KADIN VE SPOR
906 yılında Mabel Fitzgerald adında genç bir İngiliz ba¬yan, Amerikan-İngiliz araştırma grubu ile ABD’de dağ¬lık konusunda çalışmalar yapmak üzere zirvelere çıkmıştı, ncak daha fazla yükseklere çıkmasına erkek meslektaşları m vermemişler. O ise kendi testlerini kendisi yapmak zo- nda kalmış, sonuçta, gerçekten de kadınlar ve erkekler asında farklılıklar olduğunu saptamıştı. Ancak ortaya çı- ın bazı özellikler dişi cinse avantaj sağlıyordu. I978’de Hi- alaya tırmanışına katılan 8 bayan dağcı, dağcılıkta ortaya kan bazı belirli sorunlarla (akut dağ hastalığı, soğuk ile do- ı ölümü gibi) karşılaşmadılar ve bu olay erkeklere (beşinin stislerinde soğuk nedeniyle zedelenme olmuştu) oranla, ba-nların yüksekliğe ve soğuğa daha iyi uyum gösterebileceği- kanıtladı.
1900 yılında Paris’te yapılan olimpiyat oyunlarına, dört keden yalnızca onbir bayan sporcu katılmıştı. Olimpiyatlar rihinde katılımın en büyük olduğu oyunlar, 10.000’in üze- ıde yarışmacı ile 1972 yılında Münih’te yapılmıştı ve bu
sayının üçte birine yakını bayan sporculardan oluşuyordu. Kadınların spora katılımında alınan yol düşünülürse, 70 yıl¬da bunun büyük bir gelişim olduğunu izlemekteyiz. Aslında olay, toplumdan topluma değişim göstermektedir. Gelişim düzeyleri farklı olan toplumlarda konuya bakış açısı değiş¬mekte, endüstrileşmiş ülkelerde kadınların spora katılım oranı daha büyük olmaktadır. Ancak bazı toplumlarda hâlâ dişi cinsin yalnızca doğurganlık için yaratıldığı, ter yerine parfüm kok¬ması, aktif yaşam yerine pasif yaşamı seçmesi düşünülmek¬tedir. Spora katıldığında ise kadının, tenis, golf, yüzme, pa¬ten gibi, artistik ve estetik branşları seçmesi önerilmektedir.
Biz bu tartışmaları bir yana bırakıp, dişi cinse ait bazı temel biyolojik özellikleri ele alalım. Dr. Jack VVilmore 10-12 yaşlarına kadar kız ve erkek çocukların hemen hemen para¬lel büyüme ve gelişme gösterdiğini ortaya koymuştur. Top-lumu oluşturan genç kuşağın yaşam biçimi (aktif ya da se- danter) daha sonraki yıllarda cinsler arasındaki farklılaşmayı getirmektedir. Sosyal ve kültürel yapı da bunu etkilemektedir.
Sporda performansın temel öğelerinden olan kuvvet yö¬nünden karşılaştırıldığında, kadınlar erkeklere oranla daha zayıftır. Ancak kuvvet çalışmaları ile kadınlarda, erkeklere oranla daha çabuk gelişim gözlenmektedir. Ayrıca bu tip ça-lışmalarda kadınlarda kas irileşmesi (hipertrofi) fazla olma¬makta, erkeklerde ise kas kitlesi vücut geliştirenlerinki gibi büyümektedir.
Kadınların, sporda erkeklerden daha başarısız olması ko¬nusunda gösterilen başka bir neden ise vücut yağ oranıdır. Genel olarak bu oran erkeklerde % 15 iken, kadınlarda % 25 kadardır. Yağ oranının yüksek olması, dişi cinse ait hor¬monlardan östrojen salgısı ile yakından ilgilidir ve bu biyolo¬jik bir dengedir. Yine de yağlı olmak dişi olmanın tek belir- geni değildir. Nitekim dayanıklılık sporları yapan, özellikle uzun mesafe koşullarına katılan bazı bayan yarışmacıların vücut yağ oranları % 10’un altına düşmektedir.
1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda, ilk kez bayanlar arası maraton yarışı koşuldu. Bu olayla birlikte kadınların zorlu ve uzun eforlar yapamaz görüşü yıkılmış oluyordu. Gerçek¬ten de bugün maraton gibi son derece güç bir yarışta, ba¬yanlar erkeklerle yan yana koşmaktalar ve finiş çizgisini yal¬nıza birkaç dakika sonra geçmektedirler. Yapılan bir çok çalışma, dişi cinse ait oksijen kullanma (dayanıklılık) kapasi¬tesinin erkeğinkinin % 70—75’i kadar olduğunu koymuştur. Bu durum başta, akciğer ve kalp iç hacimlerinin erkekten az olmasına bağlıdır. Dolayısıyla vücut yapısına bağlı olarak, dişi cinsin oksijenin alınması ve taşınması konusunda bir dez-
•limni’oil luılaınK«aLkaJ»i A …I. L-tll I * •
dişi hem erkek cinsin aerobik kapasiteleı inin, egzersizlerle aynı oranlarda geliştirilebileceğini göstermiştir. Başka bir de¬yişle, antrenmanlara uyum açısından cinsiyet farkı yoktur.
Kadınların erkeklerden daha az terledikleri bilinmek¬tedir. Gerçekten de aynı hava sıcaklığında, aynı fiziksel yük¬lenme sırasında, bayanlar erkeklere oranla daha az terler. Bu olay şöyle yorumlanmaktadır: Erkekler vücuttan terleme ile su ve ısı kaybı yaparak ortama uyum göstermeye çalışır¬ken, bu düzenleme mekanizması kadınlarda farklı olduğun¬dan, onlar az terleyerek bile olsa iç ısı dengelerini ko-ruyabilmektedirler. Diğer bir deyjşle kadınların fazla su ka¬yıpları olmamaktadır. Eğer avantaj olarak düşünülürse; bu özellikler, sıcak ortamda yapılan uzun mesafe koşularında, kadınların erkeklere karşı üstünüğü olarak kabul edilebilir. Fakat bunun karşıtı olarak; kadınlarda iç ısı, erkeklere oranla çok fazla yükselebilmekte ve ısı bitkinliği çabuk ortaya çıkabilmektedir.
Eklem ve bağ yapıları kadınlarda daha incedir; eklemler¬de sürtünme daha azdır. Kasların dinlenme durumundaki ger¬ginlikleri (tonus), erkekten düşüktür. Bu nedenlerle, kadın¬larda esneklik özelliği erkeklerden daha fazla geliştirilebilir. Esnekliğin gelişmiş olmasını, cimnastik gibi dallarda daha iyi gözlemekteyiz.
Koroner kalp hastalıklarının en büyük nedenlerinden bi¬risinin, kandaki kolesterolün yükselmesi ve uzun süre yük¬sek düzeyde kalıp, damarlarda sertlik yapması olduğu bilini¬yor. Yüksek yoğunlukta lipoprotein (high density lipoprotein- HDL)-miktarının yüksek oluşu ise, koronerlerde bu tip so¬runların ortaya çıkması olasılığını düşürmektedir. Bayanlar-da HDL’nin erkeklere oranla daha yüksek olduğu ve bu ne¬
denle endüstrileşmiş modem toplumlarda kadınların, bu numaralı öldürücü hastalığa karşı bir çeşit bağışıklıkları duğu saptanmıştır. Buna ek olarak, egzersizlerin de HDL ( nını yükselttiği bilinmektedir.
Kadınların spora katılmasında tartışmaların olduğu ğer konular aybaşı durumu (menstrüasyon, regl) ve jrU’ tir. Menstrüasyon, pek çok kimse tarafından bir lı.ısi.ı bir düşkünlük durumu olarak kabul edilmektedir ve bu m da zorlanmaların doğru olmayacağı düşünülmektedir Ilın böyle olmadığı bayanların mens sırasında egzersizin y.i|>. leceği, hatta yarışmalara katılabileceği kanıtlanmıştır I* Tokyo Olimpiyat Oyunları sırasında bayanlar üzerindi’ y.ı lan bir anket araştırmasında, yarışmacıların % 37’sinin p formanslarının adet döneminde olumsuz etkilenmediği Dİ ya çıkmıştır. İBunalkarşın, uzun süre dayanıklılık sporu pan bayanlarda adet görme ile ilgili sorunlar ortaya çıkma ve buna kesin bir yanıt bulunamamaktadır. Vücut yağ or ile birlikte östrojen hormonunun azalması ve kanamala gecikmesi mümkündür.
Gebelik konusuna gelince; bu durumda belirli bir sı fiziksel aktivitelere devam edilebilir. Bunun anne ve çoı ğun sağlığı açısından yararlan kanıtlanmıştır. Kuşkusuz b< le anlarda uzman hekimin görüşü alınmalı ve önerilere uy malıdır. Gebelikleri sırasında yanşıp madalya kazanan olımı sporcular biliyoruz. Yine ilginç olan, çocuk sahibi oldukı sonra sahalara, pistlere dönen bazı anne-sporcuların baş.ı larının arttığıdır. Polonyalı atlet İrene Szevinska, olirnpiy lardaki altın madalyalarını anne olduktan sonra toplamış
Sonuç olarak, kadınların erkekleri izlemelennin yasak duğu Hellenik olimpiyatların üzerinden binlerce yıl geçr bulunmaktadır. Yarışma söz konusu olduğunda yaş, ulus cinsiyet ayırımı hep ön planda gelmekte, dişi cinsin ise eri ğe oranla daha yetersiz fizik ve fizyolojik yapısı olduğu s,ıı maktaydı. Artık egzersizlere katılmanın bayanlar için bir ki olmadığı, hatta toplum sağlığı açısından kendi bireysel s; lıklarını korumak için düzenli spor yapmalan gen