Resmi Adı Başkenti Yüzölçümü ; Nüfusu Kırsal Nüfus Yıllık Nüfus Artış Hızı (%) Okur-yazarlık Oranı (15+) DH
Etnik’ Gruplar Katıldığı Uluslararası i Örgütler
Fkonomi
Parası
KBYUG
KBUGAH
Dışalım
Dışsatım
Mikuni) Japon Alpleri denen Hida Dağları’yla birleşir. Yüksekliği 3 000 m’ye yaklaşan Hidalar’dan sonra Ryohaku ve Çukaku dağları batıdaki dağ zincirini bütünler. Honşu’ nun doğu bölümündeki Abukuma, Kanto, Akaşi, Kiso, Suzuka ve Lii dağları ikinci sırayı oluşturur. İçlerinde Japonya’nın en yüksek dağı olan Fuji Yama’nm (3 776 m) da bulunduğu çok sayıda yanardağ bu bölümde yer alır. Güneye inildikçe yükseltisi artan bu geniş ve dağlık adada alüvyon ovaları olan düzlüklere kuzeybatı ve kuzeydoğu kıyılarıyla iç deniz çevresinde (Osaka, Kanto) rastlanır. Japon İç Denizi’ yle Honşu’dan ayrılan Şikoku A.da- sı’nın ortasındaki Şikoku volkanik dağ dizisi adayı ikiye böler. Japonya dağ zinciri, son büyük ada olan güneybatıdaki Kyuşu’da Tsukuşl ve Kyuşu dağlarıyla son bulur. A- k.-rsu ve göller hakiminden oek- zengin olmayan Japonya’nın en u- zun aKarsuyu nunssu uum y»>u>ıu Irmağı’dır (369 km). Öteki önemli akarsular yine Honşu’da bulunan Tone (322 km) ve Kitakami (247 km) ile Hokkaido’dakl Işikari (262 km) ırmaklarıdır. Ülkenin en büyük gölü ‘ Biva da (675 km2) Honşu Adası’nda, Kyoto kentinin kuzeyindedir. Girinti ve çıkıntılarla yarılmış olan adalar da pek çok körfez bulunur.
İklim: Bir adalar ülkesi olan Japonya’da muson rüzgârlarının iklim ü- zerindeki etkisi büyüktür. Ilık ve nemli güneydoğu musonu nedeniyle güneyde tropikal iklim özellikleri görülürken kuzeyden gelen soğuk ve kuru rüzgârlar sert karasal iklim koşulları yaratır. Hokkaido ve Honşu’nun kuzey kıyıları kış aylarında yer yer donar. Ayrıca Kuzey Kutbu’ndan gelen Oya-Şiyo soğuk su akıntısıyla, tropikal kökenli sıcak Kuro – Şiyo akıntısı iklimin bu karşıtlığını destekleyerek ülkenin orta bölümünde iklim çeşitliliklerine neden olur. Birbirini izleyen tropikal ve karasal iklim dolayısıyla sıcaklık farkları yüksektir. Tokyo* da ocak ayında ortalama 3°C olan sıcaklık temmuzda 25“C’ye yükselir. Hemen her yerde 1 000 mm’nın üstünde olan yıllık yağış ortalaması, yaz tayfunlarının etkili olduğu Büyük Okyanus ve Japon Denizi KiyiiuriPıGû o UüO mm uır.
biîKi urtusu: Japon uuuıufmm /o 60’ı ormanlarla örtülüdür. Güneydeki astropikal bölgede yapraklarını dökmeyen ormanaltı bitkileri (manolyagiller; kafur, kavak, ço- banpüskülü ağaçları; bambular), kuzeyde ladin, huş, köknar, kavak, akçaağaç ve kozalaklı ormanları görülür. Orta bölümde, dağların e- teklerinde her iki bitki örtüsü birbirine karışır. 168 ağaç türünün bulunduğu Japonya’da ayrıca çok çeşitli bitki türlerine rastlanır.
TARİH
Japon takımadalarında yapılan arkeolojik kazılar, Honşu adasında neolitik döneme alt Jomon kültürünü (MÖ 5000 – 300 dolayları) ortaya çıkardı. Yayoi döneminde (MÖ 300 – MS 300) bronz ve demir kullanımı gelişti. Kyuşu adasında yerleşik Yayoi toplulukları Honşu adasına girerek Jomon kültürünü bu adanın kuzeyine doğru sürdüler. Bu dönemde Japonya ve Kore yarımadasının güneyinde tek bir krallığın egemen olduğu sanılır. MÖ 100’ lere doğru Çinliler’in ‘Kore’yi ele geçirmesinin ardından Japonya’nın batı kıyılarına yığınsal Koreli göçleri oldu. MS III. yy’da Japonya’da çok sayıda klan dağınık bir biçimde yaşıyordu. MS 350’lere doğru Yamato klanı üstünlüğü ele geçirerek Japonya’da MS 710’a dek sürecek Yamato dönemini başlattı. IV. yy’ın ikinci yarısında Kore’deki krallıklardan biri olan Kudara (Pa- ikçe), Yamato sarayına elçi gönderdi. Böylece Japonya’nın Asya anakarasıyla ilişkileri sıcaklaştı. 391’de Japon öncü kuvvetleri Kore’yi istila ederek Mimana bölgesinde askeri bir hükümet kurdu. V. yy’da Yamato egemenliği pekişti. 538’de Budacılık Japonya’ya geldi ve dinsel inanış temelinde Soga ve Mononobe klanları arasında erk savaşımı başladı. Bu savaşımda Budacı Soga klanı üstün geldi (587); böylece Çin uygarlığının kurumlan ülkeye taşınmaya başladı. 604’te Prens Sotoku 17 madde Anavasosı olarak adlandırılan kuralları yayımladı. 607’de Çin’e elçiler gönderildi Japon öğrenciler tıp ve sanat eğitimi için Çin’e gitmeye başladı. Bu arada Budacılığı benimseyen Na- kstomi klanı Sogs egemenliğine son verdi ve Taika reformuyla
I Uiiy UUİİCSIİli V’i’i uvtivt
ve hukuk düzeni yürürlüğe kondu; topraklar “ulusallaş”tırıldı. 701’de imparator Mömnu, Çin modelinden yararlanarak yeni bir vergi sistemi kurup toprak yasaları çıkardı. Bu- dizmi krallık dini olarak tanıyan Momnu Çin imparatorlarının sanını (tenno) aldı. Çin’den aktarılan bürokratik yapı soylular sınıfını mo
narşinin destekçisi kılmak için kullanıldı. 710’da kurulan Nara kenti krallığın ilk resmi başkenti oldu ve 749’a dek sürecek döneme adını verdi. Cin kültürünün özümlendiği (ideofonik yazının kullanılması, toplum tarihi ve yasalar kitabının yazılışı) bu dönemde Budist manastırları büyük bir güç kazandı, öte yandan soylulara ve din adamlarına özel mülkiyet hakkının tanınmasıyla birlikte, ağır vergiler altında
2667
ezilen çiftçilerin topraklarını bırakıp soylulara sığınması merkezi erkin zayıflamasına yol açtı. Henian dönelini (794-1192) siyasal yaşamda budacı rahiplerin artan etkisini kırmak amacıyla imparator Kanmu’ nun başkenti Heian – Kyo’ya (Kyo- to) taşımasıyla açıldı. Bu dönemde de durum fazlaca değişmedi ve imparator, yurtluklarını (şoen) bağımsız askeri tımarlara dönüştüren ve vergi ödemeyen klanlarla işbirliği yapmak zorunda kaldı. Şoenler Japon feodalitesinin temelini oluşturdular. Bu dönem tarihsel olarak Konin ve Jogan egemenlikleri (794- 894) ve Fujivara klanının egemenliği (894-1185) olmak üzere iki bölümde incelenir. Konin ve Jogan e- gemenlikleri döneminde Japonya’ da Çin etkisi güçlü bir biçimde kendini gösterirken IX. yy’dan başlayarak Japonya kendi özgünlüğünün bilincine ulaşır. Fujiwara klanının imparator ailesiyle sıkı bağları 857’ den itibaren yönetimde etkili olmalarını ve 894 sonrasında Japonya’ yi fiilen yönetir duruma gelmelerini beraberinde getirdi. Bu arada güçlenen feodal beyler arası savaşımlar yoğunlaştı Taira ve Minamoto klanları merkezi yönetime aday oldular. 1086’da Minamoto klanı doğu bölgelerini egemenliği altına a- lırken Taira klanı iç denizdeki korsanlığa son vererek saygınlıklarını artırdılar, iki klan arasında başla-
yan iç savaş p uu;, ^..«e Tairalar’ m üstünlüğüyle sonuçlandı ve Tai- ra-no-Kiyomori yönetime geldiyse de 1180-1185 arasında Minomoto- no-Yoritomo’nun güçleri karşısında yenilgiye uğradı. Böylece bir yanda feodal bir devlet, diğer yanda bir şogunluk oluştu. Yoritomo Şo- gun (başkomutan) oldu. Eyaletlerde Daimyo (askeri vali) tarafından temsil edilen Şogun Yoritomo, Ka- makura’yı yönetim merkezi yaptı ve imparatoru himayesi altına aldı. Kamakura döneminde (1191-1337) Japonya Moğol istilası tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Yuon haneüa-
Yanda, Buda ile Sakyamuni’yi anlatan? heykel (Asuka Oönemi-623); üstte, Yoritö- ma’nın ipek işleme resmi (XII. yy. – Jln- goji Tapmağı – Kyoto) |
nının kurucusu olarak Çin tahtına oturan Kubilay Han yayılmacı bir politika izledi. Yoritomo’nun ölümünden (1199) sonra Minamoto ailesi zayıfladı. Hojo klanından olan şogunluk görevlileri Minomotolar’ı devirdi ve erki ele geçirdi. Hojolar’ dan Takimono, Kubilay Han’ııi isteklerini kabul etmeyince 1274 ve 1281’de iki filo Japonya’nın istilası için yola çıktı. Ancak her iki filo da fırtına nedeniyle yokoldu. Moğol istilasına karşı alınan önlemler nedeniyle imparatorluk hâzinesi boşaldı ve Hojolar’ın gücü azaldı, imparator Daigo II yönetimi ele geçirmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. 1337′ de Aşikaga ailesi askeri bir yönetim kurarak Aşikaga Şogunluğu dönemini başlattı (1338-1573). Aşikaga Takauzi Şogun oldu. Ne var ki kendilerine bağlı orduları olan Daimyolar’ın ve budacı manastırların bağımsızlık istekleri Aşikagalar* ın güçlü bir yönetim kurmalarını engelledi. Aşikaga döneminin sonlarında ülke bir savaş alanına dönüştü. Çok sayıda küçük eyaletlere bölünen Japonya’da derebeyler üstünlük kazanmak için sürekli bir- birleriyle savaşıyordu. Kendi gereksinimlerini karşılamak zorunluluğu derebeylik topraklarında yerel üretim etkinliklerinin gelişmesine yol açtı, öte yandan 1542’den sonra İspanyol ve Portekizli tüccarların Japonya’ya gelişini Hıristiyanlığın ülkeye girişi (1549) izledi. XVI. yy ortalarına dek süren iç savaş döne
mi Oda Nabunaga’nın merkezi e- yaletleri egemenliği altına alarak Aşikaga erkini devirmesiyle (1573) son buldu. Momoyama dönemi (1573-1603) üç diktatörün egemenliğine tanıklık eder. Oda Nabunaga’ nın öldürülmesinden sonra (1582) komutanlarından Hideyoşi erke gelerek ülkede birliği kurma çalışmalarını sürdürdü. Kore’nin ele geçirilmesinde Hideyoşi başarısızlığa uğrayınca, Tokugava iyeyasu da başkaldıran Daimyo’ları ezerek birliği kesin olarak sağladı ve egemenliğini kurdu. Tokugava döneminde (1603-1867) imparator yalnızca ruhani yetkileri elinde tutan bir konuma geldi ve bakufu (askeri başbakan) bürokrasisinin egemenliği onaylandı, öte yandan dış tehlikelere karşı içe kapanma siyasetinin sonucu olarak, Dejima A- dası’nda küçük bir ticaret merkezi kuran HollandalIlar dışındaki bütün yabancıların ülkeye girmesi yasaklandı. Cizvit din adamları Japonya’ dan sürüldü ve Hıristiyanlığın yayıl-
1871’de Japonya’nın yurt dışına gönderdiği ilk diplomatik heyet Prens lwakura başkanlığında Vamaha’dan ayrılışını gösteren temsili resim (solda), Melji döneminde ülke çapında geçerli olmak üzere çıkartılan paralar (sağ-üstte), 1896’da Japon Bankası’mn açılış kutlamaları (sağ-altta) |
2669
ması durduruldu (1637). Hükümet merkezini Edo’ya (bugünkü Tokyo) taşıyan iyeyasu güçlü bir denetim yapısı kurdu ve Daimyolar’ı doğrudan kendine bağladı. İmparatorluk sarayı ve Daimyolar şogunluk görevlileri tarafından sürekli gözaltına alındı. Tokugavalar döneminde zenginleşen kentli tüccarlar Samu- railer’in (asker sınıfı) ayrıcalıklarını kazandı. Dönemin sonlarında patlak veren köylü ayaklanmaları kanlı bir biçimde bastırıldı. XVII. yy’dan sonra güney ve doğu eyaletlerindeki Daimyolar arasında imparatorluğun yeniden güçlendirilmesi eğilimi arttı. Ticareti destekleyen ve Şogunluk yönetiminin yabancılara karşı tavrını onaylamayan derebeyleri batılı ülkelerle ilişki kurulmasından yanaydı. 1720’de içe kapan ma siyaseti terkedildi. Bu aradc Hollanda eğitim düzeni ülkede yer leşik bir nitelik kazandı. 1800’der sonra da batılı güçlerin baskılar etkili olmaya başladı. Kanagavc Antlaşması’yla (1854) iki liman A- merikalılar’a açıldı. 1856’da ABD nin ilk resmi temsilcisi geldi ve Japonya’yı batılı ülkelerle siyasal, kültürel ve ticari ilişkilere sokan bir dizi antlaşma yaptı. Şogunluk rejimi muhaliflerinin» yabancı elçilere suikastler düzenlemesiyle ortaya çıkan karışıklıklar sonunda son Tokugava Şogunu Yoşinobu bütün yetkileri imparator Mutsu Hito’ya (Meyci Tenno) devretti (1868). Böy- lece açılan Meiji döneminde (1868- 1912) Şogunluk kaldırıldı, imparatorlukta batılı tarzda değişiklikler yapmaya yönelen Meiji, Nisan 1838’ de feodal geleneklerin kaldırılacağını, ekonominin modernleştirileceğini ve halk temsilcilerinin de yera- lacağı bir danışma meclisinin kurulacağını açıkladı. 1869-1887 arasında toplumun farklı sınıflara bölünmesi ve Daimyo’larca yönetilen yerel yönetimler kaldırıldı. Samurai ayaklanması (1877) bastırıldı ve merkezi yönetimin egemenliği kesinleşti. 1889’da Meiji Anayasası hazırlandı. 1890’da Meclis kuruldu. 1870-1880 arasında Zaybatsu adın
daki ticari ve mali kuruluşların sermayelerini birleştirmesiyle Japon sanayilerinin temelleri atıldı. Batılı ülkelerle fiili eşitliği kazanan Japonya, Doğu Asya’da yayılmaya yöneldi. Kore’nin askeri denetimi konusunda çıkan anlaşmazlık sonucu innon Savası patlak verdi. Japonya Pescadores «uuıu- n’yla Formoza’yı (Tayvan) eîe geçirdi. Cin, Kore’nin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı (1895). Man- çurya’da Rus yayılmasını engellemek için Rusya’yla yapılan savaş (1904-1905) Japonya’nın yengisiyle sonuçlandı. Portsmouth Antlaşma- sı’yla Japonya, Kore ve Mançurya’ yı himaye altına alma hakkını elde etti. Bu iki ülke 1910’da Japonya tarafından ilhak edildi. I. Dünya Savaşı Japonya’nın yayılmacı tavrını destekledi. Çin ve Pasifik bölgelerinde Almanya’yı destekleyen Japonya, Pasifik’teki Caroline, Marshall, Marianne ve Alman takımadalarını ele geçirdi. 1915’te Yirmi Bir istek notasıyla Çin’i kendine bağımlı kılan Japonya I. Dünya Savaşı sonunda stratejik açıdan Güneydoğu Asya’ya egemen oldu. Versailles Konferansında (1919) Japonya’nın Uzak Doğu egemenliği batılı devletlerce de tanındı. 1926’da Tay- şo’nun yerine Hirohito imparator olduğunda Japonya büyük bir sanayi ülkesiydi. Ama işçi sınıfının güçlenmesi, grevler, yoksulluk vb toplumsal sorunlar giderek artan boyutlarda etkili oluyordu. Aşırı sağcı bir örgüt olan Mançurya Kliği’nin kışkırtmasıyla Japonya, Mançurya’ yı işgal ederek siyasal ve ekonomik açıdan Japon İmparatorluğu’ na bağlı Mancu-kuo devletini kurdu (1932). 1933’te Milletler Cemiye- ti’nden çıkan Japonya Kasım 1936′ da Nazi Almanyası’yla bağlaştı. Da-
— nn-571
Japonya’da ulusal seferberlik yasasının çıkarılmasıyla (1938) baskı yönetimine geçiş süreci tamamlandı. 1940’ta tüm siyasal partiler kapatıldı. Bu tarihte Çin’in büyük bölümünü ele geçiren Japonya, Eylül 1940’da da Fransız sömürgesi durumundaki Çinhindi’ni işgal etti. 27 Eylül 1940’da Almanya ve İtalya’yla Üçlü İttifak Antlaşması’nm imzalanmasının ardından Japon hükümetinin ABD’ye karşı tutumu sertleşti. Kasım 1941’de ABD’nin, Japon birliklerinin Çin’den çekilmesi isteğini reddeden Japonya, 7 Aralık 1941’de Pearl Harbour ABD deniz üssünü bombaladı ve 8 Aralık’ ta ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’ya savaş ilan etti. Pasifik Ha- rekâtı’nın başlangıcında Japonya kısa sürede Hong Kong, Singapur ve Manila’yı ele geçirdi. Ancak 1942 Yazı’ndan sonra güçler dengesi ABD lehine değişti. Ağustos 1945’ te ABD’nin, Hiroşima ve Nagazaki’ ye atom bombası atmasının hemen ardından Japonya koşulsuz teslim oldu. 28 Ağustos’ta general Mac Arthur komutasındaki ABD birlikleri Japonya’ya girdi. Eylül – Nisan 1945 arasında ülke müttefik askerleri tarafından işgal edildi. Japonya himaye altındaki bir devlet konumuna geldi. Mac Arthur denetiminde hazırlanan 1946 Anayasası’ yla savaş, silahlanma ve askeri görevlilerin hükümette yeralması yasaklandı. Japonya meşruti bir kralım« Hnnüstürüldü. Nisan 1952’de ABD ve çın carı* umıwT.’Ttöi>> zalayan Japonya, yeniden bağımsız ve egemen bir devlet statüsü kazandı. Ayrıca antlaşma hükümlerine göre Kore, Tayvan ve Pasifik’ teki takımadalar üzerindeki hak iddialarından vazgeçti. Ekonomisi bir yıkıntı durumunda olan Japonya 1956’dan sonra toparlanmaya başladı. 1956-1960 arasında düşük işçi ücretleri ve yüksek düzeyde teknoloji kullanımıyla hızlı bir ekonomik büyüme sürecine girdi. 1960’ların başında dünyanın önde gelen gemi yapımcısı, elektrik ve elektronik üreticisi ülkelerinden biri durumuna geldi. Askeri harcamaların çok düşük olması, devletin ekonomiyi sürekli denetlemesi ve teknoloji transferi Japonya’nın ekonomik gelişimini hızlandıran başlıca etmenlerdi. 1955’ten sonra parlamento çoğunluğunu sürekli elinde tutan Liberal Demokrat Parti (LDP), 1954′ te imzalanan karşılıklı savunma antlaşmasının tepkiyle karşılanmış olmasına karşın, ABD – Japonya ilişkilerini geliştirdi. 1956’da BM ü- yesi olan Japonya, 1957’de Güvenlik Konseyi’ne seçildi. 1980’da ABD’
yle yeniden bir ittifak antlaşması yaptı. Kasım, 1964’te başbakan o- lan ikeda, Vietnam olaylarından yararlanarak Japonya’yı Asya ülkeleri arasında öncü bir konuma getirmeye çalıştı. 1965’te Çin, Japonya’nın dışsatım yaptığı ikinci ülke durumuna geldi. 1968’de Vietnam Savaşı’nı protesto eden gençlerle polis arasındaki çatışmalar 1969 yılı içinde de sürdü. 1970 başında başbakan olan Eisaku Şato, ABD’yle güvenlik antlaşmasını yenileyince gösteriler yeniden başladı. Temmuz 1972’de Sato’nun yerine LDP başkanı ve başbakan seçilen Kakuei Tanaka, Çin’le diplomatik ilişkiler kurdu. Yeni ekonomik düzenlemelere gidildi. Ancak adı bir skandal olayına karışan Tanaka istifa etti. Yerine geçen Mlki Takeo döneminde enflasyon oranının % 23’e çıkması, işsiz sayısının 1975’te 2 milyona ulaşması, gemi yapım ve tekstil sanayilerindeki bunalım ve ülke içinde terör olaylarının artması Japonya’yı siyasal bir bunalımın eşiğine getirdi. Şubat 1976’da Amerikan Lockheed Uçak Şirketi’nden rüşvet aldıkları gerekçesiyle Tanaka ve hükümetin önde gelenleri tutuklandı. LDP içinde bölünmeler başgösterdi. Aralık 1976 seçimlerinden sonra başbakan olan Takeo Fukuda içte enflasyona karşı etkili önlemler alırken dışta da Çin’le bir dostluk antlaşması imzaladı. Kasım 1978’den sonraki LDP içindeki çatışmalar ve ekonomik durgunluk Fukuda’nın yerine başbakan olan Masayoşi Ohira hükümetini yıprattı. Mayıs 1980’de Sosyalist Parti’nin gensoru önergesiyle Ohira hükümeti düştü. Haziran 1980 seçimlerinde LDP soldaki mu-
luğunu sürdürdü. Başbakan Zenko
ww&wni viyMüvii »v» vrNviivMim iwi.ir\ =
neydoğu Asya deniz ticaret yollarında güvenliğin sağlanması konusunda girişimlerde bulundu; petrolün % 70’den fazlasını dışalımla sağlayan bir ülke başbakanı olarak Arap ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesine yöneldi. Ne var ki içteki ekonomik durgunluk, 1980’de sayısı 1 800’ü bulan şirket iflası ve dış politika girişimlerini destekle-
Zenko Suzuki
meyen ABD ve AET ülkeleriyle ticari ilişkilerde ortaya çıkan gerginlik Suzuki’nin Ekim 1982’de istifasına yol açtı. 1982 seçimlerinde LDP meclis çoğunluğunu 28 yıldan beri ilk kez yitirdiyse de 9 bağımsız milletvekilinin desteğiyle LDP’
Yüzölçümü (km*) |
Nüfusu(1983) | Merkezi | |
Hokkaido |
78 515 |
5 688 500 | Sapparo |
Aomori |
9 614 |
1 521 200 | Aomori |
Iwate |
15 277 |
1 454 600 | Morioka |
Miyagi |
7 291 |
2167 900 | Sendai |
Akita |
11 609 |
1 252 900 | Akita |
Yamagata |
9 326 |
1 251 200 | Yamagata |
Fukuehima |
13 782 |
2 054 200 | Fukushima |
Ibaraki |
6 090 |
2 717 500 | Mito |
Tochigl |
6 414 |
1 883800 | Utsunomiya |
Gumma |
6 356 |
1 913 200 | Moebashi |
Saitama |
3 799 |
5 854 900 | Urawa |
Chiba |
5115 |
4149147 | Chiba |
Tokyo |
2145 |
11 780 500 | Tokyo |
Kanagawa |
2 391 |
7 380 200 | Yokohama |
Niigata |
12 577 |
2 448 900 | Niigata |
Toyama |
4 252 |
1 125 400 | Toyama |
ishikowa |
4196 |
1 157 700 | Kanazawa |
Fukui |
4188 |
882 000 | Fukui |
Yamanashi |
4 463 |
823100 | Kofu |
Nagano |
13 585 |
2170400 | Nagano |
Gifu |
10 596 |
2 038 300 | Gifu |
Shizuoka |
7 772 |
3 582 000 | Shizuoka |
Aichi |
5114 |
6 477 200 | Nagoya |
Mie |
5 774 |
1 738 300 | Tsu |
*5hinn |
a mft |
* Aññ | .’Voii |
– |
= ’ | ||
Osaka |
1 858 |
8 653 300 | Osaka |
Hvoao |
asas |
R 97=; ftr.ft | Knhtt |
c zzz |
t | ||
WOK,-™ |
4 722 |
! İSİ« «[.HJ | |
t/Miyuiiiu |
f Wf<7 |
İ ÖİH İUU | WKuyama |
Hiroshima |
8 455 |
2 820200 | Hiroshima |
Yamaguchi |
6095 |
1 588 500 | Yamaguchi |
Tokushima |
4145 |
831 400 | Tokushima |
Kagawa |
1879 |
1034000 | Tokamatsu |
Ehlme |
5 664 |
1 533 600 | Matsuyama |
Kochi |
7107 |
843 400 | Kochi |
Fukuoka |
4 946 |
4 753 200 | Fukuoka |
Saga |
2 418 |
890 700 | Saga |
Nagasaki |
4102 |
1 599 500 | Nagazaki |
Kumamoto |
7 399 |
1836 200 | Kumamoto |
Oita |
6 331 |
1 246 300 | Oita |
Miyazaki |
7 734 |
1 183 500 | Miyazaki |
Kagoshima |
9153 |
1833 600 | Kogoshima |
Okinawa |
2 248 |
1 177 000 | Naha |
JAPONYA YÖNETİM BİRİMLERİ |
maların vurnusot t! metsin ı korndns»LiiUiiuı. iaooijH ımijfirfiTor fiırnmın |
2672
ucuza kapattığı hisse senetlerini prim yaptıktan sonra ‘büyük parayla satmakla suçlanıyordu. Takeşi- ta’nın yerine Sosuke Uno başbakanlığa getirildi. Temmuz içinde yapılan kısmi senato seçimlerinde 1955’den buyana LDP ilk kez yenilgiye uğradı. Uno başbakanlıktan çekildi. Yerine LDP başkanlığına seçilen Tosiki Kaifu senatoda coâunluâa sahip Sosvalistler’in
vem r\\tır\r*—- fers-lrcrn mı————— -t mAr !!**!-
JiıtLjmmrıyjii haşhakannâa aetiril- di.’
Yönetim Yapısı: Parlamenter demokrasiyle yönetilen meşruti bir monarşi olan Japonya’da 1946 A- nayasası’na göre yasama yetkisi çift meclisli Diyet’İn elindedir. Diyet, 511 üyeli Temsilciler Meclisi ve 252 üyeli Danışmanlar Meclisi’nden oluşur. Temsilciler Meclisi üyeleri tjenel seçimle, dört yıl için seçilirken Danışmanlar Meclisi üyeleri 6 yıl İçin seçilir ve yarısı her 3 yılda yenilenir. Diyet tarafından seçilip ona karşı sorumlu olan ve yürütme gücünü kullanan başbakan, en çok 20 üyeden oluşan hükümeti kendisi saptar. 1926’da imparator olan Hirohito bugün de devlet başkamdir. Ancak imparator yalnızca törensel görevleri yerine getirir. Ülke her birinde genel oyla işbaşına gelen bir yöneticisi ve yerel meclisi bulunan 47 yönetim birimine ayrılır.
EKONOMİ Ekonomik güç bakımından gelişmiş kapitalist ülkeler arasında 1960’ da 6. durumdayken bugün ikinci sıradadır.
ü
Tarım ve Hayvancılık: Ülke yüzölçümünün % 13’ünde gerçekleştirilen tarımsal etkinliğin 1/3’ü pirinç üretimine ayrılmıştır. İleri tarım tekniklerinin kullanılması sonucu (hektar başına pirinç üretimi 6,2 ton) tarımsal üretim, gereksinimin % 80’ ini karşılar. Hokkaido dışında ülkenin tümünde yılda iki kez ürün alınır. Tarım alanlarının büyük bölümü kıyı ovalarında ve dağ vadilerinde bulunur. Pirinç ekili alanlar dışında yetiştirilen buğday, arpa.
yulaf ve mısır üretimi düşük; soya, patates ve yerfıstığı üretimi yeter- lidir. Önemli bir dışsatım ürünü o- lan çayın yanısıra meyve Ve turunçgiller üretimi giderek artmaktadır. Otlakların yetersiz olduğu Japonya* da hayvancılık ürünlerinin büyük bölümü dışalımla sağlanır. Buna karşılık Japonya balık üretiminde dünyada birinci sırada yeralır. Açık HoniTHft vnnıian balıkçılık (somba-
fjri), hi47İnmn »p amada konserve- iemeye elverişli gemilerin de bulun- rtuğy *iioinrln narceklestiri-
lir. Balık besin olarak ve yağından yararlanılan bir ürün olmasının ya- nısıra tarımda kullanılan önemli bir gübredir. Ülkede etten çok balık yenir. Kişi başına yıllık balık tüketimi yaklaşık 100 kg’dır. İç deniz kıyılarından elde edilen yosun İşlenerek önemli bir besin maddesine dönüştürülür. Şikoku’nun güney kıyıları ve Kyuşu’da yapılan inci istiridyeleri ve mercan avcılığı önemli bir gelir kaynağıdır. Başlıca balık- çriık merkezleri Hokkaido (Vakka- ~’noy, Abaşiri) ve Kyuşu (Şimonese- ki, Fukuoka, Nagazaki) adalarında toplanmıştır.
Doğal Kaynaklar, Madencilik ve Sanayi: Ülke doğal kaynaklar bakımından zengin değildir. Japonya* da dünya petrol rezervlerinin % 0,01’den azı, kömür yataklarının % 0,2’si, doğal gaz rezervlerinin % 0,02’si bulunur. Hokkaido, Joban, Ube ve Kyuşu’daki yataklardan çıkarılan maden kömürü sanayide |<ullanıma elverişli değildir. Niigata ve Toyama bölgelerinden çıkarılan petrol, demir filizi ve öteki madenlerin çıkarımı da üretimi karşılamaktan uzaktır. Dışsatımı yapılan tek maden kükürttür. Ülke topraklarının yarıdan fazlası ormanlarla ürtülü olmasına karşın kereste, kâğıt hamuru ve odun kömürü üretimi iç tüketimi karşılamaz. Dağlık bölgelerde bulunan akarsular baraj yapımı için elverişsizdir. Hidroelektrik enerji toplam enerji gereksiniminin ancak % 13’ünü karşılar. Bu nedenle nükleer enerji santralleri
yapımına yönelindi. Bütün bu olumsuz göstergelere karşın Japonya
üretimdeki % 14,3’lik payıyla dünyanın üçüncü büyük çelik üreticisidir. Dünyada ilk sırada yer alan
10 çelik üreticisi kuruluşun 4’ü Japonya’dadır. Yıllık üretimi 35 milyon ton olan Nippon Çelik Şirketi (Şin Nippon Seitetsu) dünyanın en büyük çelik üreticisi kuruluşudur. Demir-çelik sanayisi özellikle Tokyo, Osaka, Yokohama ve Kitakyu- şu’da; hafif metal sanayisi Kobe,
I ORVU. <PI¿.U I\Ü, fxQvÜou, , VüñUÍÍU
ma, Nagovw ve Osaka da; demir dışı metal sanayisi de Hörışu Ada- sı’nda (Tokyo, Mito, Toyama, Ka- vasaki, Yokohama, Hamanlatsu ve Osaka) yoğundur. Ayrıca hemen bütün büyük kentlerde petrol rafinerileri vardır. Japon sanayisinin özellikleri; hammadde dışalımı (pamuk, yün, boksit, kauçuk ve nikelin % 100’ü, demirin % 99,5’i, bakırın % 89,9’u, kurşunun % 79,7’si, çinkonun % 64’ü), enerji kaynağı dışalımı (doğal gazın % 64,9’u, kömürün % 85,2’si, petrolün % 99,8’i), dev iştetmeler (% 45) ile aile atölyelerinin (% 55) yanyana işleyişi; büyük şirketlerin tekelindeki taşıma güçlükleri ve düşük ücretler nedeniyle düşük fiyatlar, ileri derecede otomatikleştirme ve robot kullanımı (Datsun otomobil fabrikasında 24 000 ücretli 2 500 000 araba üretirken, örneğin BMW firması (FAC) 43 000 ücretliyle 362 000 araba ü- retmektedir) ve işçilerin kültür düzeyinin yüksekliği (Honda fabrikasına işçi olmak için lise diploması zorunludur) olarak sıralanabilir. Nippon Çelik, Mitsui, Mitsubişi gibi büyük kuruluşların dikey bütünleşmelerinin yanısıra çeşitli sanayi kollarıyla bağlanması sonucu Japon makine sanayisi büyük bir gelişme gösterdi. Japonya dünya o- tomobil üretiminde ikinci (yılda 6 milyon otomobil), kamyon ve otobüs üretiminde birinci sırayı alır. Dretilen motorlu araçların % 60*ı dışarıya satılır. Demiryolu malzemesi ve uçak yapımı sanayisi çok gelişkindir. Bisiklet ve motosiklet üretiminde dünyada birincidir. 1957’ den bu yana yılda 5 milyon grostonluk üretimiyle Japonya, dünyada gemi yapımının yarısını gerçekleştirir. Hassas makine yapımı (e-
2673
Japonya ekonomik güç açısından kapitalist Ülkeler arasında iKincı sıraaaaır. Dünya gemi yapımının yarısını gerçeKieştlren (üst-soi) Japonya’da tarımda makineleşme üst düzeye ulaştı (üst-sağ). Otomobil üretiminde dünyada İkinci sırayı alan Japonya’da, ağır sanayi ileri bir düzeye çıktı. Dünyada ilk sırada yeralan 10 çelik üreticisi kurulusun 4’ü Japonya’dadır (alt-sol). Bu gelişmişlik hakkında
100.000 KVV bîr türbinin oynak başlığı bize bir fikir verebilir (*lt-orta). |
lektronik aygıtlar, televizyon alıcıları, optik aygıtlar vb) Japonya’da en uzmanlaşmış sanayi kollarından biridir. Japon tekstil sanayisi dünya çapında üretim yapar. Dünya ham ipek üretiminin % 40’ı, sentetik iplik üretiminin % 14’ü Japonya tarafından gerçekleştirilir. Ayrıca kimya sanayisi (gübre, petrol türevleri, plastik maddeler vb) ve çimento, kâğıt, cam, porselen, seramik sanayileri gelişkindir. Sanayilerin çoğu güneyde Tokyo – Kltak- yusu şeridi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu bölgedeki kentler (Tokyo, Yokohama, Nagoya, Osaka) sanayi üretiminin yarıdan fazlasını karşılar.
GÜZEL SANATLAR Japon sanatı VI. yy’da Çin etkisi al-
2674
Japon resminden örnekler: sol- ilst, Kano Eltoku (Mamoyama Dönemi); sağ-üst Matsura Byobu (Tokugava Dönemi); sol-alt, Roshu (Tokugava Dönemi); sağalt, Ogata Korln (Tokugava Dönemi); altta, Sakai Hoitsu- nun eserlerinden ^etaylar |
tına girdi. Bunda, Budacılığın Japonya’da yaygınlık kazanmasının büyük rolü vardır. Daha önceki dönemlerde Kore sanatıyla benzerlikler gösteren Japon sanatı Budacı- lığın resmi din olmasından sonra bu dinin etkisinde gelişti. Bu yeni dönemde mimariden, resme kadar tüm eserlerde Çin sanatı ve Çinli ustalar taklit edilmeye başlandı. Horyuci Tapınağı (VII. yy), yeni dinin en eski mimari örneklerindendir. Bu yapıda geleneksel Çin mimarisi kurallarına bütünüyle uyulmuştur. VIII. yy’a dek süren bu dönemde resim sanatı da, tümüyle
Çin resminin etkisindeydi. Yönetime gelen Fujivvara klanı, Japonya* da dış ülkelere kapalı bir dönem başlattı. Bu dönemin Japon sanatı üzerinde olumlu etkileri oldu. IX. yy’da özellikle Japon resminde yer
li kaynaklara dayalı büyük bir atılım görüldü. Yamatu-e (geleneksel
2679
Maruyama Okyo’nun “Hozu Nehri” adlı eseri (Tokugava Dönemi – Nishimura Koileksiyonu – Kyoto) |
Japon resmi) bu dönemde ortaya çıktı. Heykel türünde bu dönemdeki en önemli eser, XI. yy’da. altın yaldız kaplamalı tahtadan yapılan Amida Nyorai Budası’ötr. Bu olumlu gelişme Kamakura döneminde de sürdü. Çin kaynaklı cini mürekkepli resimler yaygınlık kazandı. Japon mimarisi tüm dönemlerinde Çin mimarisinin etkisinde gelişti. Yalınlık, rahatlık, malzemelerdeki hafiflik gibi özen gösterilen konular a- ğırlıklı Çin etkisine karşın mimaride bir Japon üslubundan söz edilmesini sağladı. Kamakura dönemindeki en önemli yapılar Sekitei (Zen Bahçeleri) ve Kyoto’daki Ryuan ci Manastıriötr. 1252’de yapılan Kamakura Buda’sı dönemin en ünlü heykelidir. Aynı dönemde küçük boy heykel yapımı da gelişerek, Japon tiyatrosunda önemli yer tuta masklar ilk kez ortaya çıktı. Doğa, insan ve hayvan figürleri resmin değişmez konularıydı. XV. yy’dan XVII. yy’a dek Japon resmi, Kano Okulu’yia temsil edildi. Kano Ma- sanobu’nun (1434-1530) kurucusu olduğu bu okul, oğlu Motonobu ve çocukları tarafından sürdürüldü. Çin resim geieneğini, Japon beğenilerine uyarlayan Japon sanatçıların geiiştirdikieri tekniklerin tümü Çin kaynaklıdır. Ancak XiX. yv’aa Japon resminin Avrupa sanatçıiar- ca tutkuyla ele alınışından sonra, bütün bu teknikler Japon sanatıyla birlikte anılmaya başlandı. Mimarlıkta olduğu gibi, Japon resmine de özgünlüğünü kazandıran yalınlık ö- ğesi oldu. Tokugava şogunluğu döneminde, sanat etkinlikleri de başkent durumuna gelen Edo’ya (Tokyo) kaydı (1603-1867). Ogata Körin (1658-1716) ve Sakai Hoitsu (1761- 1828) bu dönemin ünlü ressamlarıdır. Aynı dönemde Ukiyo-e adıyla anılan resim okulu kuruldu. Tokyo’ da geliştirilen Ukiyo-e özel bir baskı tekniğiydi. Bu teknikle çoğaltıla- bilen eserler, resim sanatının bütün Japonya’da yaygınlaşmasını sağladı. Ağaç oymayla yapılan baskı kalıpları sığ olduğundan, Japon estampları az sayıda basılabildi. Günümüzde Japon baskılarının büyük değeri buradan gelmektedir. Hishikavvo Moronobu (XVII. yy) uki- yo-e’nin kurucu ve geliştiricisidir. Ukiyo-e, Japon kaynaklarına dayalı Yamato-e’nin temelleri üzerinde yükseldi. Baskı tekniğinde urushi-e ve benizuri-e gibi yeni buluşlar ortaya çıktı. XVIII. yy’da nishiki-e adı verilen ve çok renkli baskıya olanak veren yöntemin bulunuşunun Japon resmindeki önemi büyüktür. Aynı yüzyılda Japon resminde Batı etkileri de görülmeye başlandı. Bu etkilerin başında Japon ressamlarının eserlerinde perspektif kurallarını uygulamaları ve ışık gölgeye önem vermeleri gelmektedir. XIX. yy’da Avrupah Sanatçılar büyük bir tutkuyla Japon sanatına yöneldiler. Bu tutkunun altında, bir çıkış yoiu arayan çayacy eğilimlerin japcn resminde, kolayca aktarılmaya olanak veren pek çok şey bulması yatıyordu. Çin sanatının ağırlıklı etkisine karşın, mutlak olanı değil de yaşayanı ve geleceği yansıtan yanıyla Japon sanatı, Avrupah sanatçılara esin kaynağı olabildi. Japon ustaların renk araştırmaları, tonlamayla istedikleri derinlik ve etkileri yaratabilmeleri Avrupah ressamları büyüledi. Matisse, Van Gogh, Degas, Picasso vb pekçok Batılı sanatçının yararlandığı Japon resminin, çağdaş sanatın bugünkü a- şamaya gelmesinde büyük rolü vardır. Japonya sanatında çağdaş dönem Meiji Restorasyonumla başladı (1868). Her alanda olduğu gibi, sanatda da Batılı ülkelerle yakın ilişkiler kuruldu. Japon resmindeki geleneksel şiirsellik giderek yokol- maya, gerçekçi eğilimler ortaya çıkmaya başladı. Günümüz Japon sanatında ise, Avrupa’dakine benzer soyutlama eğilimleri ağırlık kazandı;
EDEBİYAT Japon yazılı edebiyatı, Çin harflerinden yararlanılarak Japon yazısının yaratıldığı VIII. yy’da başladı. Ancak bu tarihten önce de sözlü gelenek varlığını sürdürmekteydi. Japonca yazılan ilk önemli metin 682’den başlayarak Japon tarih o- laylarmı belleğinde tutan Hieda no Are’nin 712’de yazdırdığı Kociki‘d\r (Eski Şeyler Derlemesi). Otomo no Yakamoçi’nin (717-785) hazırladığı 4 600 siir içeren Manvo-su (On Bin Yapraklı Koleksiyon) ilk şiir cntoîo- jisidir. Bu eserde beş ve yedi heceli, uyaksız kısa şiirler olan tanka biçiminin kesinlik kazondiği görülür. Heian Dönemi’rim başlangıcında Arivara-no-Narihira (825-880), kadın şair Ono-no-Komaçi, Suga- vara Miçizane (845-903) edebiyata yeni eğilimler kazandırdılar. Ki no Tsurayuki, imparatorun emriyle 905’ de Kokin Vaka Şu adlı şiir antolojisini derledi. 951’de kurulan şiir bürosu günümüze dek etkinliğini
sürdürdü. Nikki (özel günlük) ve monogatori (anlatı) türleri gelişti. Bu dönemde Murasaki Şikibu’nun soylu yaşamını anlattığı Genci mo- nogatari (XI. yy başı) ve Sei Şona- gon’un saray yaşamının gerçek bir görüntüsünü sunan Makura-no-şoşi adlı eserler dünya edebiyatının başeserleri arasında sayılır. XII. yy’da Koncaku monogatari (Dün ve Bugünün öyküleri) ile din dışı konular işlendi. Kenko (1283-1350) Tsu- rezure-gusa (Aylaklık Çayırları) adlı eserinde geleneklerin yitmesinden duyduğu hüznü işledi. Kamo- no-Chomei (1154 – 1216), Ho/oki
XII. yy. yazılı kağıtlarından bir örnek
(Hücremde Notlar) da Zen Budacı- lığın etkilediği yüzyılın görünümünü çizdi. Savaşlar üstüne destanlar olan gunkiler, XIV. yy’da doğan özgün bir tiyatro türü olan nolara (Japon lirik dramı) ve daha sonra da bunraku (kukla tiyatrosu) ve ka- bukiye çeşitli konular sağladı. XIV. ve XV. yy’larda dans librettoları o- lan mai no hu on’lar ve ezbere o- kunan destansı şiirler olan Coruri- ler yaygınlaştı. Eski Japon şiiri ev- rimleşerek renga, daha sonra da 17 heceli üçlüklerden oluşan hayku doğdu. XVII. yy’da üç büyük edebiyatçı yetişti. Bunlar; varsıl sınıfların yaşamlarını bütün açıklığıyla sergileyerek skandal yaratan Sai- kaku Ihara (ö. 1693), Japonya’nın en büyük oyun yazarlarından biri olan Çikamatsu Monzaemon (1653 -1724) ve hayku türünün ustası Matsuo Başo (1643-1694) dur. XVIII. yy’da Japonya’ya özgü bir kültürün yaratılmasından yana olan Vaga- huşalar ile Çin kültürüne bağlılığı savunan Kangakuşalar arasındaki savaşım Motoori Norinaga’nın (1730 -1801) etkin çalışmalarıyla Vagahu- şalar lehine sonuçlandı. Ueda Aki- nari (1734-1809) Ugetsu-monogatari (Ay ve Yağmur Masalları, 1776) ile
Japonya’nın dünya çapında başarı kazanan eserlerinden birini gerçekleştirdi. Bu dönemde en yaygın o- lan tür duygusal ve açık saçık öykülerin anlatıldığı n/nco-oonıardır. Bunlar 1842’de yasaklandı. Hayku türü gerilese de Buson (1718-1783) ve Issa (1763-1827) ile varlığını sürdürdü. Bu yüzyılda doğan Kabuki- ler XIX. yy’da yaygınlaştı. Bu oyunlarda kadın rollerine de erkekler çıkıyordu. Bu tür Kavatake Dokua- m/’nin (1816-1883) eserleriyle gelişti. 1878’de yazı ve konuşma dili birleştirildi. Futabatei Şimei’nin 1887′ de yayımlanan Ukigumo adlı romanı modern dildeki ilk eser oldu. Fu- kuzava Yukişi (1834-1901), halkın rahatça anlayabileceği yalın bir e- debiyatın öncüsü oldu. Fransız, İngiliz, Rus yazarlarının eserleri Japonca’ya çevrildi, çeşitli uyarlamaları yapıldı. 1885’den başlayarak Şoyo Tsubuçi (1859-1935), Ozaki Koyo (1867-1903) vb yazarlarca başlatılan yazı takımı dostları adlı çağdaş edebiyat akımı XX. yy’ın başlarında etkin oldu. Koda Rohan (1867-1847), geçmişi yücelttiği eserleriyle tanındı. Romantizm ve natü- ralizm akımları da Japon Edeblya- tı’nda temsil edildiler. Mori Ogai (1862-1922) ve Natsume Soseki (1867-1916) natüralizmin dışında kaldılar. 1930’larda başlayan şin- kankakuha (yeni duyumculuk) adlı öncü hareket, ülkenin yoğun siyasal ortamı nedeniyle gelişme gösteremedi. II. Dünya Savaşı sonrasında 1945-1950 yılları arasında Şli- na Rinıo. Öoka Sohe’i, Daıal Osa- manları ilgi topladı. Hizabayaşi Tai- ko. Hayama Yoşiki vb yazarlar ise eserlerinde işçi sınıfının sorunlarını işlediler. Yukio Mişima (1925- 1970), Haniya Yutaka (d. 1910), Fu- kazava Şiçiro (d. 1814), savaş sonrasında parlayan öbür yazarlar oldular. Yasunari Kavabata (1899 – 1972), asıl büyük eserlerini yaşlılık döneminde verdi ve 1869’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. 1860’ larda etkin olan yeni kuşak yazarlar biçimsel araştırmalarda başarı kazandılar. İçinde yaşadıkları dönemi konu edinen bu yazarların başlıcaları: Oe Kenzaburo (d. 1835), Oda Makato (d. 1932), Kaiko Ken de (d. 1930), Tekahaşi Kazumî (1831-1869).
MÜZİK
Japon müziğinin eski kaynakları üstüne bilgi yoktur. Bugünkü Japon müziğinin geçmişi VIII. yy’da temellenir. Nara döneminde Buda- cılığın Japonya’da yayılmasıyla birlikte müzikte de Cin etkileri görülmeye başladı. Budacı ilahiler Japon müziğini derinden etkiledi. Bunun yanısıra Çin çalgıları ve müzik metodu, küçük değişikliklerle Japon müziğinde yer aldı. Müzik eşliğinde şiir okuma yaygınlaştı. Şo. hişirikl, fue, biva, koto, şoko, kugo vb Çin kökenli çalgılardan oluşan orkestralara gagaku deniyordu. Çeşitli mezheplere üye rahipler, törenlerde şarkı söyleverek, öğrenci yetiştirerek Japon müziğinin gelişmesinde büyük rol oynadılar. Kabuki tiyatrosunda da müziğe geniş yer leri ilk Avrupa etkisi olarak Japon müziğine girdi. İmparatorluk Müzik Akademisi’nin kuruluşuyla Batı müziği hızlı bir biçimde tüm Japonya’ da yayıldı. Japon müziğinin özgünlüğü giderek ortadan kalktı. XX. yy’ da Kojiro Kobune (d. 1807), Akina Icukııbe (d. 1914), Yoritsune Mat- sudayra, Yasuce Kiyosse ve Batı müzik geleneği doğrultusunda e- serler veren pekçok Japon besteci yetişti. j
SİNEMA
Japon Sineması Uzakdoğu’nun en eski sineması olarak gelişti. 1899- 1800’lerde kimi ünlü Kabuki oyunları filme alındı. 1805 Rus – Japon Savaşı belgelendi. Yüzyılın başında stüdyolar iki büyük kentte yoğunlaştı. Tarih ve kültür kenti Kyoto’ da tarihsel konulan işleyen ve ¡iday -geki denen dönem filmleri çekilirken, Tokyo’da genday-geki denen çağdaş konulu filmler gerçekleştirildi. 1820’lerde Kenji Mizoguçi. Ya- sujiro O zu, Teynosuke Kinugasa, Heynesuke Goşo vb yönetmenler kuşağı Japon Sineması’nı kadın rollerine çıkan erkeklerin oynadığı Oycma’lardan ve sessiz filmlerde olayları jestlerle anlatan anlatıcıların bulunduğu Senş/’lerden kurtardılar. Yapılan film sayısı hızla artarak 1924’de 875’e çıktı. 1927’de SSCB’li yönetmenler Eisenstein ve Pudovkin’den etkilenen kimi sinemacılar Pro – Kino adlı bir topluluk kurarak proleter sinemasını geliştirdiler. 183C’larda militarizmin güçlenmesiyle toplum sorunlarını işle-
iilırilûi’û k Kîr snnsıır ııunıı*
Japon sinemasının ünlü yönetmeni Akira Kurosavva’nın 1980’de çektiği “Kagemuşa” adlı filminden iki görüntü |
2678
yıllarında propaganda filmleri öncelik kazandı. Yıllık film sayısı 40’a dek indi. Savaş sonrasında ülkenin işgal edilmesiyle Japon tarihini konu alan filmler yasaklandı. Piyasaya ABD filmleri egemen oldu. 1947′ den başlayarak yeniden canlanan Japon Sineması, eski yönetmenlerin yanı sıra Akira Kurosava, Kei- suke Kinosita, Kon İçikava, Masa- ki Kobayaşi, Nagisa Oşima vb ö- nemli yönetmenler yetiştirdi. Bu yö-
iQC<vr, v/ıürırHnn h^ıcln-
V’’?- • K020fî O i .<! i i.??»
şanlarla Japon Sineması dünya sineması içinde özgün ve ulusal bir kimlik kazandı. Kurosava, San Irkın Şehveti (Raşamon, 1950) ile başlayıp ince duyarlığı ve etkili hümanizmiyle tüm dünyada yankılar uyandırarak, sonraki filmleriyle de günümüze dek süren bir üne kavuştu. Mizoguçi, Ugetsi Monogata- ■ri (Yağmurdan Sonraki Soluk Ayın Öyküleri. 1953) ile bütün zamanların en iyi filmlerinden birini yaptı. 1852’de ABD güçlerinin ülkeyi terk etmesinden sonra militarizm dönemini eleştiren filmler yapıldı. Bunlardan başlıcaları arasında Keisu- ke Kinoşita’nın Nijuyon on Hitomi (Yirmidört Göz, 1954), Kimisabu- no Yoşimura’mn Ashizuri Körfezi (1954), Masaki Kobayaşi’nin 1958- 1961 arasında yaptığı üç filmlik İnsanlığın Durumu sayılabilir. Kon İçikava, Burma Savaşı (1956) ve Ovadaki Ateşler (1959) adlı filmlerinde Japon askerlerinin savaşta çektikleri sıkıntıları işledi. Bunun yanında savaş sonrası yönetmenlerin ana konularından biri de ülkede kapitalizmin egemen kılınmasıyla belirginleşen ahlâki çöküntü ve değer boşluğuj oldu. Kurosava, Düşkün Melek (1948) ve Ikuru (1952) filmlerinde bu çöküntüyü yalnız kapitalizmin varlığına değil, feodal kalıntılardan da tam kurtulunama- mış olmaya bağlar. Bir Bar Kızı Tarafından Anlatılan Savaş Sonrası Japonyası’nın Tarihi (1970) ve daha sonra çektiği belgesel filmlerde Şohei ¡mamura, Japonya’nın emperyalist amaçlarla girdiği savaşta yenilmiş olmasına karşın, bugün büyük şirketler tarafından aynı a- macın gerçekleştirilmeye çalışıldığını anlattı. Kurosava’nın 1950’li yılların sonlarıyla 1960’lı yılların başlarında yaptığı hemen tüm filmlerinde teknolojik çağın getirdiği karamsarlık görülür. Dersu Uzala (1975) gibi son dönem filmlerinde ise geçmiş değerlere karşı bir özlem belirir. 1S50’lerde parlayan bir başka yönetmen ise Yasuiiro Ozu oldu. Geç Kalan Yaz, Tokyo’da Aksam Üstü, Dalgalanan Çayırlar gibi filmleriyle Japon Sineması’nda ulusal özellikleri en iyi temsil eden sanat- ninrrlnn biri oldu. 1960’larda ABD’
bunalım dönemine girdi. Film yapımı 550’lerden 350’lere düştü. Serüven ve canavar öyküleri, fotoroman kalıplarında filmler de yapıldı. Eski ustalar bu yıllarda da az sayıda ama kaliteli ürünler vermeyi sürdürdüler. 1970’lerde çıkan yeni kuşakta ise Naghisa Oshima, Japon doğasında varolan şiddet ve erotizm öğelerini işleyen çarpıcı filmleri, Shu/i Tereyama ise deneysel yanı güçlü filmleriyle ilgi çektiler. Japon Sineması günümüzde de az sayıda, ilginç filmle dünya sineması içindeki özel yerini korumayı sürdürüyor. Grafik sanatının gelişmesine koşut olarak animasyon sineması büyük bir ivme kazandı; ö- zellikle çocuklara dönük bir dizi klasik eser Japon sinemacılarca çekildi.
JAQUES-DALCROZE, Bk. DALCRO- ZE Emile Jaques
JARA Víctor (1938-1973), Şilili şarkıcı ve tiyatro yapımcısı. 1960’ta Şili Üniversitesi Tiyatro Okulu’ndan mezun oldu. Çeşitli kurumlarda tiyatro öğretmenliği yaptı. Hazırladı-
Victor Jara |
ğı oyunlar, ülkesinde olduğu kadar ülke dışında da büyük ilgi topladı. Şili Yeni Şarkı hareketinin öncüsü Violeta Parra, şarkıcı olma konusunda sanatçıyı özendirdi. 1959’da ilk plağını yaptı. 1966-1969 arası Ouilapayun müzik topluluğunun sanat yönetmenliğini yaptı. 1969’dan sonra zamanını tümüyle müziğe verdi. Aynı yıl Şili Yeni Şarkı Fes- tivali’nde büyük ödül aldı. Fabrikalarda sendikalarda ve okullarda sürekli konserler verdi. 1970’de Al-
rıyla Ham birliği îünjtGd Popular)’ nın sözcüsü durumuna geldi. 1973′ deki Askersel Darbe sırasında Santiago Stadyumu’na kapatıldı. Burada söylediği şarkılarla çevresindekilere güç vermeye çalıştı. Gitar çalmaması için kolları kırılarak, şarkı söylememesi için dili kesilerek işkenceyle öldürüldü. Başlıca eserleri: Albüm: Villancicos Chile- nos (Şili Noel Şarkıları, 1959); Can- ciones folkloricas de America (A- merika Halk Şarkıları, Ouilapayun ile, 1967); Canto Libre (Özgür Şarkı, 1970); El derecho de vivir en paz (Barış içinde Yaşama Hakkı, 1971); Manifesto (1974); Victor Jara Pre- sente (Victor Jara Sunuyor, 1975).
JARDİN Nicolos Henri (1720-1799), Fransız mimar. Eserlerinin en ö- nemlilerini 1755-1771 arası bulunduğu Danimarka’da gerçekleştirdi. Kopenhag kentinde XVI. Louis üslubunda birçok bina yaptı. Eserleriyle Danimarka mimarisini etkiledi En önemli eseri Bernstorft kontunun yazlık sarayıdır. Öbür eserlerinden başlıcaları: Fredensborg Şa- tosu’nun Bahçeleri, Solvgade Kışlaları (1765-1768), Thott Sarayı, Ma- rienlyst Şatosu.
JARNACH Philipp (1892-1982), Alman besteci. Paris’te Edvard Ris- ler’den piyano, Albert Lavignac’ dan armoni dersleri aldı. 1915’de Zurich’de Busoni ile çalıştı. Müzik eleştirmenliği, Köln Konservatuva- rı’nda beste öğretmenliği yaptı (1927-1949). 1949’da Hamburg Kon- servatuvarı yöneticisi, 1955’de Berlin Sanat Akademisi üyesi oldu. Çeşitli çalgılar için birçok eser
2679
I really like your writing style, fantastic information, thanks for putting up edcbfkgbdgad