Vaktiyle Bağdat’ın hâli vakti yerinde olan (zengin) Müslümanlarmdan bir kafile Hacca gitmek üzere karar verirler. Komşu zenginlerin hacca hazırlandıklarını duyan fakir fakat çok temiz, salih bir zat dakendi kendine:— Ben de, şu komşularımla birlikte gideyim hacca, der.Kendi haline göre hazırlığım yapar, hac kafilesiyle o da yola çıkar. Kendini beğenmiş zenginlerdenbazıları bu fakir adamın da kendilerine katılarakgünlerce, aylarca sürecek bu hac yolculuğuna katılmasına şaşar ve hayret ederler. Bunlardan biri, birazda zâhirî bilgisi olan, abalarında hoca dedikleri birefendi bu fakir yol arkadaşlarına sokulur ve:— Hayrola komşu! Sen de mi hacca gidiyorsun?der. Kalbi, saf, tertemiz olan kalbinde ufacık bir gıllügış olmayan bu fakir adam da:— Evet, efendim! Ben de sîzlerin sayenizde, arkadaşlığınızda gidip o yüce makama yüz süreyim dedim. Allah nasib ederse sîzlerle ben de yola çıktımder. Zahiri bir kaç kelimeyle kendisine hoca denenEfendi, o saf ve temiz müslümanla kendi bodur aklısıra alay eder:— Fakat, komşum! Senin bineğin yok, azığın yok.Bari birkaç akçan olsun var mı? der.Tertemiz bir kalbe ve acabasız (sağlam) bir îmana sâhib olan fakir Müslüman hemen cevab verir:— Rabbım beni besler. Bütün canlıların rızkımveren Allah’dır.Esasen her birimiz onun nzık hâzinesinden beslenmiyor muyuz? der.Benlik hastalığından kurtulamıyan efendi busözler karşısında şaşırır. Fakat yine de aklı başınahenüz gelmemiştir. Fırsat buldukça fakir adamlaalay etmeye devam eder.Nihayet günlerce süren uzun ve yorucu yolculuktan sonra kâfile, Mekke-i Mükerremeye vardılar. Kâbe-i Muazzamayı tavaf ettiler. Arafatta vakfeye durdular, bütün hac farizasını yerine getirip vedâ tavafını da yaparak geri döndüler. Artık herkes hacı olmuştu.Şeytan ve nefis atma binen durur mu? kendinibeğenmiş sözümona birazda zahiri bilgisi olan, hocageçinen efendi, hemen alay etmekte olduğu fakirmüslümanın yanma yaklaşır:— Komşum, vardın Beytullahı tavaf ettin mi?der. Gönlünde ufacık bir şüphe olmayan ve hiç kimse hakkuıda kötülük düşünmeyen saf, katkısız, temizmüslüman hemen cevab verir:— Evet ettim! Allahıma sonsuz hamd ve şükürler olsun ki, benim gibi fakir ve âciz bir kulunu buşerefli, yüce makamları ziyaret edip hac ibâdeti gibien mühim bir ibâdeti yapmayı nasib etti, der.Hoca geçinen kötü huylu zat, hep işin alay ve gırgır tarafında. Bu sefer başka türlü bir suâl sorar:— Komşu sana da berat verdiler mi? der. Temizmüslüman:— Nasıl berat bu? diye heyecanla sorar. Alaycıadam:— Hacılara, cehennemden âzâd oldun diye beratverilir. Biz beratımızı aldık der. Saf müslüman, hemen telaşla gerisin geri Mekke’ye Beytullah’a döndü. Alaycı adam kıs kıs güldü. Hadiseyi gelip yol arkadaşları olan diğerlerine söyledi. Hepsi gülüşerekyollarına devam ettiler.Saf temiz müslüman Harem-i Şerife vardı, başını Beytullah’m , eşiğine koydu:— Ey Rabbim! Senin kullann cehennemden âzâdberatını almışlar. Ben fakire bu berat verilmedi. Yoksa ben âzâd olunmadım mı? diyerek gözlerinden selgibi yaşlar akıttı. Ağlayıp feryâd eden ıtıüslüman nihayet öyle bir hâle geldi ki, artık yerinden kıpırdıyacak hâli kalmadı. Bu haldeyken karşısına bir zat geldi ve:— Kaldır başını ey temiz adam! Al şu beratınıgit vaktinde yetiş yol arkadaşlarına dedi.Saf müslüman beratını alıp yüzüne gözüne sürdü ve koşarak arkadaşlarına yetişti. Arkadaşları isesaf adamı aldattıkları için zevkli zevkli gülüşüyorlardı. Fakir arkadaşları yetişince hepsi heyecanla sordular:— Ne oldu? Aldın mı beratını dediler. Fakir.— Aldım ya! işte koynumda dedi.Beratı görünce hepsi heyecanla baktılar. Yeşil,misk gibi kokulu bir kâğıt, üzerinde beyaz nurdanyazılar vardı. Alaycı bilgili geçinen efendi bayıldı,atından düştü. Ayıldığında:— Keşke bende şu fakir komşum kadar olabilseydim de hiç bir şeyim olmasaydı. Yazık benim geçen ömrüme!.. En kıymetli ömür sermayemi boş yereharcamışım!.. Nefsimin esiri (tutsağı) şeytanın fermanlı kölesi olmuşum. Ben de şu saf temiz komşumkadarcık olsaydım da beni Allah ile aldatsaydılar.Diyerek ah çekmişti.Bağdat’a döndüler. Fakir adam:— Al bu berât sende kalsın komşum, sen bilgiliadamsın, hocasın ben öldüğümde bu beratımı kefenime koyarsın demişti.Fakir .adam, eceli gelip ölmüş. O anda hoca dedikleri zat da ticâret dolayısiyle başka bir yere gitmiş, cenazede bulunamamıştı. Döndüğünde adamınölmüş olduğunu öğrenince eyvah komşumun bendebir emânet vardı. Beratım kefenine koyacaktım diyerek eve geldi, beratı bakmak için sandığı açtı, beratyoktu. Herhalde birisi alıp kefenine koydu benyokken dedi. Fakir adamın mezarını açıp ta bakayımdiye mezara gitti. M ezan açmak için harekete geçerken mezardan bir ses geldi. Biz kulumuza berat verip de sonra onu yabancı elerde bırakırmıyız!.önceleri fakir komşusuyla alay eden hoca dedikleri zat, hemen eve gelip komşunun ruhuna Kur’ân’-lar okumaya başladı. Rüyasında o fakir komşuyu görüp şöyle dediğini duydu:— Hoca komşum, Allah senden razı olsun. Senolmasaydın ben beratına unutacaktım. Siz hatırlattınız da aldım. Sual Meleklerine beratımı gösterdimbana hiçbir şey söylemediler. Beratımı kabul ettiler.Dedi.
İZÂH VE AÇIKLAMA:
Bu hikâyede ibret dersi almaya istidadı, kabiliyeti olanlar için çok büyük öğüd vardır. Allah yolunadüşen bir müslümanm başkalarıyla alay etmesi nekötü bir netice verdi. Kim alay etmeye kalkarsa kendisi alay edilmeye lâyık bir duruma düşer. îyi niyetli,Allah’a sağlam acabasız, tereddütsüz bir imâna sahib olan muhteremler Allah’ın büyük nimetlerinenâil oluyor. Kendini beğenm ek başkalarını küçükgörmek dinimizde en kötü bir huydur. Eninde sonunda bunun zarannı görür sahibi. Hem Allah yolunadüş malınla canınla hem de nefsinin kölesi olmaktankurtulma. Bu akıllı bir adamın işi değildir. Nefsininesiri olmuş, şeytanın kölfesi olmuş bir adam Hac yolunda da olsa kötü huyundan vaz geçemiyor.