wiki

Hz. İbrahim ve Huysuz Gelin

Hz. İbrahim ve Huysuz Gelin

Hz. İbrahim Peygamber (Aleyhisselâm), biricik
oğlu Hz. İsmâil (aleyhisselâmı) görmek için Mekke’ye
geliyor. Oğlunun evlendiğini öğrenip gelerek kapısını
çalıyor. Kapıyı bir kadm açıyor. Kadın hemen kaba
ve. azarlayıcı bir hareketle Hz. İbrahim (Aleyhisselâm’a)
çıkışıyor.-
— Kimsin, kimi arıyorsun? diyor.
Hz. İbrahim (Aleyhisselâm) gâyet olgunca bir
sesle kadına soruyor:
— Siz kimsiniz? Kadın haşin bir seslet
— Ben İsmail’in karışıyım, diyor. Hz. İbrahim
(Aleyhisselâm) soruyor.-
— İsmâil nerede?.. Kadm.-— Evde yok, ava gitti, diyor.
Kadın, kaba ve soğuk ruhlu biriydi. Terbiyesi de
çok kıt, ahlakı da yaramaz gibi olduğu yüzünden belliydi.
Gelen nür yüzlü ihtiyar misafire kim olduğunu
bile sormuyor, sormak akima bile gelmiyordu. Anlaşılan
aklı da eksikti. Kafası pek çalışmıyordu.
Hz. İbrahim (A.S.) atından dahi inmedi ve kim
olduğunu da söylememişti. Baba şefkatiyle oğlunun
durumunu öğrenmek istemişti de.
— Haliniz, durumunuz nasıl?., diye sormuştu.. Kadın:
— Çok sıkıntı çekiyoruz, diye cevab verdi.
Kadın nankörün biriydi. Hiç misafiri de sevmez
gibi bir hâli vardı. Hz. İbrahim (A.S.) oğlunun böyle
kaba ve anlayışsız bir kadına düşdüğü, akılsız bir kadınla
evlendiği için çok üzülmüştü de bunun için Hz.
İbrahim (Aleyhisselâm) kadına şöyle demişti:
— Kocan geldiği zaman ona söyle, kapının eşiğini
değiştirsin. Ve başka birşey söylemiyor. Atını sürüp
geldiği yere doğru dönüp gidiyor.
Az sonra Hz. İsmâil (A.S.), avdan dönüyor. O zamanları
Mekke’deki insanlar av etiyle geçiniyorlarmış.
Bunun için Hz. İsmâil (A.S.) da sık sık avlanmaya
gidiyordu.
Hz. İsmâil (A.S.), kapıdan girer girmez, burnuna
hoş bir koku geldi, Karısına:
— Bugün buraya bir gelen oldu mu? diye sormaktan
kendini alamamıştı. Kansi:
— Evet, geldi. Bir ihtiyar, seni sordu ve kapısının
eşiğini değiştirsin dedi. Atından inmeden dönüp
gitti dedi.
Hz. İsmail (A.S.), durumu çok iyi anhyor. Gelen
ihtiyar babası Hz. İbrahim (A.S.) dir. Değişmesi geret-ken huysuz, yaramaz karısıdır. Aradan bir zaman geçiyor.
Hz. ismâil (A.S.) kansım boşuyor. Başka bir
kızla evleniyor. Aradan biraz zaman geçiyor.
Yine bir gün Hz. İbrahim (A.S.) oğlu İsmail
(A.S.) i görmek için geliyor. Baba yüreği bu biricik
oğlunu özlüyor. Onu görmeden yapamıyor. Onun ayrılığına
dayanamıyor. Hele onun kaba bir kızla evlendiğini
gördükten sonra içinde dayanılmaz bir hasret
vardır. Bu hasretle Mekke’ye geliyor. Hz. İbrahim
(A.S.), kapıyı çalıyor. Kapıyı genç bir hanım açıyor.
Ve koçam evde yok diyor. Hz. Ibrâhim (A.S.).
— Nerede? diye soruyor. Kadm:
— Ava gitti, diyor. Hz. İbrahim (A.S.):
— Haliniz, durumunuz nasıldır? diye soruyor.
Kadın:
— Allah’a şükür, çok iyiyiz, bir kederimiz yok.
diye cevab veriyor. Ve:
— Buyurun efendim. Biraz dinleniniz uzak yoldan
gelmişe benziyorsunuz. Bir iki lokmacık yemek
ikram edeyim, diyerek, nûr yüzlü Allah’ın Peygamberine
ricada bulunur.
Hz. İbrahim (A.S.), vaktim yok. diyerek geline teşekkür
edip ayrılmak ister.iyi huylu gelini Hz. İbrahim (A.S.) i bırakmak istememiş.
Ve:
— Siz atm üzerinde durun, ayağınızı şu taşın
üzerene basınız, diyerek büyük bir taşı atın yanına
yuvarlar.
Hz. İbrahim (A.S.), bir ayağını taşa basar, birini
de üzengide tutar. Genç hanım suyu döker İbrahim
(A.S.) da başım eğip güzelce temizce başını yıkar. Ve
iyi huylu gelininden çok memnun olur. Biricik oğlu,
gözünün, nûru Ismailini, vaktiyle kurban etmek üzere
yere yatırıp bıçağını boynuna çektiğini düşünür. Ve
sevgili oğlu, böyle iyi huylu bir kadına düştüğü için
de Cenab-ı Hakk’a duâ eder. Güler yüzlü gelininin
ikram ettiği yemeği ve beyaz süt peynirini yer. Ve
duâ eder:
— Ya Rabbi bu çorak arazide ciğer-pâre yavrumu
ve zürriyetimi, buraya yerleştirdim. Onlara bol
nzıklar ver, diyor.
Ve iyi huylu gelinine teşekkür edip oradan ayrılıyor.
Ayrılırken de:
— Benden kocana çok çok selam söyle. Kapısının
eşiğini çok iyi muhafaza etsin diyor.Hz. İsmail (A.S. çok mu, çok sevinmişti. Fakat,
babasının o nûrlu yüzünü göremediği için de çok üzülmüştü.
Ama yine de sevincini karısına şöyle açıklamıştı:
— Ey benim iyi huylu, güler yüzlü, misafir söven,
iyilik sever hanım ım ! O gelen nûr yüzlü ihtiyar
benim biricik babam İbrahim Peygamberdir. Kapının
eşiği de sensin. Senden çok memnun olduğunu anlatmak
için böyle’söylemiştir, dedi.
işte Peygamberimiz Hz. Muhammed’in nûru kocası
Hz. İsmail’den bu kadına intikal etmiş. Sonra da
kendisinden doğacak oğula intikal edip geçecektir..
Sonunda Hz. Âmine validemize geçecek ve Hz. Muhammed
doğacaktır ve Doğmuştur (S.A.V.).
ÎZÂH VE AÇIKLAMA:
Ey Hak yolcusu kardeş! iyi huylu olmak inşam
Cennete götürür. Dünyada da Cennet hayatı yaşatır.
Çünkü, aile yuvası da bir çeşit Cennet hayatıdır. Dünyada
Cennet hayatı gibi bir hayat ancak ve ancak
âüe yuvasında yaşanabilir. Bu da âile yuvasmı meydana
getiren ana ile babanın yani; kan ile kocanın
bir birine uygun bir şekilde denk olmasıyla olabilir.
Bu ölçüye Islâmda «Küfü» denir. Evlenecek kız
ile oğlanın din ve ahlak yönünden bir birlerine uygun
ve denk olması demektir.
İşte bu hikâyede bu incelikler vardır, ince ruhlu,
idâre bilen, irfan sahibi (anlayışlı) bir hanım ile kaba
ve ruhsuz, duygusuz bir kadının kuracağı yuvalar
hiç mi hiç birbirine uymaz. Birincisi cennet, İkincisi
de Cehennem hayatı yaşatabilir.
Onun için Hz. İbrahim Peygamber (A.S.), birinci
gelini için kapısının eşiğini değiştirsin öğüdünde bulundu.
ikinci gelininin duygulu, ince ruhlu, misafirisevebilen biri olduğunu görünce böyle bir kadının kocasını
mutlu edebileceğini anlatmak için oğlu İsmail’e
(A.S.) kapısının eşiğini iyi korusun diye selâm bıraktı.
Şu bir gerçektir,ki, haline şükretmeyen kadın,
kocasına saygı ve hürmet göstermeyen kadın ne kadar
güzel olursa olsun bir yuvaya huzur ve mutluluk
veremez. Mutluluk verebilmek için iyi bir terbiye görmüş
veya kendi aklıyla kocasının kıymet ve değerinin
büyüklüğünü anlayabilmiş olması şartır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir