Dedesi Doğan Ağa Kayseri’de marangozluk işleri yapacaktı. Sinan da beraber gitti. Kayseri’de pek çok camiler, medreseler, türbeler, darüşşifalar, çeşmeler vardı. Genç ve sağlam yapılı bir delikanlı olan Sinan, bu sanat eserlerinin birinden diğerine koştu. Kapılarındaki işçiliğe hayran oldu, kemerler altında durdu. İnsan zekâsı ve elinin yarattığı güzellikleri doya doya seyretti. Bir gün lîonat Hatun türbesinin dış kısmında oturmuş, mermerin oyulup işlenmiş, kaideye doğru inen, daralan güzel şekline bakıyor, onu toprak üzerine bir değnekle çiziyordu. Babası köyde ona okuma yazma öğretmişti. Sinan bununla yetinmiyor, çok şeyler öğrenmek istiyordu. Akıldan hesap yapmaktaki ustalığı aile ve komşuları arasında dillere destan olmuştu. Hele resim çizme sanatına diyecek yoktu. Elinde ne çeşit malzeme olursa olsun, hemen bir şeyler çizer ve şekiller yapardı. İçinden «Ah! Ben de bir cami yapabilsem!» diye geçirir, Tanrıya bu dileğinin yerine gelmesi.için dua ederdi. Sinan, çocukluk yaşından başlayarak, dedesiyle birlikte gurbet ellerinde dolaşıyor, bir yanda dedesine yardımcı olarak çalışırken diğer yandan da durmadan etrafı inceliyordu. Sinan, Kayseri’ye pek sık gelmiye başlamıştı. Köyde artık pek az kalıyor, buradaki medreselerde okuyor, yine dedesiyle çalışıyor, kafası durmadan mimarî eserler üzerinde işliyordu. Artık 22 yaşına ulaşmış, görgüsü artıp bilgisi çoğalmıştı. Sinan Devşirme askeri: 1512 yılında Ağrınaz önemli bir olayla çalkandı. İlk defa olarak «devşirme» asker toplanacaktı. Sinan’ın babası Abdülmennan’a toplanan devşirme topluluğuna yazıcılık etmek üzere vazife verilmişti. O da ilk iş olarak oğlu Sinan’ı yanma almıya karar verdi. Kafile ile, yollarda birçok kervansaraylarda kalmışlar, kaleler görmüşler, çeşitli türbeler önünden geçmişlerdi. Kafiledeki delikanlılar arasında Sinan, bazan canlı, neş’eli, bazan da düşünceli ve dalgın görünüyordu. Yol aylarca sürmüştü. Sinan tabiata da âşıktı. Yol boyunca rastladıkları uçsuz bucaksız ovalar, yalçın dağlar, sık ormanlar, çağlayarak akan sular, delikanlıyı kendinden geçiriyordu. Nihayet denize ulaşmışlar, İzmit’den geçerek Gebze kalesine gelmişlerdi. Sinan, denizin enginliğini ilk defa buradan seyretmişti.
Kayseri’d e:
29
Oca