İç Ortam Hava Kalitesini Etkileyen Tekstil Lifleri
İç ortamda kötü hava kalitesine neden olan etmenlerin başında tozlar gelmektedir. İnsanlar daima, su buharında bol miktarda bulunan gri zerrecikler halindeki bu materyal ile birlikte yaşar ve onu teneffüs ederler. En temiz hava bile ( dağ havası gibi) 500 cm3 toz partikülü içermektedir. Kirli havada, örneğin şehirde bu oran 50 000 cm3’e çıkmaktadır. Şehirdeki bina ve evlerde önemli bir aktivite var ise iç ortamdaki toz konsantrasyonu bu oranın es az iki kazı yükselmektedir. Her r.e saiir z^z. kendâ başina gerçekten
şapka ve
Tzzz.S-i.ir, az lifinden yapılan giysiler. şapşallar. eldivenler, peruklar;
îfifî içeren kilimler, yastıklar, fırçalar. antik mobilyalar, yataklar, mınderıen tavşan lifinden yapılan keçe şapkalar, eldivenler, tüylü oyuncaklar, kürklü atkılar, ceket ve mantolar, imitasyon mink etoller, batıl inançları olanların için de hastalık etmeni tozların varlığını bilmeden üzerlerinde taşıdıkları tavşan ayağı; keçi ve koyun liflerinden yapılan her türlü giysi; deve yününden yapılan paltolar, ceketler, fırçalar, şallar vb. eşyalardır. Bununla birlikte ağır süveterler, battaniyeler ve perdeler gibi eşyalar, kolayca teneffüs edilen küçük toz partikülle-rini barındırdıkları için probleme
yol açar. Solunum semptomları, astım, alerjiler, bunun iltihabı gibi rahatsızlıklara neden olan bu çeşit hayvansal liflerden oaşka bitkisel üfler de aynı probleme neden ola-b’lmekred::. Orne&n. kapokvasak-
p-erceler s..—n-rs: problemlerine c.abıHrr.ekcedır.
Toza karsı çok hassas olanlar için minderleri kılıflama, perdeleri, yatak örtülerini ve türlü oyuncakları düzenli olarak yıkama; hah, kilim ve yer döşemesi kullanmama; aller-jenlere maruz kalma, yatakta daha etkili olduğu için vinilden yapılmış yastık kılıfı, nevresim ve yorgan mitili kullanma; mümkünse sık sık vakumla genel temizlik; yün battaniyeleri pamuk bir örtü ile kaplama; yün giysileri terk etme ve ev içinde pamuklu tekstil ürünleri tercih etme; telefon başında çok zaman harcayanlar için bakterileri yok eden pamuk tamponlu telefon kullanma, bu konuda uzmanların getirdiği önerilerden bazılarıdır. Yapılan araştırmalarda % 80 yün, % 20 naylon karışımlı halılarda toz tutma eğiliminin % 100 yün halılara oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca % 100 yün halıların toz tutma yeteneğinin rayon, akrilik gibi suni liflerle dokunmuş halılara nazaran daha az olduğu da belirtilmiştir.
Bitkisel ve hayvansal liflerden başka inorganik k mineral lifler de hava kaHnesin: etkilemektedir.
k ortam ha\a kallstesim etkileyen :r.u:gân:k Jiılerden en önemlisi aspesrtir. Aspest ya da amyant olarak biîinen materyal, doğada bulunan silikatlı bir mineraldir. Lifli yapıda bulunan bu mineral sahip olduğu özellikler nedeniyle endüstride pek çok alanda kullanılmaktadır. Aspestin yanmaması, dayanıklılığı, asit ve bazlardan etkilenmemesi önemli özellikleri arasındadır. Bu özellikleri nedeniyle aspest 20. yy’ın başlarından itibaren gittikçe artan miktarlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kullanım yerleri; çatı örtüsü levhalarında, yer döşeme malzemelerinde, içme ve kullanma suları nakleden borularda, yanmayan kumaşlarda, filtrelerde, balata ve contalarda, ses ve ısı yalıtımı gereken yerlerde ve daha birçok üründe kullanılmaktadır.
Aspest, 1972’de EPA tarafından tehlikeli bir madde olarak kabul edilmiştir. Daha sonra yapılan araştırmalarda ise, aspest liflerini deri teması ya da ağız sindirimi yolu ile vücuda girmesinin herhangi bir tehlikesi ve sağlık riski bulunmadığı bildirilmiştir. WHO uzmanlar grubunun iç ortamda inorganik liflere insanların maruz kalmasından kay-naklanabilen olumsuz sağlık etkileri konusunda yaptığı bir araştırmada; iç ortam havasında bulunan aspest liflerinin boyu 5 mikrondan uzun ve çapı 1 mikrondan küçük olması durumunda, teneffüs edilen havadaki yoğunluğunun 70-200 F/m3 ve daha fazla olması durumunda, bu rakamlardaki aspest liflerine yıllar süren bir süreçte maruz kalınması durumunda ve bu durumların da diğer risk faktörleri ile birleşme-
sine bağlı olarak sağlık tehlikesi yarattığı belirlenmiştir. Bu koşullar altında solunum yolu ile vücuda giren aspesitin çeşitli akciğer hastalıklarına, aspestozise ve mesoteliomaya neden olduğu da tespit edilmiştir. WHO uzmanlar grubu, 100 F/m3 lük bir iç ortam aspest lifi konsantrasyonu için aspest kaynaklı kanser riskinin yüksek olduğunu da belirtmiştir. Aspest ocaklarında ya da as-pestli ürünleri imal eden yerlerde çalışan işçiler, kontrolsüz ortamda uzun yıllar çalışırlarsa solunum yolları yönünden hastalık riskleri artmaktadır. Ayrıca, aspest ile havadan gelen kontaminasyonlar yaygındır ve birçok insanın akciğerinde aspest lifi bulunabilmektedir.
İlk araştırmaların yarattığı genel yasaklama eğiliminden sonra ikinci dönem araştırmaların olumlu sonuçları vermesi üzerine aspestin ve aspesrli ürünlerin yasaklanması düşüncesi. yerini aspest çıkarımı ve üretimini sağlık kontrolü önlemleri altında yapılması görüşüne bırakmıştır. Nitekim WHO ve ILO gibi uluslararası kurumlar da resmi kararlarında bu görüşü belirtmişlerdir. Aspestli ürünleri kullanan tüketiciler yönünden ise herhangi bir sağlık riski ve sakıncası bulunmamaktadır. Örneğin; aspestli çatı malzemesi kaplatan, aspestli çimento borularla taşman suyu içen, fren balatasında aspest bulunan arabayı kullanan insanların bu nedenle karşılaştıkları sağlık riski ne tıbbi ne de istatistiki olarak ispatlanmamıştır.
Endüstriyel olmayan çevrelerde genellikle bulunan mineral liflerden en önemlisi cam lifidir. Cam lifleri (fiberglas) olarak adlandırılan mineral lifler cam ve taş içeren çeşitli materyallerden üretilir. Bu lifler izolasyon yünü formunda, erimez özellikte özel amaçlı kullanımlar için, bir devamlı iplik şeklinde üretilir. Cam lifinin en önemli özelliği yanmaz olmasıdır. Cam lifi, sinema, tiyatro, vb. de dayanıklı perdelik kumaşlarda, sürekli güneş ışığına maruz kalan dokumlarda, yer döşemelerinde, mobıiva döşemeliklerinde ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.
Cam lifi solunum yolu ile vücuda girdiğinde riski taşıyabilmektedir. WHO uzmanlar grubu bu konuda yaptıkları bir araştırmada, ku-rumlarda teneffüs edilebilir cam lifi konsantrasyonunun ortam havasında 40-200 F/m3 oranında bulunduğunu dış ortam havasında z_ şehirde 400-1700 F m . – -da 40 F/m olduğunu rar Cam lifi, seramik lifler ve ‘ neral liflerin kanser
en: zi*lş’,;\İ>-
– . . – . -r_’.-nrrusşî:r. Bu
– *;■ ‘a^k: nounsıvel . • . _:_s: pulmonary
– . -:.:âe: kanseri, me– . . ‘ â _ ‘¿.2 Jtlerin üreti-
. •. – ..sric akciğer kan-¡r • olduğu be-
– – • • maıeryalleri içeren _ literln iç ortamda
‘DO F m: dir. Ha-.. .. .flenn daha yüksek lo-
• ;T-Ja olması duru-
– ■ . ‘ —¿tedailere karşı has-
‘.’anlaıja cilt tahrişleri,
. ‘ • ¿r..„ akciğer fibrozisi, akci-
– . – j- -«e mezotelioma riski Termal ve akıistikyalı-
– . • ıralan. korunmasız, dağı-_ ı; ~ı.:lav parçalanan mater-—eral jflere maruz olunan
• ; — ::s ortam kaynaklarıdır.
