Genel

İSTİKLÂL MAHKEMELERİ

İSTİKLÂL MAHKEMELERİ, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında ve son­rasında özel yasayla kurulan ve o- lağanüstü yetkilerle yargılama ya­pan mahkemeler. TBMM’de’ Eylül 1S20’de kabul edilen bir yasayla ku­rulan bu mahkemeler başlangıçta öngörüldüğü gibi yalnız asker ka­çaklığını kavuşturmakla kalmaya­rak, hıyanet-i vataniye, herhangi bir yoldan ülkenin maddi ve manevi gücünü azaltma, askersel ve siya­sal casusluk suçlarına da baktı. Mahkemelerin idam cezaları dışın­da verdiği kararlar kesindi. İlk dö­nemler Meclis’in onayı beklenmek­sizin ivedi durumlarda idam ceza­larının uygulanması kararlaştırıldı. Mahkeme TBMM üyeleri arasından gizli oyla seçilen bir başkan, iki üye, bir savcı ve bir yedek üyeden oluşuyordu. Savcılara kararların ye­rine getirilmesinde kolluk kuvvetle­rini kullanma yetkisi tanındı. Kurtu­luş Savaşı ve sonrası dönemde üç kez kurulan İstiklâl ¡Mahkemeleri her dönemde en çok asker kaçak­ları davalarına baktı. Birinci dö­nemde asker kaçakları davalarında yakalananlar idam edildi ya da da­yak atılıp yinelenmesi durumunda anında idam koşuluyla ceoheve yol­landılar; yakalanamayanlar hakkın­da ise yerlerini en yakın aile üye­lerini askere alma, ailesi yoksa köy ya da mahalle halkına ağır para ce­zaları yükleme gibi kararlar verildi. Asker kaçakları dışında, özellikle Ankara İstiklâl Mahkemesi ilginç davalara baktı. Sevres Antlaşması­nı imzalayan Sadrazam Damat Fe­rit Paşa ve Hadi Paşa ile Rıza Tev- fik ve Bern Büyükelçisi Reşat Halis Beyler hakkında gıyaben idam ce­zası verildi. Ayrıca Yeşilordu yanlı­ları ve Türkiye Halk İştirakiyun Fır­kası kurucuları da bu mahkemece yargılanarak ağır cezalara çarptı­rıldı. İstiklâl Mahkemelerinin karar ve uygulamaları yoğun eleştirilere uğrayınca 17 Şubat 1921’de Anka­ra dışındaki yedi istiklâl Mahkeme­si şimdilik kaydıyla kaldırıldı, ¡kinci dönem: Kütahya – Eskişehir savaş­larından sonra askerden kaçma o- laylarının ve iç ayaklanmaların yo­ğunlaşması üzerine 24 Temmuz 1921’de yeniden üç mahkeme ku­ruldu ve bunlar doğrudan Başko­mutan Mustafa Kemal’e bağlandı. 1 Ağustos 1922’ye dek süren bu ikinci dönemde asker kaçaklarını kovuşturma ve isyancıları cezalan­dırmanın yanısıra, Başkomutan’ın emirlerinin ivedilikle yerine getiril­mesini sağladı. Samsun istiklâl Mahkemesi, Merkez Ordusu Komu­tanı Nurettin Paşa’yla işbirliği için­

de, Fontusçu olduklarından kuşku­lanılan Orta Anadolu Rumları’nı ten­kil etti. 31 Temmuz 1922’de 249 sa­yılı yasayla İstiklâl Mahkemeleri ye­niden düzenlendi ve eskileri dağı­tıldı. Üçüncü dönem: Cumhuriyet’in ilanından sonra kurulan İstiklâl Mahkemeleri’nden ilki İstanbul’da Halifeliği destekleyen İstanbul ba­sınını yargıladı. Asıl etkinliği ise Takrir-i Sükun’la birlikte başladı. Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle 4 Mart 1S25’te çıkartılan bu yasaya dayanılarak biri ayaklanma bölge­sinde. öbürü Ankara’da iki İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Ayaklanma bölgesi İstiklâl Mahkemesi, Şeyh Sait Ayaklanması’na fiilen katıldığı ve bu ayaklanmayı doğrudan kış­kırttıkları iddia edilenleri yargıladı. Silahlı ayaklanmaya katılanların büyük bölümü, mahkeme daha Di­yarbakır’a gelmeden divan-ı harp- lerce idam edilmişti. Bu nedenle Di­yarbakır’da yalnızca Şeyh Sait ve diğer ileri gelenler yargılanarak idam edildi. Ankara İstiklâl Mahke­mesi ise. Aydınlık dergisi çevresini yargılayarak 7 -15 yıl hapse mah­kûm ettikten başka İzmir suikastı girişimi davasına baktı. Bu davada daha çok eski İttihatçılar yargılan­dı ve İzmir’de 15, Ankara’da 4 kişi idam edildi, kimi sanıklar sürgün cezasına çarptırıldı. Bu iki mahke menin görev süresi Mart 1927’de sona erdi. İstiklâl Mahkemeleri ya­sası Mayıs 1949’a dek yürürlükte kaldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir