MÜŞTEREK YENİLEN SOFRADA (BİRİNCİ BÂB’DAN)
FAZLA OLARAK RİÂYET EDİLMESİ GEREKEN
HUSÜSLAR ‘ BEYÂNINDADIR.
B unlar da yedidir:
1 — Yaş ve fazilet bakım ından, kendisinden ü stü n ü bulunan
sofrada, ondan evvel yemeğe başlam am ak. Şayet kendisi bu mevkide
ise, diğerlerini bekletm em ek için, hem en başlam ak.
2 — Yemekte Acem âdetine uyup susm am ak; sâlihlerin, yemek
ve diğer husûslarla alâkalı hikâyelerini anlatm ak.
3 — M üşterek yemekte, arkadaşından fazla yememeğe gayret
etmek. Ç ünkü yemek ortak olduğuna göre, arkadaşının rızâsı olm adan
fazlasını yemek, harâm dır. H attâ m üm kün olduğu kadar arkadaşım
tercih etm elidir. İki hurm ayı birden alm am alıdır. Şâyet, herkes
öyle yiyor veyâ kendisine m üsâade ediliyorsa, zarâr vermez. A rkadaşının
isteği yoksa, onu yemeğe teşvik etm eli ve «Yiyiniz» demeli, fak
at üçten ziyâde söylememelidir. Çünkü üçten fazlası lüzûm suz ısrâr
ve ifrâttır. Resûl-i Ekrem, üç defaya kadar ısrâr eder ve daha fazla
ısrâr etmezdi. Fazlası, edeb dışına çıkm aktır. «Allah aşkına gel ye»
diye ısrarda asla bulunm am alıdır. Zîrâ bu yasaktır. Hz. Ali’nin oğlu
Hz. H aşan «Misafire, yem ek m evzuunda yem in teklif etm ek değmez»
buyurm uştur.
4 — A rkadaşını kendisine «Buyur ye» diyecek vaziyete düşürmemeli.
Başkası görüyor diye, canının çektiği yemeği terketm em eli;
çünkü bu, yapm acık bir harekettir. Yalnız iken nasıl yiyor ise cem â
a tte de öyle yemelidir. Yalnız, arkadaşlarına yardım için az yerse,
bu güzeldir. Sofradakilerin m üsâadesi ve gönüllerini hoş etm ek için
âdetinden fazla da yerse beis yok, belki güzeldir. İbn Mübârek, meyvelerin
iyilerini m isafirlerine takdîm eder ve «Kim çok yerse, her çekirdeğe
bir dirhem diş kirası vereceğim» derdi ve fazla yiyene, fazla
yediği için her çekirdeğe bir dirhem verirdi. Bu hareketi, yemekte sı
kılganlığı kaldırm ak ve neş’eyi arttırm ak için âdeta m üsâbaka idi.
Câfer b. M uhammed (R.A.); «Dostlarım arasında en çok sevdiğim, en
çok yiyen, en büyük lokm ayı alandır. B ana en çok ağırlık vereni de,
kendine «Ye» demeğe beni m ecbûr edenidir.» derdi. B ü tü n bunlar, yem
ekte yapm acık hareketlerden kaçınarak, m u tad lan olan yemeği yem
eleri içindir. Câfer de şöyle diyor: «Kişinin dostuna olan sevgisi,
onun evinde serbestçe yemesiyle anlaşılır.»
5 — Eğer yalnız ise, yediği kap ta elini yıkam asında beis yoktur.
F akat arkadaşı varsa, yıkam am alıdır. Başkası eline su dökmek istediği
zam ân, bunu kabûl etm eli ve elini yıkam alıdır. Enes b. Mâlik
(R.A.) ile Sâbit-i Benânî, bir k ap ta yediler. Sonra Enes, S âbit’in elin
e su dökmek istedi, fak at Sâbit bunu kabûl etm ek istemeyince, Enes,
«İkrâm reddedilmez, ikrâm Allah içindir.» dedi. Abbâsi halifelerinden
H arûn Reşîd, Ebû Muâviye ed-D arir’i (17) dâvet e tti ve eline su
döktü. Sonra Ebû Muâviye’ye:
— Eline su dökenin kim olduğunu biliyor m usun? diye sordu.
Ebû Muâviye :
— Bilmiyorum, deyince, H arûn Reşîd:
— Eline su döken, Halîfedir, dedi. Ebû M uâviye:
— Sen böyle yapm akla ilme saygı gösterdin ve ilm i yücelttin,
Allah da seni yüceltsin, dedi.
Bir leğende bir anda birkaç kişinin el yıkam asında bir beis yoktur.
Bu, hem zam ân bakım ından kârlı ve hem de tevâzua daha uygundur.
Şâyet ayrı’ a y n ve sıra ile yıkanacaklarsa, herkesin suyunu
ayrı ayrı boşaltm am alı, leğen dolduktan sonra boşaltm alıdır. Nitekim
hadîsde:
«El suyunu biriktirin ki, Allah da sizi birleştirsin.» (18) buyurulm
u ştar ‘H attâ Halîfe Ömer b. Abdülâzîz, bu h u sû sta vilâyetlere tâ-
m im goni ermiş v âf «Acem âdetlerine uyarak herkes elini yıkadıkça
leğeni boşaltm ayın. Ne zam ân leğen dolarsa, o zam ân boşaltırsınız»
dem iştir. İbn Mes’ûd da.. (R.A.) aynı şekilde: «Bir k ap ta elinizi yıka
y m ve Acem âdetlerine uymayın.» dem iştir. Ele su döken 1 i mel
kârın bâzılan oturm asını ve bâzılan da ayakça drnm asm ı n y p ;jn
görmüşlerdir. O turan bir zâtın eline, yine otu ran bir hizm etkâr su
dökerken* eli yıkanan zât ayağa kalktı. «Niye kalktın» diye sorduklarında,
«Birimizin ayakta olması, hem yıkam a. d.» ievk-/A l o
k m a n d a n daha uygundur.» dedi. Suyu döken, Allaiı için
yetinde ise, suyu daha kolay dökebilmesi için, oturm asında beis yoktur.
■
B una göre, leğende el yıkam anın âdâbları yedi oluyor: Leğene
tükürmemek,- evvelâ meclisin büyüğünün el yıkara ası, onun bu ta k
dimi kabûl etmesi, sıra ile leğenin sağdan dolaştm iması, bir kaç kişinin
birden yıkam ası, leğen dolm adan boşaltılm am ası, hizm etkârın
suyu ayakta olduğu hâlde dökmesidir.
H izm etkâr ayakta iken suyu dökmelidir. Ağzındaki suyu et ra
fit sıçratm adan leğene dökmek, ve m isâfirin eline bizzât ev sâhibinin
su dökmesi de âdâbdandır. İm âm Mâlik, evinde İm âm Şâfiî’nin eline
su dökm üştür. H albuki o zam ân Şâfiî 20 yaşında değildi. İm âm Mâ
lik bu davranışı karşısında m ahcûb olan im âm Şafii’ye, «Buna şaş
m a! Misâfire hizm et farzdır.» dedi.
6 — Yemek yerken arkadaşlarım utandıracak şekilde onlara
bakm am alı ve herkes kendi yemeği ile m eşgûl olm? M?.r. Kendisi çelild
ik te n sonra diğerleri de yem ekten çekilecekse, onlardan evvel
yem ekten ayrılm am alı, onlar doyuncaya k ad ar azar azar yemelidir.
Şâyet az yiyorsa, başlarken ağırdan alm alı ve sonuna kadar onlarla
devâm etmelidir. Sahâbe’den çoklan böyle yapm ıştır. Şâyet devam
edemiyecekse, onlan utandırm ayacak şekilde m azeret beyân etm elidir.
7 — A rkadaşlarının hoşuna gitmeyecek hareketlerde bulunm am
alıdır . Elini tabağa daldırm am ak, ağzını yemeğe doğru eğmemeli,
ağzından bir şey çıkardığı zam ân,’ yönünü sofradan çevirmeli ve ağ
sındakini sol eliyle alm alıdır. Yağlı lokmayı, sirkeli yemeğe, sirkeli
yemeği yağlıya batırıp birbirine kanştırm am ah; dişiyle ısınp aldığı
ekmeğin geri kalanını yemeğe batırm am ak ve tiksinti verecek iğ v e n ç
sözler konuşm am alıdır.