Fıüz Nurhan Ölmez ’ ı ¿ıraat Fak. Rv Ekonomisi Yük. Okulu
Vrecrs nf Mlergıc Disease Indoor Al-zz ■ Nurseries” Journal of Allergy and ■» ft n 1158-1161,ot ali, 1995.
– -’.f( cue Saflığı Açısından Soru ve Ce– Ti'” i. irs Sağlık Ajansı Toplum ve Çevre
__r ■ İstanbul, 1991a.
ımjuor Air Quality: Inorganic Fibres, nologv”, 12:9. p. S33-835,1991b.
• ■» rsqnarmak. M. “ % 100 Yiin ve Yün/Senterık Ka-rj.mn Halıların Nispi Değerleri”. Tekstti ve Mühendis 3erpst, Yıl: 8, Savı: 4344. s. 29-31,1994.
_ rd. R.E. “Your Health and The Indoor Environment”.
Published b\ MuDoun Publishing, Dallas, 1991. ±^,cscon, P. “Indoor Allergens Associated With .Asthma Morbidity”, Prdiatrv Asthma, Allergy and Immunology. Vol. 8, No.3, p. 165-169,1994.
’ ‘.”.şûn, B.G. “Buildings and Health Indoor Climate and Effective Energy Use”, Swedish Council For Building Research, Stockholm, Sweden, 1991.
■ ¿ier, D.W. “Environmental Health”. Harward Universitv Press, Cambridge, London, 1992.
K. “Indoor Air Quality: An Overview uf Policy and Regulatory Issues”, Science, Technology and Human Values, Vol. 11, Issue. 1, p. 53-67,1986.
-‘r.^an, J., Hemfm, M.S. “Indoor Air Pullution, Office Work Can Be Dangerous To Your Health”, Pantheon Books, New York, 1983.
£lu, S. “Halı Yapağısı, Orijini, Özellikleri, Kalitesi ve Cre-amf, Uluslararası Akdeniz Bölgesi Koyun ve Keçi Üretimi Sempozyumu Bildirileri, s. 174-183, Ankara, 1983. -z.^DÎlu. Y, Kaya, F. “Lif Teknolojisi”, Ankara, 1992.
Genetik
Mühendisliğinde Güvenlik:
Sızan Mikroplara Yer Yok
Genetik mühendisliği ilaç araş-nrmaları ve üretiminde vazgeçil-~ez bir araç haline gelmiştir. An-_ak genetik olarak modifıye edil-~aş bu mikropların araştırma tesisinden bir şekilde çevreye sızma-durumunda ne olabilir? Bu re-«. ımbinant organizmalar doğa ve –anlar için bir tehdit unsuru oluş-‘-rabilirler mi? Yıllar süren ve ol-:-iça geniş bir alanda yürütülen
– ’imsel araştırmalara göre yanıt -a-ırdır (en azından şu anda üre-
– ve araştırmalarda kullanılan 4 -.emli mikroorganizma türü için).
“anya’daki 4 bağımsız araştırma öcüsünde yürütülen “Genetik
• -hendisliğinde güvenlik ortak
araştırma” projesine göre, sorunun temelini oluşturan bu organizmaların doğada hiçbir yaşama şansı yoktur.
BAYER’in global ilaç araştırma faaliyetleri bölümünün direktörü Prof. Wolf-Dieter Busse, 2000 yılından sonra genetik mühendisliğinin yardımı olmaksızın üretilen hemen hemen hiçbir ilacın kalmayacağını söylüyor ve ekliyor; “Eğer hastalıkların kökenini araşmıyorsanız bunun genetik mühendisliği dışında hiçbir yolu yoktur, bu yüzden gen mühendisliği metodları ile üretilen ilaçların sayısı artmaya devam edecektir.”
