Kısa anlamlı hikaye

İSLÂM ADALETİ UGRUNA KENDİLERİNİ FEDA EDİYORLARDI

İSLÂM ADALETİ UGRUNA KENDİLERİNİ FEDA EDİYORLARDI

shâb-ı Kiramla oturmuş sohbet etmekte 61an Halifeli Müslitnin Hazret-i Ömer (Radiyallahu ÂnJıüVnün huzuruna üç adam girdi. Bunlardan ikisi, aralarına aldıkları üçüncü şahsın kollarından sıkı sıkıya sarılmışlar  Kısas isteriz yâ Emirel mü’minin, kısas» diye bağırıyorlardı! Müslümanların âdil Halifesi: «— Durun bakalım, dâvâ görülmeden kısas olmaz. Derdinizi anlatın, bu genci neden böyle sıkı sıkıya yakaladınız söyleyin bakalım?» diye sordu, iki gençten biri şöyle konuştu: «— Yâ Emirel Mü’minin! Biz iki kardeşiz, hayatı­ mızı uğruna her zaman fedâ edeceğimiz sevgili babamız, bugün bahçede hurma toplarken işte bu adamın attığı taşla öldü. Biz de kendisini yakalayıp adâletinden emin olduğumuz Halife-i Müslimîne getirdik, isteseydik, aynı mukabeleyi yapar, biz de kendisini aynı taşla babamızı öldürdüğü yerde öldürürdük. Fakat İslâm adâletinden şüphemiz olmadığı için suçluyu huzurunuza getirdik. Adâletinizi bekliyoruz.» Halife-i Müslimin, nuranî simasında hiç de adam öldürecek bir çehre görülmeyen masum bakışlı gence sordu: «— Ne dersin, bak seni katillikle itham ediyorlar, kısas yoluyla idamını istiyorlar.» Masûm çehreli genç şöyle konuştu: «— Yâ Emir-el Mü’minin! Bunlar doğru söylüyorlar. Yalnız, müsaade ederseniz bir de hâdiseyi ben anlatayım: Çölleri bir uçtan bir uca âdetâ uçarcasına kat eden bir atım vardı; onunla Arabistan’ın en aşılmaz sahralarını tez zamanda geçer, aküların almıyacağı kısa bir zaman içinde Kızü Denizden Bahreyn’e, Bahreyn’den Kı­ zıl Denize kuşlar gibi uçardım. İşte bu eşsiz atımla göl’ gelikte istirahate çekilmiştim, haberim olmadan küheylân boşanmış, biraz ilerideki bir hurma ağacının dallarını koparmış; uyandığım zaman yaşlı bir adamın atımı taş­ lamakta olduğunu gördüm. Nasıl olduysa ihtiyarın attı­ ğı taş biricik atımın alnına değdiği için birden atım yı­ kıldı ve hemen orada can verdi. Bu halé o kadar üzüldüm M anîden şaşırdım, ben de elime geçirdiğim bir ta ­ şı nasıl olduysa ihtiyara fırlattım, o da Vardı, zavallı adamı yere serdi. Bunlar da beni yakalıyarak huzurunuza getirdiler. Hâdise aynen böyle oldu. Ben Kur’anın emirlerine, bu hâdisede bana tatbik edilecek dinî hükme canı gönülden razıyım. Gerisim sîz bilirsiniz.» İslâmm âdil Halifesi: «— Suçunu itiraf ettiğin içîn kısas lâzım gelir.» buyurdular. Bu söz: «— Ben İslâmm hükmüne razıyım.» diyen genci dü­ şündürmeye başladı. Kehdisini teselli etmek isteyenlere karşı cja şu cevabı verdi: «— Ben, bana tatbik edilecek Kur’an hükmünden dolayı düşünüyor değilim. Keşke hayatım boyunca işlediğim hataların hepsinin cezası dünyada verilse de, Âhirete tertemiz çıksam. Şu anda düşündüğüm, küçük kardeşimin emânetidir. Babam vefat edeyken onun için bir miktar para ayırmış, bana vererek, büyüyünce kendisine teslim, etmek üzere saklamamı istemişti. Ben de onun parasını, yerini ancak benim bileceğim bir yere saklamıştım. Şimdi siz beni burada idam edecek olursanız,, küçük kardeşimin emaneti üzerimde kalır, hşm o peri­ şan olur; hem de ben emâneti sahibine yermemek mes’ uliyetine girerim- Beni düşündüren işte bu mes’eledir. İsterseniz bana müsaade edin, memleketime gidip, yetimin hakkını yerine iâde edeyim, yakınlarımla da„ helâlîaşıp hemen size döneyim!» Masum çehreli gencin bu teklifine dâvâ sahipleri razı olmak istemedilerse de, mecliste hazır bulunan EbuZer’in, «— Bu simada yalan söyliyecek bir işâret göremiyorum, bırakınız gitsin. Üç gün içinde gelmezse yerine beni idam edebilirsiniz… ben kefil oluyorum.» demesi üzerine serbest bıraktılar. Bir anda oktan fırlayan yay misâli ortadan kaybolan genç, emaneti yerine iâde etmek niyetiyle çöllere doğru yaya olarak uçup giderken arkasından konuşmalar başladı: «— Kendini kurtardı, artık gelir mi hiç? Can pazarı burası, elbette gelmez!» «— Hayır, gelir. O, bütün his ve duygularıyla İslâma bağlı, ihlâslı bir Müslüman. Kendisini huzur-u İlâ­ hide mes’ul etmek istemediği için mutlaka geleceğine inanıyorum!» Ebu Zer’de ise hiç bir. telâş ve heyecan eseri görülmüyordu: «— Siz üzülmeyin, gelmezse .ben kefilim, yerine beni cezalandırın» diyerek mütevekkilâne neticeyi bekliyordu. Artık aradan epey zaman geçmiş, verilen üç gün mühlet yaklaştığı için dâvâ sahipleri ileri geri konuş­ mayı fazlalaştırmışlar; hatta bir ara: «— Yâ Ebu Zer! Gördün mü, vakit yaklaştığı halde hâlâ meydanda kimseler yoktur. Nezrini ifâ etmedik­ çe yerimizden ayrılmayız» diye tehditte bile bulunmuşlardı. Halife-i Müslimin Hazret-i Ömer ise: «— Kefil olduğunuz genç gelmezse Allah şahit olsun ki yâ Ebâ Zer, Şeriatın hükmünü mutlaka infaz ederim.» diyordu. Ebu Zer, Ashab-ı Kiramın ileri gelenlerinden, Resûl-ü Ekrem’in de bir çok defa iltifatma nâil olan bü­ yüklerdendi. Bunun için Ashab-ı Kiram işin sonunu beklemeye başladılar. Nihayet vakit dolup, beklenen saat tamam olduğu için Ebu Zer’in yerinden kalkarak, hazırlığa başladığı görüldü. Tam bu sırada da uzaktan toz duman içinde bir adamın koşarak gelmekte olduğu söylendi. Bir müddet sonra nefes nefese gelen, delikanlı, kan ter içinde meclise girerek özür dilerçesine konuştu: «— Küçük kardeşimi dayısına teslim ettim. Paraların bulunduğu yeri de ona gösterdikten sonra yolş, çıktım ve koşa koşa ancak yetişebildim. Görüyorsunuz ya hava çok sıcak, çöllerde yol alm.ak da pek kolay olmuyor!.» ‘ t Suçlunun geri döneceğine bir türlü inanamıyanlar şimdi hayretler içinde kalmışlardı. Ebu Zer Hazretlerine bu asâletli gencin kim olduğunu sordular. O da: «— Ben bu genci tanımam. Kefil oluşum, onu bildiğimden değildir» Errçir-ül Mü’minîii’in huzuninda ye Ashaib-ı Kiram’m arasında ^benden yaidjm isteyen bir Müslümanâ hayır demek benim için çok’ ağır gelir. Onun için redde tın edim. Hem de bu simada yalancılık işareti görmedim. Gencin ve Ebu Zer’in bu fedakârlıkları karşısında intibaha gelen dâvâcı gençler, madem bunlar sözüiıde durarak kendilerini’ kahramanca İslâm’m hükmüne fedâ etmek cesaretini ¡gösterdiler, biz de dâvâmızdan vaz geçiyor ve bu iki Islâm kahramanını tebrik ediyor, katilin tecziyesini istemiyoruz, diyerek haklarından vazgeçip işi tatlıya bağladılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir