İRADE-İ SENİYYE

İRADE-İ SENİYYE

OSMANLI BÜROKRASİSİNDEKİ DEĞİŞİMLE BİRLİKTE ORTAYA ÇIKAN IRADE-I SENIYYELER İLE PADİŞAHIN EMRİ VEYA İSTEĞİ, DOĞRUDAN KENDİSİ TARAFINDAN DEĞİL, VASITA İLE MUHATABA BİLDİRİLİR OLMUŞTU…

1

Arapça bir kelime olan irâde, “dileme, isteme, meram, emir, ferman” manalarını taşır. Osmanlı diplomatiğinde ise padişahın emri, fermanı manasına kullanılmıştır. 1832 tarihine kadar, padişaha arz edilecek konunun özeti “arz tezkiresi” veya “telhis” olarak adlandırılan bir belge ile sunuluyordu. Padişah da görüşünü bizzat kendi el yazısı ile bildiriyor ve buna hatta hümâyûn deniliyordu. Bu tarihten sonra ittihaz edilen yeni usul ile arz tezkireleri padişahın hususî başkâtibine yazılır oldu. Ser-kâtil>i hazret-i şehriyârî olarak adlandırılan başkâtip, gelen tezkireleri padişaha okur, o da sözlü olarak mütâlaasım bildirir ve bu mütâlaa arz tezkiresinin altına ve yukarıdan aşağıya doğru, sadrazama hitaben başkâtib tarafından yazılırdı. îşte bu şekilde ortaya çıkan ibarelere yahut vesika cinsine “irâde-i seniyye” denilmiştir.

İrâdeleri, hazırlanış, şekil ve görünüşleri itibariyle dört bölüme ayırmak mümkündür.

ı. Arz Tezkiresi Hâmişine Yazılan İrâde

Bu tür irâdeler, sadrazamın Mâbeym Hümâyûn Başkitâbeti’ne hitaben yazdığı arz tezkiresinin altına, Mâbeyn başkâtibi tarafından padişahın irâdesinin eğik olarak yazılması ile meydana gelmiştir. Bunların misallerine geçmeden önce “Tezkire nedir?” sorusunun cevabı verilmelidir.

Tezkire, Osmanlı diplomatiğinde, aynı beldedeki resmî kurumlar arası yazışmalarda kullanılan belgelere verilen isimdir. Birçok türü bulunan tezkirelerden konumuzla ilgili olanı arz ve irâde tezkireleridir.

Arz Tezkiresinin Rükünleri

Birinci rükün olarak, Osmanlı belgelerinin tamamına yakınında yer alan davet (dua) rüknü, tezkirenin üst tarafında bulunmaktadır. Bu, “hüve” veya “hû” şeklinde olup Cenâ1>ı Allah’ın adının zikri ve yardımının istenmesi gayesine matuftur.

İkinci rükün, Mâbeyn başkâtibinin elkabı ile başlar. Başkâtibin rütbesini bildiren elkab zamanla farklı şekillerde yazılmıştır. İlk dönemlerde gayet uzun ve süslü ifadelerle yazılan elkab, zamanla kısalmış ve sadeleşmiştir. Nitekim 9 Recep 1280 tarihli bir arz tezkiresinde “Atûfetlü efendim hazretleri” şeklindedir.

Uçüncüsü, nakil rüknüdür. Sadrazamın sunduğu arz tezkiresinde elkabdan sonra hemen konuya girilir ve örnek belgemizde görüldüğü gibi mevzu özetlenirdi.

Dördüncü olarak, talep ve bitiş cümlesi gelmektedir.

İrâde tezkiresinin rükünleri

İlk rükün olarak önce sadrazamın elkabı gelir. En sık kullanılan elkab, “Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki” ifadesidir.

İkinci rükün nakil bölümüdür. Nakil, kısa ve kalıplaşmış olup, sadrazamın tezkiresinin padişaha sunulduğunu beyan eder. Arz tezkiresi sadrazam tarafından gönderildiğinden “tezkire-i sâmiye-i âsafâneleriyle” gibi değişik şekillerde adlandırılırdı. Ancak nakil kısmının başında muhakkak “Resîde-i dest-i tazîm olan” ve benzeri bir ibare eklenirdi. Bu ibare; “Resîde-i dest-i tekrîm olan”, uHâme-pîrâ-yı ta‘zîm olan”, “Hâme-zîl>i tebcil olan”, “Enmile^pirâ’ yı ibcâl olan” gibi irâdeden irâdeye değişen ifadeler olabilirdi. Arz tezkiresiyle ekli bir vesika sunuldu ise bu belge irâdede zikredilirdi.

Nakil rüknü “ve” bağlacı ile emir rüknüne bağlanır ve padişahın emri ifade edilir. Son olarak da Hicri tarih yazılırdı.

Padişah saray dışına çıktığında halk tarafından verilen ve “ma’rûzât’1 rikâbiyye” denilen arzuhaller daha evvel hatt’1 hümâyûn bahsinde ifade edildiği gibi Bâblâli’de özetlenir, özetlerin her biri bir paragraf şeklinde yazılır, yanma da yapılacak muamele not düşülürdü. Sadrazamın “ma’rûzât’1 rikâbiyyenin leffen arz ve takdim kılman iki kıt’a hulâsası meşrûhatmın icrâ^yı îcâbâtı hakkında…” ibareli tezkiresi ekiyle Mâbeyne gönderilirdi. Padişahın emir ve görüşü diğer hâmişine sadır olan irâdeler gibi Mâbeyn başkâtibi tarafından arz tezkiresinin hâmişine “ … melfuf hulâsalar manzûr-1 şevket-mevfur-1 hazret-i cihan- bânî buyurulmuş ve ber- mûceb-i istîzân zikrolunan hulâsalar meşrûhâtınm icrâ-yı îcâbâtı müte’allikve şeref sudûr buyurulan emr ve irâde-i seniyye…” şeklinde yazılarak sadrazama iade edilirdi.

Arz Tezkiresinin Rükünleri

Rükün: Davet Başbakanlık Osmanlı Arşivi Îr^^Dâhiliye tasnifinde
139/7169 numara ile yer alan ve Silistre Kalesi’ndeki Kurşunlu Cami ile Selim ?aşa Camii’nin tamir masraflarının ödenmesi ile ilgili örnek belgemizde birinci rükün “Hi’ıve” şeklindedir.

Rükün: Elkab
“Seniyyü’l’himemâ, devletlü, inâyetlü, atûfetlü efendim hazretleri”

3 Rükün: Nakil

Sadrazamın sunduğu arz tezkiresinde elkabdan sonra konu, örnek belgemizde görüldüğü gibi özetlenirdi: “…Geçen sene Rumeli’ye vukû، bulan seyâhat-i seniyye^i cenâb-ı şâhâneden evvelce Silistre Kal،ası derûnunda vâlid’i mâcid’i kesîrü’Fmehâmid’i cenâb-ı cihân-bânî cennet-mekân merhûmun ihyâ buyurdukları Kurşunlu Câmi،’i Şerifi ile sadr-ı esba^’1 merhûm Mehmed Selîm Paşa’nın câmi،’i şerifi mııhtâc-1 tamîr olarak…”

4 Rükün: Talep ve bitiş cümlesi

Sadrazamın örnek belgemizdeki talep ve bitiş cümlesi:

“ …muvâfık-ı irâde-i seniyye-i hazretti şâhâne buyurulur ise ber’mücel>i istîzân icrâ-yı muktezâsı nâzır-1 müşârun-ileyhe havâle olunacağı beyanıyla tezkire-i hulûs-verî terkîmine ibtidâr kılındı efendim.” şeklindedir.

5 ve 6 Rükünler: Müteakiben Hicri tarih ve sadrazamın imzası yerine “Mim” harfi bulunmaktadır.

İrâde Tezkiresinin Rükünleri

Rükün: İlk rükün olan sadrazamın elkabı “Ma‘rûz-1 çâker-i mıısâdakat-güsterleridir ki…” şeklindedir.

2 Rükün: ikinci rükün olan nakil kısmını “işbu tezkire-i sâmiye-i âsafâneleriyle zikrolıınan takrir manzûr-1 âlî-i cenâl>ı mülııkâne buyurulmuş” ibareleri oluşturmuştur. Bu kısmın başında “Resîde^i dest-i ta،zîm olan” ifadesi yer alır.

3 Rükün: Nakil rüknü, “ve” bağlacı ile emir rüknüne bağlanır ve padişahın emri ifade edilir. Belgemizde emir şöyledir: “…ve iş ar ve istîzân buyurulduğu veçhile masârif-i mezkûrenin Hazîne-i Evkâfı Hümâyun zuhûrâtvâridâtına masrafkaydıyla tesviyesi zımnında icrâ-yı muktezâsı nâzır-1 müş^un-ileyhe h؛wâle olunması müteallik ve şerefsudûr buyurulan irâdemi seniyye-i hazret-i şâhâne îcâl>ı âlîsinden bulunmuş…”

4• Rükün: Müteakiben, gelen evrakın Sadaret’e iade kılındığı “ve mezkûr takrîryine savl>ı sâmi-i sadâret’ penslilerine iâde kılınmış olmağla” iadeleriyle belirtilmiş ve irâde, “ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir.” cümlesi ile bitirilmiştir.
5 Rükün: Belgenin tarihi, 19 Rebiülevvel 1263’tiır.
13 Kasım 1907 tarihli bir irâde şöyledir:
“Hazret-i Ömerü’FFârûk radiyallâhü anh hazretleri tarafından Kudüs-i Şerif de inşâ buyrulmuş olan câmi‘-i şerifin icrâ-yı tamîrâtı şerefsudûr buyrulan irâdemi seniyye^i cenâb-ı hilâfet penâhî îcâl>ı celîlinden olmağla ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emr indir.”
4. Padişah İmzası Taşıyan İrâdeler
II. Meşrutiyetken sonra bazı mühim tezkirelerin Bâbıâlî’de hazırlandıktan sonra sadrazam ve ilgili nâzırlardan sonra padişah tarafından da imzalandığını görüyoruz. Nitekim “Türkiye Umûmî Bankası” isminde kurulacak olan şirket ile ilgili irâdede bugünkü tabir ile Bakanlar Kurulu’nun imzasının üzerinde Sultan Mehmed Reşâd’m imzası bulunmaktadır. Yine imzaların hemen üstünde, çıkan irâdeyi hangi nezaretin uygulayacağı “Bu irâdemi seniyyenin icrâsına Ticâret ve Zirâat nâzırı  me’mûrdur” emriyle belirtilmektedir.

2. Re’sen irâde

Padişahın herhangi bir talep olması bir konu hakkında verdiği emrin Mâbeyn başkâtibi tarafından sadrazama bildirilmesine “re’sen irâde-i seniyye” ismi verilmiştir. Re’sen irâdeleri yazılış sebeplerine göre sınıflandırabiliriz:
a. İşlerine Ait irâdeler
Padişahın, önemli bir meselenin halli hakkında sadrazamın arzı olmaksızın emir verdiği de olurdu. Yine deprem, yangın, su baskını, kuraklık gibi afetlerle ilgili alınması gereken acil tedbirleri doğrudan emrederdi.
Adana, Konya ve Ankara vilayetlerinde meydana gelen kıtlığa karşı alınacak tedbirlerin hemen bildirilmesine dair 9 Haziran 188? tarihli irâde, ikinci Abdülhamid Han’ın re’sen irâdelerine bir örnektir.
b- İmtiyaz Tevcihine Ait irâdeler
Fadişah, hanedan üyelerine veya devlet ileri gelenlerine bir şeyin tasarrufunu re’sen irâde ile verebilirdi. Basra’dan Meskene’ye, Dicle’den Musul’a kadar padişah adına vapur işlettirilmesi için Hazineci Hassa’ya imtiyaz verilmesine dair re’sen irâde bu şekle örnektir.

  1. Tayin ve Terfilerle  irâdeler

B^zı memuriyetlerle ilgili tayin ve terfiler padişahın re’sen irâdesi ile olabiliyordu. Nitekim Ceyb-i Hümâyûn kâtibi Faik Efendi terfihi rütbe etmiş ve lazım gelen ruus-1 hümâyûnun yazılması için re’sen irâde çıkmıştır.

  1. Maaş Tahsisiyle ilgili irâdeler

Yüksek dereceli memuriyet sahipleri ile özel olarak görevlendirilen şahsiyetlerin maaş düzenlemeleri de padişahın re’sen irâdesi ile ol^iliyordu. Meselâ Halid Bey’e Maliye hâzinesinden verilecek maaş, padişahın emri ile tayin olunmuştu.

  1. Nişan ve Madalya Verilmesi İle İrâdeler

Tanzimat’tan sonra sivil kadronun rütbelendirilmesiyle her rütbenin hangi nişan ve madalyayı alacağı tespit edilmişti. Bunlar arz tezkiresi hamişine irâde ile verilebildiği gibi bazen de re’sen irâde ile tevcih edilebiliyordu. Fatih Camii dersiamlarından Şehri Ahmed Rasim Efendiye nisan verilmesine dair irâde, re’sen sâdır olmuştu.

 

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*