1980’lerde genetik mühendisliğinin olası risk ve faydalarını araştıran Almanya Federal Parlamentosu alt kademesine bağlı özel bir komisyonun yaptığı açıklama şövley-di; “1970’lerden beri birçok bilim adamı bu teknikleri kullanıyor ve şimdiye kadar doğrudan genetik mühendisliğinden kaynaklanan hiçbir kaza meydana gelmemiştir. Bazı insanların iddia etmekten vazgeçemediği genetik mühendisliğinin hesaplanamaz riskleri aslında yoktur. Aksi takdirde bu kuramsal riskler üzerine 10 yılı aşkın süredir yapılan yoğun araştırmalarda kesin bulgular elde edilirdi.”
Bütün bunlara rağmen, birçok insanın hâlâ genetik mühendisliğinin kulllanımı üzerine kuşkuları vardır ve kimya sanayii bu kuşkuları ciddiyetle ele almaktadır. Bu yüzden Almanya’nın önde gelen ilaç şirketlerinden biri olan BAYER, 1990 yılında genetik mühendisliğinde güvenlik konulu kapsamlı bir araştırmayı başlatmış ve 14 milyon mark ile finanse etmiştir. (Ancak bu araştırma ne yazık ki bir komisyon araştırması olarak değerlendirilmemiştir). sr projenin hedeflerini belirlemek, koordinasyonunu ve kontrolünü sağlamak ve sonuçlarını değerlendirmek için al-
tı bağımsız bilim adamı, bir eyalet temsilcisi, bir finansör firmanın üç bilim adamından oluşan bir proje komitesi kurulmuştu. Araştırma Düsseldorf ile Oldenburg’taki iki üniversite ile Julich ve Braunsch-weig’daki iki büyük federal araştırma enstitüsü tarafından ortaklaşa yürütülmüştü.
Araştırmanın odak noktası bir tesisten çevreye sızan rekombinant organizmalara ve genetik şifrelerine ne olacağıydı. Projeye katılan bilim adamları bu soruya özel ortamların yaratıldığı laboratuvarlar-da ve genetik olarak modifıye edilmemiş mikroplarla dış ortamlarda çalışarak yanıt aradılar.
Bilim adamları, araştırmaları için geleneksel biyoteknoji uygulamaları ve endüstriyel düzeyde ürerimde uzun yıllardır kullanılan dört
değişik mikroorganizma türün-seçtiler. Bunlar Corynebacterius? glutamicum ve Zymomonas mot> iis bakterileri ile mayalandırma ve fırıncılıkta kullanılan Saccharomyces cerevisiae ile Hansenula poh-morpha mayalarıydı. Bu mikroorganizmaların seçilmesindeki neden, insan sağlığına ve çevreye zararsız organizmalar olmalarıydı.
Bu dört organizma türür.Ln davranışları hem genetik olarak modifiye edilmiş formlarında hem de doğal formlarında inceleni: Her dört grupta da aprotinin pr*ce-inini üretmek için kullanılan genden yararlanıldı. (Tıpta apr:c_-nin’den ameliyat sırasında akc;£e_ hasarını ve kanamayı önlemede rarlanılıyor)
Her dört araştırma grubıın-r elde ettiği sonuçlara göre, anorma koşullarda doğada bulunmayan r _ organizmaların, ekosisteme, ulamaları durumunda yaşamalar. :s:n en ufak bir şansları bile kaJcnıyar Yabancı gen içeren ya da iterraa-ven her dört mikroorganizman;:-: a_ uzun bir süre için bu yaban-: *-tamda yaşadıklarının ya da t -dıklarının hiçbir göstergesi .* Ancak parçalanan ve l ar^- –hücrelerdeki rekombinant ^:z~^ ı ne oluyordu? Oldenburg 1 rar:- -tesi’ndeki bilim adamlan aç: – ‘ -geninin konak hücreden a _*■: ‘ _ uzun süre toprakta tutuna-:.- 1 ~ saptadılar. Ayrıca toprakla ¿r..-DNA parçalayıcı enzimlere cak parçalanması a-.*.
DNA’mn oldukça bayr-s.—» ■
müne de rastladılar. * .
Universitesi’ndekt ar^: — _ bunun başı olan Pr : ‘*’• Wackernagefa gö’e. –
Ickülleri topraktık: ^ … –
parçacıklarına
hatta aylar heva r .
biliyorlardı. Bu ¿a ‘-. ‘i-• önemli bir > r. a.•. ‘
“Bu rekorr>:r.^.* ~ ı –