kamu yararı
kamu yararı, amme menfaati olarak da bilinir, halkm, ulusun, toplumun ya da devletin çıkarlarının bireysel ve özel yararlara üstün tutulduğu ya da tutulması gerektiği durumları açıklayan ölçü. Devlet organları, yasama ve yürütme işlemlerinde bireysel ya da siyasal çıkarları değil, kamunun yararım gözetmek zorundadır. Yargı organları söz konusu işlemleri bu açıdan da denetleme yetkisine sahiptir. Toplumun çoğunluğunun ya da devletin çıkarlarının belli durumlarda bireyin ya da grupların çıkarlarından önce gelmesini de ifade eden kamu yaran kavramı, siyasal niteliği ve değerlendirmeye bağlı olması nedeniyle sürekli tartışmalara açık bir ölçüdür.
Türk anayasalarında temel hak ve özgürlüklerin kamu yararı gerekçesiyle de sınırlanabilmesine olanak tanınmıştır. Bu sınırla-malann gerçekten kamu yaranna uygun düşüp düşmediği konusunda Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi varsa da, konu temelde yasamanın değerlendirme alanına girmektedir.
kamu yönetimi, yönetimlerin politika ve programlannı uygulamaya yönelik etkinlikler. Bazı durumlarda bu etkinlikleri yerine getiren örgütü belirtmek için de kullanılır. Çağdaş kamu yönetimi, hükümet program-lanmn belirlenmesinde de bazı sorumluluklar taşımakla birlikte, temelde yönetsel uygulamaların planlanması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi, eşgüdümü ve denetimi işlevlerini kapsar.
Kamu yönetimi, bütün sistemlerde var olan ortak bir etkinlik alanıdır, çünkü bütün ülkelerin, politikalannı uygulayacak bir mekanizmaya gereksinmeleri vardır. Kamu yönetimi merkez ve taşra örgütlerinin (federal sistemlerde aynı zamanda bölge ve eyaletlerin) sorumluluğundadır. Çağdaş kamu yönetimi Avrupa’da feodal düzenin yerini ulusal devletlere bırakmasıyla birlikte ortaya çıkmış bir kurumdur. Bu süreçte siyasal iktidarın merkezîleşmesi, ülke düzeyinde etkinlik gösteren uzmanlaşmış bir kamu yöneticileri topluluğunun oluşturulmasını.zorunlu kıldı. Zamanla kara Avrupa’sı, İngiliz, Amerikan ve Sovyet olmak üzere dört tür kamu yönetim sistemi ortaya çıktı.
Kara Avrupa’sı sisteminin özelliği, hükümetteki değişmelere karşın idarede süreklilik ve istikrann korunmasını sağlayan ve yetkilerini yalnız yasadan alan bir bürokrasinin varlığıdır. Ingiliz sistemi, bakanlara siyasal önerilerde bulunan, çok yönlü eğitim görmüş seçkin bürokratlarla ayırt edilir. Amerikan sistemi eşitlikçilik, yönetim ku-rumlannda siyasal atamalardan kaynaklanan istikrarsızlık ve bürokratlann üst düzeyde uzmanlaşmış olması gibi özellikler taşır. Sovyet sisteminin ayırt edici özelliği devlet gücünün fazlasıyla yoğunlaşmış ve merkezileşmiş olması, tek parti denetiminin bütün yönetim birimlerini içine alması ve
teknokrat bürokratlann sayısının giderek artmasıdır.
Kamu yönetimini iyileştirmeye yönelik çabalar her sistemde değişik biçimler altında yürütülmektedir. 20. yüzyılda en önemli kamu yönetimi hedeflerinden biri, yönetim süreçlerine daha iyi bir işlerlik kazandırmayı amaçlayan bürokrasi reformudur. Örneğin, Amerikan sisteminde siyasal kayırma yerine yeterlilik esasına göre işe alınan bürokratlar önemli ölçüde artmış, İngiliz sisteminde adaylan daha geniş bir kesimden sağlama yönünde çabalar gösterilmiştir. Kamu yönetimlerini iyileştirmeye yönelik öbür hedefler aşın harcamalan kısmak, verimliliği artırmak ve örgütlenme yapısını geliştirmektir. Planlama, kaynak dağılımı, yasama ile yürütme arasındaki ilişkiler ve daha gelişmiş bir sorumluluk mekanizması açısından bütçeyi etkili bir araç haline getirme çabaları da hedeflerden birini oluşturur.