wiki

İSTANBUL MİMARLIKLARI

İSTANBUL MİMARLIKLARIekran-alintisi

Ceorgios140 Kiliseleri, İmparator Emanuel’in Manastırı, Dokuz Tarik’in muhteşem kilisesi, Aspar’ın Ayazması, gayet hoş hamamlar ve fevkâlade güzel bir tiyatro da birinci kısımdaydı.
Eski tarihçilerden Teokanis ile Zonaras, vak’anüvis*lerden Aleksandrin, birçok Bizans imparatorunun Hebdomon’da âyân ve ordu tarafından hükümdar ilân edildikten sonra, takdis törenleri yapılmak üzere Ayasofya’ya getirildiklerini yazıyorlar. Bu saraya Hebdomon denilmesi; imparator genç Theodosius, şehrin dairesini genişleterek, kara tarafındaki surları yaptırdığı zamana kadar, burası Kostantin Surlarına yedi taş atımı mesafede (yani bahsedilen surlardan ilk atılan taşın düştüğü noktadan itibaren, her taşın düştüğü noktadan birbiri ardına atılan yedinci taşın düştüğü son noktada) bulunan İstanbul’un bir mahallesi olmasından dolayıydı. Notitia adlı eserin beyânına göre, Kostantin Suru içinde bulunan şehrin uzunluğu daha Altınkapı’dan denize (Sarayburnu’na) kadar on dört bin yedi yüz beş ayak, genişliği de altı bin yüz elli ayak olup bire 2,21 oranında demektir.

ekran-alintisi

Ölçüm için işaret noktaları lâyıkıyla belli olsaydı; Kostantin Surlarının gerçek durumu tamamıyla belirlenebilirdi. Hâlbuki, bu bilinmediğinden, surların durumunu Codinus’un Patria’nın oldukça önemli, anlaması zor tarifleri üzerine belirlemeye mecburuz. Marmara tarafında surların başlangıç noktası, şimdi Etyemez dediğimiz yerin yakınındaydı. Burada vaktiyle bir kilisenin veya bir manastırın – büyük ihtimale göre – Dios Manastırı’nın harabeleri vardı. Buradan sur, kuzeydoğuya dönerdi ki, isakapı ikinci işaret noktası, yani köşe başı oluyor. Bundan sonra yukarıda gösterilen istikametleri takip ederek Unkapanı’na inerdi. Sultan Selim Camii ile tamamıyla Mokios Sarnıcı’na benzer geniş bir sarnıcın bulunduğu tepe, beşinci tepedir (Nişancı Paşa ve Tahta Minare semtleri). Daha sonra Pierre Gillles’in eserinde bahsedilip, bugün kayıp olan sütunun doğusundan geçer ve böylece dördüncü ile beşinci tepelerin arasından Haliç’e inerdi (Sultanselim’den aşağı, Haliç’e inen yokuştur). Bundan dolayı, Sultanselim’in güney tarafındaki, şimdi Çukurbostan dediğimiz sarnıç, Bonus Sarnıcı idi ki Patria’nın ifadesine göre, Kostantin Surları buraya kadar gelirmiş. St. Manuel, St. Sabel, İsmail Mabetleri de bu sarnıcın civarındalarmış. Surların Haliç’e kadar indiği şehrin bu kısmına Taarmatiou derlerdi. Son zaman tarihlerinde, bu ada hemen hiç rastlanmıyor. Kostantin Surlarının, Eksokionion denilen dış mahallelere kavuşan Theodosius Surlarının kapılarına karşılık gelen kapılar şunlardır:
1. Eski Altınkapı (Ancien Parte d’or, Aurea Porta): Chrysolaras zamanında henüz mevcut olup, Boundelmonti’nin haritalarında Porta Antikissima diye kayıtlıdır. Porta Aurea Antika, İsakapı Mescidi civarındaydı. 2. Porta AttaIi: Thephanis ile vakanüvis Paskal tarafından bahsedilir. Theodosius Surlarındaki Silivrikapı’ya (Porta Slymbrienna) karşılık gelir. Bu kapı Aksaray’dan Silivrikapı’ya giden cadde üzerindeydi. 3. Porta Saturnini: St. Isaac’ın hâl tercümesinde bahsedilen Mevlevihane Kapısı’na karşılık gelir. 4. Havariyun Kilisesi civarındaki Porta Polyandrii: Edirnekapı’ya (Charisius) karşılık gelirdi. 5. Codinus ile Patria’nın son derece anlaşılmaz metinlerine bakılırsa, Kostantin Surlarına yaslanmış olan St. loannes Manastırı civarında, eski bir St. loannes (Saint-Jean) Kapısı olduğu farz edilebilir. Bu kapı Boundelmonti tarafından yapılıp, Vatikan’da korunan plânda işaret edilen Hebdemon civarındaki St. loannes’in Yenikapısı’na karşılık geliyor. Eğrikapı Tepesi’nin aşağı taraflarında büyük bir sarnıç,141 Hazret-i Meryem adına bir kilise,142 bu tepenin eteğinde (Ayvansaray’da Lonca semti), Haliç sahiline yakın bir yerde Blacherna’mn meşhur Panayia1^ Kilisesi ve havarilerden St. Batris, St. Marcos,144 St. Nicolas ve Ste. Scala145 mabetleri, Büyükler Sarayı (Ayvansaray) da denilen Blacherna Sarayı, Anema Kulesi, Isaac Burcu ve Blacherna’mn herkese açık hamamları,146 Blacherna’mn mamur olduğu zamanlarda büyük bir şöhrete sahiptiler.
Ste. Scala Kilisesi: Toklu İbrahim Dede Mescidi Ayvansaray Kapısı’ndan içeri girilip de sağ tarafa dönülürse, dolambaçlı bir sokak içinde, Müslüman evleri arasında sıkışmış kalmış, sarı badanalı küçük bir bina görülür ki burası eski Ste. Scala Kilisesi olup, şimdi Toklu İbrahim Dede Mescidi diye bilinir. Kapısı üzerinde, bunu bildiren bir de levha asılıdır. Bu eski mabedin, Bizans tarihinde özel bir şöhreti vardır.St. Nicolas, St. Priscus Kilisesi, Basile Ayazm ası: Toklu İbrahim Dede Türbesi Toklu İbrahim Dede Mescidi’nden surlara doğru altmış yetmiş adım kadar gidilirse iki yüksek burç görülür. Bu burçların baktığı avlu eski St. Nicolas ve St. Priscus Kilisesi’nin olduğu yerdir. Hâlâ, Toklu İbrahim Dede Türbesi diye meşhurdur. Aşağı tarafları yontma taştan, yukarı kısmı muntazam tuğladan örülü olan bu burçları, birbirlerine bağlayan surun ortasında, büyük kemerli bir kapı vardır ki fetihten sonra örülerek, kemerli küçük bir kapı hâlinde bırakılmıştır. Blacherna’mn taş kapısı olan bu kapı ile dış kapı arasında bir avlu vardır; kapısı üzerinde, “Ashâb-ı kirâmdan Hazret-i Ebû Şeybetü’l-Hudrî ve Hamdullah el-Ensarî radıyallahü anhümâ” ibaresi yazılı, kale kapısının üstünde de Sultan ikinci Mahmud’un tuğrası ve H. 1251 tarihi asılıdır. Bu iç kapıdan, dört tarafı, başını gökyüzüne uzatan burçlarla, kale duvarlarıyla çevrili, asırlık ağaçların sessiz ve koyu gölgelerinin altına sığınmış bir avluya girilir. Büyük kapının iki tarafındaki iki burçtan, soldaki -resminde görüldüğü üzere- daha büyük ve daha muntazam bir hâldedir ve geniş pencereleri vardır. Bu burcu Michel yaptırmıştı ve iki katlıydı. İçinde, vaktiyle ahşap bölmeler bulunduğu duvarlardaki kemer yerlerinden anlaşılıyor. Bu soldaki burcun türbe civarına bakan tarafı mihrap odacıklarından oluşur. Bu kısımda üç ve her iki yanında iki olmak üzere toplam beş penceresi varmış. Bu pencereler vaktiyle genişken sonraları örülerek küçültülmüştür. Örüldükleri iç tarafından açıkça belli oluyor. Hatta iki pencereye kornetiyen tarzında işlenmiş direk başlıkları konularak eni daraltılmıştır. Bunun içini de inceledim. Burcun çatısı iki kat kemerlidir. Kemerlerin arasında, üç metre kadar bir aralık vardır. Görünüşünden anlaşıldığına göre, burası vaktiyle muntazam bir ikametgâhmış. Dıştan her bir yanı üzerinde tuğladan kabartma haç resimleri vardır. Sağdaki burç daha alçaktır ve diğeri gibi geniş pencereleri yoktur. Büyük girişin iki tarafındaki bu burçların
arası mazgallı* bir surdur ve kapının üzerinde girişi savunma için iki mermer sütuna dayandırılmış, tuğla kemerli bir cumba vardır, bu cumbadan aşağı bakılınca kapı görünür. Büyük kapının sağında, Heraklius Surunun dış yüzü, ortası yüksek kemerlidir ve kemerin sağında, solunda taş bir merdiven vardır. Bu merdivenle sura ve burçlara çıkılır. Merdivenin basamakları kısmen harap olmuştur. Gerek türbenin gerekse Ayazma’nın bulunduğu avlu, şehir tarafından Heraklius ve dış tarafından da Beşinci Leon tarafından yaptırılan mazgallı surlarla çevrilmiş ve korunmuştur. Türbeyi kara tarafından
çeviren surun iç kısmında vaktiyle kemerli daireler, hücreler veya revaklar** bulunduğu, bugün üzerindeki kalıntılardan anlaşılmaktadır. Surun dışında ve burçların tam karşısındaki Otakçılar sırtında yer alan kabristandan bakılırsa, Blacherna’mn iç kapısı görünür. Bu kapı, St. Callinicus Kapısı’dır. Şimdi örülü olan bu kapının solunda yani Ayvansaray tarafındaki burç Ste. Nicola Burcu olup Üçüncü Romanos Argyrus tarafından yaptırılmıştı (1100).Ebû Şeybetü’l-Hudrî ve Hamdullah el-Ensarî Hazretleri’nin makamı ahşap çatılı, basık tavanlı bir türbedir. Kapısı üzerinde de Sultan İkinci Mahmud’un tuğrası vardır. Bu türbe, Fatih zamanında yapılarak Sultan Mustafa zamanında eski sadrazam Çorlulu Ali Paşa tarafından (1108), temelinden tamir edildiği gibi, Sultan İkinci Mahmud ve Sultan Abdülaziz’in devirlerinde de tamir edilmiş ve yenilenmiştir. Abdest muslukları, adı geçen sadrazamın hayır eseridir. Konstantiniacf ın bahsettiği Aya Basile Ayazması147 bu türbenin arka tarafında ve duvarla ayrılmış ayrı bir avlu içerisindedir. Avlu kapısı üzerine, mermere kazınmış bir kelime-i tevhid levhası konulmuştur. Ayazmanın bulunduğu yerin üstü, kiremit örtülü bir tavandır ve demir parmaklıklı bir kapısı vardır. Duvarlarında,
Ayasofya ve Kalenderhane Camiilerinde görülen summakî* sıvalara benzeyen sıvalar gördüm. Suyun çıktığı yere, dokuz merdivenle inilir. Suyu berrak, tatlı ve soğuktur. Bizans tarihinde, hürmetle anılan bu yer, gerçekten şairane ve heybetlilik örneğidir. Asırlık çitlembik ağaçlarının korkunç gölgeleri, insanda başka bir ruh hâli uyandırıyor. Surların, burçların üzerinden Otakçılar (Otağtepe)’a, Eyüp’e, Silâhtar Ağa’ya doğru uzanan bakışlar, insanı birçok tarihî hatıranın muhakemesiyle karşı karşıya bırakıyor. Blacherna’mn şaşaalı tarihi, hüzün veren menkıbeleri, sanki bu burç ve hisarların kapı ve duvarlarında ibret alacak bakışlara tecelli ediyor. Burada da fetih zamanlarımıza ait birçok övünülecek menkıbeler hatırladık…. Gerçekten, buradaki kabristanda, bazı tarihî, büyük şahsiyetler, meselâ Fatih devrinde buraya türbedar tayin edildiği rivayet edilen Toklu İbrahim Dede ile148 Kanun’u tercüme eden Tokadî Hoca Mustafa Efendi149 (H. 1196), Şeyhülislâm Sıtkı Efendi zade el-Hac Ahmed Reşid Efendi (16 Cemaziyelevvel 1250), Muhammed el-Kefevî el-Mısrî^o (H. 1244), meczuplardan olup Hadîkatü’l-Cevâmi’yazarı Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin çağdaşı ve mahallelisi Dalkavuk (gerçekte kavuğu üzerinde sarık yoktur) İsmail, Hadîkatü’l-Cevâmi’ yazarı Hüseyin Efendi’nin babası, Sultan Mehmed Han’ın kızı Hatice Sultan’ın baltacı kethüdası Ayvansaraylı İsmail Efendiler (H. 1165) ve daha bazı ünlü kimseler gömülüdürler. “Dalkavuk Molla İsmail adlı, gönül açıklığı şüphe götürür pir'”in kitabesi, iç kapının içeri tarafında ve solunda kale duvarına yerleştirilmiştir. Şu tarih Müstakimzade Süleyman Efendi’nindir:
Bahr-ı istiğrâkta hayretle dürc-i kalbi pür Yâni İsmâîl Efendi kutb-ı âbdâl-ı İlâh
Pîr-i fânî merd-i meydân-ı melâhât pür-melâl Genc-i esrâr-ı fenâ âgâh-dil pür-intibâh
Peyrev-i Veys-i Kârân şeybân-ı râî-i zamân İbn-i Edhem-dem o Behlûl-i cihan bî-iştibâh
Bende-i dîvâne nakşü’l-Hak hıred-sûz-ı lebîb Âkil-i Mecnûn-reviş ma’nîde taht-ı sırra şâh
Sırrını Bârî tecellîsiyle takdîs eyleye İki târîh oldu bu bir beyt-i sa’d-ı feyz-hâh
Oldu zîb Ayvansaray vuslat-ı İsmâîl’e câh Eyleye kutb-ı mecâzib ehl-i akdeste İlâh 1160

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir