, mahşer
yerinde gölge verir, sana râhatlık verir. Zikr, mahşerde karanlıkdan kurtarır, ışık verir. Benim için ne yapdın? buyurdu. Yâ
Rabbi! Senin için olan işin ne olduğunu bana bildir, diye
yalvarınca, Yâ Mûsâ! Dostlarımı sevdin mi? Düşmanlarımdan
kesildin mi? buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlânın en
çok sevdiği ibâdetin, hubb-i fıllâh ve buğd-i fıllâh olduğunu
anladı. Günâh işliyeni, kabâhat yapanı uzun zaman hicr eylemek câizdir. Ahmed bin Hanbelin “rahime-hullahü teâlâ” harâmdan geldiği bilinen hediyyeyi kabûl etdikleri için amcasını ve
oğullarını hicr eylediği meşhûrdur. Resûlullah “sallallahü aleyhi
ve sellem” , Tebük gazâsma gelemiyen üç kişiyi ve zevcelerini hicr
eylemişdir.
Hicr, dostluğu bırakmak, dargın olmak demekdir
31
Oca