JACOBİ Friedrich Heinrich (1743 – 1819), Alman felsefeci. Tüccar bir aileden gelen Jacobi önce Frank-furt’ta bir meslek okuluna gitti. Da¬ha küçük yaşta birtakım psikolojik bunalımlar geçirmeye, doğaüstü o- lavlara aşırı ilgi duymaya başladı. Eğitimini tamamlaması için Cenev-re’ye gitti. Orada teoloji ve felsefe sorunlarına yöneldi. 1764’te Düs- seldorf’a dönerek 1772’ye dek tica-retle uğraştı. Bu arada evlendi ve psikolojik yaşamı düzene girdi. 1772’de Berg ve Jülich dukalıkları¬nın danışmanlığına getirildi. 178Ö’ de Spinozacılığı incelemeye başla¬dı. Moses Mendelssohn ve diğer aydınlanmacıların inan kavramını eleştirmeleri üzerine, insan’ın birey¬sel olguların dolaysız bilgisini edin¬menin biricik aracı olduğunu ileri sürdü. 1794’te Fransız devrim or¬dularının yaklaşması üzerine evi¬ni terkederek Hamburg’a yerleşti. Fichte tanrıtanımazlıkla suçlanınca bir açık mektup yayınlayarak kendi teist konumunu ilan etti. 1805’te Münih’e gitti ve 1807-1812 arasında Bilimler Akademisi başkanlığı yap¬tı. Duygu ya da inan felsefesinin kurucuları arasında sayılan Jacobi’ ye göre, inan yalnızca duyumlana- bilir gerçekliğini değil, aynı zaman¬da insanın yüreğinde ya da ruhun¬da varolan Tanrı bilgisi de içinde tüm hakikatleri dolaysız öğrenme¬nin biricik aracıdır. Nitekim Jacobi’ ye göre biricik doğru bilgi, duygu¬sal yaşantıya dayalı bilgidir, insan zihninin etkinliği, duygusal yaşan¬tının sınırlarını aşamaz. Öte yan¬dan felsefenin temelini oluşturan
dinsel duygu rasyonalizm çerçeve-sinde anlaşılmaz. Buradan hareket¬le Jacobi rasyonalizmi tanrıtanı¬mazlığa bağlar. Jacobi’nin görüşle¬rinden kimileri, günümüzde yaşam felsefesi ve varoluşçuluk tarafın¬dan sürdürülüp geliştirildi. Yazdık¬larını 1812-1820 arasında 6 ciltlik Toplu Eserler halinde yayımladı.
Karl Gustav Jacobi
JACOBİ Kari Gustav (1804-1851). Alman matematik bilgini. 1821’de girdiği Berlin Üniversitesi’ni 1824* de bitirdi. Ertesi yıl doktorasını ver¬di. 1827’de yardımcı profesör, 1832* de profesör oldu. Çeşitli üniversite¬lerde dersler verdi. Bir süre Prus¬ya Bilimler Akademisi üyeliği yaptı. Jacobi, eliptik fonksiyonlar, sayılar kuramı, geometri, mekanik ve ana¬liz konularındaki çalışma ve buluş¬larıyla XIX. yy’ın başta gelen ma¬tematikçilerinden biri oldu. Başlıca eserleri: Fundamenta nova theoriae funktionum ellipticarum (Eliptik Fonksiyonlar Kuramının Yeni Te¬melleri, 1829); Canon arlthmeticus (Aritmetiğin kuralları, 1839); DeFor- matlone et Proprietatibus Deter- mlnantium (Determinantların Yapı¬ları ve Özellikleri Üzerine, 1841).
JACOBİ Morits Herman Von (1801 -1874), Alman fizikçi. Mimarlık ya-parken 1818’de Rusya’ya göç etti. 1832’de elektrikli telgrafta, ilk kez dönüş hattı yerine toprak hattı kul-landı. 1834’te Dorpat’da profesör oldu. 1837’de galvanoplastiyi buldu. 1838’de elektromıknatıslı bir elekrik motoru yaptı. Bu motorla çarklı bir gemiyi yüzdürdü.
JACOBSEN Arne (1902-1971), Da-nimarkalI mimar. 1928’de Kopen¬hag Sanat Akademisi’ni bitirdi. 1930’lu yılların işlevsel mimarlık an¬layışından bu arada Le Corbusier ve Asplund’dan etkilendi. 1933’de ilk önemli projesi olan Bellavista S/fes/’ni gerçekleştirdi. Bu yapıda tek konut birimlerini teraslarla ka- demelendirerek, her konuta deniz manzarası sağladı. 1955’de Kopen-hag’daki Jespersen Binası ve Ro- duvre Belediyesi”nde ilk kez giydir¬me dış yüzü kullandı. 1956’da Ko¬penhag Sanat Akademisi’ne profe¬sör oldu. Bu tarihten sonra çeşitli ülkelerde uluslararası üslupta ya¬pılar gerçekleştirdi. Konutlarda ye¬rel mimarlık öğelerini kullanan Ja- cobsen, başarılı bir mobilya tasa-rımcısı olarak da tanındı. 1952’de gerçekleştirdiği Üç Bacaklı İskemle ve 1959’da tasarladığı Yumurta İs¬kemle bu alandaki en önemli iki çalışmasıdır. Başlıca eserleri: Aar- hus Belediyesi (E. Moller’le, 1938- 1942), Solleud Belediyesi (1938- 1942), SAS Binası (1959), Catherine Koleji (1959-1964).
JACOBSEN Jens Peter (1847-1885), DanimarkalI romancı ve şair. Zen¬gin bir tüccarın oğludur. Kopenhag’ daki öğrencilik yıllarında bir yan¬dan edebiyata, öte yandan doğa bi-limlerine ilgi duydu. Birçok maka¬le yazmanın yanısıra Darwin’in Türlerin Kökeni kitabını çevirdi (1872). ilk DanimarkalI Darwin’ci olarak 1871’den başlayarak yeni, natüralist anlayışa dayalı hareketi destekleyen makaleler kaleme aldı. Georg Brandes’ın teşvikiyle Mada¬me Marie Grubbe (1876) ve Niels Lyhne (1880) romanlarını yazdı.
Gurresange adlı şiirleri 1911’de Ar-nold Schoenberg tarafından beste-lendi. Natüralizme boğlı bir yazar olarak Jacobsen, Flaubert’le kı-yaslanır.
Robert Jacobsen’in “Kompozisyon” adiı eseri
JACOBSEN Robert (d. 1912), Da-nimarkalI heykelci. Kendi kendini yetiştirmiş bir heykelci olan Jacob- sen, H. Arp’ten etkilendi ve önce ağaç, sonra taş malzeme üzerinde çalıştı. 1947‘de Paris’e yerleşti ve malzeme olarak özellikle demir üze-rinde yoğunlaştı. Soyut heykelleri¬ne koşut olarak 1949-1957 arasın¬da demir artıklarıyla Bebekler adını verdiği figüratif eserleri yaptı. 1966′ da Venedik Bienalinde heykel ödü¬lünü Etienne – Martin’le paylaştı.
JACOBY Günther (1881 -1969), Al-man felsefeci. Königsberg’de (bu¬gün Kaliningrad) öğrenim gördük¬ten sonra Almanya’nın değişik üni-versitelerinde görev yaptı. 1915 –
2649
1918 arasında İstanbul Darülfünu- nu’nda felsefe dersleri verdi. 1919- 1928 arası Greifswald Üniversitesi’ nde felsefe profesörü olarak çalış¬tı. Yeni – Ontoloji’nin (varlık bilim) kurucuları arasında sayılan Jacoby’ nin felsefesi, önce Yeni – Kantçılığın ortaya attığı sorunlara ontoloiik çö-zümler getirmeyi, sonra N. Hart- mann’ın geliştirdiği Yeni – Ontoloji’ nin zaman ve mekan kavramlarını açıklamaya yöneliktir. Başlıca eser-leri: Allgemeine Ontologie der Wirk- lichkeit (Gerçekliğin Genel Ontolo¬jisi, 1925); Geistige Arbeit (Tinsel Çalışma, 1935).
JACOPONE DA TODİ (Jacobus de Benedictis) (1230-1306), İtalyan şair. Yaşamının ilk dönemlerine ilişkin güvenilir bilgi yoktur. Yaygın kabu¬le göre karısının ölümünden sonra Fransisken mezhebine girdi. Bu dönemde yoksulluk düşüncesini iş-ledi. 1287’de VIII. Bonifacius’un pa-palığının geçersizliğine ilişkin bildi¬riyi imzaladığı için 1303’e dek hap-sedildi. Tutuklu kaldığı sürede yüz-den çok laudi spirituali (dinsel şiir¬ler) yazdı. Bunlarda mistik deneyi¬mini işledi. İnsan doğasının güna¬ha yatkınlığını ortaya koyarak acı¬nın ve yoksulluğun, ruhun dinginli¬ğe ulaşmasında en etkili araçlar ol-duğunu savundu. Halk latincesiyle kaleme alınmış ve birçok besteciyi esinlendirmiş olan Stabat Mater’ir» ona ait olduğu sanılır.
JACOTOT Jean Joseph (1770 – 1840), Fransız eğitimci. 1795’te Di- jon’da Ecole Polytechnique’in ikin¬ci müdürü oldu. Bir süre öğretmen¬lik yaptıktan sonra 1815’te millet¬vekili seçildi. Bourbon egemenliği kurulduktan sonra Belçika’ya geçe¬rek Louvain Üniversitesi’nde Fran¬sızca dersleri verdi (1818). Bu dö¬nemde adıyla anılan yöntemi En¬seignement universel (evrensel e- ğitim) adıyla ortaya koydu. Yönte¬min özü, ezberlemek sonra öğreni¬leni hergün tekrarlayarak, üzerinde düşünerek ve başkalarına öğrete¬rek özümlemektir. Ona göre insan öğretmenin yardımı olmaksızın ken¬dini eğitebilir; dahası insan bilme¬diği şeyleri de kitaba bakarak baş¬kalarına öğretebilir. Başlıca eserle¬ri: Enseignement universel: Langue maternelle (Evrensel Eğitim: Ana Dili, 1823); Langues étrangères (Yabancı Diller, 1824).
JACQUARD Joseph – Marie (1752 – 1834), Fransız mucit. Genç yaştan başlayarak dokumacılıkla ilgilendi. 38 yaşında uzun yıllardır üzerinde çalıştığı otomatik dokuma tezgâhı¬nın ilk tasarımını tamamladı. An¬cak bu buluşu Fransız Büyük Dev- rimi’nin çalkantılı ortamında pek dikkat çekmedi. 1801’de Paris Sa¬nayi Sergisi’ne daha geliştirilmiş bir dokuma tezgâhıyla katıldı. 1804′ de Napoléon tarafından Paris’e çağrılarak madalyayla ödüllendiril¬di ve kendisine maaş bağlandı. Conservatoire des Arts et Métiers’ de çalışarak buluşunu daha da ge¬liştirdi ve bugün kendi adıyla anı¬lan otomatik dokuma tezgâhının ilk örneğini yaptı. Jakar tezgâhlarının 1812’den başlayarak yaygın olarak kullanılması, dokuma sanayiinde gerçek bir devrim yarattı. Bu bulu¬şu nedeniyle 1819’da Légion d’Hon- neur nişanını kazandı.
JACOUERİE AYAKLANMALARI, Ku-zey Fransa’da 1358’de yoksul sı-nıfların birleşerek soylulara karşı ayaklanması. Fransız soylularının köylülere alaylı bir ad olarak tak¬tıkları Jacques sözcüğünden türe¬tilmiştir. Geniş anlamda, yoksulla¬rın zenginlere başkaldırmasını dile getirir. Tarihsel olarak Jacquerie ayaklanması, 1358’de Beauvaisis’ de 28 Mayıs – 24 Haziran arasında patlak veren isyandır. Yüzyıl sa¬vaşları boyunca kritik bir uğrakta oluştu. Eylül 1356’da Kral II. Jean’ ın İngilizlerce tutsak edilmesiyle so¬nuçlanan Poitier yenilgisini izleyen dönemde feodal beylerin baskıları¬nın ve getirdikleri mali yükümlülük¬lerin büyük boyutlara ulaşması ne¬deniyle patlak verdi. Köylüler ken¬diliğinden ayaklandı; Saint – Leu kentinde feodal beylerin silahlı güç¬lerini yenilgiye uğrattılar. Ağır bir biçimde cezalandırılacaklarını ön¬gören köylüler silahlarını bırakma-
jacquerie ayaklanması %ırasında Etienne Marcel’in Paris savunmasını örgütleyişi
dılar ve Mello’lu bir köylü olan Gu-illaume Cale ya da Karle’ı önder, Jean Rose, Jean des Hayes ve Germain Réveillon’u onun yardım¬cısı seçtiler. Ayaklanma Norman- diya bölgesinde, Ponthieu, Picar¬die, Perthois ve Vitry’ye yayıldı. Ayaklanmanın önderleri başarıya ulaşmak için kentlerin desteğini sağlamanın zorunlu olduğunu gör¬düler. Ancak Compiègne Senlis ve Amiens destek vermeyi kabul et¬medi. Yalnızca Paris’ten Etienne Marcel, Jean Vaillant’ın yönetimin¬de Ermenonville’e bir birlik gönder¬di. Bu gelişmeye karşın ayaklanma feodal beylerce kanlı bir biçimde bastırıldı ve ayaklanmaya katılan- lar, düzenlenen insan avlarıyla öl¬dürüldü. Jacquerie ayaklanması fe¬odal toplumlardaki en önemli köylü ayaklanmalarından biri olarak tari¬he geçti.
JACQUES Amédée Florent (1813- 1865), Fransız felsefeci. 1832’de gir-diği Ecole Normale’in felsefe dalın¬dan mezun oldu. Taşrada ve Paris’ te felsefe dersleri verdikten sonra Ecole Normale’e konferansçı oldu. 1847’de La Liberté de Pensée (Dü¬şünce Özgürlüğü) dergisini kurdu. Dergide yazdığı birçok makalede çocuklara din eğitimi vermenin doğ¬ru olmadığını savundu. Bu görüş¬leri nedeniyle önce ders vermesi yasaklandı; 2 Aralık 1851’deki hü¬kümet darbesinden sonra da sür¬gün edildi. Montevideo Üniversite- si’nde ders verdi; bu arada ulusal eğitimin yeniden düzenlenmesiyle görevlendirildi. Ancak bu görevin¬de beklenen başarıyı sağlayamadı. Bir süre sonra Arjantin Cumhuri¬yeti kadastro başkanlığına getirildi. Jacques, felsefe bakımından, V. Cousin’in eklektisizmine bağlıdır. J. Simon ve Saisset’yle birlikte Ma¬nuel de Philosophie’yi (Felsefe el- kitabı) 1846’da yayımladı.
JAEGER Werner (1888-1961), Alman felsefe tarihçisi. Felsefe öğrenimi gördükten sonra 1914’ten başlaya¬rak Basel ve Kiel üniversitelerinde dersler verdi. 1921-1936 arasında Berlin Üniversitesi’nde çalıştıktan sonra ABD’ye giderek Harvard ve Cambridge (Mass) üniversitelerin¬de çalıştı. Joeger, ES1<Îçağ Yunan felsefesi ve özellikle Aristoteles ü- zerinde yoğunlaştırdığı çalışmala¬rıyla tanındı. Başlıca eserleri: Stu¬dien zur Entstehungsgeschichte der Metaphysik des Aristoteles (Aristoteles Metafiziğinin Tarihsel Kökeni Üzerine İncelemeler, 1912); Gregori Nysseni Opera (Nissealı Gregorius’un Eserleri, 10 cilt, 1921); Humanism and Theology (Hüma- nizma ve Teoloji, 1943).
JAERNEFELT Armas (1869-1958), FinlandiyalI besteci. Wegelius, Bu-soni, Becker ve Massenet’nin öğ-rencisi oldu. 1608’dan sonra Stock– holm Operası’nda çalıştı. 1911’de Saray Orkestrası şefi oldu. 1932’ den sonra da Helsinki Operası’nın
2651
ri: Büyük orkestra için Vatan Sesi adlı orkestra fantezisi, koro parça¬ları ve liedler.
JAESCHKE (Gotthard (1894-1984), Alman tarihçi ve doğubilimci. Ber¬lin Üniversitesi Doğu Dilleri Ensti¬tüsü Türkçe Bölümü’nü bitirdi (1914). Greifswald Üniversitesi’nde Osmanlı meşrutiyet yönetimi konu¬lu teziyle hukuk doktoru oldu. 1918 -1931 yılları arasında Alman Dışiş¬leri Bakanlığı görevlisi olarak İs¬tanbul, Ankara ve İzmir’de bulun¬du. 1S31-1945 arası Berlin Doğu Dilleri Enstitüsü’nde Türk Dili Kür¬süsü profesörlüğü yaptı. Türkiye üstüne yazdığı pek çok eserden başlıcalari: Die Türkei seit dem Weltkrige (Dünya Savaşından Son¬ra Türkiye, 1929); Der İslam in der neuen Türkei (Yeni Türkiye’de İs¬lâmlık, 1951); Beiträge zur Geschi¬chte des Kampfes der Türkei um ihre Unabhängigkeit (Türkiye’nin Bağımsızlık Savaşı Tarihine Katkı¬lar, 1957); Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi (iki cilt, 1970); Türk Kurtuluş Savaşıyla İlgili İngiliz Bel¬geleri (1971).
JAFFNA, Sri Lanka adasının kuzey eyaleti. Nüfusu 138.000 (1985). Av-rupalI sömürgecilerin gelişinden önce kent yüzyıllar boyunca Tamil krallıklarının başkentliğini yaptı. 1617’de Portekiz, 1658’de Hollanda egemenliği altına giren kent, 1775′ te Büyük Britanya sömürgesi duru¬muna girdi. Bu dönemlere ilişkin birçok eserin yeraldığı kent günü¬müzde önemli bir ticaret merkezi¬dir. Balıkçılık ve tütün işlemeciliği gelişkindir.
lAnlcı ı nu UAMCİVAMİ
v.-.w;iibi.üviî üPiı«k.*rnı«ıl ı uıuııyu»
Litvanya, Bohemya ve Macaristan’ da XV ve XVI. vv’larda hüküm sü-
t »o ıtou-ıu^o urusr Macaris¬tan’da (Wladislaw II, Wladlslaw IV, Louis II) ve 1471’den 1526’ya dek Bohemya’da (Wladislaw IV ve Louis II) hüküm sürdü. Polonya’da XVII. yy’dan başlayarak önde gelen bir
2652
Jalpur kentinden bir görünüm
yer alan Czartoryski hanedanı da bu ailenin dolaysız devamıydı.
JAGUAR, kedigillerden saldırgan ve yırtıcı memeli türü. Uzunluğu 1.30 m, kuyruğu 65 cm’dir. Sırtı tar¬çın rengi, karnı beyaz jaguarın pos¬tu çember biçiminde siyah iri be¬neklerle kaplıdır. Parsların en bü¬yüğü olan jaguar, Orta ve Güney Amerika’da yaşar, insan ve evcil hayvanlara saldırır. (Felis onca)
JÄHN^Fneärich Ludwig (1770-1852), Alman eğitimci. Teoloji ve filoloji öqrenimj gördükten sonrn pmewri
ü i i ıa ıık ı urnve~rein’\ (açık hava jim-nastikhanesi) 1811’de Berlin’de aç¬tı. 1813’te Breslau’da ünlü Lützow birliğini oluşturarak komuta etti; aynı dönemde gilli serviste çalıştı. Napolyon savaşlarının sona erme-siyle Berlin’e döndü ve beden eği¬timi öğretmeni oldu. Demokrat an¬layışlı bir insan olan Jahn, o döne¬min gerici yönetim çevreleriyle sık sık çatışmaya düştü ve 1819’da jimnastikhanesi kapatılarak 6 yıl hapsedildi. Serbest bırakıldıktan sonra Freiburg’a yerleşti. 1848’de Alman ulusal parlamentosuna mil¬letvekili seçilen Jahn, beden eğiti¬minin babası sayılır.
JAHUDA, Bk. YAHUDAÎ
JAİNİZM, Bk. CAYNACILIK,
JAİPUR, Hindistan’da kent. Rajis- tan eyaletinin başkenti. Nüfusu 1 004 699 (1981). Kent XVIII. yy baş¬larında mihrace Jai Sing II tarafın¬dan kuruldu; gözlemeviyle, minya¬tür okullarıyla, mücevher işlemeci¬liğiyle ünlenen kent, düzenli bir plan uyarınca gelişti ve birçok mi¬mari eserle donatıldı. Günümüzde bir ticaret merkezi olan kentte kü¬çük metal sanayii ve pamuk doku¬ma sanayii yer alır.
JAİ SİNG II (1699-1743), Rajput mih-racesi. Ünlü bir astronomi bilgini olan Jai Sing II, Jaipur kentini kur¬manın yanısıra Hint Yarımadası’nın kuzeyinde birçok gözlemevi yaptır¬dı. Astronomiyle ilgili bir dizi araç tasarlayarak taştan ve mermerden bunları gerçekleştirdi; son derece hassas astronomi tabloları yayım¬ladı.
JAKAR, Fransız Jacquard tarafın¬dan yapılan dokuma tezgâhı. Bu tezgâh, her çözgü ipliğinin ayrı ay¬rı hareket etmesini sağlar. Kuma¬şa verilmek istenen desen otuziki- den daha çok ayağı gerektiriyorsa jakar tezgâhı kullanmak gerekir.
An\er\r HiWanoni aI
:
sal grup. 1789’da Lanjuinais ve Le Chapelier tarafından Bröton Kulübü olarak kurulduktan sonra Kurucu Meclis’le birlikte Paris’e taşındı ve Anayasa Dostları Derneği adını al¬dı. Dominikenler’in manastırında Robespier’e suikast girişimi
toplantı yaptıklarından Jakobenler olarak anıldılar. 1790’da kabul edi¬len tüzüklerindeki ana belgi; halkı aydınlat, onu hatadan koru! idi. Çok farklı görüşlere sahip 200’den çok milletvekili derneğin üyesiydi ve örgütlenmesi Fransa’nın her kö¬şesine yayılıyordu. 1791 Haziranı’ nda XVI. Louis’nin Varennes’e ka¬çışı olayından sonra kulüp ikiye bö¬lündü ve Barnave ve La Fayette önderliğindeki ılımlı öğeler Feuil- lantlar Kulübü’nü oluşturmak üze¬re ayrıldı. Buna karşın derneğin 130’a yakın milletvekili üyesi vardı ve yapılan seçimlerde büyük başa¬rı kazandılar. Bu dönemde Robes- pierre Jakobenler’in en ateşli ön¬deri olarak öne çıktı. 1792 Ağusto- hükümetin resmi destekçisi duru muna geıaııer. jakobcmcı ymtîGÿ lar arasında eşitliği, bireyin özgür¬lüğünü, insanlık ailesinin kardeşli¬ğini savunuyorlardı. Kendilerini hal¬kın çıkarları doğrultusunda feda etmekten çekinmeyen insanlardı. Devrimci hükümet döneminde çalı¬şanlar yararına bir dizi ekonomik ve toplumsal reform gerçekleştir¬meye, eğitimi laikleştirmeye çalıştı¬lar. 1794 Şubatı’nda Cordeliers Ku- lübü’yle, daha sonra Hebertçiler’le, sonunda da Dantoncular’la bağla¬rını kopardılar. Sans – culotteslar’ı giyotine göndermekten çekinmedi¬ler. Böylece 1794 Temmuz’unda Thermidor gerici darbesine siyasal yalıtlanma ortamında düştüler. Ro- bespierre’in giyotine gönderilmesi ertesinde 11 Kasım 1794’te der¬nekleri kapatıldı. Jakobencilik. Di-
JAKOBSON Roman Osipovlç (1896 -1982), ABD’li dilbilimci. Rus asıllı¬dır. Moskova Üniversitesi’ni bitirdi. Lehçebiiim, halkbilim ve antropolo¬ji alanlarındaki çalışmalarıyla tanı¬nan Moskova Dilbilim Çevresi’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1915). 1920’de Prag’a yerleşti. Prag Dilbi¬lim Okulu’nun kurucuları arasında yer aldı (1926) ve 1935’e dek bu çevrenin çalışmalarında etkin bir rol oynadı. 1933 -1939 arasında Brno Üniversitesi’nde (Çekoslovak¬ya) Rus Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’ nde profesörlük yaptı. II. Dünya Sa- vaşı’nda Alman işgali üzerine Da-nimarka’ya göç ederek (1939) Ko-penhag Dilbilim Okulu’yla bağlantı kurdu. Daha sonra Oslo ve Uppsa¬la üniversitelerinde (Norveç) ders verdi. 1941’de ABD’ye gitti. 1942- 1946 arasında École Libre des Hau¬tes Etudes’de (New York), 1943 – 1948 arasında da Columbia Llniver- sitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Bu dönemde New York Dilbilim Çev- resi’nin kurulmasına katkıda bulun¬du. 1949’da Harvard Üniversitesi’ne geçen Jakobson, 1957’den sonra Massachusetts Institute of Tech- nology’de (MIT) genel dilbilim ve Slav dilleri dersleri verdi. 1967-1976 arasında Yale, Princeton, Brown, Brandies, College de France ve Bergen üniversitelerinde konuk pro-fesör olarak bulundu. Sesbilim, ruh- dilbilimi (psikolinguistik), bildirişim kuramıyla dilin yapısı arasındaki bağıntılar, şiir dilinin incelenmesi gibi, hemen hemen bütün dilbilim alanlarında çalışmalar yapan Ja-kobson, bilimler arası ilişkileri çö-zümledi. Geniş bir alana yayılmış çalışmalarından ötürü çeşitli ödül¬ler (Légion d’onneur, Hegel vb) al¬dı. Başlıca eserleri: Kindersprache,
cak ekonomik sorunların üstesin¬den gelemeyerek bunalımın daha da derinleşmesini engelleyemedi. Muhalefetteki Ulusal Halk Partisi’ nin istifaya çağırması üzerine Se- aga erken seçime gitti. Muhalefe¬tin boykotuna karşın yapılan se¬çimleri Jamaika İşçi Partisi kaza¬narak başbakanlığı yeniden Seaga üstlendi. Dış borçların giderek art¬ması üzerine 1987’de İMF ile Stand¬by anlaşması yapıalrak bir öde¬me planı belirlendi. Aynı yılın orta¬larında şiddet eylemlerinde önem¬li bir tırmanış oldu. Ünlü raggae şarkıcısı Peter Tosh’un da arala¬rında olduğu birçok kişi yaşamını yitirdi. 1989 Ocak ayında yapılan seçimleri Ulusal Halk Partisi ka¬zandı. Şiddet olaylarına sahne o- lan seçimlerde 700 kişi öldürüldü. Hükümeti Michael Manley kurdu.
Yönetim: 1S62 Anayasası’na göre Jamaika devlet başkanı, bir genel vali tarafından temsil edilen İngil¬tere kraliçesi II. Elizabeth’dir. Par¬lamento iki meclisten oluşur. Ya¬sama yetkisini elinde bulunduran Temsilciler Meclisi üyeleri 5 yıl için, genel oyla seçilir. Meclisin üye sa¬yısı seçim dönemindeki seçmen sayısına göre 45 – 60 arasında de¬ğişir. Senato’nun 21 üyesi (13’ü başbakanın, 8’i muhalefet liderinin önerisiyle) genel vali tarafından a- tanır. Yürütme gücü genel vali, ge¬nel valinin başbakana danışarak atadığı 6 üyeli konsey, başbakan ve bakanlar kurulu arasında dağı¬lır. 14 yönetim birimine ayrılmış o- lan Jamaika’da ortak yönetimleri olan Kingston ve St. Andrew dışın¬daki tüm birimlerin genel seçimle yönetime gelen yerel meclisleri bu¬lunmaktadır. _
l f I
de gelen tarımsal ürün olan şeker-kamışı, adanın güney ve batısında¬ki alüvyon ovalarında yetiştirilir. Yağışlı kuzey kıyı şeridinde muz. Mavi Dağlar’da kahve, iç kesimler¬de baharat, kakao ve tütün ekimi yapılır. Şekerkamışı ve muz büyük
Resmi Adı Başkenti Yüzölçümü Nüfusu
Yıllık Nüfus Artış Hızı (%)
Okur-yazarlık Oranı {15 + )
Dil
Din
Etnik Gruplar Katıldığı Uluslararası Örgütler
Ekonomi
Parası
KBYUG
KBUGAH
Dışalım
Dışsatım
tarım işletmelerinde (plantasyonlar-da) yetiştirilirken yüksek düzlükler ve dağ eteklerindeki küçük tarım işletmeleri de temel besin madde¬leri tarımına (mısır, manyok, pata¬tes, pirinç ve kuru sebzeler) ayrılır. Şekerkamışından üretilen şeker ve rom ile muz en önemli dışsatım ü- rünlerindendir. Sebze ve meyve ye-tiştiriciliği büyük ölçüde Amerikan United Fruit Company hesabına yapılır. Kaliteli türlerin yetiştirildiği Jamaika’da hayvancılık önemli bir ekonomik etkinliktir. Sütünden ya-rarlanılan Jamaika Hope inekleriyle, eti için yetiştirilen Jamaika Black sığırlarından yüksek verim alınır. Balıkçılık (yılda 10 000 ton) ülke ge-reksiniminin yarısını karşılar.
Doğal Kaynaklar ve Madencilik: Ja-
?TT
timinde Jamaika dünyada üçüncü gelir (8 300 bin ton, 1982). Boksit ve alümin yatakları ABD ve Kana¬da şirketleri (Koyser, Reynolds, Al- can) tarafından işletilir. Ülke dış¬satımının % 70’ini bu iki maden karşılar. Ayrıca az miktarda alçı- taşı, manganez, kireçtaşı ve bakır çıkartılır. Sanayi: II. Dünya Sava- şı’ndan sonra gelişme gösteren Ja¬maika, sanayi yapısı büyük ölçüde tarımsal etkinliğe dayanır. Sanayi kuruluşlarının çoğunda tarımsal ü- rünlerin işlenmesi (şeker, içki, kah¬ve, kakao) gerçekleştirilir. Temel sanayiler Kingston (yqpı, besin, iç¬ki, sigara, petrol arıtma, hafif me¬tal ve kimya), Spanish Town (yapı, besin, içki, sigara) ve Montego Bay (yapı, besin) gibi kentlerde yoğun¬dur. Ayrıca Discovery Bay, Mag- gotty, Mandeville, Santa Cruz ve Evarton’da demir dışı metal sana¬yisi gelişmektedir. Yılda yarım mil¬yona yakın turistin geldiği Jamai¬ka’da turizm gelirleri GSMH’ın % 50’sini, devlet gelirlerinin BS’inî sağlar.
memiş olmak üzere iki türü vardır.
JAMES I (1394-1437), İskoçya kralı.
II. Robert’in oğludur. 1406’da ba-bası tarafından Albany Dükü Ro- bert Stewart’tan korunmak için Fransa’ya gönderildi. Yolda İngiliz-
2856
ler tarafından yakalandı ve 18 yıl Londra’da kraliyet sarayında tut¬sak kaldı. O dönemde İskoçya’yı amcası Robert Stevvart yönetti. Ja¬mes I fidye karşılığında serbest bı¬rakıldıktan sonra 1424’de taç giydi, c
K
sini egemen kıldı. Kilise üzerinde de egemenlik kurdu. 1603’de Eliza- beth’in yerine İngiltere ve İrlanda tahtına çıktı. Anglikanlığı benimse-yerek Katolik ve Pürütenler’i baskı altında tuttu. Yabancı olmasının önekini vönetimi ve iskoç-
gördü. Dış politikada Fransa yan¬lısı bir siyaset izlemesi 1436’da Tngiltere’yle^avaşrrre 1437’de Atholl Kontu’nun düzenle¬diği bir ayaklanmada öldürüldü. Yönetimi sırasında gerçekleştirdiği reformlarla krallık otoritesini güç¬lendiren James I, The King’s Ouair (Kralın Kitabı) adlı bir de şiir kitabı yazdı.
JAMES I (1556-1625), iskoçya ve İngiltere kralı. Kraliçe Mary Stuart’ m oğlu. 1567’de James VI adıyla is¬koçya kralı oldu. Çocukluğu sıra¬sında yaşadığı erk savaşımları ne¬deniyle sinirli ve ihtiyatlı bir kişilik olarak yetişti. 1582’de Protestanlar tarafından kaçırılıp, ertesi yıl ser¬best bırakıldı. Iskoçya’da feodalite¬nin gücünü kırarak krallık otorite-
I. James
ülkelerine Kenaıamı orau*»».«. rak kabul ettirme girişimleri de so-
îucsuzJ<aldı.
JAMES II (1633 -1710), iskoçya ve İngiltere – İrlanda kralı. Charles II’ nin kardeşi ve halefidir. 1643’de York dükü oldu. Bir süre sonra ami¬ral oldu ve Hollandalılar’a karşı yaptığı deniz savaşlarında başarı kazandı. New Amsterdam’ı alınca kente onun onuruna New York adı verildi. Katolikliğe geçmesi tepki doğurdu. 1685’de kardeşinin yerine tahta geçti. Katolikliği destekleme¬si, parlamentoyu toplamaması ve Fransa’ya yaklaşma siyaseti ne* deniyle ülkede türlü çalkantılar doğdu. 1688’de Felemenk kuvvetle¬ri ülkeye çıkarma yaptı. James II, Fransa’ya kaçtı ve ülkede bir dev¬rim hareketi başladı. 1690’da Ja¬mes II, İrlanda’dan başlayarak ül¬keyi yeniden ele geçirmeyi denedi. Başarılı olamayınca yeniden Fran¬sa’ya dönerek kalan yaşamını ora¬da geçirdi.
JAMES BOND, İngiliz yazar lan Fleming’in yarattığı roman kahra¬manı. İngiliz gizli servisinin başta gelen ajanlarından biri olan James Bond adının önünde 007 kodu kul¬lanılır. Aldığı pekçok tehlikeli gö¬revi başarıyla sonuçlandırmasıyla bir üstün insan imgesi yaratılır. He¬men tüm serüvenleri sinemaya da aktarılan James Bond’u beyaz per¬dede çoğunlukla Sean Connary ve Roger Moore canlandırdı. Tipik İn¬giliz gülmece anlçyışı ve görkemli bir anlatım tekniğinin yanısıra öz¬gün müzik çalışmaları bu filmlerin başlıca özelliği oldu.
JAMES Henry (1843 -1916), İngiliz romancı. ABD asıllıdır. Varsıl bir ailenin çocuğu iui. Ağabeyiyle bir- likte öğrenim ve görgü için 1855- 1858 arasında Cenevre, Londra ve Paris’te kaldı. ABD’ye dönünce Harvard Üniversitesi’nde hukuk öğ¬renimi gördü. 1865’de yazar olma¬ya karar verdi ve çeşitli dergilerde yazı ve öyküler yayımlamaya baş¬ladı. Avrupa’ya çeşitli geziler yaptı. Turgenyev, Flaubert, Zola vb ya¬zarlarla dostluk kurdu. 1876’da İn¬giltere’ye yerleşerek hayatının so-nuna dek burada yaşadı. 1915’de İngiliz uyruğuna geçti. Romanların¬da dış dünyadaki olaylardan çok kişilerin bilinç dünyalarını işledi. Bir olayı anlatmaktan çok: onun uyan¬dırdığı etkiyi göstermeyi amaçla¬yan ve bakış açısı adı verilen bu anlatım tekniği XIX. yy romanı ile XX. yy romanı arasında bir geçiş oluşturdu. Başlıca eserleri: The American (Amerikalı, 1877); The Portrait of a Lady (Bir Bayanın
Sinemada iki James Bond; Hoger Moore (solda) ve Sean Connery
2657
Portresi, 1881); The Bostonians (Bostonlular, 1886); What Maisie Knew (Maisie’nin Bildiği, 1897); The Ambassadors (Elçiler, 1903).
JAMES Jesse (Woodson) (1847 – 1882), Amerikan batısının en ünlü yasadışı tiplerinden birisi. Çok gençken “Kanlı” Bili Anderson’un gerilla birliğinde Konfederatif güç¬lere destek olmak üzere ağabeyisi Frank, albay W. C. Quantrill’in bir- liğindeydi. İki kardeş çok geçme¬den nişancılıkları ve cesaretleriyle ünlendiler. Savaş sonunda birlikler teslim oldu. Jesse, ateşkes bayrağı altında iken Federal polis tarafın¬dan vurularak ağır şekilde yaralan¬dı. İyileştikten sonra suç işlemeye başlayan James, 1866’da yasadışı ilan edildi ve 16 yıl kaçak olarak yaşadı. 1867’de James, çetesini kurdu. Çete sistemli olarak soygun, talan ve katil eylemlerini gerçek¬leştirirken, banka ve tren soygun¬larında uzmanlaştı. Bunlar yaşanır¬ken ve daha sonra, yazarlar tara¬fından romantikleştirilerek abartıl-dı. Kimilerine göre James, Güneyli-lerle işbirliğini hiçbir zaman affet-meyen yetkililer tarafından bu yola itilmişti. Kendisi de haydutluğunu öç aldığı gerekçesiyle haklı çıkar¬maya çalıştı. 1876’da Minnesota’da First National Bank soygunu sıra¬sında çete hemen tamamen imha edildi; yalnızca James kardeşler kaçmayı başarabildi. 1881’de Mis¬souri valisi James’i ölü veya diri getirene 10 000 dolarlık ödül vaad- etti. Thomas Howard takma adıyla yaşamaya başlayan James, ödülü almak isteyen bir çete üyesi tara¬fından arkadan vurularak öldürül-dü. Frank James teslim oldu. An¬sında geçen serüven kitaplarının coğu sinemaya aktarıldı. Smoky (Dumanlı, 1926) adlı eseri yılın en ivi çocuk kitabı seçilerek Newbery Ödülü’nü kazandı. Öbür eserlerin¬den başlıcalari: Cowboys, North and South (Kovboylar, Kuzey ve Güney,1924); Yalnız Kovboy (1930); Flint – Spears (Çakmak – Mızraklar, 1938).
JAMES William (1842-1910), ABD’li psikolog ve felsefeci. Babasının Av-rupa’da bulunması nedeniyle 1857- 1858’de Collège Boulogne-sur-Mer ve 1859’da Cenevre Üniversitesi’ nde öğrenim gördü. ABD’ye dönü¬şünde Harvard Üniversitesi’nde tıp öğrenimine başladı. Amazon bölge-sine yapılan bir keşif gezisine ka¬tıldı. Ancak sağlığı elvermediği için geri döndü ve 1867-1868’i Almanya’ da geçirdi. Burada ünlü fizikçi ve fizyologların kurslarını izledi. Bu dönemde yoğun biçimde psikoloji ve felsefe okudu. Ruhsal rahatsız¬lıkları yoğunlaşınca intiharı düşün¬dü. ABD’ye dönünce Harvard Üni-versitesi’nde tıp öğrenimini tamam-ladı. 1872-1876 arasında aynı okul¬da fizyoloji dersleri verdi. 1878’de evlendikten sonra ruhsal bozukluk¬ları büyük ölçüde iyileşti ve ünlü yapıtı Principles of Psychology’yi (Psikolojinin İlkeleri, 1890) yazmaya başladı. Bu dönemde kurduğu psi-koloji laboratuvarında, psikolojiyi bilimsel yöntemlerle incelemeye ça-lıştı. 1880 sonlarında etik ve din dersleri vermeye başladı. Tanrının mahiyetine ve varoluşuna, ruhun ölümsüzlüğüne, özgür iradeye ve gerekirciliğe, yaşam değerlerine ilişkin araştırmalara yöneldi. 1898’ de California Üniversitesi’nde fel- rasyonalizm ve inancılık konumla¬rını savunur. Öbür eserlerinden baş- lıcalari: The Will to Believe (İnan İradesi, 1897); Pragmatism: A New for old Way of Thinking (Pragma¬tizm: Eski Düşünme Yolları İçin Ye¬ni Bir Ad, 1906); The Meaning o> Truth (Hakikatin Anlamı, 1909).
JAMES Francis (1868 -1938), Fran¬sız yazarı. Öğrenimini Pau ve Bor¬deaux kolejlerinde yaptı. 1893’den başlayarak serbest ölçüyle yazdığı şiirleri sembolizme katkı sayıldı Yalın ve lirik bir dille yazdığı şiirle¬rinde ise özgün kişiliği göründü. Yanısıra inceliklerle yüklü roman¬lar, derleme eserler vb çok sayıda kitap yayımladı. Başlıca eserleri: De l’Angelus de l’Aube à l’Angélus du Soir (Sabah Duasından Akşam Duasına, 1898); Feuilles dans le Vent (Rüzgâra Kapılan Yapraklar, 1914); Ma France Poétique (Şiirsel Fransa’m, 1926).
JAN III Sobieski (1629 – 1696), Po-lonya kralı. Karakow kalesi komu¬tanı Jakop Sobieski’nin oğludur. İyi bir eğitim gördü. Batı Avrupa’yı gezdikten sonra 1648’de Polonya’ ya döndü. Ukrayna’da başgöste- ren Kazak ayaklanmasının bastırıl¬masında görev aldı. 1655’de Polon¬ya’yı istila eden İsveçliler’in yanın¬da yer aldı. Bir yıl sonra İsveçliler’ den ayrılarak, onları Polonya’dan çıkarmak için verilen savaşımın ön¬derlerinden biri oldu. 16S5’de mare¬şallik rütbesini aldı. 1668’de Uk¬rayna’da Tatarlar ve Kazaklar’la yaptığı savaşlardan ötürü başko-
S. … Z ••
Í
yaptı ve rodeo gösterilerine katıl¬dı. Genç yaşlarda resim yapmaya ve yazmaya başlayan James, konu olarak yakından tanıdığı kovboy ya-şamını seçti. 1920’de sanatçı olma¬ya karar verdi. Yazdığı eserleri ken¬disi resimledi. Yalın ve gerçekçi bir anlatımla konuöu Amerika’nın batı-
Psikoloji bakımından içdeneyin (in-trospection) önemini vurgular. İle¬ri sürdüğü radikal ampirizm, ger¬çekliğin saf deneye ve bilince indir¬genmesine dayanır. İnsanın kanıt¬lanamayan ya da uslamlamayla kavranamayana inanmak hakkına sahip bulunduğunu ileri sürerek ir-
2658
İli il kkkita«ub Ui
mutanlığa getirildi. Aynı yıl Polon¬ya kralı II. Jan Kazimierz tahttan çekilince, Polonya meclisi, Michal Wisniowiecki’yi kral seçti. Kendisi¬ni kral seçtirmek isteyen Sobieski, yeni krala karşı harekete geçti. Bu sırada büyük bir Osmanlı ordusu Polonya’yı istila etti. Kral Michal 1672’de Bucaş Antlaşması’nı imza¬layarak Polonya ve tüm Ukrayna’ yı Osmanlılar’a verdi. Sobieski ant¬laşmayı tanımadığını ilan etti. 1673′
rlr, riemnnlılnı-’ı^ Hotİn’fİfi Vendİ.
Jan III adıyla Polonya kralı seçildi. 1676’da Krak.ow’da taç giydi. Os- manlılar’la sürdürdüğü savaş Ekim 1676’da Zoravvno Antiaşması’yla so-nuçlandı. Antlaşmayla Kamaniye dışında Ukrayna’nın üçte ikisini ge¬ri aldı. 31 Mart 1683’de Kutsal Ro¬ma – Germen imparatoru Leopold I ile anlaşarak Osmanlılar’a karşı Varşova Antlaşmasını imzaladı. 12 Eylül 1683’de sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusunu bozguna uğra¬tarak Viyana kuşatmasını kaldırdı. Bu başarısından sonra ünü tüm Av¬rupa’ya yayıldı. 1684-1692 arasında Osmanlılar’a karşı yaptığı seferler¬den ise bir başarı sağlayamadı. Krallığının son yıllarını iç karışık¬lıklarla uğraşarak geçirdi.
JANAÇEK Leos (1854-1928), Çek besteci. Prag’da org öğrenimi gör¬dü. Prag, Leipzig ve Viyana konser- vatuvarlarında çalıştı. Bmo filar¬moni derneğinin yöneticiliğini yap¬tı. Moravya halk şarkılarını derle¬di. Konuşma dilini inceledikten son¬ra, kısa kesik cümlelere dayanan
Leos Janaçek
özgün bir müzik yaratarak opera-larında canlı bir gerçeklik duygusu uyandırdı. Başlıca eserleri: Opera: Roman Başlangıcı (1894), Jenufa (1916), Küçük Kurnaz Tilki (1921- 1923), Ölüler Evinden (1928). Kan¬tat: Amarus, Ebedî Incil. Glagolitik Missa. Senfonik şiir: Taraş Bulba.
JANCSO Miklos (d. 1921), Macar film yönetmeni. Hukuk öğrenimi gördü. Etnografi ve sanat tarihî derslerini izledi. Hukuk doktorası
5 m m ”
ve oinematograım oGnuuut /A^yuc- misi’ne girdi. 1950’de bu okulu bi-tirdikten sonra 1960’ların ortalarına dek pekçok belgesel film yaptı. 1858’de ilk uzun metrajlı filmi A ha- rangok Romöba mentek (Çanlar Roma’ya Gitti) yi çekti ve aynı yıl ünlü Macar kadın yönetmen Marta Meszâros ile evlendi. Uzun çekim-lerden oluşan, kamera hareketleri¬ne özel bir önem veren anlatımıyla tanındı. Konularını genellikle tarih¬ten alan ve toplumcu yaklaşımıyla dikkati çeken Macar Sineması’mn Zoltan Fabri ile birlikte uluslararası düzeyde tanınan bir ismi oldu. Kızıl İlahi (1971) filmi, 1972 Cannes Şen- liği’nde En İyi Yönetmen ödülü’nü kazandı. Öbür filmlerinden başlıca- lari: Hârom csillag (Üç Yıldız, 1960); Igy jöttem (Eve Yolculuğum, 1964); SzegânylegĞnyek (Umutsuzlar, 1965); Csend es kiâltds (Sessizlik ve Çığlık, 1968); Bgi börâny (Haz- reti İsa, 1970); Elektreia (1975); Al¬legro Barbaro (1979), Szörnyek E- vadja (Canavarlar Mevsimi, 1987) Jezus Krisztus Horaszkopja (İsa’ nın Yıldız Falı, 1988).
JANDARMA, kırsal alanda genel güvenliğin ve kamu düzeninin ko-runması, yasaların ve buna dayalı hükümet emirlerinin yerine getiril-mesiyle görevli kolluk kuvveti; bu kuvvette görev alan kişi. Çeşitli ül-kelerde jandarma, kentlerdeki po¬lis örgütüne koşut olarak kırsal ke¬simde güvenliği sağlamak amacıy¬la kuruldu. Jandarma örgütü, eği¬tim, donatım ve örgütlenmede po- -ır^torir riemn^iı İm¬liğe bağlı olarak Zaptiye Müşirliği kuruldu. 187Q’de çıkarılan nizamna¬mede jandarma örgütünün kuruluşu belirtildi. Bu nizamnameyle bir as¬keri zaptiye örgütü oluşturuldu. Sü¬vari ve piyadelerden oluşan bu as¬keri zaptiye vilayetlerde alay, san¬caklarda tabur, ilçelerde bölük dü¬zeyinde örgütlendi. Birinci Meşru¬tiyetin ilanından sonra askeri zap¬tiye yeniden düzenlendi. 14 Nisan 1879’da Şarki Rumeli Jandarma Ni¬zamnamesi çıkarıldı. 20 Kasım 1879’ da Zaptiye Müşirliği kaldırıldı ve Jandarma Daire-i Merkeziyesi ku¬ruldu. 9 Ocak 1903 tarihli nizamna¬meyle jandarma günümüzdekine ya¬kın bir duruma getirildi. II. Meşru¬tiyet döneminde jandarma örgütü daha da geliştirildi. Umum Jandar¬ma Komutanlığı kuruldu. 1912 yılın¬da yayımlanan Muvakkat Jandar¬ma Kanunu ile jandarma birlikleri, ayaklanmaları bastırmakla görev¬lendirildi. Bugünkü Jandarma ör¬gütü 10 Haziran 1930 tarihli yasay¬la düzenlendi. Buna göre barıştayönetsel ve adli zabıta görevleri jandarmanın görev alanına girer. Savaşta ise jandarma ordunun em-rindedir. Bu nedenle askerî eğitim, kumanda ve donatım gibi konular¬da Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’na; güven¬lik ve asayiş alanındaki görevlerin¬de içişleri Bakanlığı’na, her yöne¬tim biriminde ise mülki teşkilâta bağlıdır. Jandarma örgütü, sabit jandarma birlikleri, seyyar jandar¬ma birlikleri, jandarma er eğitimi birlikleri ve okullar ile jandarma ku- rumlarından oluşur. Jandarma mo¬torlu birlikleri, jandarma deniz bir¬likleri, jandarma hava ve helikopter örgütleri jandarmanın görevlerini etkin biçimde yürütmesine yardım¬cı kuruluşlardır. 1961 sonrası dö¬nemde sabit jandarma birlikleri ile önlenemeyen olaylar karşısında jan-darmanın etkinliğini arttırmak üze¬re jandarma komando birlikleri ku¬ruldu. Jandarma örgütünün başın¬da Jandarma Genel Komutanı bu¬lunur.
JANDARMA GENEL KOMUTANLI¬ĞI, tüm jandarma kuruluş ve örgüt¬lerinin en büyük kumanda karar¬gâhı. 10 Haziran 1930 tarih ve 1706 sayılı yasayla içişlöri Bakanlığı’na bağlı olarak kuruldu. Polis’in bu¬lunmadığı ilçe, bucak, köy, sınır, kıyı ve karasularında güvenliği ve kamu düzenini korumak, kaçakçı¬lığı izlemek ve kovuşturmak komu¬tanlığın görevleri arasındadır. Ko¬mutanlık savaşa ait görevlerini Ge¬nel Kurmay Başkanlığından aldığı direktiflere göre yerine getirir. Jan¬darma genel komutanı, kolordu ve ordu komutanı yetkilerini taşır. Kor¬general ya da orgeneral rütbeli ka¬ra subaylarından seçilir ve cum¬hurbaşkanı kararnamesiyle atanır. Her kentte bir jandarma alay ko¬mutanlığı ve her ilçede bir jandar¬ma birlik komutanlığı vardır. Birlik komutanları, bulundukları yerin en büyük mülki amirinin ermindedirler. Komutanlığa bağlı üç gezici jandar¬ma tugayı, üç jandarma deniz böl¬ge komutanlığı bulunur.
JANE EYRE, Charlotte Bronte’un romanı (1847). Romantik edebiya¬tın örneklerinden olan eserde Jane Eyre ile mürebbiyelik yaptığı evin sahibi Rochester arasında bir aşk doğar. Ancak evlenecekleri sırada Jane Eyre, sevgilisinin evli olduğu¬nu, hasta karısının da köşkün bir bölümünde yaşadığını öğrenir ve konaktan kaçar. Konakta çıkan yangında Rochester, karısını kur-tarmak için çok çalışır. Bir gözünü yitirir ama, başarılı olamaz. Jane Eyre ile Rochester’in evlenmeleriy- . le biten eser, Charlotte Bronte’ın gerçek hayatından kimi olayları, güçlü ve içten anlatışıyla da değer taşır.
JANEQUIN Clement (ö. 1558), Fran-sız besteci. 1531’de kralın şarkıcısı oldu. Hayatının önceki dönemi üs¬tüne güvenilir bilgi yoktur. 1532’den başlayarak çeşitli kiliselerde rahip¬lik ve çocuk korosu yöneticiliği yaptı. 1549’da kralın dinsel müzik bestecisi seçildi. Söyleyiş tarzı ve Italyanlar’dan aktardığı kromatizm- le süslenen iki ve üç zamanlı ritm almaşmalarıyla elde ettiği çeşitli anlatım usullerimle Janeauin, mü¬ziğinde Rönesans’ın en özgün eği¬limlerini sembolleştirdi. Paris Şarkı Okulun un öncüsü sayıldı. 4 sesli iki ayin, bir motet ve 3 – 4 sesli 275′ den fazla şarkı besteledi.
JANET Paul (1823-1899), Fransız felsefeci. 1841’de Ecole Normale Supérieures kabul edildi. 1848’de felsefe doktorasını verdi, önce Strasboufğ Üniversitesi’nde, sonra Louis-le-Grand Lisesi’nde ve 1864’ te Sorbonne Üniversitesi’nde felse¬fe ve felsefe tarihi dersleri verdi. 1864’te Bilimler Akademisi’ne üye seçildi. 1888’de felsefe kürsüsü baş¬kanlığına getirildi. V. Cousin’in yo¬lundan yürüyen Janet’nin felsefesi, tinsel (spiritüalist) metafiziğe ve entellektüalist ve iyimser bir ahlâk anlayışına dayanır. Politikada libe¬ral bir tutumu benimseyen Janet, insan haklarının somut gereksinim¬leri gidermeye dönük olduğunu ka-nıtlamaya çalıştı. Başlıca eserleri: La Philosophie de la Révolution française (Fransız Devrimi’nin Fel-sefesi, 1875); Les Origines du So-cialisme Contemporain (Çağdaş
Sosyalizmin Kökenleri, 1883); Les
h/té-,!-
itr’ÏUÎit WU Ub İÜ I UÎÎÜUW l’W
(Çağdaş Felsefenin Ustaları, 1883).
nörolog ve psikolog. Paris Üniver-sitesi’nde felsefe ve tıp öğrenimi gördü. 1889’da Salpêtrière Hasta- nesi’nde patolojik psikoloji labora- tuvarı yöneticiliğine getirildi. 1902’ de Collège de Francé’in deneysel ve karşılaştırmalı psikoloji kürsüsü¬ne atandı. 1936’da emekli olana dek burada dersler verdi. Deneysel psi-koloji çalışmalarına yeni atılımlar getiren Janet, psikasteniyi (saplan¬tı nevrozu) ve bunun temel belirti¬leri olan obsesyon (saplantı), kom- pülsiyon (kendini tutamama) ve fobi