i. (ar. istihza). Esk. Üstü kapalı ince alay: Sinirli bir tavırla yanındakilere dönüp hakkımda acı bir istihzada bulunduğunu sezdim (Y. K. Karaosmanoğlu). Şu son kelime Ahmet Cemil’in ince dudakları biraz basılarak ancak farkedilen bir istihza ile telaffuz olundu (H. Z. Uşaklıgil). || Mec. Acı bir alayı andıran kötü durum, büyük aksilik: Kaderin istihzası. — Fels. Sokrates istihzası. Bk. ansİkl. — ansİkl. Fels. • Sokrates istihzası. Sokrates metodunun merhalelerinden biri olan istihza (buna İronİ de denir), sorguya çekilen kimsenin cevaplarını geçici ve maksatlı olarak aşırı derecede önemsemeğe, aynı zamanda da, sorguya çekenin kendi değer ve yeteneğini küçümser görünmesine dayanır. Sokrates, aldığı cevaba ilk anda me
seleyi halletmiş gözüyle bakar, sonra birden bu cevabı çürütür ve yavaş yavaş karşısındakini önyargı ve kalıplaşmış fikirlerinden kurtarır. Bu noktada, karşısındaki artık kendinde taşıdığı hakikati «doğurmak» için elverişli kıvama gelmiştir; bundan sonra istihza yerini mayötik’e bırakır. ♦ Romantik istihza. Gerçek karşısındaki romantik tutumun en belirgin unsurlarından biridir. Kendi benliğinin sonsuzluğuna ve yaratıcı gücünün tükenmezliğine inanan şa- ir-filozof, kendini bütün kanunların ve kalıplaşmış biçimlerin üstünde görür. Her şeye kadir ve kaprisli bir tanrı gibi, sürekli olarak her şeyi yok eder, yeniden yaratır ve bütün kalıp ve şekillerle oynamaktan yüce bir zevk duyar. Romantik istihzanın na- zariyecisi, Fichte’nin etkisinde kalan F. Schlegel’dir. ♦ İstihzakâr sıf. Esk. İstihza dolu: Sonra çirkin, istihzakâr bir tebessüm açılıyor (H. Z. Uşaklıgil).
İSTİHZA
10
Eki