KARACİĞERİN GÖNDERDİĞİ ALARM SİNYALLERİ
1. Yaralar çok yavaş İyileşiyor ve daima derinin kenarında İltihap görülüyorsa,
i. Kılcal damarlar derialtında örümcek Wçi-mfnde belirgin noktacıklar oluşturmuşsa,
3. Avuç İçlerinde kırmızı lekeler oluşmuşsa,
4. Karında su varmışçasına şişmeler hissedilirse,
5. Karın bölgesindeki kıllar ve tüyler dökülüyorsa,
(U2âiîlkî£ vücutları kıllı erkeklerde karın böl-geslndek) kıllar dökülür ve yerine kıl gelme*.),
6. Göğüslerde yağlanma artarsa,
7. Orta parmak, yüzükparmağı ve küçük parmaklan germek zorlaşırsa,
8. Çabuk yorufunursa, hiçbir şeyden zevk alınmazsa,
9. Kaburgaların hemen altında, sağ taraftan karın boşluğuna bastırılıp bırakıldığında acı duyuluyorsa,
10. Karın bölgesinin sağ üst tarafında sürekli hafif bir ağrı hlssedlliyorsa,
11. idrar rengi koyu, dışkı rengi açık ise, Yukarıdaki olaaılıklardan birden fazlasına evet diyorsanız, lütfen bir uzman hekime başvurup, tepeden tırnağa bir muayene isteyiniz. Bu belirtilen, çoğu kez karaciğerdeki tahribatı göstermese bile, her biri mutlaka ciddiye alınmalıdır.
Hakkında daha derin araştırma yapıldıkça; inanılmaz verim gücü karşısında hayrete düşülmekte, ancak tek tek ayrıntılar ele alındığında bazen umutsuz-luk ağır basmaktadır. Görevlerine bakıldığında bir koltuğa kaç karpuz sığmamış kİ: Müfettiş, yapımcı, beslenme uzmanı, anadepo bekçisi, enerji toptancısı, kan bankası müdürü, kan dolaşım sigortacısı ve daha neler neler… Hiçbir organ, hücrelerinde böyleelne çok amaçlı bir kudret var İken, çok narin yapılı bir görünüme sahip olamaz. Organizmanın yüksek hareket yeteneği İçin en büyük şart ve teminattır. Memelilerde en mükemmel biçimini almıştır.
organımıza çoğu kez iş işten geçtikten sonra dikkat etmeğe başlarız. Eskiler ne zaman insan iğliği Üzerine konuşmaya kalksalar, ilk önce karaci-ırden bahsederler. Kalp ile birlikte hayatın en önemli }eti ve kanın orijini olarak görülmüştür. Bazı Batı dil-rinde karaciğer ve hayat sözcükleri aynı kökenden remillerdir. Vücut karaciğersiz çalışamaz, örneğin Ünümüzde kalp nakli her gün rastlanan operasyon tarak bilinmekte, hatta yapay kalp naklinin ikinci ör-•ği yaşanmaktadır. Böbrek nakli basit bir işlem olup, ynı zamanda yapay böbrek ile kanın temizlenmesi iş
lemi yurdumuzda birçok merkezde de yapılmaktadır. Troit bezinin çalışmaması durumunda ilaç tedavisi mümkün olup, dalak basit bir operasyonla uzaklaştırı-labilmekte, ancak karaciğere henüz yeterince tıbbi yardım yapılamamaktadır. Son yıllarda bazı karaciğer nakli olaylarına rastlanmıştır.
Bugünkü biçimde ilk karaciğer örneğine, 500 milyon yıl önce ortaya çıkan küçük karides örneği
“larda rastlanmıştır. Bağırsağın basit bir katlanması biçiminde görülen bu kıvrım, aynı zamanda karın tükürük bezi olarak da görev yapıyordu. Evrim içinde bu organ girift görevler yüklenmiş, bağırsaktan ayrılarak bugünkü yerini bulmuştur.
Hücrelerin beslenmesi ve oksijenin hücrelere taşınmasında tek araç olan kan dolaşım sisteminde de paralel gelişmeler olmuştur. Eskiden besin maddeleri bağırsaktan kana geçiyor, kanda biriken maddeler organlara taşınıyordu. Karaciğerin gelişmesiyle kan dolaşımına bir filitre takılmış oldu. İlkel organizmalarda metabolizma ürünleri doğrudan dışarı atılırken, organizma geliştikçe, bu ürünler kan dolaşımına verilmeye başlandı. Suda çözülür artıklar böbrek tarafından temizlenirken, suda çözülmez diğerleri karaciğer tarafından ayıklandı. Memelilerde karın bölgesindeki organlara ait toplardamar önce karaciğere uğramakta daha sonra taşıdığı kanı tüm vücuda dağıtmak üzere kalbe hareket etmektedir.
Karaciğer sadece beslenme ve metabolizma artık ve atıkları için bir filitre olarak kalmamakta, ayrıca bağışıklık maddeleri olan globulin’leri ve damar tamir grupları olan proteinleri üretmeye başlamıştır. Karaciğerin vazgeçilmezliği, her şeyden önce hücrelerimizin enerji ana maddesi olan glikoz metabolizmasında ki görevinden dolayıdır. Normal beslenme sırasında glikoz depolar, kandaki glikoz konsantrasyonuna devamlı kontrol eder, ayrıca yağ asitleri ve amino asitlerinden glikoz üretebildiği gibi, enerji üretiminde kullanılması mümkün olmayan diğer karbonhidratları da glikoza çevirebilir. Sağlıklı fareler bir deney amacıyla aç bırakılmış, ancak kan şekerinin bir haftadan fazla süreyle değişmeden kaldığı gözlenmiştir. Karaciğerdeki depo ilk 24 saat sonunda tamamen boşalmış; fakat deneyin üçüncü gününde depoların dolduğu belirlenmiştir. Vücuttaki yağ depolarından harcama başladığında, karaciğere ulaşan yağ hemen glikoza dönüştürülmüştür. Karaciğerin vücuttan uzaklaştırılması durumunda, şeker yetmezliğinden birkaç saat içinde ölüm görülmüştür.
Karaciğer ve dalak, ölen alyuvarların yerine yenilerinin üretildiği, proteinin büyük bir kısmının parçalandığı ve amino asitler olarak tekrardan farklı amaçlar için kullanıldığı yerdir. Karaciğer aynı zamanda, vücutta önemli görevler alan demir’in depolandığı yerdir.
Karaciğer oldukça ekonomik çalışır. Kasların büyük bir güçle çalışması, kaslara taşınan oksijen miktarında ani bir düşmeye yol açmaktadır. Bu durumda karaciğer glikoz rezervlerini harekete geçirir. Kaslarda glikoz harcanması sırasında, metabolizma artığı olarak laktik asit ortaya çıkar. Laktik asit kasta kaldığı sürece kasa acı verir ve çalışmasını engeller. Karaciğer bu yeni ürünü kaslardan toplar ve yeniden glikoza işleyebilir.
Vücudun en gelişmiş deposudur. Tüm minarelleri, proteinleri, normalde az miktarda yağı ve vitaminleri depolar, ihtiyaç duyulduğunda da en kısa yoldan
ço hızla bölünerek çoğalmış, kısa sürede ağırlık ve kapasite açısından eski halini alabilmiştir. Karaciğerin, birçok metabolizma işlevinde merkezse! görev aldığından, sinyal göndermede bu fonksiyonlarını kullanır, örneğin toplumda hastalık hastası tipler vardır. Hissettikleri en küçük bir ağrı sızı dillerinde büyük bir hastalık
Boğuşmaktadır. Günler yorucu, yıpratıcı mektedir. Vücut mekanizması güneş ve ayın hareketlerine bağlı olarak belli bir ritim içinde süregelmektedir. Organlar bu temel ritme göre kendileri
Karaciğer sabaha karşı saat üç dolaylarında çalışmaya başlar, insanoğlunun uyandığında hemen fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için kendini hazırlar. Bu saatlerde derin uyku biter ve rüya görmeye başlarız.
Kahvaltıda tüm günlük faaliyetler için yeterli besin maddelerini yeriz.Gün boyunca dayoğunçalışmo temposuna ara verilip, düzenli yemek yemek yerine ayok-üstü veya büroda hazır yiyeceklerle açlığımızı bastırırız. Eğer öğle yemeğini dört başı mamur yersek, bu karaciğer için yorucu bir çalışma demektir. Zaten karaciğer öğleden sonra saat 15.00’de başlayacak temizlik çalışmalarına hazırlanmaktadır. Saat 15.00 ile 21.00 arasında yoğun çalışma temposu söz konusudur. Akşam eve geldiğimizde günlük çalışma henüz bitmemiştir. Tüm aile akşam yemeği için hazırlıklara başlar. Sabahtan akşama kadar birbirlerini görmemiş olan aile fertleri günlük olayları anlatırlarken farkına varmadan ağır bir akşam yemeği yerler. Veya akşamları ayaküstü birkaç tek atmak yahut dışarıda bir lokantada arkadaşlarla içkili bir akşam yemeği adet olmuştur. Aslında bu saatler karaciğerin dinlenmeye geçtiği kritik saatlerdir. Bundan sonra karaciğer kendisi için çalışacak, me-tabolizmik faaliyetlerini azaltacaktır.
Son yenilen ağır yemek üzerine bir de alkol etkisi geldiğinde, olay ağır bombardımana dönüşür. Karaciğer vücuda giren alkolü parçalamak için harekete geçer, bu arada yağın parçalanması ve depolanması işlemini bir kenara bırakır. Yağ karaciğer kontrolü yok olunca doğru-yaniış depolanmaya başlar. Alkol, miktarı artıkça karaciğerin çabaları yavaşlar ve sonunda teslim otur.
Ertesi sabah baş dönmesi ve mide bulantısı olağandır. İnsan güneşe bakmak şöyle dursun, gün ışığına bile çıkmak istemez. Yeteri kadar uyuyamamıştır. Gecenin ilk saatlerinde sızmış ve daha sonraki saatlerde kâbuslar görmüştür. Kahvaltı masasında gördükleri bir kez daha huzurunu kaçırır. Ancak esas şikâyet etmesi gereken karaciğerden hiç ses çıkmamaktadır. Fakat hemen arkasından bazı dolaylı görüntüler ortaya çıkar. İştahsızlık ve baş ağrısı karaciğerin kendini korumak üzere ortaya çıkarttığı belirtilerdir. Bunları ortadan kaldırmak üzere doğruca ecza dolabına, bir-iki tablet baş ağrısını iyileştirir. Yalnız karaciğerin yüklenmesi henüz bitmemiştir.
Düşünün ki; son derece iyi yetiştirilmiş kalifiye işçilerin çalıştığı bir fabrikada paydos saati yaklaşmaktadır. Tüm çalışma alanları temizlenmiş, çöpler dökülmüştür. O günkü üretim sırasında kalite-kontrol örgütü tarafından kusurlu görülen mallar bir kenara yığılmıştır, paydostan önce bunların da dışarı çıkartılması gereklidir, mflkinalar çalışarak, bölümler arasında
Bütün bu olaylar olurken meydanın müşterinin elindeki zehir dolu çanta açılır, içindekiler yere dökülür. Çevredeki işçiler çabucak soyunur ve yardıma koşarlar. Yerde patlayan zehir bombası, ze-hiri tüm çevreye yaymıştır. Olayın önü alınamamaktadır. Sonunda zehir üretim ve nakliye hattına sıçrar. Zehir alarmı verilir ve durum merkeze bildirilir. Merkezin de olaya karışacak gücü yoktur. Acaba şimdi ne olacaktır?
Çöp dağlar gibi birikmekte, çok sayıda kalifiye işçi çöp toplamakta ve ortamdan uzaklaştırmaktadır. Sonunda işçiler başarır ve zehir inaktif hale getirilir. Sükûnetin geri gelmesi daha uzun süre alacaktır. Cadde ve sokakların onarılması, açılan çukurların kapatılması gereklidir. Çalışmalardan merkez sürekli haberdar edilir. Onarım bitmeden yeni iş başvuruları gelmektedir. Fabrika yeni iş önerilerini kabul etmediğini saygıyla bildirir.
Tam paydos derken işçilerin başına gelmedik kalmamıştır. İşçilerin iyi niyetine rağmen yeniden işbaşı yapmak olanaksızdır.
Ağır yemek ve içkinin karaciğerde yaptığı tahribat aynen böyledir. Nadir durumlarda karaciğer kendini tedavi etmekte ve kuvvetlenmektedir. Bir zaman sonra karaciğer sanki bu olay başından geçmemiş gibi yeniden sağlığına kavuşur. Fakat stk sık tekrarlanan ve alışkanlık haline gelen durumlarda karaciğer dayanıklılık sınırına yaklaşır. Kötü sonuçların hemen veya sonra ortaya çıkması önemli değildir, ilk kötü belirtiler kara-ciğer’den önce diğer organlarda görülür. Karaciğer azgın okyanus dalgaları karşısında diğer organlar için mendirek görevi görür. Fonksiyonlarındaki azalma veya durma diğer organlarda hassasiyeti artıracaktır.
Sürekli alkol alanlarda karaciğer yağlanmakta ve ilk enfeksiyonda hastalanmaktadır. Fakat daha önce alarm vermediğinden dolayı, ilaçla tedavi ve kuvvetlendirme yapılmamaktadır. Böylelikle her seferinde vücut güçsüz olduğundan hastalanmakta ve iyileştirme güç olmaktadır.
Organizma korunma sistemi karaciğeri olağanüstü korumaya almıştır. Karaciğer organ olarak iki yoldan beslenmektedir: Birincisi: bağırsaktan kana geçen besin maddeleri, İkincisi: kalpten pompalanan kandaki zengin oksijen. Kalbin çalışmasında veya kan dolaşım sisteminde meydana gelen bozukluklar karaciğeri yakından ilgilendirmektedir.
P.M.’den çev: Yrd. Doç. Dr. Aydın ÖZTAN
Şubat 1985