i. .(ar. sened’- den istinâd). Dayanma, dayanış, yaslanma: O benim istinadımdı, destek kırıldı ve ben yıkıldım (A. H. Müftüoğlu). Bu esnada istinat direkleri getirildi, çöken tarafa kondu (N. Araz). || Güvenme, kuvvet alma. || Bir şeyi kanıt sayma. || İstinat etmek, dayanmak: Efendiler, haricî siyasetin en çok alâkadar olduğu ve istinat ettiği husus, devletin dahilî teşkilâtıdır (Atatürk). Medenî ahlâk, bilhassa fertlerde, şahsiyetin yüksek olmasına istinat eder (Ziya Gökalp). ♦ İstinaden zf. Esk. Dayanarak, güvenerek. + istinadgâh veya istinadgeh blş. i. Esk. Dayanacak, güvenecek yer, dayanak: İçtimaî tesanüdün istinadgâhı da kandaşlık o- lur (Ziya Gökalp). ♦ istinadî sıf. Esk. istinatla ilgili olan.
İSTİNAT veya İSTİNAD
10
Eki