i. (ar. /‘sn’den istilân). Esk. Başkasından yetki isteme, izin alma: Orada mevcut zevattan hiç birinin teşebbüs almayıp istizana kalkışması cidden mucibi teessüf görülmüştür (Atatürk). || İzin istemek için danışma. || İstizan etmek (veya eylemek), izin almak: Hazret-i Osman’dan istizan eyledi ve kuvve-i imdadiye istedi (Cevdet Paşa). || Bil-istizan, başkasına danışarak, sorarak. || Bilâ-istizan, danışmadan. — Teşk. tar. istizan tezkeresi, OsmanlIlarda padişahtan sorulması gereken işler hakkında sadrazam tarafından Mabeyin başkâtipliğine yazılan tezkere. Bk. ansİkl. — ansİkl. Teşk. tar. İstizan tezkeresi kullanılmadan önce, sorma işlemini sadrazam doğrudan doğruya yapardı. Tanzimat’tan sonra bu iş, yazılı olarak yapıldı. Sarayda Başkâtiplik dairesi tarafından tezkerelerin özeti yapılır, çok önemli olanlar padişaha sunulurdu. Padişahın buyruğu, çıkma yapılarak tezkerenin altına yazılır, başkâtip tarafından imzalanarak sadrazama geri verilirdi. önceleri sadrazam istizan tezkerelerini imzalamıyor, sadece «malûm» anlamına gelen «M» harfi koyuyordu. Midhat Paşa sadrazam olunca tarih ve imza usulü kondu.
İSTİZAN
10
Eki