Genel

İnce İğne Aspirasyon Sitolojisi

İnce İğne Aspirasyon Sitolojisi

Sizden Gelenler
İnce İğne Aspirasyon Sitolojisi

Sitoloji hücrelerin normal görünüşlerindeki sapmaları yorumlayarak, onların kanserli olup olmadıklarını değerlendiren bir tıp bilimi dalıdır.

Hastalıklar yerleştikleri organlarda gözle görülen ve görülmeyen yapısal değişikliklere yol açarlar. Bu değişikliklere bağlı olarak, ilgili doku ve hücrelerde birtakım şekiller ve desenler oluşur. Kısacası, her hastalık doku ve hücre düzeyinde Özgün bir tablo meydana getirir. İşte bu şekilleri ve desenleri mikroskop altında inceleyerek hastalığın unıscnâ varma işlevini yürüten uz-rnartüık daîma patoloji, bu dalın uz-
r.:” s >nucunda

Oır.e£:ru sirozdan ölen pastava yaphan otopside hekimler oien kişinin karaciğerinin küçüldü-s£j. üzüldüğü, kıvamının sertleştiği ve üzerinde mercimekten fındık büyüklüğüne doğru değişen çaplarda küçük yumrular oluştuğunu saptamışlar; ya da aynı bağlamda tüberkülozdan (veremden) ölen hastanın otopsisinde akciğerinde, normol do-

~t * s–

kunun yerim oyuK şeKmujc uojiua.-lar aldığını görmüşlerdir. Bu şekilde
yüzyıllar boyu hastalıkların her birinde ve her bir hastalığın farklı dönemlerinde organlarda ne gibi gözle görülür (makroskobik) değişiklikler konusunda belirli bir bilgi birikimi
Daha ş-nraiar. da. hasuiıklann organlara yaptıkları gözle görülür değişikliklerin ötesinde doku ve hücre düzeyinde de yapı, şekil, diziliş bozukluklarına yol açtıkları saptanmıştır. Bu konudaki en bilinen öncü isim Alman patologu Rudolf Virc-how’dur. Patologluğun yanı sıra döneminin önemli bir siyaset ve kültür adamı da olan Prof. Virchow, cel-lula omni e cellula (her şeyin teme-

li hücredir) Özdeyişiyle hastalıkların temelinin hücresel düzeydeki bo-
tür. Bugünkü modem patolojinin
kurucusu sayılan Virchow’un çalışmaları sayesindedir ki hastalıklı organdan alınan doku, örneğinin (biyopsi) birtakım laboratmar işlemlerinden sonra küçük bir cam parçası üstüne vjpış:;marak mikroskop al-::nda :in.eis:î:res:\.e. hastalığın.

¿t kanyer.r. kc^ın tanısına a konmuştur, ^.nî buluş

î:r: v. \ .. atalıklara

:ar_: ^ ^ da. za-

nr_an;r. cp ~ kabul

i<jjn;emîştîr. B:y^ps; enseleri kuşkuyla karşılanmış, neredeyse yarım yüzyıla yayılan uzun uğraşılar sonunda ve ancak bu yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren tıptaki yerini almıştır.

Biyopsinin, kendini kabul ettirmeye uğraştığı 1920’li yıllarda, bu kez dokulardaki değişikliklerin ötesinde, yalnızca hücrelere bakılarak da kanser tanısına varılabileceği savı ile karşılaşır tıp dünyası. Bu savı ortaya atan kişi AB D’ne göçmüş Yunan asıllı doktor Papanicolaou’dur. Papanicolaou, 1928’de yayımladığı

Tjoiinonır» rlîhinHpn VP

rahim ağzından (serviks) alman sıvı
örneklerinde, rahim ağzından dökülen (eksfoliatif) hücreledeki değişikliklerden rahim ağzı kanserine erken dönemde tanı konulabileceğini ileri sürmektedir. Aynı dönemde benzer bulgular Romanya’dan Dr. Aureli Babes tarafından da saptanmıştır. Bilim tarihinin garip tecellisidir ki, bu konuda Dr. Ba-bes’in adı hemen hiç bilinmez. Çünkü sesini tıp dünyasına Romanya’dan duyurabilmek ve bulgularını kabul ettirmek, ABD’de yaşayan meslekdaşına kıyasla daha zor olmuştur.

Rahim ağzı kanserinin tanısı için uygulanan söz konusu sitolojik test, Papanicolaou’un adının kısaltılmış haliyle anılır: Pap-test. Böyle-ce tıpta hücre biliminde ‘sitoloji’ dönemi de başlamış olur.

Kuşkusuz Pap-test de, tıptaki birçok ‘ilk’ gibi başlangıçta kuşkuyla karşılanmıştır. Yöntemin geçerliliğinin kabul edilmesi ve yaygınlık kazanması için on-yirmi yıllık bir süre geçmesi gerekecektir. Sitoloji-nin uygulama alanı genişleyerek, balgam, idrar, akciğer sıvısı gibi vücut sıvılarına dökülen hücrelerden kanser tanısını da kapsadı. Böylece zahmetsiz, çabuk, ucuz ve güvenilir bir tanı yöntemi olan sitoloji, tıp dünyasındaki kullanım alanını genişletmiş oldu.

Yazımızın asıl konusu olan ‘înce İğne Aspirasyon Sitolojisi’ (IİAS) ise sitolojinin yeni bir dalıdır. Burada kendiliğinden dökülen hücreler yerine, bir organdaki hastalıklı yere (lezyon) bildiğimiz şırınga ve iğne ile ulaşılarak, şırınga pistonunu ileri geri çekmek suretiyle lezyondan koparılan hücrelerin incelenmesi temeline dayanır. Şırınganın pistonunu ileri geri hareket ettirerek sağlanan negatif basınç sayesinde, şırınganın iğnesinin içine giren hüc-reler. emme basma işlemi tamam-landıktan sonra lam aemıcu ts.u-
*■
Rahim ağzındaki sürüntü sıvısında (pap testi) başlangıç döneminde (in si-tu) kanser hücreleri
r
ince iğnenin sıklıkla uygulama alanı bulunduğu bir diğer organ tiroid. Resimde tiroiddeki bir nodülden alınan aspirasyon maııgn tumor nucreıen ifjaiJmGi tiroiJ karsinomu) görülüyor (solda). Aspirasyon doku incelenmesinde de aspirasyon sitoioiisini doğrulayan görünüm saptandı (sağda).
i

çük cam parçaları üzerine püskürtülür. Daha sonra özel laboratuvar boyaları ile boyanan hücreler mikroskop altında görünür hale gelerek incelenmeye hazır olur.

HAS 1920’lerde ABD’de ilk kez gündeme gelmiş, ancak o yıllarda tıp çevrelerinin kuşkulu yaklaşımı nedeniyle bir kenara bırakılmıştır. İİAS’ni yeniden ele alarak, geliştiren, bilimselliğini savunan ve geniş olgu serilerinde uygulayarak tıp dünvasına tanıtan İskandinav’lar,
cülüğünde gelişen HÂS, günümüzde başta İskandinavya, Batı Avrupa, ABD olmak üzere tüm dünyadaki tıp merkezlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

ÎİAS’nin Yararlan Nelerdir?

Yazımızın girişinde de değinildiği gibi, çağdaş tıpta birçok hastalığın tanısında, özellikle de kanser kuşkusu duyulan durumlarda hastalıklı yerden (lezyon) doku ömes (biyopsi) alarak onu incelemek gerekir. Biyopsi alma değişik şekillerde olur; eğer lezyon Yüzeyce ise ve-rel anestezi ile bütünüvle çıkarılır (eksizyonel biyopsi), lezyon iç organlarda ise o zaman ya optik araçlarla ulaşılarak (endoskopi) örnek a-lımr ya da geneJ anestezi altında ameliyat edilerek hastalıklı bölge kısmen ya da bütünüyle çıkartılarak, patolojik incelemeye gönderilir.

İÎAS hastalığın tanısı için biyopsinin gerektiği durumlarda, biyopsiden önce uygulanabilir seçenek olarak devreye girer.

a) Hastayı yerel ya da genel anesteziden kurtarır,

b) İşlem 5-10 dakika içinde tamamlanır,

c) İşlem tamamlandıktan birkaç saat içinde tanıyı öğrenmek mümkündür,

d) Hastada kesi izi bırakmaz,

e) Hastaya herhangi bir iğne vurma (enjeksiyon) işlemi kadar acı verir. Çünkü îlAS’de kullanılan iğneler kalçadan ya da damardan enjeksiyonda kullanılan iğnelerin aynısıdır. Zaten bu iğneler (21-24 numara) ‘ince iğne’ adıyla anıldığından işleme de ‘ince iğne’ denilmektedir.

Nerelere Uygulanır?

IlAS’nin uygulama alanları iki ana başlık altında toplanır:

Ele gelen, elle hissedilip, kavra-nabilen şişlikler, yumrular, urlar; Elle hissedilmeyen- ancak ultrasound, röntgen ve bilgisayarlı tomografi gibi görünteleme yöntemleriy-
Memedeki ele gelen bir kitleye ince iğne aspirasyon işlemi uygulanırken (sol üstte) Alınan hücreler hasta başında mikroskopla inceleniyor ve asri-pasyon sıvısında meme kanseri ile uyumlu kötü huylu (malign) hücreler
le belirlenen lezyonlar ve bu lez-yonların yerleştiği iç organlar. Konu Tablo l’de ayrıntılı olarak sunulmuştur.

Kimler Uygular?

İlAS’nin yorumlanması mutlaka sitoloji ve özellikle de ÎÎAS konusunda deneyim kazanmış ya da özel uzmanlık eğitimi almış patologlarca yapılmalıdır. Sitoloji birçok batı ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de pa-
a) Tek nodul

b) Çok nodül

c) Tiroid yangısı

a) Meme kisti

b) Memedeki kitlenin iyi/kötü huylu olduğunu ortaya koyan en kolay yöntem

a) Yangı

b) Tümör

c) Başka yerdeki tümörün sıçrama sının tanısı (metastaz)

a) Kist

b) İyi huylu damar

c) Kötü huylu damar

a) Balgam, bronş biyopsisi gibi yön temlerle tanısı konulamayan tömürler

b) Başka yeden akciğere sıçramış tömürlerin tanısı/doğrulanması

a) Kist

b) Karaciğer tümörleri

c) Metastaz

karın içi tümörlerin tanısının
Ttroid
SieıezSksik Je -—e—goç*: T 5

cm’iîk kitlelere bile iğne asc-’ssszr^ e ulaşıp hücre almak mümkün c az —■etze

dır. Ele gelmeyen kıtle’c::-. I1A> ise, bu işlemi görüntüleme yerler”-: altında, uygulama becerisini kîa=-nan radyoloji uzmanlarınca iEcox>:rr-sel radyolog) yapılır.

Ele gelen kitlelerin aspıu”. bu konuda deneyim kazanmış klinik hekimlerce de yapılabilir. Bu konuda kesin bir kural yoktur: yeter ki aspirasyonu uygulayan hekim beceri kazanmış olsun ve sitopato-logların tanı koymasına elverişli hücre sağlanabilsin.

İÎAS ile İlgili Sorular ve Yanıtları

IlAS’e ilişkin en sık yöneltilen sorular ve bizce yanıtları şunlardır:

1- Yöntemin kanama, enfeksiyon gibi zararları var mıdır?

Usulüne uygun yapıldığı sürece kanama riski yoktur. Zaten kullanılan iğneler herhangi bir enfeksiyon iğnesinden farksızdır. Bir sefer kullanılıp atılan şırıngalar kullanıldığından mikrop kapma olasılığı yok denecek kadar azdır.

2- Şırınga iğnesi ile kanseril hücreleri sağlam dokulara sıçratıp ekme olasılığı var mıdır?

Konuyla ilgil kaynak kitaplara göre böyle bir olasılık ‘birkaç binde bir’ kadar düşüktür. Kullanılan şırınga iğnesinin 21 numaradan düşük ol-
Norveç Kanser (Radium) Hastane-si’de çalışmaları sürdürmektedir.) 1950’lerde Iskandinavların ön-
tolojiden sonra en az 1 yıllık üst uzmanlık eğitim gerektiren bir daldır. Bu eğitimi ve eğitimden sonra gerekli yan dal uzmanlık belgesine sahip patologlara sitopatolog denir.

Şırınga ile hücre alma işleminin de bizzat sitopatologlarca yapılmasının yararı vardır. Bu yarar şu şekilde açıklanabilir: tlAS’ni yapan kişi ile bakan kişinin aynı hekim olması işlem sırasında yeterli sayıda hücre kopartılması olasılığını arttırmakta-
Ele Gelen

Kitleler

(Lezyonlar)
Meme
Lenf düğümü
Tükrük bezi
Ele Gelmeyen Akciğer

Kitleler

(Lezyonlar)

Karaciğer

Böbrek, prostat, aydınlatılması.
Tablol. IlAS’nin Uygulama Alanları

Î>
f *
I’’9 *
***

S*
1 utun
Yetiştiriciliğinde Marjinal Araziler

Tütün, ekolojik istekleri ve adaptasyon kabiliyeti bakımından, kültür bitkileri içinde en büyük varyasyona sahip olan bir bitkidir. Tütün bitkisinin yetiştirilmesi bakımından çok ekstrem şartlar hariç sınırlayıcı herhangi bir faktör ve yer söz konusu değildir. Tütün günümüzde Kuzey Yarımkürede İsveç’ten Güney Yarımkürede Avus-turalva’ya, Amerika’nın batısından Japonya’ya kadar dünyanın hemen hemen her yerinde yetiştirilmektedir. Yalnız burada altı çizilerek belirtilmesi gereken nokta; tütünün en ekonomik ve en kaliteli şekilde
hücre sağlamak ve yorumlayan pa-toloğun İİAS deneyimli olmasıdır.

4- Pratik hekimlikte en çok hangi organda uygulama alanı buluyor?

İİAS’nin pratik hekimlikte en yaygın olarak kullanıldığı organların başında meme ve tiroid gelmektedir. Meme hastalıklarında klinik muayene, görüntüleme yöntemleriyle muayene (mamografi ve ultrasound) ile birlikte değerlendirildiği memedeki kitlenin ‘kötü huylu’ olup olmadığım saptamada batı ülkelerinde sıklıkla başvurulan ve bi-
yopsi yerine güvenle kullanılan zahmetsiz bir yöntemdir.

İkinci sırayı tiroid almaktadır. IÎAS özekle de tiroid bezinde oluşan ‘tek nodül’lerin iyi ya da kötü huylu olup olmadığını anlamada oldukça yararlı bir yöntemdir.

İÎAS’nin Türkiye’deki Konumu

İnce İğne Aspirasyon Sitolojisi Türkiye’de henüz yaygın değildir. Uygulama alanları büyük kentlerdeki tıp fakülteleri ile Sağlık Ba-kanlığı/SSK’na bağlı bazı eğitim hastanelerinde ve İstanbul’da özel bir kuruluş ile sınırlıdır. 1İAS konusunda Türkiye’deki en önemli sorun, bu konuda eğitim almış ve/veya deneyim kazanmış patologların azlığıdır. Özel sitoloji eğitim almış patologların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Sitoloji deneyimi olmayan patologların İİAS sonuçlarını yorumlamaya kalkışmaları kanımca doğru değildir. Çünkü hata yapma olasılıkları fazla olacaktır. Bu durum hastaya zarar vermenin yanı sıra, hekimlerin yönteme olan güvenini ve inancını da azaltacaktır.

Sitopatologların sayısının artma-svx\i <otvkkü\ot«

.. ‘sr. ■•^s&iSSİSİ&RSı
İnce iğne aspirasyon sücIojİGİnin yaygın uygulandığı iç organların baş^ds. akciğer gelir. Resim’de akciğerde bilgisayarlı tomografi resminde bir kitle görülüyor. Bu kitleye ince iğne aspirasyonu uygulanıyor (sağda). Aynı olgu-nun aspirasyon sıvısında maiign tümör hücreleri görülüyor (aiita). Su rtuu-reler ‘akciğer küçük hücreli karsinomu’ ile uyumlu. Akciğerdeki bu tip kasi-nomun tedavisinde cerrahiden çok, kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanmakta. Resimde olgu ince iğne aspirasyon sitolojisi sayesinde tanı amaçlı gereksiz ameliyattan kurtulmuş oldu.
mamasına dikkat edildiğinde, bu olasılığın hiçe yakın dereceye indirgenebileceği bildirilmektedir. Dolayısıyla da üç-dört binde birlik bir oranda rastlanabilecek bu ‘istisnalar’, İÎAS’nin yararlı bir yöntem olduğu ‘kaidesini’ bozmamaktadır.

3- Yöntemin kanser tanısındaki güvenilirliği nedir?

İİAS’nin tanısal değeri için iki ana unsur bir araya gelirse, doğru tanı oranı % 90-95’lcri bulabilmektedir. Bunun için gerekli iki ana unsur, doğru yerden yeterli sayıda
IIAV-e i Bj bu as sayıdaki sscopa-

îoioglara önemli görev ler düşmekteki. ^Vz\« bu Nönvemm mız sağlık kumrularında “‘öncülüğü” ile yükümlüyüz. Böylesine ucuz, zahmetsiz, çabuk ve güvenilir bir yöntemin yaygınlaşması kanserle mücadelede önemli mesafeler alınmasına yol açacaktır.

Nadir Paksov Prof. Dr. Kocaeli l ‘rıivcrsitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabılim Dalı, îzmit
– iri! jr:-re. er
i\aıııcıı
.”■•i“
nerede ve hangi şartlar da yetiştirileceğidir.

Dünyada keyif bitkileri içerisinde en fazla üretilen ve kullanım alanına sahip olan bitki tütündür. Tütün yeni dünya orjinli bir bitki olup, kısa sayılabilecek bir sürede, başta Batı Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Son istatistiki rakamlara göre, dünyada toplam yaprak tütün üretimi 7 milyon tonun üzerindedir. Tütün değişik kullanma yönleri olmakla beraber en fazla sigara olarak tüketilmektedir.

Türkiye ekonomisi açısından da tütün önemli bir bitkidir. Türk tütünleri dünyada, oriental tipi tütünler olarak bilinmekte ve özellikle Amerikan Blent tipi sigaraların harmanlarına belli oranlarda katılmaktadır. Bu nedenle önemli ihraç ürünleri arasında yer almaktadır. Türkiye’de son yıllarda, 300 bin hektarlık bir alanda tütün yetiştirilmekte ve üretim ortalama 300 bin ton civarındadır. Üretilen yaprak tütünlerin yaklaşık olarak yarısı ihraç edilmekte ve önemli ölçüde döviz sağlamaktadır.

Dünya toplam tütün, üretimi içerisinde Türkiye yaklaşık % 4’lük bir pay ile önemli bir yere sahiptir.

Yıldan yıla değişmekle beraber, buçjm dmvaAa. tu

Hindistan, Brezilya, Bağımsız Devtletler Topluluğu, İtalya gibi ülkeler yan şark ve temelde Burley ve \ irginia tipi tütün yetiştirmekte; Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya gibi ülkelerde yetiştiri-\en vütünVeı vs<t ^-aîk t\p\ (.onenvaY tıp) tütünler olarak bilinmekte ve sigara harmanlarına, sigaraların vasıflarını iyileştirmek için belirli oranlarda katılmaktadır. Diğer ülkelerde üretilen tütünler ise genellikle dolgu tipi olup, sigara harmanlarının büyük bir kısmını oluşturmaktadır.

Dünyada 100 kadar tütün üreticisi ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler arasında sadece Türkiye, Yunanis-

rın Rıılmrısr-an vp pçlrı orlıvlit Yıı-

goslavya’da şark tipi tütün Yetiştirilmektedir. Bu dört ülke arasında Türkiye birinci sırada yer almaktadır.

Türkiye’de dört farklı tütün bölgesinden söz etmek mümkündür. Bunlar sırayla Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi, Karadeniz Bölgesi ve Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir.

Tütün, Türkiye’nin ekonomisinde ve sosyal hayatında önemli yeri olan bir kültür bitkisidir. Gerek yetiştirilmesi gerekse sanayisi ile üç milyon kişiye geçim kaynağı sağlamakta; geleneksel tarım ürünleri ihracatında, yıllara göre değişmekle beraber pamukla ilk sırayı paylaşmaktadır. Şark tipi va da kalite tütünleri de denilen Türk tütünleri daha çok sorunlu ve eğimli araziler-

Gerek devlet gerekse üretici sulaması ile sulama imkânı olan yerlerin tütün tarımına kapatılması gereklidir.

Bugünkü koşullarda sulu zsr.r-. şartlarında tütünden çtk ii’-î -nomik olabilen ve i’ke — – ~ -ne daha varır”: -‘.ir. _ mew.” .■ K . • . • ■ • .
1990

1991

1992

1993 ?

1994

1995
51 53

52 52 59 62
39

38

37

38 41 38
10

9 11

10 O
de iyi yetişir ve kaliteli olurlar. Kalite tütünleri, besin maddeleri ve özellikle de azotça fakir topraklarda iyi yetişmektedir. Bunun yanında potasyum ve diğer mineraller bakımından zengin, orta ağırlıkta, killi-kumlu, tınlı, kalkeli veya marnlı (kireç bakımından zengin), hafif asit veya nötr topraklarda çok iyi yetişirler.

Bu bakımdan tütün üretiminde bu tütünlerin yetiştirildikleri arazinin durumu çok büyük önem taşımaktadır. En yüksek kaüteii Türk tütünleri fazla derin olmayan ¿s su seviyesi düşük kır \ e •

arazilerde ve::ş::n’::’er

Tütün Üretim Sahalarının Dağılışı

Türkiye’de tütün ekilen saha 200-250 bin hektar civarında ve bu şahının 100 bin hektarı kır, 55 bin hektar kırtaban, 15-20 bin hektarı da taban sahadır. Buna karşılık yasal olarak tütün tarımına açık saha miktarı halen tütün tarımı yapılan sahanın 15 katı ve 3 750 000 hektardır. Bu sahanın 500 000 hektarı kır, 1 700 000 hektarı kırtaban ve 550 000 hektarı taban arazileridir.

Tabloda bulunan rakamların incelenmesinden de görüleceği gibi tütün tarımına yasal olarak açık saha halen tütün üretimi yapılan tüm sahadan 6 kat; kırtaban sahalar ise, 7 kat daha geniş bulunmaktadır. Başka bir ifade ile halen tütün ekilen sahadan dekardan ortalama 80 kg hesabı ile (2.500.000 dekar x 80 kg) 200 milyon kg tütün alınmakta iken, yasal olarak tütün üretimine açık sahadan (15.000.000 dekar x 80 kg) 1.200 milyon kg, kırtaban sahadan da (17.000.000 dekar x 80 kg) 1.360 milyon kg tütün alınmaktadır. Yani bugünkü üretimin 6 katını yasal olarak tütün tarımına açık araziden, 7 katını da aynı durumdaki kır taban araziden sağlamak mümkündür.

Tütün üretiminin 1177 sayılı Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu ile
Böig&er Urjr Ki» Eri&r <r ^ *.nacar’–. ~scar
‘-»©rar
S&E “PSC “5.5 5J 5 ;
‘ 5-^5 55 3: ~
“s’stZ 2C-J r
1354 5- s’ ;
1995 5* 3ç
MARMARA 1990 8.451 52 :
1991 3.002 54 33 £
1992 6.746 56 36 5
1993 8.005 56 36 8
1994 5.213 61 39 0
1995 62 38
KARADENİZ 1990 60.222 66 24 10
1991 42.967 66 26 8
1992 43.469 60 32 8
1993 53.235 60 32 8
1994 36.309 67 33 0
1995 69 31
DOĞU 1990 5.863 35 31 34
1991 6.789 35 34 31
1992 9.098 32 34 34
1993 11.912 32 60 8
1994 4.729 36 64 0
1995 36 64
GÜNEYDOĞU 1990 60.178 36 49 15
1991 54.400 39 49 12
1992 68.678 43 42 15
1993 70.045 39 44 17
1994 41.966 48 52 0
1995 50 50

TOPLAM
belirlenmiş olan sınırları dikkate alınmaksızın ideal tütün üretim alanlarına kaydırılması için üretimi yapılabilecek yerler yeniden belirlenmelidir. Bunun için kanunda yer alan şekli ile taban, kırtaban, dere-vatağı, yamaç vb tanımlama değil de; profil, tekstür, pH, bbm (bitki besin maddesi) gibit oprak özellikleri esas alınarak yapılmalıdır.
Türkiye’de Tütün Ekilen Arazi Yapısındaki Gefanolor (Tütün Ekilen Arazi= 100)
320.236 281.701 331.185 339.860 226.928
NOT: 1994 Yılından itibaren taban arazide tütün ekimine izin verilmemektedir. Kaynak 7. Tütün Enformasyon Bülteni Eylül-Aralık 1995
hıçb ~ -~i”n – ‘ ‘ ■

sine Dd“it ■ – ” _*

varyasyonun^ ~

gulayarak ortaya kr.vm

Gerek arazi kısıtlaması seres’r ürün kısıtlaması gibi tedbirlere lı olarak ya da kendiliğinden üreticilere arazilerinde yetiştirecekler: üründen elde ettiği gelirle, aynı arazide tütün üretilmesiyle gelir düzeyi arasındaki farkın bir şekilde ıc belli bir zaman dilimi içerisinde üreticiye ödenmesi, tütün üretiminin ideal tütün alanlarına çekilmesinde bir mekanizma olarak kullanılabilecektir.

Tütünde mevcut Amerikan sistemi değerlendirmesi ( A grad. B grad, Kapa, Doğu Kapa) kalitedeki en küçük değişimin dahi para olarak karşılığını verebilmek için Yir-ginia ve Burley tütünlerinde olduğu gibi daha geniş bir sınıflandırma yapılmalıdır.

İklim ve toprağın tütünde kaliteyi belirleyen iki önemli faktör ol

Tütün Dizimi

duğunu, en iyi sonuçların fazla sığ olmayan, hafif meyilli, kır ve kır-ta-ban arazilerden alındığını, dikim alanları tabana doğru kaydırıldıkça, genelde kalitenin de buna paralel olarak bozulmaya başladığı bilinmektedir.

yapılan deşildin çünkü taban araziler kuvvetli, derin ve besin maddelerince zengin topraklara sahip olan yerlerdir. Bu tür topraklarda yetişen tütünlerde verim artmasına rağmen kalite düşmektedir.

Kır ve kır-taban araziler ve yaka arazilerin su tutma kapasiteleri ve bitki besin elementlerini bünyesinde tutma gücü taban arazilere göre düşük olduğu için burada yetişen tütünler fazla su ve besin maddelerinden yararlanamaz. Dolayısıyla tütünler iyi gelişemediği için yap-
raklar küçük, kalın, parlak ve sarımtırak yeşil renkte kaliteli olurlar. Kaliteli tütün yetiştiriciliğinde de amaç budur.

Ege Bölgesi’nde ekonomik açıdan büyük önemi olan tütün, taban arazilerde de yetiştirilmektedir. Kır ve kır-taban, yaka araziler bırakılıp, tütün taban arazilere dikilmektedir ya da buğday, arpa gibi bitkilerin ek;mî yapılmakta ve son derece d^şuk verir’ o ¿^..mekredir,

Taban^ ar~z ae- ’■zellikle Eşe
r-j; £:n: yerlerde belirlenen i -îer uıeıfaeGıdır. ÖmeŞın. b i ize de halen 1Ö0Ö-15Ö0 kg da üzerinde tane mısır, 700-800 kg buğday, 2000-2500 kg kuru yonca otu, 5-6 ton üzerinde kavun karpuz, 8-10 ton domates, 3-4 ton arasında her türlü meyve alma olanağı varken, mevcut potansiyeli çeşitli zorlamalarla kısıtlayarak; 80-100 kg da tütün alabilmek için çoluk-çocuk bütün aile, yıl boyunca uğraş vermeye zorlanmamalıdır.

Yoğun sigara karşıtı kampanyalara rağmen, sigara şirketleri müşteri olarak gördükleri kadınlar ve gençler arasında, özellikle geliş-
mekte olan ülkelerde yeni pazarlar bulmaktadır. Bugünkü verilere göre, gelişmiş ülkelerde erkeklerin % 4l^i1tadınların % 21’i, gelişmekte olan ülkelerde erkeklerin % 50’si, kadınların % 8’i sigara içmektedir. Dünyadaki toplam tiry aki sayısı, 1,1 milyadır. Bu değer nüfusun, eğer sigara eğilimleri değişmezse, süreç içinde 500 milyonunun sigaraya bağlı nedenlerle hayatını yitireceği tahmin edilmektedir.

Sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere pek çok kanser, koroner kalp yetmezliği ve kronik olast-riktif akciğer hastalığı ile sebep ilişkisi vardır. Tüm kanserlerin % 30’una sigaranın neden olduğu belirlenmiştir. Bütün bunların sonucunda, uzun süre sigara içme tiryakilerin ölüm hızların her yaşta, içmeyenlere göre üç kat arttırmaktadır.

Yüksek kârlarına karşın, sigara şirketleri tütün üretimini destekleme konusunda hükümetleri ikna etmektedir. Örneğin, Avrupa Birliğinde en yüksek destekleme programı olan ürün tütündür. 1991’de tütün verilen destek, tahıllara yapılan desteğin 23 katıydı.

Tütün ürünleri dün\ a ekonomisinde doğrudan ya da dolaylı çeşitli kayıplara yol açmaktadır. Örneğin, ekonomik değen ölçülebilir olma-var. îr.sar. vaşamı olarak hesaplandığında bu ka\:p. her Rfun ton tütün :ç:îî “65ü sıkara ÖLÜmi:** dür. Dünya bankası ekonomisclerir.ın tahminine göre tütün, dünya ekonomisinin yılda 200 milyar dolarını götürmektedir. Bunlar aynı zamanda, sigara içenlerin içmeyenlere verdikleri ekonomik zararı da ortaya koymaktadır.

Tüm bu verileri göz önüne alarak bir değerlendirme yapan Dünya Bankası- 1992’de “Tütün Üzerine Dünya Bankası Politikası” nı açıkladı. Buna göre; Dünya Bankası, özel kimi durumlar dışında, tütün sektörüne para vermeyecek, yatırım yapmayacaktı. Dünya Bankası, sigara projeleri yerine anti-sigara pro-
jelerine yatırım yapmanın çok daha anlamlı olduğunu belirterek; maliye bakanlarını, sigara değil, anti-sigara kampanyalara yatırım yapmaya çağırmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun önerdiği sigaraya karşı kapsamlı kontrol programı şu öğeleri içermelidir; sigara vergisini ve fiyatlarını ücretlerdeki artışlardan daha hızlı arttırmak; sigara vergisinden elde edilen gelirin bir bölümünü, sağlığı geliştirme ve tütün kontrolüne ayırmak; sigara reklamların yasaklamak; işten çıkartılan tütün işçileri için yeni iş seçenekleri yaratmak; sigara şirketi kârlarına ek vergiler koyarak ve daha başka yollarla sigara üretenlerin olağanüstü kârlarını azaltıcı önlemler almak; tütüne devlet sübvansiyonuna son vermek; tüm bu önlemleri yaşama geçirerek yasal düzenlemeleri ve yatırımları uygulamak.

Gelişmiş olan ülkeler, sigaranın insan sağlığına hiç yarar sağlamadığı bilincine vardıkları için, sigara içme oranını düşürücü birçok önlemler almaktadırlar. Bu ülkelerden bazılarında hiç tütün yetişmediği halde, tütünün bir döviz gibi işlem görmesi nedeniyle sadece ülke ekonomilerine daha fazla katkıda bulunmak amacıyla tütün ticareti yapmaktadırlar. Kendi ülkelerinde anti-sigara kampanyalarını hızla attırmalarına rağmen, gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde insanları sigara içmeye yöneltecek reklamlar yapmaktadırlar. Gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde sigara içme oranı özellikle gençler ve kadınlar arasında hızla artmaktadır. Üstelik dev sigara firmaları daha fazla satmak için, bağımlılık kazandırmak amacıyla sigara harmanlarına bağımlılık yapıcı maddeler katarak bu insanları daha fazla sömürmektedirler.

Gelişmiş ülkeler daha fazla silah üretip daha fazla satmak ve kazanmak için; gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde, çeşitli yollarla birbirleri arasında karışıklık ve savaş çıkartıp, sonra da hiç bir günahı yokmuş gibi tersine bir tavır takınıp, bu ülkelere silah satarak, koydukları ambargo vb yöntemlerle daha fazla kazanmaktadırlar; barış çabaları bakımından daima en üst seviyede kalmayı başarmaktadırlar. Sigara ve tütün konusu da bundan farksızdır. Kendi insanlarını ölümden kurtarıp, diğer zavallı insanları yavaş yavaş ölüme sürüklemektedirler.

Türkiye’de özellikle seçim yapılan yıllarda tütün fiyatları fazla arttırılmamalıdır. Tütün fiyatlarının siyasete alet edilmesinin önüne geçilerek, diğer tarım ürünleri ile dengeli bir fiyat politikası ya da kalite uygulaması yoluna gidilmesi; tütün üretiminin kazanılması denetiminde bulundurulmalıdır.

Türkiye olarak, insanlara sigarayı bıraktıracak kesin çözüm gibi
Tütün ekilen arazinin kır-kırtaban-taban olarak dağılışı
Tütün tarımına müsait halen tütün ekilen arazi ile kıyaslaması

görülen kampanyalardan çok, tütün üretim alanlarını kısıtlayıp kaliteyi yükseltmek, sonra da yavaş yavaş bu alanları da azaltarak kesinlikle tütün yetiştirmeyen üreticiler için başka çözümler ve geçim kaynaklan getirilmelidir. Kaliteli tütünleri pahalıya satıp, baskı ortaya koyarak, zamanla alınamaz duruma sokmak gerekir. Böylece, insan sağlığına büyük bir katkıda bulunulmuş olacaktır.

Dünva’da çok sayıda aç ve yetersiz beslenen insan bulunmaktadır. İnsanların gelecekte hiç aç kalmamaları, sağlıklı gelişmeleri için tütün ekimi yapılan (özellikle taban ve kırtaban) değerli arazilerde, ekonomik ve besin değeri yüksek bitkiler yetiştirilmelidir. Sigara fabrikaları yerine ise; konserve, salça, yağ, şeker, un, tekstil, yem fabrikaları kurmak gerekir, insanların paralarını sigaraya değil, açlıkla savaşa yöneltmek için çaba sarfetmeli-dir.

Bitkisel ve hayvansal üretim arttırıcı bir tarım politikası izleyerek, tarımda son yıllarda gerileyen Türkiye’nin seviyesini yükseltip, bu konuda söz sahibi bir ülke haline gelmesi sağlanmalıdır.

Türkiye olarak, tütün konusunda; ilk önce tütünün marjinal alanlarda yetiştirilmesi sağlanmalı, zamanla tütün üretimi azaltılıp, kalite yükseltilerek fiyatların yükseltilmesi uygun olacaktır.

Böylece, dünyadaki insanlar, m-garasız-sağlıklı bir yaşama- tok ve sağlıklı bir bedene, sigarasız temiz bir çevreye, gelişmiş bir ekonomiye sahip olacaktır.

 
ürerim dı’

—– ——

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir