Genel

HUZEYFETÜ ‘L-MER’ÂŞÎ

HUZEYFETÜ ‘L-MER’ÂŞÎ;

kizinci ve dokuzuncu yüzyılı yaşamış meşhur velîlerden, ta Huzeyfe, lakabı Sâdüddîn’dir. I basının ismi, Katâde’dîr. Şarri vârında bulunan Mer’âş dı şehirden olduğu için Mer’âşî besiyle meşhur olmuştur, bin Edhem hazretlerinin tı rindendir. Doğum târihi billı mektedir.’ 822 (H.207) seni vefât etti.

Zamânımn âlimlerinden tahsîl etti. Aklî ve naklî ilimiı

 

yüksek âlim oldu. Birçok yelinin sohbetlerinde bulundu. Hızır aley- hisselâmın işâretiyle İbrâhim bin Edhem hazretlerinin huzuruna git­ti. Büyük velî İbrâhim bin Edhem hazretlerinin hizmetinde ve soh­betinde bulunarak tasavvuf yo­lunda ilerledi. Altı ayda kemâl ve olgunluk derecesine ulaştı. İbrâ­him bin Edhem hazretleri ona ta­savvuf yolunda hırka giydirdi.

Huzeyfet-ül-Mer’âşî, İbrâhim bin Edhem hazretlerine hizmet et­tiği sırada birisi gelip ona hizmet etme sebebini sorunca, olup bi­tenleri şöyle anlattı: “Mekke-i mükerremeye giderken çok acık­mıştık. Kûfe’ye gelince açlıktan, yürüyemez oldum.” İbrâhim bin Edhem hazretleri; “Açlıktan kuv­vetsiz mi kaldın?” buyurunca; “Evet“ dedim. İbrâhim bin Edhem hazretleri hokka, kalem, kâğıt is­tedi. Bulup getirdim. Besmeleyle birlikte; “Her halde sana güveni­len Rabbim! Her şeyi veren sen­lin. Sana her an hamd ve şükür •derim. Seni bir an unutmam. Aç, •usuz ve çıplak kaldım. İlk üçü benim vazifemdir, elbette yapa­rım. Son üçünü sen söz verdin. Benden bekliyorum.” yazıp bana yerdi ve; “pışan git ve Allahü teâ- 14dan başka kimseden bir şey Umma ve ilk karşılaştığın kimseye

kâğıdı ver.” buyurdu. Dışarı çı­kınca, deve üstünde biri ile karşı­lıktım. Kâğıdı ona verdim. O kim­le kâğıdı okuyup ağlamaya baş- tldı. “Bunu kim yazdı?” dedi. Ben de; “Câmide birisi yazdı.” dedim.

0   kimse bir kese altın verdi. İçin­de altmış dinâr vardı. O kimseyi sorunca; “O nasrânîd.ir yâni hıris- tfyandır” dşdiler. İbrâhim bîn Ed- hem’e gelip olşmları anlattım. İb­râhim bin Edftem; “Keseye elini sürme. Sahibi şimdi gelir/ -^ur­du. Az zaman sonra nşSç^ffgel- di. İbrâhim bin Edhem’iıj*^İ<tarı- na düşüp, elini öptü ^İfıüslü- manoldu.”            –t:

‘ Huzeyfetü’l-Mer’âşî hazretleri insanlara İslâmlyetin emir ve ya­saklarını anlatıp onların dünyâ ve âhirette kurtuluşu için çalıştı. Ab­dullah bin Hubeyk, Mûsâ bin el- Muallî, Yusuf bin Esbât, Bişr-i Hâ- fî, Feyz bin İshak, İbn-i Ebidder- dâ, Nebhân bin El-Mugallis gibi zâtlarla görüşüp karşılıklı sohbet­lerde bulundu. Haram ve şüpheli­lerden sakınıp, nefsin istediklerim yapmamak, istemediklerini yap%. mak suretiyle Allahü teâlânın rızâ- [1] sına kavuşmak İçin çalıştı. Çok az yemek yiyerek nefsini tezkiye etti. “Kalp ehlinin gıdâsı ve ruhlarının kuvveti, Kelime-i tayylbe olan Lâ ilâhe illâllahtır.” buyurarak Allahü teâlânın ismini zikretti.

Huzeyfetü’l-Mer’âşî hazretleri mümkün olduğu kadar insanlar dan uzak dururdu, “Yapılan iyi ameller arasında insanın evınö kapanıp kalmasından ve böylece Allahü teâlâya ibâdet etmesinden daha iyisi olacağını bilmiyorum.” buyururdu.

Abdullah bin Hubeyk’e bu­yurdu ki: “Dört husûsa yâni gözü­ne, diline, kalbine ve nefsinin is­teklerine dikkat et. Gözün ile ha-

BİLMEDİĞİM İÇİN AĞLIYORUM



[1]    İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.5, s. 148

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir