İmâm Gazâlî’nin İslâm dünyâsına en büyük hizmeti, dînimizi
eski Yunan felsefesine uydurmağa çalışan « felâsife» cereyanının belini
kırmış ve kökünü kurutmuş olmasıdır. İslâm düşüncesine felsefeciler
hâkim olsaydılar, sapıklık yaygın hâle gelecek, dînimizin safiyetine
gölge düşürülecekti. Bundan dokuz asır önce yaşamış olmasına
rağmen imâm Gazâlî’yi son derece objektif bir araştırıcı ve tenkiclci
olarak görüyoruz. Bu fikri, doktrini veyâ cereyanı önce gayet
bitarafâne, soğukkanlı, âdil bir şekilde inceler, güzelce tahlil ederdi.
Ancak ondan sonradır ki, tenkid edilecek taraflarını bir bir gösterirdi.
Felsefecilerin eserlerini uzun müddet dikkatle incelemiş, tahlil etmiş
ve bu çalışmalarını «Makasıd el – Felâsife» adlı eserindehülâsa etmiştir. Eser o kadar mükemmeldi ki, ortaçağ Avrupalılart
bunu lâtinceye ve ibrâniceye tercüme elmişler, iki asır kadar, felsefenin
ne olduğunu anlamak için bu esere muhtâç olmuşlardır. Hazret-i
İmâm, Makasıd’dan sonra «Tehâfüt»ii yazmış ve bu şahâserinde
felsefeyi yıkmıştır.
O denirde diğer bir fitne kaynağı olan bâtmiyye tâifesini de evvelâ
derinden incelemiş ve bilâhare tenkid edip çürütmüştür. Fakat
bu cereyan akla ve mantığa dayanmadığı için, hurafeleri zamâ-
nvmıza kadar sürüp gelmiştir.
İslâm dünyâsı asırlardan beri İmâm Gazâlî’nin metodunu terk
etmiştir. Asırlardan beri Gazali çapında kelâm âlimleri, fikir mücadelecileri
yetişmiyor. Bundan dolayıdır ki, fikren çok geri kalmış
vaziyetteyiz.
Devrimizde İslâm dîni ve toplumu için bir felâsife cereyanı
tehlikesi yoktur. Buna mukabil, ondan çok daha tehlikeli ve sapık
cereyanlar ve doktrinler yayılmaktadır. Bizzat müslümânlar arasında
bozuk mezhebler, ehl-i sünnet dışı inançlar türediği gibi, dış dünyâdan
da bir sürü dalâlet cereyanı ümmetimiz arasında yayılmakta,
tahribâtını icra etmektedir. İmâm Gazâlî zamânında mevcut olmıyan
bozuk ve sapık cereyanlardan bâzilannı zikr edelim: Bahaîlik, komünizm,
sosyalizm, farmasonluk, nasyonalizm v.s….
Çağımızdaki dîn âlimlerinin ve müslümân mütefekkirlerin ilmî
eserler kaleme alarak bütün bu doktrinleri İslâmî yönden inceleyip,
tenkide tâbi tutmaları, hatâlarını bir bir gösterip çürütmeleri zarurî
bir vazifedir. Ama nerede böyle kitâblar?… Ortada bir kaç avâmi
polemik eserinden, gayr-ı ilmî mücâdele kitâbından başka bir şey
yok. Halbuki esas olan ilimle, mantıkla, akılla, hikmetle mücâdele
edip, susturmaktır. Meselâ farmasonluk hakkındaki eserleri ele alalım.
Bu gizli dînin ve dünyâ saltanatının anahaiları nelerdir? Gayesi
nedir? İnanç temelleri, felsefesi, faaliyet metodları nesildir? İslâmî
ölçüler bakımından hangi noktalarda açıkça küfre düşmüşlerdir?…
Bunlardan vukufla bahs eden tek eser gösterilemez.
İnşân tahayyül ediyor, diyor ki, İmâm Gazâlî şu devirde yaşasaydı
ne yapar, nasıl kitâblar yazardı?… Felsefecileri «Tehafüt» adlı
eseri ile nasıl çürüttü ise, şu devirdeki farmasonları, Avrupa mukallidlerini,
komünistleri, sosyalistleri, nasyonalistleri, rasistleri deçürütürdü. Öyle eserler yazardı ki, Avrupalılar da hayran kalır ve
ketıdi dillerine çevirirlerdi.
Vehhâbilik İslâm, âleminde koskoca bir fırkadır. Adamlar kendileri
gibi inanmıyanlara kolayca müşrik ve kâfir damgasını yapış-
tırıveriyorlar. «Yâ Resûlallah!» diyen, kabristana gidip de ölülere
duâ eden kimseleri dînden çıkmış olarak görüyorlar da, kendileri
her gün krallarına «Yâ Celâlet el – Melik el – Muazzam!…» diye hitâb
etmekte beis görmüyorlar… Vehhâbilik nedir? Lehinde aleyhinde
bir sürü lâf ediliyor… Ama ortada Vehhâbiliği ilmi metodlara göre
anlatan, tahlil eden eser yoktur. Sâdece birkaç avâmî reddiye vardır.
Ulemâ geçinenlerimiz kış uykusuna mı yattılar?
Hindistan’da Kadiyanî’lik yâhut Ahmediıjye diye yeni bir dîn
türemiştir. Adamlar kendi pirlerine, Mirzâ Gıdam Alımed’e Mesih-i
mev’ûd, nebî diyorlar, kendisine vahiy geldiğini iddia ediyorlar.
Ona inanmıyan kâfirdir diyorlar. Ve memleketimizde cehâlet, gaflet
ve vurdumduymazlık o kadar keşifleşmiştir ki, sayın Diyânet İş
leri Başkanlığımız bu Kadiyaniyye mezhebinin ikinci halifesi ve yalancı
Peygamber Gıdam Ahmed’in oğlu Mirzâ Beşîriiddin Mahmud
Ahmed’in «İslâmiyet ve Yeni Dünyâ Nizâmı» adlı kitâbını İngilizceden
tercüme ettirip basıyor. Hem de, içindeki bozuk yerleri atmak,
yâni temizmiş gibi göstermek suretiyle… Memleketimizde birazcık
ilim şuuru, ilmiyye sınıfımızda (kaldı mı ki?) birazcık hamiyet olsaydı
böyle bir şey karşısında yer yerinden oynar, nice reddiyeler kaleme
alınırdı. Ama sorun bakalım siz, Kadiyanîlik nedir, doğru dü
rüst bilen kaç kişi çıkacaktır?…
Para kazanmak hırsıyle birtakım nâşirler ortalığı bozuk eserlerle
doldurdular. Ne kadar reformcu, müteceddit, mezhebsiz, selefi
varsa, dört renkli ofset baskılı kapaklar içinde (zehri teneke kutu
içinde sunmazlar!) milletimize takdim edildi. Hiçbirini tenkid eden
yok…
İmâm Gazâlî ayarında âlimlerin, hiç olmazsa onun ve benzerlerinin
yolundan giden şuurlu bir ulemâ sınıfının mevcut olmadığı yerde,
sapık fikirler işte böyle yayılırlar. İmâm Gazâlî’den bu husûsta da
alacağımız çok dersler vardır. Ehl-i sünnet elden gidiyor… Ne ehl-i
sünneti!… Dîn, imân kökünden yıkılmak tehlikesinde. Ey ilim sâhibleri uyanınız, harekete geçiniz! Mücâdele ediniz! Halk sapıtırsa, onların
giindh ve vebali de sizin boynunuza olacaktır…
Islâmiyete ve elıl-i sünnet mezhebine aykırı saj)ik fikir, cereyan
ve ideolojilerle mücâdele mevzûunda İmâm Gazâl’ı’dcn çok ders re
ibret almamız gerekmektedir. Bu büyük zâtın, hayâtını, fikir ve
eserlerini, mücâdele metodlarını bu açıdan da dikkatle incelememiz
zarurî bir vazife hükmündedir.
İMÂM GAZÂLÎ ve FİKİR MÜCADELESİNDE METOD :
26
Oca