i. (ar. vely, arkası sıra gelme’- den istila*). Bir memleketi silâh zoruyle ele geçirme: Milliyet esaslarına riayet kâr ve memleketimize karşı istilâ emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınaî muavenetini memnuniyetle karşılarız (Atatürk). || Teşm. yol. Kaplama, yayılma, sarma: Limandaki yabancı ticaret gemileri bana, dünyanın soyulmasını, […] kapitalistlerin dünya pazarlarını istilâsını hatırlatırdı (Ş. S. Aydemir). || istilâ etmek, bir ülkeyi zorla işgal etmek. Yayılmak, sarmak, kaplamak: Birdenbire acaip bir duygunun içimde dalga dalga büyüdüğünü ve beni istilâ ettiğini hissettim (A. H. Tanpınar). —- Ask. İstilâ ordusu, düşman memleketlerini istilâ etmekle görevlendirilen askerî kıtaya verilen ad. — Jeol. Basma, yayılma. — Tıp. Bir hastalığın yayılması, salgın: Kolera istilâsı, veba istilâsı.
♦ İstilâcı sıf. veya i. İstilâ eden. + İstilâî sıf. Ask. Esk. istilâ ile ilgili olar — Tıp. Esk. [Hastalık için] Salgın,
İSTİLÂ
10
Eki