Genel

İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI

İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATIİNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI

Ortaçağ’daki birlik hayalinden zor vazgeçen ve bir buçuk yüzyıl boyunca dünyamn en büyük devleti olan bu ülkenin edebiyatı bir sabırsızlık ve şikâyet edebiyatıdır. İngiliz yazarları bıkıp usanmadan Sanayi Devrimi’nin beşiğine mutluluğun gelmekte geciktiğini yazıp durmuş, «üzerinde güneş batmayan imparatorluğun» ikiyüzlülüğünü ve kibrini dile getirmişlerdir. Fakat iki dünya savaşından parçalanmış olarak çıkan, Amerika’daki topraklan ABD tarafından eyaletleştirilen İngiltere’nin yaratıcı gücü, siyasî alanda uzun süren bir gerileme dönemine girdiği halde, İngiliz dili ve edebiyatı doludizgin bir yayılma göstermiştir.
Ortaçağ’da, Saksonlara özgü destan geleneği ile Hıristiyan kültürü bağdaştırılmaya çalışıldı. «Beovculf»ta (VIII. yy) masal devinin karşısına, ancak çağdaş heroic fantasy’de yeniden canlanacak olan bir Germen-Hıristiyan kahraman dikilir. Saray şiiri, Tanrı’ya tapınmanın hizmetine girmiş bir dile incelik kazandırırken («Ca-edmorı’un Yaratılış İlahîsi», VII. yy) dinî edebiyat saraya özgü tavırlar takınır (Cyneveulf, IX. yy). Din adamları, krallara şan, şöhret kazandırmak için Ingiliz tarihinin temellerini atar (Aziz Bede’in kaleme aldığı «İngiliz Halkının Kilise Tarihi» [Historia Ecclesiastica Gentis Anglorum], 731). Büyük Alfred, Aziz Augustinus’un konuşmalarını İngilizceye çevirtir. Halk, mucizelerle, dinî oyunlarla, dinî söyleşilerle, masallarla, hayallerle (Bolluk ülkesi) ve şiirlerle beslenir. Yalnızca Langland («Çiftçi Piers’Ie İlgili Hayal», The Vision Concerning Piers the PIowman) ve Gower, köylü ayaklanmalarına kulak kabartırlar. Destanlar, Kelt efsanelerinin yerine Hıristiyan simgelerini yerleştirir. Chaucer’m kaleme aldığı «Canter-bury Hikâyelerinde (The Canterbury Tales, 1386) Ingiltere, Kutsal Topraklar’ı değil Graal’i düşler. «Herİnsan» (Everyman, 1495), iyilik peşinde koşan bir şövalyedir. Chaucer, saray edebiyatında daha çok dramatik ayrılık temasına önem verir («Troilos ve Hriseis», Troilus and Criseyde, 1382). Onun yolundan giden Londralı yazarlar arasında Gower, olgun bir erkeğin bir genç kıza duyduğu tek yanlı aşkı anlatır («Aşığın İtirafı, Confessio Amantis»,1390). Occleve ve Lydgate («İnsanın Yaşam Yolculuğu», The Pilgrimage of the Life of Man, 1426), insana özgü pitoreskin yollarını arar. Bir yandan balad yeşerirken, tiyatronun Ingiliz edebî yaratısının ocağı haline gelmesinden hemen önce, Arthur efsanesi, ustasını Ma-lory ile (Arthur’un Ölümü, le Morte d’Arthur, 1485) bulur.
RÖNESANS TAN PÜRİTENLİC

Rönesans Ingiltere’ye geç geldi. Thomas Wyatt kontu Henry Hovvard’ın saray şiiri, Petrarca’nın tutk gen bir biçimde yansıtıyordu. Saraylının ideali idealinden artık uzaklaşmıştı; Lyly’nin «Eufues veya i tomisi»nde (Euphues, or the Anatomy of Wit, 1578) alinin erdemlerinden çok, gösterişine yer veriliyord saraya veya din çevresine yönelttiği taşlamada, Rab rılıklarına rastlanmaz; öte yandan Spenser, kaleme i Takvimi»nde (The Shepheards Calender, 1579) doğ yeri olarak görür, pastoral şiiri yüceltir.

Bu yapmacıkların uzağında kalan Katolik din kurl More ise, basit olduğu ölçüde otoriter bir ülke (Utopic ledikten sonra tarih ve kötülük üstünde derin de («Kral III. Richard’ın Tarihi», History of ICing Richard yatro da kendi payına, saray şiirinin inceliklerinden ene, Lodge) ve kendim bütünüyle, kötüye kullanmaı tin sürekli bozduğu bir düzene karşı tanrısal veya u karşı çıkmanın meşruiyetini işlemeye verir: Marlowı murlenk»ten (Tamburlaine the Great, 1588), güç iste fizik versiyonu olan Doktor Faustus’i (The Tragicall H Faustus, 1588) kolaylıkla geçer. Kral II. Edvvard’m (1592’ye doğru), Elizabeth dönemi tarihî trajedisimı atmayı sağlar. Kralların soysuzlaşması, temsil etti bağlar ve bu kralların trajik sonları, toplumlarm keı zeltmeleriyle dengelenir.

Tarihin yeniden manevileştirilmesi girişimi, Spens Kraliçesbmâe de (The Fairie Queen) görülür. Ne var ki birlik arayışı, insanın içinde kurulmuş tapınakla karı;

Elizabeth Dönemi uzlaşmasının hayranı olan Shake dığı Soneler’de (The Sonnets) incelik dolu bir yazar oldt ladı. Bu sonelerde, mahzun bir sevgiliye duyulan aşkı kalmasına eşdeğer tutulabilecek tek şey, yaratıcının dı verimli kılmasının kendisine verdiği gururdur. Tiyatre sa, halkın ve hanedanın hayranlığını «VI. Henry»dea « kadarki oyunlarıyla kazandıktan sonra, Italyan tarzı en ren, eğlendiricilik düzeyi birbirinden farklı öğelerin k oyunlarını yazmaya koyulur. Kullandığı teknik basittir gaşaları abartmak, bunları küçük kargaşalara feda eti Boşa Giden Emeği» (Love’s Labour’s Lost), Nasıl Hoşut (As You Like It), On İkinci Gece (Twelfth Night) gibi c asık suratlılığın soldurduğu bayram havasının yenider tığı görülür. Entrikalar ile düşünce tarzları arasındaki de liliği ve yaşam oyununda tehlikeye atılmayı göze alar ğini ortaya koyar. Kadın düşmanlığını sergileyişindeki 1 kaçan açıklık (Hırçın Kız, The Taming of the Shrevv), ye ve ideal sevgiye bırakır (Venedik Taciri, The Merchant daha sonra Bir Yaz Gecesi Rüyası’ndaki (A Midsummer 1 am) aşk düşselliğine varır. Lanedenmiş aşkların noktür meo ile Juliet), tutkuya çağrıdır.

Elizabeth döneminin sonlarına doğru Shakespeare masına ve saflık isteğinin yol açtığı felaketler tema: Soylu Brutus (Julius Caesar), kapıldığı tutkunun kendi te sürüklediği Marcus Antonius’un demagogluğunu y nius ile Kleopatra). iktidar ile aşk arasında seçim yapır Tarih çarkının idealizmleri öğüten bir makine olması fc dem adına insanları yönettiklerini savunanlar da biı aracıdırlar (Kısasa Kısas, Measure for Measure). Paral hello, karısında gözü olan lago karşısında kıskançlıktar ner; karısına tutkunluğundan başı dönen Macbeth, y gözden düşer; öte yandan Hamlet, kaderinden kaçmi onun gerçekleşmesini daha da hızlandırır. Bu olanaksn ler, Pericles’in yeniden dirilmeleri, Kış Masalı’mn (Wiı veya Fırtına’mn (The Tempest) uzlaşmaları, masal bo’ nır: «iyiliğin» Makyavelciliğine ulaşmak için çok etkil rekmekte, Prospero’nun erdemlik dersi de «düşlerin d kumaştandır». Soyluluk ancak yenik soyluluk olarak v

Kral I. James, Kitabı Mukaddes’in yetkin bir çevirisini sına olanak sağlar («onaylı çeviri», 1611) ve cinlerle, perile inceleme kaleme alır: kozmos bütünüyle ruhların huzu dan kötü yönde etkilenmekte, bu huzursuzluklardan do; suzluklar dünyanın düzenini bozmaktadır; insanlarsa, huzursuzlukları, huzurun getireceği zevklere yeğ tu Oyunlarından trajik ve hayalci bir hümanizm dersinin Jonson’m («Volpone», 1605; «Simyacı», The Alchemist, İt rünün, dansın ve gösterinin birbirine karıştığı, bağışların yalnızca masklara ait olduğundan, kendi baskın mizaçlar
Hamlatın yala çıkması. Geoffrey Chaucer’in yazdığı «Canterbury Masallan»nın (Canterbury Tales) elyazması nüshasındaki bir resimden aynntı (British Library, Londra).
İÇİNDEKİLER

RÖNESANSTAN PURÎTENLİĞE PÜRİTENLİKTEN ROMANTİZME ROMANTİZM VE DEVRİM VİCTORİA DÖNEMİ’NDEN İMPARATORLUĞUN SONUNA İKİ SAVAŞ ARASINDAKİ DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE

d ve toplumsal davranışları çok farklı bir ada halkının ifade aracı ıgilizce, İngiltere’nin, onun ardından da Amerika Birleşik Devlet-n ekonomik ve bilimsel alanlarda dünya üzerinde yayılması so-uluslararası iletişim aracı haline geldi. İngilizceyi elverişli bir ile-aracı olarak kullanan halkların fonetik ve kültürel geleneklerine jlarak, bu yayılmayla birlikte söz konusu dilde bölünmeler ve bir-rklılıklar meydana geldi ve bu halklar İngilizce üzerinde kendi iz-Diraktı.

ıltere’ye Anglİar (adını bu kavimden almaktadır), Jutlar ve Sak-tarafından getirilen İngilizce, bir Hint-Avrupa dilidir. Father/mot-:ther/sistergibi kelimeler bunun kanıtıdır. İngilizce father ile Sans* pitar, Farsça pedar ile Latince pater kelimelerinin birbirlerine ak-ldukları uzun süreden beri saptanmış bulunmaktadır, ilizce, Kuzey Germenceye bağlanır (home: Almanca heim, Isveç-ı). Öte yandan bu dilde Keltçeden gelen kelimelere (Thames, «ka-nehir»), Latince kökenli kelimelere (Westminster, Latince monaste-)oğu Kilisesi), kimi zaman da Yunanca kelimelere (,bishop: pisko-ıstlanır. İskandinav istilaları sonucu İngilizceye sky, gök, egg, yu-, wrong, yanlış gibi kelimeler, -son’la biten kişi adları (Anderson) ve ısel biçimler (they, thern, their) girmiştir. Bunların dışında, Nor-r İngilizce’ye çok sayıda Fransızca kelime sokmuşlar ve bu dilin .zunu hatırı sayılır ölçüde etkilemişlerdir: öyle ki «Canterbury lan»mn (Canterbury Tales) dili (XIV. yy) Fransızcaya, bugünkü ceden daha yakındır.

dilin geçirdiği uzun süreli evrimden bazı örnekler: eski Ingilizce-dm» anlamına gelen üç kelime vardı: wife (wif cinsliksiz), woman n, eril) ve efueen (cwene, dişil); bu kelimenin eski anlamı (kadın housevvife (evkadını) kelimesinde korunmuştur; hizmetçi, hafif anlamına gelen queen/quean kelimesiyse bugünkü «kraliçe» anla-n çok uzaktı. Fiillerin on dört biçimi vardı, oysa bugün dört biçi-dır (live, lives, iived, livinğ).
en karakterlerin bol bol boy gösterdiği entrika komedilerin-3 bir süre sonra opera doğacaktır. Bu oyunların ardından To-(«İntikamcının Trajedisi», The Revenger’s Tragedy 1607), r («Beyaz Şeytan», The White Devil, 1613) ve Ford («Ne Ya-ıhişeydi», Tis Pitty Shees a Whore, 1633) gibi yazarlar, Senedinden giderek, ensestin ve acımasızlığın sarhoşluğunu tut-leyeceklerdir. İnsan, kötülüğe eğilimli bir hayvandır, her şe->ayarak ölüme doğru yürür.
PÜRİTENLİKTEN ROMANTİZME

Kalvencilikten büyük ölçüde etkilenen püritenler, sözü edilen bu ahlak derslerinde, tanrısız kalan insanın içine düştüğü sefaletlerin bir canlandırılmasını görebilirlerdi. Oysa kralların ve hiyerarşinin övgüsünü, bu arada da saflık peşinde koşmanın yol açtığı düzensizliklerin sergilenişini gördüler. Bu yüzden kralın, sarayın ve halkın söz konusu edildiği tiyatroyu yasakladılar. İnsanlık durumunu karakterize eden bu kargaşa tablosunda, hüzün ve gaddarlık tanrısının, kolektif bayramların anakronizm oluşturduğu bir zamanda (Dekker, «Kunduracının Tatili», The Shoemaker’s Holiday, 1600) sinsi bir eleştiri peşinde koştuğunu düşündüler.

Spenser, Graal’i insanın iç huzuruyla özümseyip onun geçirdiği sınavlar labirentini, şövalyelik ruhunun işlendiği yer haline getirdiğinde, ileri sürdüğü soyluluk, herkese açık bir soyluluktu. Ispanya’nın, dünyanın alçaklıklarına karşı doğuşlarından başlayarak karşı çıkan castos’ların («safların») soyluluğuna yöneldiği bir zamanda Ingiltere güç koşullarda kazanılabilecek bir saflığın yollarım bulmaya çalışıyordu. Bu labirentin içindeki tezgâhta, mücadeleye girişmekten kaçınmayacak yüreğin soyluluğu tavlanıyordu. Günahlardan kaçınmak yeterli değildi. Bilimsel düzyazının (Bacon) ve keşif gezileri anlatısının (Raleigh) başlattığı dünyayı tanıma çabası peşinde koşan püritenlerin devrimci hareketi, toplumu, gizini yalnızca Tanrı’mn bildiği bir hiyerarşi temeline oturtarak düzene sokma girişimiydi.

Elizabeth’in kraliçe olduğu dönemde Katolik davasının din kurbanlarından birinin kardeşi olan Donne, Batı’nın en büyük vaizi unvanını kazanmadan önce, Anglikan uzlaşmasının hizmetine en incelikli çelişki şiirini verecektir: «metafizik» olarak ilan edilen «Şarkılar ve Soneler» (The Songs and Sonnets,1633) adlı kitabı, aşkın, ölümün ve sevincin çelişkilerini sergiler. Püriten devrimin çevresinde mistik şiir, Crashaw («Ateşli Kalp», The Flaming Heart, 1633), Vaughan («Işık Saçan Çakmaktaşı, Silex Scintillans, 1650) ve Traherne («Düşünceyle Geçen Yüzyıllar», Centuries of Meditation, 1680’den sonra) gibi şairlerle, hayranlığın ve aydınlanmanın gizlerini, kurtarıcı düşgücünün yarı doğal, yarı tanrısal tesellisini keşfeder. Her şeyin sonsuz görkemini temsil eden çocuğa masumlukla yaklaşmasını bilen kimse için bakış, ortaya konan eserler kadar kurtarıcıdır. Burton, yazdığı «Melankolinin Anatomisi» (Anatomy of Melancholy, 1621-1638) ile «Elizabeth buna-lımı»nı basit bir ruh durumuna indirger. Püritenlerin girişiminin («Dünya Cenneti»ni kurmak) başarısızlığa uğraması, Ingiliz edebiyatını giderek daha bireyselleşen bir «manevî destana» götüren akımın billurlaşmasını sağlar: «Dünya’nın yaratılışı hiçbir zaman bir ruhun doğuşuyla karşılaştırılamaz» (Traherne). Ne var ki mistik olan, Tanrı’yla diyalogundan, dünyayla gerdeğe girişini kutlamak için vazgeçiyordu.

Püritenlikten, halkın okumayı öğreneceği iki destan doğacaktı; Milton’ın «Kaybedilmiş Cennet»i (Paradise Lost, 1666) ve Bünyan’ın Hac Yolunda (The Pilgrim’s Progres, 1678). Cromwell’in kral katilliğini Avrupa sarayları gözünde meşru göstermekle görevlendirilmiş dışişleri görevlisi olan Milton, iktidar tarafından kısa sürede bir kenara itilecek, o da bu iktidarın özgürlük konusundaki sapmalarım ve işlediği suçları sergileyecek («Areopagitica», sansürsüz yayın yapma hakkında, 1644), Hıristiyanlığın kurucu efsanesini, Hıristiyan özgürlüğü açısından yeniden ele almaya girişecekti. İnsanların önünde Tanrı yı doğrulayarak tanrısal hümanizmi ilan edecekti. Düşüş, insana yeni çabaların ve içindeki cennetin sonsuz mutluluk veren yolunu açtığı ölçüde iyidir. İnsan, dünyayı doğurganlığının sahnesi haline getirecektir, bu arada Tanrı’nın düş kırıklığına uğramış aşığı olan Şeytan, özgürlüğünü kargaşanın hizmetine vererek, cumhuriyetçi tiranların (ki bunun Avrupa’daki ilk örneğini CromweIl verecektir’ aynası haline gelecektir. «Kaybedilmiş Cennet»in gerçek kahramanı yapılmak istenen Şeytan, insanları Tanrı’ya özendirmekten başka bir şey yapmaz.

«Restorasyon dönemiyle» gözleri kamaşan şairler, yeniden kavuşulan düzeni, lüksü, barışı, sonuçta, Pope’un kaleminden, «iyi olan her şeyi» överler. 1660’m başında yeniden açılan tiyatrolar kendilerini, gerek cinsiyetler arasındaki, gerekse zeki kişiler arasındaki savaşın çekiciliklerine verir: VVycherley’nin «Açık Sözlü Adam»mda (1677), kadın avcısı, fetihlerini çoğaltmaya gücünün yetmediğini açıklar. Congreve’in «Dünya’nın Hali»’inde (The Way of the World, 1700), kibarların ve koketlerin bilgisini, köylü veya burjuva kökenli «saflar»ın karşısına koyar. Ingiliz yeni kla-

Laurence Olivier, yönettiği ve oynadığı«Hamlet»filminde (1948). Shakespeare oyunlarının bu büyük yorumcusu, bu oyunun dışında beyazperdeye «Henry V» (1944),«Richard III» (1955) ve «Othello» (1965) gibi ünlü oyunlan da aktarmıştır.
The Tragicall Hiftory of thcLife and Death

of *Doüor Fauflus.
Written by Çh, Mat
Doktor Faustusun baş sayfası (The Tragicall History of Dr. Faustus, 1636 basımı). Ortaçağ’a özgü alegorinin ve tarihin çok ötesine giden bu eserde Christopher Marlowe, sapkınlığa yakın bir metafizik tutkuyu sergiler. Tanntanımazlıkla suçlanan bu gizemci yazar, kraliyet mahkemesi tarafından tutuklanmasına karar verilmesinden bir gün önce cinayete kurban gider.
LON’DON,

İNGİLİZCE MORFOLOJİSİ

İngiliz dilbilgisinin kolay olduğu söylenir. Gerçekten de bu izlenim bu dilin basit morfolojiye sahip olmasından ileri gelmektedir. Kuraldışı bazı durumlar dışında (ship, car gibi kelimeler dişildir) cinslik (he, s he, «gibi zamirler kelimelerin cinslerine göre kullanılır) «doğal»dır. Arı veya ay gibi kelimeler kişileştirile-cek olursa, bunlara eril cinslik verilir. Bazı kuraldışı çoğullar vardır: foot/feet, child/children. Kullanılan başlıca durum, tamlayan durumudur ve ‘s ile gösterilir ki, bu kimi zaman çoğul durumu belirten-s ile karışır: Jean’s jeans (Jean’in blucinleri). Zamirlerde kesme işareti kullanılmaz: hers, theirs. Kesme işareti bazı adlarda da kullanılmaz: Cooks (Thomas Cook), St. Andrevvs. «i» hali (veya yükleme durumu) zamirlerde kullanılır: him, îhem, whom. Fiillerin yalnızca dört biçimi vardır, bu biçimlerin bazıları (geçmiş zaman, sıfat fiil) kuraldışı olabilir. Kelimelerin sonuna gelen, çoğul veya üçüncü şahıs bildiren -s eki, önce gelen hecenin sessiz, sesli veya ıslıklı olmasına bağlı olarak değişir (cats, dogs, houses; eats, reads, passes). Preteritler veya kurallı sıfat fiiller için de aynı durum geçerlidir (iooked, lived, veanted).
«Robinson Crusoe»nun bir Fransızca baskısı İçin yapılmış resimleme.

Daniel Defoe’nun bu eseri bütün Avrupa’da bir «Robinson» hareketinin yaygınlaşmasına neden olmuş, bu eser, çevirilerde değişikliklere uğratılmış, kısaltılmış baskılan çıkartılmış, taklitleri yazılmıştır.
Mr. Pickwick (Frank Reynolds tarafından yapılmıştır, 1910). Charles Dickens’ın bu kahramanı, kafadar arkadaşı Sam Wellerle birlikte, Cervantes’in yarattığı gülünç çifti yeniden yaratır. Olağanüstü karakterlerin, pikaresk maceralannın yirmi bölüm oluşturduğu ve zamanında aylık olarak yayımlanan bu eser, daha 1837’de cilt olarak yayımlanmıştır.
sikçiliği (Dryden, Fope), kahramanlık parodileriyle tıka basa dolacak, klasiklerden de yalnızca kibarlık gösterisine araç olacak şeyleri alacaktır.

Kendini isteklerin doğal bencilliğine adayan böylesi bir dünya karşısında insan ruhu, akıldışı dramlarıyla ve sevinçleriyle kendini nasıl sılada hissetmeyebilirdi? Gerçekten de yüzyılın yeniliği, kendini sarayın ve soyluların dışında ortaya koydu: «gerçek dün-ya»nın, hayatta kalma mücadelesi veren «kahraman» açısından bütün ayrıntılarıyla resmedilmesi. Bir başka başkaldıran kişi, gazeteciliğin babası Daniel Defoe, altmışına doğru romanı keşfederek, yalnızlığı (Robinson Crusoe, 1719) ve kadınlık durumunu inceledikten sonra, yüzyılın en büyük saray kadınlarından birinin karmaşık anlatımını vermeye girişecektir («Lady Roxana», 1724). Bilinç, yosma Moll Flanders’m (Moll Flanders, 1722), beşinci kocasının ölümünden sonra ulaşabildiği bir lükstür; bu aşağılık dünyada, güvenlik erkeklere vergi bir şeydir ve düşman bir şehirde herkes kendi alanını belirlemiştir; tıpkı Robinson’m kendine ait adada köleliği yeniden icat etme pahasına yalnız kalışı gibi. Her top-
lum kendi felaketlerinin gölgesinde yaşar («Veba Yılı Günlüğü», A Journal of the Plague Year, 1722).

Irlandalı Papaz Jonathan Swift’in bu tema üzerine yaptığı parlak çeşitlemeler «çıkar filozoflarının» düşünceleriyle buluşur. Hiçbir çıkar sağlanmayacaksa hiçbir şey yapılmaz; zevkten daha ucuza mal olan hiçbir şey yoktur. Bu yazarın görüşü, mit genişliğine ulaşmaktadır; dengeleme aracı olan yergiyi kullanarak nefret edebiyatını yeniden canlandırır. Gulliver’in Seyahatleri’nâz (Gulli-ver’s Travels, 1726) yergi, «ciğeri beş para etmez insan soyu»nun kesin olarak mahkûm edilmesine kadar vardırılır, insandan kaçmanın şaheseri olan bu eserin, tıpkı Robinson Crusoe gibi, çocuklar için yazılmış bir kitap kabul edilmesi anlamlıdır. «Naçizane Öneri»deyse (A Modest Proposal, 1729), açlık sorununu çözmek için söz konusu bu iki kitabı oturup yemenin yeterli olacağı ileri sürülecektir.

Kinizmin ve vazgeçmenin doğal tamamlayıcısı olan duygusallık XVIII. yy’da, erdem romanı adı verilen kuşkulu biçime bürünecektir. Richardson’ın «Pamela» (1740) ve «Clarissa» (1747) adlı romanları, sahip oldukları bakirelik hâzinesini, baştan çıkarıcı hırsızlara karşı sertlikle korur. Püritenlerin fethedici saflığından, amansız koca avcılığına yol açılmasını bekleyen bakirelerin ortalığı istila etmesine geçilir. Fielding, mektup türü bu romanlara karşılık olarak Kader Yolu, (Joseph Andrews 1742) ve Tom Jones’ü (1749) yazar. Bu romanlarda, bakireliği açıkça gündemde olmayan, sokakta bulunmuş bir çocuğu anlatır. Gerçekçilik neden hüzün verici olsun ki! Fielding’le birlikte neşeli Ingiltere, gülümse-
mesine ve soluğuna yemden kavuşur. Steme, Fransa Hissi Seyahat (A Sentimental Journey Through Frana 1768) yazarak dünyaya parodi açısından bakmayı keş: Anlamsızlık içinde tadı çıkarılan yaşam, zararsız sa« demlerin en tat verici şeyi haline getirir. Kaleme aldıj Shandy» (1759-1767), kasığından yaralandıktan sonr çimde iyi konuşan bir hatip haline gelen Toby Amca ‘n şı bin bir gevezeliğinin ortasında ortaya çıkacaktır, t salmış olan roman biçimi, kurallara tapmanın da, ger. dialarının da tedirgin etmediği bir düşselliğin yaratır yapacaktır. Ne var ki Sterne’in hazcılığı, saflığıyla, adalet endişesiyle ve Irlandalı Goldsmith’in görülmez tüyle («Dünya Vatandaşı», The Citizen of the World, V field Papazı, The Vicar of Wakefield: A Tale, 1762) birle lerin de kimi zaman kendilerine sığınacak bir yer bulrr kebilir. Onlara konukseverlik gösteren, saflığa ve yür hip bilgelere ne mutlu!

Filozoflar, bencillik kumaşım dokuma görevim üstl* devleti göklere çıkarmaya yönelirken (Hobbes, Lockı Hume, Burke, Adam Smith, Malthus), romancılar ve ş; gözetmemenin, insanın kendisine olan saygısını kaz; için ne kadar gerekli olduğunu hatırlatırlar. Sheridan’r dürücü teatral gösterilerine rağmen (Kötü Söz Söyle 1777), toplumsal bencillik her tarafından kırpılır. Doyu diği ılıklıklara, iyiliğin gözyaşları biraz tuz katacaktır, ruh, doğaya geri dönüşle huzura erdikten sonra, rakiple ğunluklarmı egzotizmin, batınîliğin ve erotizmin ötel< yacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir