JAPON BAHÇESİ

JAPON BAHÇESİ, Japonlar’a özgü bahçe düzenleme sanatı. Japonya’ ya Cin ve Kore’den geldiği sanıl¬maktadır. MS V. yy’da imparator¬luk saraylarında bu tür bahçeler olduğu bilinmektedir. Japon bahçe¬leri yerin özelliğine göre tsuki – yama (yapay tepeler) ya da hira – niwa (düz yer) olarak her biri ken¬dine özgü özellikleri olan iki tipe ayrılır. Tsuki-yama tepe ve göl¬cüklerden, hira – niwa bir vadi ya da kırı temsil eden düz bir alandan oluşur. Bahçeler ayrıca işlenmele¬rine göre şin (ince işlenmiş), gio (orta) ve so (kısaltılmış) olarak de-recelendirilir. Tepe bahçelerinde kural olarak gerçek sudan bir dere ve gölcük bulunmakla birlikte, özel bir biçimi olan kare – sansui’de ka¬yalar bir şelale ve şelale havuzu¬nun imgesini verecek tarzda tasar¬lanır, dere ve gölcükde İse suyu temsil etmşk ya da mevsimsel ola¬rak kurumuş bir bölgeyi göstermek üzere kum kullanılır. Sen-tei (su bahçesi), rin – sen (orman ve su) ve düz bahçelerde bunjin – sukuri (e- debiyatçının stili) gibi diğer bahçe biçimleri vardır. Roji (çay bahçesi) çay törenleri için geliştirilmiştir. Ja¬pon bahçeleri şelale, dere, göl, te¬peler (göl tabanı için kazılmış top¬raklarla yapılır), adalar, çeşitli köp¬rüler ve muhafaza taşlarıyla karak¬teristiktir. Taşların seçimi ve etkin dağıtımı bahçe tasarımında birincil önemdedir. Modern bahçelerde çi¬çekler az olup yaprak dökmeyen a- ğaçlar çok miktarda kullanılır. Bah¬çe düzenlemede yalınlık ve uyum, gösterişe yeğlenir. Dekoratif ve kullanışlı kuyular, taş kuleler, pa-godalar, kameriyeler, yazlık evler ve parmaklıklar Japon bahçesinde kullanılan diğer öğelerdir. Uzun ta¬rihi boyunca, JaDon bahçeleri, o dönemde geçerli olan düşünce ta-
şuşşnocîr; ¿IKsîÇ!liTübLsi . ■ ■ ¡ohîp!s
ri, bahçeleri kendi felsefe öğretüe-
ğer kült ve batıl itikatlar da bu dü- zeniemede etkiii oîdu. Evin bir bö¬lümü olarak kabul edilen Japon bahçesinin amacı, yalnızca güzel bir yer yaratmak değil doğaya olan özlemi gidermek, sakinlik ve barış duygusu vererek insanın zihinsel yenilenmesini sağlamaktır.
JAPON DENİZİ, Büyük Okyanus’da kıyı denizi. Japonlarca Nihon – Kai olarak adlandırılır. Asya Anakarası, Japon takımadaları ve Kore Yarım¬adası arasında yer alır. Yüzölçümü 1013 km2, ortalama derinliği 3 000 m olan Japon Denizi, kuzeyde Tar- tarie Boğazı’yla ve doğuda La P6- rouse (ya da Soya – Kiako) Boğazı’ yla Ohatsk Denizi’ne; Tsugaru Bo¬ğazı ve Shimonoseki Boğazı’yla Bü¬yük Okyanus’a; Kore (ya da Tsu- şima) Boğazı’yla Doğu Cin Denizi’ ne bağlıdır. Kuzeyi kimi kışlar do¬nar ve Sibirya ile Sahalın adalarını birleştirir. Deniz yüzeyindeki sıcak su akıntıları Japon takımadalarının iklimini büyük ölçüde etkiler. Japon Denizi’nin Japonya ve Kore kıyıları sardalye; Kore ve Hokkoido kıyıla¬rı ringa balığınca zengindir.
JAPON FELSEFESİ, Japonya’da felsefi düşünce, tarihsel bakım¬dan değişik dinsel ve yarıdinsel gö¬rüş ve geleneklerle sıkısıkıya bağlı bir biçimde oluşup gelişti. Eskiçağ¬daki Hint, Çin ya da Yunan felse¬fecileriyle kıyaslanabilecek özgün düşünür ya da felsefe sistemleri or¬taya koyamadı. Sözcüğün öz anla¬mıyla felsefe, Japonya’da ancak XIX. yy ikinci yarısından sonra, Batı felsefesiyle temasa gelerek bağım¬sız bir disiplin olarak gelişti. Japon¬ya’da ilk dünya görüşleri insanın, kamiler’m (ruhların), dünyanın ve evrenin kökeninin ve doğasının kav- ranış tarzına ilişkin bir takım mit¬lere dayanırdı (Erken Shintoj. Bu anlayış bir yandan Japon sanatının biçimlenmesini etkilerken, öte yan¬dan siyasal yapının oluşumuna dü¬şünsel temel oldu. Japonya’ya V – VI. yy’larda Çin uygarlığının ve Bu- dizmin girişiyle birlikte evrensel ya¬salarla ve ilkelerle yüzyüze gelen Japon felsefesi, bu kavramları hız¬la Shintc içinde kendine mnlMti Budacı metafizik, psikoloji, mantiK,
füçyüsçü etik, siyaset teorisi, yasaî ve eğitsei-köfumiar büyük etki dc ğurdu. Bu fikir akımı karşısında Japon aydınları, öz tarihsel dene¬yimleri ile evrensel hakikat ve il¬keleri uyumlu kılma sorunuyla kar¬şılaştılar. Bu sorunu çözme yolun¬daki ilk önemli adımı Prens Sho- toku Taishi (574-622) attı ve çok- değere dayalı bir sistem formüle etti. VII. yy’la birlikte Çin etkisi yo¬ğun biçimde kendini belli etti ve Konfüçyüs öğretisini günlük yaşa¬ma uygulamak üzere bir dizi yönet¬sel kural saptandı. Bu dönemde [Nara dönemi, 710-784) Çin’deki o- kullardan kaynaklanan 6 Budacı o- kul kuruldu; bunlar arasında Hosso okulu önem taşır, izleyen Heian dö¬neminde (794-1185) Çin etkisi sür¬mekle birlikte, bilginin ana kayna¬ğı ve nihai otorite Çin olmaktan çıktı. Çin’den gelen düşünceler ile Japon gelenekleri kaynaştırıldı. Bu¬dacı okullardan Tendai okulu (ön¬de gelen temsilcisi Dengyo Daishi 767-822) ve Singon okulu (önde ge¬len temsilcisi Kobo Daishi 774-835) bu eğilimi dönem boyunca temsil etti. İzleyen Kama kura döneminde (1185-1333) iman ilkesi tüm anlayış¬lara damgasını vurdu. Jodo okulu (kurucusu Honen 1133-1212) ve Jo¬do Shin okulu (kurucusu Şhinran 1173-1262) düşünce yaşamını belir¬lediler. Ashikaga Şogunluğu döne¬minde (1338-1573) değişik dinsel anlayışlarını varlıklarını korumakla birlikte Zen Budacılık ağır bastı. Yeni – Konfüçyüsçülüğü Japonya’ ya taşıyanlar da Zen Budacılar ol¬du. izleyen Tokugava dönemi (1603 -1867) boyunca Yeni Konfüçyüscü- lük, rejimin resmi felsefesi oldu. Ja¬ponya’da bu felsefenin önde gelen temsilcisi Hayashi Razan (1583 – 1657) Tokugava rejiminin danış manlığını yaptı. Bu dönemde 3 Kon-füçyüsçü okul görülür: Shushi ga- ku; en etkili Yeni – Konfüçyüsçü o- kuldur. Temsilcileri arasında Yama- zaki Ansai (1618-1682), Arai Haku- seki (1657-1725), Muro Kyuso (1658 -1734) ve Kaibara Ekken (1630- 1714) sayılabilir. Bir anlamda Yeni – Konfüçyüsçü okullara tepki hare¬keti çerçevesinde doğan ikinci o- kul, Ko gaku’öür. Önde gelen tem¬silcileri arasında başta İto Jinsai (1627-1705) ve Yamago Soko (1622 -1685) olmak üzere Dazai Shundai (1680-1747), İto Togai (1670-1733) sayılabilir. Bu iki okuldan kimi fel-sefeciler, bu arada Kaibara Ekken, Muro Kyuso ve İto Jinsai, eserle¬riyle gerek antifeodal toplumsal dü-şüncenin, gerekse maddeci ve ate¬ist fikirlerin gelişmesine katkıda bu-lundular. Bu gelişmelere tepkiyi temsil eden 3. okul Oyomei gaku okulu ise, yarıdinsel bir sistemin savunuculuğunu üstlendi. Bu oku¬lun önde gelen temsilcileri arasın¬da Nakae Toju (1608-1648), Kuma- zava Banzan (1619-1691), Sato İs- sai |ö. 1859) ve Oshio Heihachiro (1796-1837) sayılabilir. Bu dönemde Batı dünyasıyla ilişkiler Hıristiyan düşüncesini Japonya’ya taşıdı. Ka¬tolik misyonerlerin çalışmaları To¬kugava rejimince yasaklanmakla birlikte Cin ve Hollanda’dan gelen fikir akımları XVIII. yy’la birlikte Ja¬pon felsefesinde rasyonalizmin yük¬selişini doğurdu. ‘Bunda Konfüçyüs¬çü gelenekte içkin kimi rasyonel ö- geler ve Hollanda kanalıyla akan başta tıp olmak üzere bilimsel – teknik bilgiler önemli rol oynadı. Nitekim XVII. yy sonları XVIII. yy başlarında yaşayan Ando Şoeki ay¬dınlanma fikirlerinin savunuculu¬ğunu üstlenerek. Yeni – Konfüçyüs¬çü görüşlere karşı çıktı; toplumsal alanda ütopyacı dilekler formüle etti. Miura Baieu (1723-1789) doğa felsefesine eğilerek, konfüçyüsçü skolastiği reddetti. XIX. yy’ın ilk ya¬rısı Tokugava feodal rejiminin erk ve saygınlığının düşüşüne tanıklık eder. Bu durum ideolojik alanda da bir alt – üstlüğü beraberinde getir¬di. Bu dönemde feodal rejim kar¬şıtı görüşler hızla boy attı. Japon¬ya’da 1867-1868 burjuva devrimiyle birlikte Meiji rejiminin gelmesi, Ba¬tı bilgi ve tekniğinin hızla ülkeye akışını beraberinde getirdi. 1870’ lerde Comte, Mili, Darwin ve Spen- cer’le ilişki kuran Japon aydınları, 1880’lerde Voltaire ve Rousseau’yu fakültelerde okutmaya başladılar. 1890’larda Kant, Hegel, Schopen Solda, Kamakura döneminde bir Japon tapınağının girişinde yeraian koruyucu (Kyoto Müzesi); sağda, Nora döneminde dört ana nokta koruyucularından Birinin başı. Japon Budacılığı askerliği idealize ederdi, tapınak savunucularına Çinli asker ifadesi verilirdi.
hauer, Nietzche, Bergson, Tolstoy, Japon aydınlarının bilgi hâzinesine katıldı. Bu dönemin felsefi görüş¬leri, kanryo gaku felsefecileri (bü¬rokrasi bilgeleri) ile minkan gaku felsefecileri (halk bilgeleri) arasın¬daki savaşım boyunca gelişti. Bü¬rokrasi bilgelerinin önde gelen tem¬silcileri Nishi Ama ne (1S26 -1894)
Bunlar Konfüçyüsçülük üe Bati au- şüncelerini içiçe geçirmeye çalış¬tılar. Halk bilgelerinin önde gelen temsilcisi ise Fukuzavs Yukushi’ dir (1830-1901). Bu dönem idealist tüm düşüncelere karşı çıkan, bilim¬sel düşüncenin gelişmesinde önem¬li etkisi olan felsefeci Nakae’öir (1847-1901). Ne ki çağdaş döneme girerken Japon felsefesinde ağır basan eğilim Doğu ve Batı düşün¬cesini sentezleştirme eğilimiydi. Ni¬tekim Nishida Kitaro (1870-1945) Batı düşünce yöntemlerini kullana¬rak Doğu geleneğine, özellikle Bu- dacılığa dayalı bir sistem oluştur-du. Onun sistemi çağdaş Japon fel-sefesini derinden etkiledi, ilk öğ-rencilerinden Tanabe Halime (1885 -1962), onun görüşlerini eleştirerek, kendi sistemini oluşturdu ve onun ölümünden sonra en dikkate değer düşünür durumuna geldi. Diğer çağ-daş felsefeciler arasında Hatano Seyichi, Daisetz Teitaro Suzuki, Watsuji Tetsuro, Takahashi Satami sayılabilir.
JAPON SÜS BALIKLARI, sazangil-lerden kimi süs balıklarının ortak adı. Akvaryum ve havuzlarda bes¬lenen süs balıkları arasında önemli bir yer tutar. XVIII. yy’da Japonya’ dan Fransa’ya getirilerek buradan tüm dünyaya yayıldı. Başlıca oniki türü vardır. Bunlardan en yaygını havuzbalığıdır. (Carassius auratus)
JAPONCA, Japon – Kore Dil Ailesi¬ne bağlı bir Asya dili. Çağdaş Ja¬ponca. klasik yazı dili ile günümüz¬deki konuşma dilinin kaynaştırıl¬madı sonucu doğdu. Japonlar, u- zun zaman Çin harflerini kullan¬dıkları için yazı dili, konuşma dilin¬den farklılaştı. Çin harflerinin yanı- sıra sözcükleri de Japonca’ya gir¬di. Bu dilin başlıca özelliği çok sa¬yıda ünlü sesin oluşudur. Ural – Al- tay Dil Ailesi’nde olduğu gibi yük¬lem cümle sonuna gelir.
Doğu Asya’da ada ülkesi. Asya a- nakarasının kuzeydoğu kıyısı açık-larında, 800 km boyunca uzanan bir yay biçiminde dizili takımada¬lar üzerinde yer alır. Kuzeyde Ohotsk Denizi, batıda Japon Deni¬zi, doğu ve güneydoğuda Büyük Okyanus, güneybatıda Doğu Çin Denizi’yle çevrilidir. Japonya kuzey -güney doğrultusunda uzanan ve toplam yüzölçümünün % 97’sini kaplayan dört büyük (Hokkaido, Honşu (Honshu), Şikoku ve Kyuşu) ve yüzlerce küçük adadan oluşan bir ülkedir. Büyük Okyanus’un ku¬zeybatısındaki Ryukyu Adaları da Japonya’ya bağlıdır.
COĞRAFYA Yüzey Biçimleri: Büyük Okyanus kıyısındaki volkanik kütlelerin bir parçası olan adalar üzerinde bulu¬nan Japonya’nın yaklaşık % 75’i dağlıktır. Yüzey biçimlerinin oluşum süreci, etkin olan elliye yakın ya¬nardağın neden olduğu yılda yak¬laşık 1 500 patlama ve 400 – 500 yer sarsıntısının aa gösterdiği gibi, he-
yada depremlerin en sık goruldugu ülkelerden biridir. Adaların bel ke¬miğini oluşturan ve iki sıra halin¬de zincirleme olarak uzanan dağlar yalnızca Honşu Adası’nın orta bö¬lümünde, Japon Denizi ile Büyük Okyanus arasındaki Fossa Magna hendeğiyle kesintiye uğrar. Dört büyük adadan kuzeydeki Hokkai- do’nun orta bölümünde, adayı ku¬zeybatı – güneydoğu doğrultusunda ikiye bölen Kitami ve Hidaka dağ¬ları yer alır. Batı ve doğudaki alüv¬yon ovalarında, yer yer volkanik kökenli dağlar yükselir. En büyük Japon adası olan Honşu’da dağlar, kuzeydeki Kitakaki ve Ou dağların¬dan sonra ikiye ayrılır. Batıda bir dizi küçük dağ sırası (Asaki, Echig,
Mikuni) Japon Alpleri denen Hida Dağları’yla birleşir. Yüksekliği 3 000 m’ye yaklaşan Hidalar’dan sonra Ryohaku ve Çukaku dağları batı¬daki dağ zincirini bütünler. Honşu’ nun doğu bölümündeki Abukuma, Kanto, Akaşi, Kiso, Suzuka ve Lii dağları ikinci sırayı oluşturur. İçle¬rinde Japonya’nın en yüksek dağı olan Fuji Yama’nın (3 776 m) da bu¬lunduğu çok sayıda yanardağ bu bölümde yer alır. Güneye inildikçe yükseltisi artan bu geniş ve dağlık adada alüvyon ovaları olan düzlük¬lere kuzeybatı ve kuzeydoğu kıyı¬larıyla iç deniz çevresinde (Osaka, Kanto) rastlanır. Japon İç Denizi’ yle Honşu’dan ayrılan Şikoku Ada- sı’nın ortasındaki Şikoku volkanik dağ dizisi adayı ikiye böler. Japon¬ya dağ zinciri, son büyük ada olan
nt ine.whritirlnL’i
ywl IV J IIUVI1M
ve Kyuşu dağlarıyla son bulur. A- karsu ve göller bakımından çok zengin olmayan Japonya’nın en u- zun akarsuyu Honşu’daki Şinano Irmağı’dır (369 km). Öteki önemli akarsular yine Honşu’da bulunan Tone (322 km) ve Kitakami (247 km) ile Hokkaido’daki işikari (262 km) ırmaklarıdır. Ülkenin en büyük gölü Biva da (675 km2) Honşu Adası’nda, Kyoto kentinin kuzeyindedir. Girinti ve çıkıntılarla yarılmış olan adalar da pek çok körfez bulunur.
2666
İklim: Bir adalar ülkesi olan Japon¬ya’da muson rüzgârlarının iklim ü- zerindeki etkisi büyüktür. Ilık ve nemli güneydoğu musonu nedeniy¬le güneyde tropikal iklim özellikleri görülürken kuzeyden gelen soğuk ve kuru rüzgârlar sert karasal ik¬lim koşulları yaratır. Hokkaido ve Honşu’nun kuzey kıyıları kış ayla¬rında yer yer donar. Ayrıca Kuzey Kutbu’ndan gelen Oya-Şiyo soğuk su akıntısıyla, tropikal kökenli sı¬cak Kuro – Şiyo akıntısı iklimin bu karşıtlığını destekleyerek ülkenin orta bölümünde iklim çeşitlilikleri- ne neden olur. Birbirini izleyen tro-
pikal ve karasal iklim dolayısıyla sıcaklık farkları yüksektir. Tokyo’ da ocak ayında ortalama 3°C olan sıcaklık temmuzda 25°C’ye yükse¬lir. Hemen her yerde 1 000 mm’nin üstünde olan yıllık yağış ortalama¬sı, yaz tayfunlarının etkili olduğu Büyük Okyanus ve Japon Denizi kıyılarında 3 000 mm’dir.
Bitki Örtüsü: Japon adalarının % 60’ı ormanlarla örtülüdür. Güney¬deki astropikal bölgede yaprakları¬nı dökmeyen ormanaltı bitkileri (manolyagiller; kafur, kavak, ço- banpüskülü ağaçları; bambular), kuzeyde ladin, huş, köknar, kavak, akçaağaç ve kozalaklı ormanları görülür. Orta bölümde, dağların e- teklerinde her iki bitki örtüsü bir¬birine karışır. 168 ağaç türünür lunduğu Japonya’da ayrıca çol> şitli bitki türlerine rastlanır.
TARİH
Japon takımadalarında yapılar keolojik kazılar, Honşu adas neolitik döneme ait Jomon ki rünü (MÖ 5000 – 300 dolayları) taya çıkardı. Yayoi döneminde 300-MS#3C0) bronz ve demir lanımı gelişti. Kyuşu adasında leşik Yayoi toplulukları Honşu < sına girerek Jomon kültürünü adanın kuzeyine doğru sürdüler dönemde Japonya ve Kore ya adasının güneyinde tek bir kr ğın egemen olduğu sanılır. MÖ lere doğru Çinliler’in Kore’yi ele çirmesinin ardından Japonya batı kıyılarına yığınsal Koreli c leri oldu. MS III. yy’da Jap ya’da çok sayıda klan dağınık biçimde yaşıyordu. MS 350’lere c ru Yamato klanı üstünlüğü ele çirerek Japonya’da MS 710’a sürecek Yamato dönemin i başi IV. yy’ın ikinci yarısında Kore'< krallıklardan biri olan Kudara I ikçe), Yamato sarayına elçi ç derdi. Böylece Japonya’nın A anakarasıyla ilişkileri sıcaklt 391’de Japon öncü kuvvetleri re’yi istila ederek Mimana bö sinde askeri bir hükümet kurdu yy’da Yamato egemenliği pek 538’de Budacılık Japonya’ya g ve dinsel inanış temelinde Sogc Mononobe klanları arasında erk vaşımı başladı. Bu savaşımda dacı Soga klanı üstün geldi (5
Doyıece wn uygarııgının Kurum ülkeye taşınmaya başladı. 60′ Prens Şotoku 17 madde Anayas olarak adlandırılan kuralları yay ladı. 607’de Çin’e elçiler gönder Japon öğrenciler tıp ve sanat < timi için Çin’e gitmeye başladı, arada Budacılığı benimseyen I katomi klanı Soga egemenliğ son verdi ve Taika reformu’ T’ang dönemi Çini’nin devlet ya| ve hukuk düzeni yürürlüğe kon topraklar “ulusallaş”tırıldı. 701 imparator Mömnu, Çin modeline yararlanarak yeni bir vergi sist< kurup toprak yasaları çıkardı. I dizmi krallık dini olarak tanıv Momnu Çin imparatorlarının sar (tenno) aldı. Çin’den aktarılan I rokratik yapı soylular sınıfını rı

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*