Genel

karaağaç

karaağaç, karaağaçgiller (Ulmaceae) milyasının Ulmus cinsini oluşturan 18 ka ağaç türünün ortak adı. Kuzey ılıman bölge de yaygın olan bu türlerin bazıları park bahçecilikte yararlanılan değerli süs biti ridir. Karaağaçların çarpık tabanlı, çift ( ve kısa saplı yaprakları, yapraklardan ö açarak salkımlar oluşturan taçyapraksız çekleri ve çoğu tüylü, yassı kanatlarla çe’ olan fındıksı meyveleri (şamara) vardıı

Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’nın çe yerlerine yayılmış olan, Türkiye’de de rastlanan ova karaağacı (Ulmus carpirı

‘)-40 m’ye kadar boylanabilen, uzun r—’.a bir ağaçtır. Üst yüzü koyu yeşil i», ve pütürlü bir özellik gösteren ters e _na biçimli yapraklan vardır. Genellik-: .i ve düzlüklerde yetişir. Odunundan -.acılıkta yararlanılan bu ağaç süs bit-i larak yetiştirilir. Genellikle Avrupa,
ı**r»3 karaağacının (Utmuş americana) genel pr.x«ş^ (üstte), yaprakları ve meyveleri (altta)

…j- i i *• “”e-Photo Researchers, (alt) Kıtty Kohout.

«ter ‘ .’~es-EB İne
Lmur.a ve Batı Asya’nın dağlık kesimle-■niı: .erişen dağ karaağacı (U. glabra), ova gr..ı;î-,ı gibi 30-40 m’ye kadar yükselebi-m. îâ~n gövdeli bir türdür. Öbür türlere pır t Türkiye’de daha az rastlanan hercai larijLİiç (U. laevis), Avrupa, Kafkasya ve jjŞann- X-va’da yaygındır. Anayurdu Doğu Sirr- £ Kuzey Çin ve Türkistan olan Sibir-» iaraağacı (U. pumila) ince dallı ve sup ,_rU.s. tepeli bir ağaçtır; öbür türlerden ar»-: : .arak yaprak tabanı genellikle bakı-*c;t an bu ağaç kimi zaman gölgelik, mn: :-~an da rüzgâr çiti olarak yetiştirilir, lifi Amerika kökenli Amerika karaağa-jc – -i’nericana) gri kabuklu bir türdür. 4^rii|açlar, karaağaç hastalığı (*) adı mermer ?ır mantar hastalığına ve soymukdo-«ı ıtivrczuna karşı çok duyarlıdırlar. Bu sandal ve yapı malzemesi olarak aiıtLiit .an suya dayanıklı odunlarından mo-«ri.iC-:-<îa da yararlanılır.

»■il-ir hastalığı, karaağaçlann ölümü-

* :> a;an yaygın mantar hastalığı. İlk kez •fi/ulura”da tanımlandığı için Hollanda ka-ıikpk: -astalığı olarak da anılan bu hastalı-,«pr V.ıi?.: Ceratocystis ulmi’dir; bu manta-’-m * ■ –ra’ya, I. Dünya Savaşı sırasında

i zan*yayıldığı sanılmaktadır. Türkiye’

* l_j arda görülmeye başlayan hastalık “nss1 i Marmara ve Karadeniz bölgelerinse trti ‘lup özellikle Tekirdağ çevresinde «asi** -viraağaçların yok olmasına yol açımsa r

– r ■ – – hastalığına yakalanmış genç bir-iki ay gibi çok kısa bir sürede ıwc—-e karşılık, yaşlı ya da daha daya-wk.ı izazların ölümü iki yıldan daha fazla w iirtce gerçekleşir. Hastalığın ilk belirtiler tz az:~ yapraklarının tümünün ya da bir •r:-Mr z3 ansızın solması biçiminde orta-

: , renkleri donuk yeşilden sarıya
ya da kahverengine dönen bu solgun yapraklar kıvrılır ve zamanından önce dökülür. Canlılığını kaybeden dalların, kabuklarının hemen altındaki beyaz diriodunlannda esmerleşme, yani renk bozulması görülür. Bu belirtiler, soymukdoku nekrozu gibi öteki bazı hastalıkların belirtileriyle kolayca karşılaştırılabileceğinden, hastalık en doğru biçimde ancak laboratuvar çalışmalarıyla saptanabilir. Mantar, hastalıklı ağaçlardan sağlıklı ağaçlara toprak altında oluşan kök kaynaşmasıyla yayılır. Toprak üstündeki yayılmadan ise genellikle küçük karaağaç kabukböceği (Scolytus multistria-tus) ve Amerika karaağaç kabukböceği (Hylurgopinus rufipes) sorumludur. Bu böceklerin dişileri yumurtalarını ölmüş ya da zayıf düşmüş karaağaçların odun ve kabuklan arasında açtıkları kanallara bırakırlar. Eğer ağaca daha önceden mantar bulaşmışsa böceğin açtığı kanal içinde kitle halinde sporlar (konidi) gelişir. Bu arada yumurtalardan çıkarak erginleşen genç böcekler ağaçtan ayrılırken üzerlerinde ve sindirim organlannda bulunan çok sayıda sporu da beraberlerinde taşırlar. Sporlarla yüklü bu böcekler çevredeki sağlıklı ağaçlara uçarak, ağacın yaprak koltuklarında ve genç dalla-nn çatallanma bölgelerinde beslenirler. Bu sırada, böceklerin yol açtığı yaralı dokularda depolanan sporların çimlenmesiyle gelişen mantarlar, ağacın su iletim borulanna (odundoku) ulaşarak yeni sporlar oluştururlar; bu sporlar maya mantarlan gibi tomurcuklanarak hızla çoğalır ve hastalığı başlatırlar. Böceklerin bu sağlıklı ve güçlü ağaçlarda beslendikten sonra yumurtalarını bırakmak üzere ölü ya da zayıf ağaçlara geri dönmeleriyle çevrim tekrarlanmış olur.

Hastalığın denetimi büyük ölçüde, böceklerin ağaçlardan uzak tutulmasına bağlıdır. Baharın ilk günlerinde yapraklar sürmeden önce, ölmüş, zayıf düşmüş ya da ölmek üzere olan tüm karaağaçlar kabuklanyla birlikte yakılarak ya da gömülerek hastalığın yayılması engellenebilir. Aynca ağaçla-nn kabuğuna metoksiklor gibi uzun etkili bir böcek öldürücü püskürtülerek böcekler yok edilebilir. Mantann yayılmasını önlemek için ise ağacın diriodununa mantar öldürücü ilaçlar şırınga edilebilir. Bütün bu yöntemler, iyileştirmeden çok koruma ya da önleme amacına yöneliktir. Karaağaçlar içinde bu hastalığa en dirençli türler ova karaağacı (Ulmus carpinifolia), Sibirya karaağacı (U. pumila) ve U. parvifolia ile Amerika ve Asya karaağaçlannın melezleridir.

karaağaç kabukböceği, Coleoptera (kınkanatlılar) takımının Scolytidae familyasından, karaağaçlarda önemli ölçüde zarara yol açan böcek türlerinin ortak adı. İyi bilinen örnekleri arasında Yenidünya’da yaşayan Amerika karaağaç kabukböceği (Hylurgopinus rufipes), Eskidünya’da yaşayan büyük karaağaç kabukböceği (Scolytus scolytus) ve küçük karaağaç kabukböceği (S. multistriatus) sayılabilir. Erişkin erkek ve dişi böcek karaağaç gövdelerini oyarak, kabuğun altındaki diriodun katmanında bir çiftleşme odası hazırlar. Dişi çiftleştikten sonra buradan çıkarak dikey bir anayol açar ve yumurtalarını anayolun yanlarına bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar genellikle anayola dik ve gelişmelerine uygun olarak, giderek genişleyen larva yollan açar. Bu yollann ucunda pupa evresine giren böcekler daha sonra erişkin hale gelerek kabuğu deler ve çevreye dağılır. Böceklenmiş ağaç-lann kabuğu kaldırıldığında, odundaki böcek yollan kolayca görülebilir. Karaağaç kabukböceğinin açtığı yolların düzeni türden türe değişir. Bu böcekler yalnız üret-kendokuya büyük zarar vermekle kalmaz,
bir tür mantann yol açtığı karaağaç hastalı-ğını(*) da sağlam ağaçlara bulaştınr.

karaağaç yaprakböceği (Pyrrhalta luteo-la), Coleoptera (kınkanatlılar) takımının, Chrysomelidae familyasından böcek türü. Küçük (5-7 mm), yumuşak gövdeli ve kırmızımsı sarı renkte olan bu böcekler karaağaç yapraklannı kemirerek iskelet haline getirebilir.

Kabuk yarıkları arasında, evlerin çatılann-da kışı geçiren erişkinler ilkbaharda ortaya çıkar. Beslenirken karaağaç yapraklarında oval delikler açar. Çiftleştikten sonra dişiler yumurtalannı yaprakların altına bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar da karaağaç yapraklarını delik deşik ederek beslenir. Kabuk çatlaklarında ya da yerde pupa evresini geçiren karaağaç yaprak böceği erişkin olarak pupadan çıkar. Türkiye’deki karaağaçlara da zarar veren, ama yumurta bırakmak üzere güneşli yerleri seçtiğinden sık ormanlarda etkisi önemsiz kalan bu böcekler, yılda ortalama üç kuşak geliştirebilmektedir.

karaağaçgiller bak. Ulmaceae

tipik Hitit giysileri içinde canlandırılmış bir erkek figürü, alçak kabartma tekniğinde işlenmiştir. Sağ omzunda bir yay, sol elinde ucu yere basan bir mızrak taşımaktadır, belinde de bir kılıç vardır. Yüksekliği yaklaşık 2,5 m, eni 1,5 m olan kabartma, büyük olasılıkla Hititlerin Batı Anadolu’daki egemenliğini simgelemek için ve Büyük Hitit İmparatorluğu döneminde (İÖ y. 1450-1200) yapılmıştır. Bir prens-kralı canlandıran erkek figürü, belki de bu bölgeyi sınırları içine katan büyük Hitit kralı IV. Tuthalya’yı simgelemektedir. Hiyeroglifle yazılı bir yazıt varsa da, aşınmış olduğu için anlamı çözülemediğinden, kabartmanın kesin olarak hangi kral tarafından yaptırıldığı bilinememektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir