Keçiören
, İç Anadolu Bölgesi’nde, Ankara iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kent. Yüzölçümü 199 km2’dir. Doğu ve güneydoğuda Altındağ, güneybatı, batı ve kuzeybatıda Yenimahalle, kuzeyde de Çubuk ilçeleriyle çevrilidir.
Ankara’nın başkent yapıldığı sırada bağlarla kaplı olan Keçiören’de yalnızca sayfiye olarak kullanılan bağ evleri vardı. Uzun yıllar kırsal nitelikli küçük bir yerleşme olarak kaldıktan sonra, 1950’lerde yoğun göç hareketinin etkisiyle Ankara’dan ayrı olarak gelişmeye başladı. Zamanla Ankara kent alanının yayılması sonucunda kentle bütünleşti ve genellikle orta gelir grubunun yerleştiği bir semt durumuna geldi.
Kuzey kesiminde hâlâ kırsal nitelikli bazı yerleşmeler bulunan ilçe topraklarının tümüne yakını Ankara metropoliten alanı içindedir. 1985’te Çankaya’dan sonra Ankara’nın en çok nüfuslu ikinci ilçesi ve yerleşmesi olan Keçiören’de, Ankara’nın önemli bazı eğitim, sağlık ve sosyal kurumlan yer almaktadır. Bunlardan başlıcaları Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin bazı birimleri, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, Atatürk Sanatoryumu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Eğitim Hastanesi ile çocuklar ve düşkünler için kurulmuş yurtlardır. Keçiören’deki Meteoroloji Genel Müdürlüğü Binası, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’in (Atatürk) bir süre karargâh olarak kullandığı tarihsel bir yapıdır.
1984’teki düzenlemeyle Ankara Büyük Şehir Belediyesi’ne bağlı Keçiören ilçe belediyesi kurulmuştur. Nüfus (1985) ilçe, 443.390; kent, 433.559. Ayrıca bak. Ankara.
Keçuva dilleri, eskiden Güney Amerika’ da yaşayan İnkalann, günümüzde ise Orta Andlar’da yaşayan Yerlilerin konuştuğu diller. Arkeolojik ve tarihsel bulgulara göre, Keçuva dilleri başlangıçta Peru’nun güneyindeki dağlık bölgelerin küçük bir bölümünde konuşuluyordu. Yaklaşık 1450’den sonraki İnka istilalanyla bu dillerin konuşulduğu coğrafi bölge giderek genişledi. İspanyollar 1532’de İnka toprakları-
135 Kedah
m fethettiklerinde Keçuva dilleri Güney Amerika’nın batı bölgelerinde, bugünkü Kolombiya’nın güneyinden Şili’nin iç kesimlerine, Büyük Okyanus kıyısından Amazon Havzasının sınırına kadar uzanan geniş bölgede konuşuluyordu.
Günümüzde hâlâ çok sayıda Yerli yalnızca bu dilleri konuşuyorsa da, Keçuva dilleri resmî dil ve eğitim dili olan İspanyolca karşısında giderek gerilemektedir. Bazı dilbilimciler Keçuva dilleri ile Aymara dilleri-ni(*) birlikte Keçumara (Keçuva-Aymara) dilleri adı altında sınıflandırır.
Keçuvalar, And Dağlarının Ekvador’dan Bolivya’ya kadar uzanan yüksek yaylalarında yaşayan Güney Amerika Yerli halkı. İnka Imparatorluğu’nun dili olan Keçuva dili sonradan Andlar’da yaşayan bütün İspanyolların ve Yerlilerin ortak dili durumuna gelmiştir.
Keçuvalar, 15. yüzyıl başlarında Çankala-nn denetimine girdiler. Yüzyılın sonlannda Çankaların da İnkalara boyun eğmesinin ardından, Keçuvalar İnka uygarlığının ta-nmsal temelinde belirleyici önem kazandılar.
İnkalann getirdiği kamu hizmeti zorunluluğu, Keçuvaların geleneksel yaşam biçimini çok etkilemedi. Ama 16. yüzyılda İspanyollar İnka İmparatorluğu’nu ele geçirince Keçuvalar da İspanyol denetimine girdiler ve Keçuva toplumu sarsıcı değişikliklere uğradı. İspanyolların uyguladığı encomierı-da(*) sistemi sonucunda Keçuvalar, kendi besin kaynaklarını yitirmek pahasına İspanyollar için alışık olmadıkları ürünler yetiştirmek zorunda kaldılar. Önceki İnka sisteminin tersine İspanyol sistemi angarya süresi boyunca emekçiye ve ailesine geçim olanağı da bırakmıyordu. İspanyollar, Ke-çuvaları alışık olduklarından daha büyük ve daha kalabalık köylerde topladılar; böylece Yerlilerin siyasal ve toplumsal kurumlan daha da sarsıldı. Katolik Kilisesi de Keçu-valann kaynaklarını ek taleplerle tüketti. Keçuvaların, İspanyollarda gördükleri servet göstergelerine gittikçe daha çok bağlan-malan da onlan kendi toplumlarına yabancılaştırdı. 19. yüzyılda Ispanyol yönetimi sona erdiğinde Keçuvalar öylesine değişmişti ki, çoğu, büyük hacienda(*) ve malikânelerde yanaşma olarak kalmayı yeğledi. Bir bölümü dağlık anayurtlarında kalmakla birlikte, bazıları da iş bulmak için ovalardaki kasaba ve kentlere gitti.
Günümüzde Keçuvalar Andlar’ın yüksek yerlerindeki en verimsiz topraklarda çiftçilik yaparak yalıtılmış bir yaşam sürmektedir. Dinleri, Katoliklikle yerel halk inançla-nmn bir karışımıdır. Hem kendi kullanım-lan hem de yabancılara satmak için yün eğirip kumaş dokuyarak geleneksel sanatla-nnı sürdürmektedirler. Keçuva dili konuşanlar ile Keçuva geleneklerini sürdürenler arasında belirgin bir antropolojik yakınlık olmadığı için, 1970’lerin sonundaki nüfus tahminleri 10-13 milyon arasında değişmektedir. Keçuvalar, insan bünyesinin yüksek yerlerdeki yaşam koşullanna uyarlanmasını incelemeyi amaçlayan birçok biyolojik ve tıbbi araştırmaya da konu olmuştur.
Kedah, Batı Malezya’nın kuzeybatı kesiminde eyalet (negeri). Güneybatıda Pinang eyaleti, batıda Malakka Boğazı, kuzeybatıda da Perlis eyaletiyle çevrilidir. Yüzölçümü 9.425 km2’dir. Doğu kesiminde yoğun ormanlarla kaplı Batı ve Bintang sıradağları Kedah’ın Perak eyaleti ve Tayland’la bağlantısını neredeyse bütünüyle keser.
kedeşa 136
Geçmişte Penang’ı da içine alan Kedah sultanlığı uzun süre Tay süzerenliği altında kaldı. 1909’da bir İngiliz danışmanın gelmesini kabul etti ve federasyon dışı Malay eyaletlerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı sırasında bir süre için Tayland’ın ilhak ettiği Kedah daha sonra Malezya Federasyonu’na katılmıştır. Eyaletin başında bugün de “sultan” unvanını taşıyan ve saltanatı babadan oğula geçen bir hükümdar bulunur.
Sıradağlarla batı kıyısı arasında yaklaşık 16 km boyunca uzanan yoğun tanm alanından iki kısa ırmak (Kedah ve Muda) geçer. Muda sulama projesi 1970’te tamamlanmıştır. Alüvyonlu Kedah Ovası’nm tatlı su bataklıklarında yüksek ağaçlı ormanlar ile birkaç kalker çıkıntısı yer alır. Burası ülkenin başlıca pirinç üretim alanlarından biridir. Kubang Pasu’da geniş bir bataklık ıslah projesi uygulanmaktadır.
20. yüzyılın başlannda Muda çevresindeki yüksek ova kesiminde kurulan kauçuk çiftlikleri, günümüzde Pattani Irmağı (sungai) ve çevresinde yaşayan çok sayıda Tamil Hintlisini bölgeye çekmiştir. Hindistancevizi iç tüketim için üretilir. Kampung Karan-gan’da kalay ve tungsten çıkarılır; Semiling ve Tupah’ta demir cevheri bulunmuştur. Kedah’m tarih boyunca yalıtılmış konumu, ülkenin güneyindeki kalay ve kauçuk kuşağına uzanan bir dizi kara ve demir yolunun yapımıyla sona erdirilmiştir. Sultanın ikametgâhının bulunduğu eyalet merkezi Alor Setar’da(*) bir havaalanı vardır. Başlıca ihraç ürünleri kauçuk, pirinç, tapyoka ve kalaydır. En önemli sanayi kolu pirinç işlemedir.
Eyalet nüfusunun çoğunluğunu Malaylar oluşturur. Jitra, Baling ve Kulim gibi pazar kasabalarında Çinlilerin ağırlıklı bir konumu vardır. Pengkalan Bujang yöresi arkeolojik buluntular açısından zengindir. Kuzeybatıdaki Langkawi Adalan gözde bir turizm bölgesidir. Nüfus (1985 tah.) 1.263.155.
kedeşa (İbranice kadoş: “kutsal” ya da “kutsanmış”), Akad dilinde kadîştu, ilkçağda Ortadoğu’da özellikle Bereket Tannçası Astarte kültünde erkek (kedeşim) ya da kadın (kedeşot) kutsal fahişelere verilen ad.
Mısır’da, 19. ve 20. sülaleler döneminde (İÖ 1320-1085) Kedeşu (Kadeş’in Hanımefendisi) adında bir tanrıçaya tapınılıyordu. Orta sınıftan zanaatçıların elinden çıkmış özel stellerde Kedeşu, bir aslana (ya da parsa) binmiş, ellerinde oklar bulunan çıplak bir kadın olarak cepheden betimlenirdi.
İbrani peygamberlerinin kutsal fahişelik kurumunu sürekli kınamalarına karşın, İs-railoğullannın başlangıçta yerel Kenan ayinlerini benimsedikleri ve Kral Yoşiya’nın İO y. 622’deki reformuna değin bunlan uyguladıktan anlaşılmaktadır.
kedi (Felis catus), Carnivora (etçiller) takımının Felidae (kedigiller) familyasından evcil memeli türü. Kedi ilk kez Eski Mısır’da süs hayvanı ya da kemiricilere karşı kullanılmak üzere evcilleştirilmiştir. Kedinin evcilleştirildiğini kanıtlayan en eski belgeler İÖ 1500’e değin uzanmaktadır. Eski Mısır’da 5. ve 6. sülaleler döneminde (İÖ 2500-2200) kutsal hayvanlar arasında yer alan kedinin bu dönemde evcilleştirildiğini gösteren kesin kanıtlar yoktur. Öte yandan Eski Yunan’da İÖ 5. yüzyıldan beri, Çin’de İÖ 500’den beri evcil kedinin var olduğu bilinmektedir. Sanskrit yazıtları Hindistan’da İÖ 100’lerde evcil kedinin varh-ğından söz ederken, Araplar ve Japonlarla ilgili olarak böyle bir belgeye İS 600’lere değin rastlanmaz. Günümüzün evcil kedi
soylannın Eski Mısır’da evcilleştirilen kedilerden kaynaklandığı sanılmakta, Eski Mısır kedilerinin mumya ve resimlerinde tekir renk özelliklerine rastlanması bu kanıyı güçlendirmektedir. Eski Mısır kedilerinin atasının ise Afrika yabankedisi(*) (Felis libyca) olduğu sanılmaktadır. Bütün belir-
Kedi (Felis catus) ABC Ajansı
sizliklere karşın, vücut yapılan öbür evcil kedi soylarından aynlan Ankara, İran ve Siyam kedilerinin atalarının ayn olabileceği gibi, bunlardan ilk ikisinin Ortadoğu’da, sonuncusunun Uzakdoğu’da yaşayan yabanıl türlerden geldiği de ileri sürülmektedir. Kuyruksuz Man kedisi de ayrı bir atadan türemiş olabileceği gibi değşinim (mutas-yon) sonucunda ortaya çıkmış olabilir. Uzun tüylü kedi soylannın en iyi bilineni Ankara kedisidir(*). İran kedisi adıyla tanı-nanlann tüyleri ise beyazın yanı sıra siyah, mavi, kızıl ve krem renkli olabilir. İyi tanınan kısa tüylü soylar arasında yüz maskesi, kulaklan, ayakları ve kuyruğu koyu kahverengi, öbür bölümleri krem rengi, gözleri açık mavi olan Siyam kedisi^), postu kızıla çalan kahverengi olan Habeş kedisi(*), koyu kahverengi, ipeksi postu olan Burma kedisi, tüyleri çok değişik renkler alabilen Man kedisi(*) ile rex kedi-si(*) sayılabilir.
Evcil İcedi yabanıl kedigil türlerine özgü fizyolojik özelliklerin pek çoğuna sahiptir. Ortalama ağırlığı 2,7-4,5 kg arasında değişmekle birlikte, soyu kanşık olanlar arasında 12,5 kg’ye ulaşanlar ender değildir. Ortalama vücut uzunluğu erkeklerde 70, dişilerde 50 cm’dir. Evcil kedi soylarının büyük bölümü kısa tüylü, Ankara ve İran kedileri uzun tüylü, bir İngiliz soyu olan rex kedisinin tüyleri ise kıvırcıktır. Kediler genellikle siyah, san, boz ve beyaz renkli ya da bu renklerden birkaçıyla alacalıdır. Tekir denen siyah çizgi ve beneklerle bezen-
Kedinin kafatası
miş kedilere oldukça sık rastlanır. Üç renkle alacalanmış kedilerin pek azı erkek, bu erkeklerin ise hemen hemen tümü kısır, Ankara kedisi gibi mavi gözlü, uzun beyaz tüylü kedilerin çoğu sağırdır.
Kedinin üstçenesinde 16, altçenesinde 14 diş bulunur. Toplam sayısı 24 olan sütdişleri yaklaşık beşinci ayda yerlerini kalıcı dişlere bırakır. Öbür kediler gibi ağzı yalnız dikey yönde hareket ederek besinleri tutmaya, kesmeye ve parçalamaya, fırçaya benzeyen dilleri sıvıları içebilmeye ve yalanarak temizlenmeye yarar.
Kedilerin özelleşmiş yapılanndan biri de keskin ve sivri tırnaklarla donanmış güçlü pençeleridir. Pençelerinde tırnakları içeri çeken bir mekanizma bulunur. Parmak ucunda tırnağı taşıyan kemik, eklemlendiği kemiğin ucunda dönerek tırnağın içeri çekilmesini ya da dışan çıkarılmasını sağlar. Tırnakları kılıfından çıkarma hareketi aynı zamanda iki misli genişlettiği pençeyi etkin bir silaha dönüştürür.
Öbür familya üyelerinde olduğu gibi gözlerinin ağtabakasmda ışığa karşı büyük bir duyarlılık sağlayan guanin katmanı vardır. Kedi gözünün geceleri güçlü ışık karşısında parlamasına bu madde yol açar. İrice olan gözlerindeki iris, ışığın yoğunluğuna göre genişler ya da ince bir dikine çizgi halini alıncaya kadar daralır. Kediler renkleri belirgin olarak ayırt edemezler.
Özellikle erişkinlerde gelişkin olan koku alma duyusu, besinin değerlendirilmesinde yaşamsal önem taşır. Öyle ki, hastalık sonucu burun delikleri tıkanan bir kedinin iştahı tümüyle kapanabilir.
Kedilerin dokunma duyusu keskindir. Kaş, bıyık, yanak tüyleri ve kulaklardaki tüy tutamlarının tümü de titreşim biçimindeki uyanlara karşı son derece duy arlıdır. Bıyıklann işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Gene de bıyıkları kesildiğinde kedinin geçici olarak çevreye uyum zorluğu çektiği bilinir. Ayrıca ayak parmakları, pençe yüzeyi ve burun dokunmaya karşı çok ¿uyarlıdır.
Kedilerin işitme duyusu da keskindir. İnsan kulağında yalnız altı kas bulunmasına karşın kedi kulağında 30’a yakın kas bulunur. Bu yüzden kulaklannı çok daha hızlı bir biçimde sesin geldiği yöne döndürebilirler. Kedilerin kulakları, saniyede 25 bine kadar ulaşan sesüstü frekanslara duyarlıdır. Buna karşılık köpekler daha yüksek frekanslı titreşimleri de duyabilir.
Kural olarak evcil kediler 7-12 ayda cinsel olgunluğa erişir. Gebelik süresi kediden kediye değişirse de ortalama 63-65 gündür ve doğum genellikle iki saat kadar sürer. Dişi kedi bir batında ortalama dört yavru
doğurur. Buna karşılık Habeş kedisi genellikle daha az, Siyam kedisi daha çok yavrular. Yeni doğmuş kedi yavrularının gözleri kapalı, kulakları gelişmemiş ve koku alma duyulan eksiktir. Dişi kedi normal koşullar altında yılda üç kez gebe kaldığından bu hayvanlann oldukça güvenli ve basit bir ameliyatla kısırlaştınlması çağdaş top-lumlarda yaygınlık kazanmıştır.
Kediler çeşitli dış ve iç asalakların konağıdır. En sık görülen asalak piredir; ama bitlere ve kenelere de rastlanır. İç asalaklar
arasında hızla yayılabilir; insanda görülen lösemiyle bir ilişkisi olup olmadığı bilinmemektedir.
kedi yılanı, kedi gözlü yilan olarak da bilinir, Colubridae familyasının Telescopus cinsini oluşturan 15 yılan türünün ortak adı. Başlıca besinleri kertenkeleler olan ve geceleri avlanan bu yılanlann gözbebekleri kedile-rinki gibi dikey bir yank görünümündedir.
Kedi yılanlarının çoğu, yaklaşık 70 cm uzunluğundadır. Cins üyeleri Afrika’da ve
137 kedigiller
sırt yüzgeçlerinin ikisi de kann yüzgeci hizasının gerisinde kalır.
Türkiye’yi çevreleyen sularda üç türü vardır. Bunlardan küçük benekli kedibalığı ya da dişli kedibalığı (Scyliorhinus canicula) Türkiye’yi çevreleyen tüm denizlerde yaşar. Burun deliği kapakları uzayarak ağzın ön bölümünü örtmüştür. 1 m’ye kadar uzaya-bilen bu köpekbalıklannın sırtı ve yanlan sık ve küçük beneklidir. Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinde görülen büyük benekli kedibalığı ya da boz lekeli kedibalığı (S. stellaris) 190 cm’ye kadar uzayabilir. Burun kapakları ağzı örtmez; benekleri daha iri ve daha seyrektir. Gene Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinde görülen lekeli kedibalığının (Galeus melastomus) ikinci sırt yüzgecinin gerisinden başlayarak kuyruk yüzgecinin üst lobu boyunca uzanan küçük pullardan oluşmuş tırtıklı bir karinası vardır. Sırtı büyük lekelerle alacalı, uzunluğu en çok 80 cm’dir.
Türkiye’de Dicle ve Fırat ırmaklan havza-lannda yaşayan iki kemiklibalık türü de kedibalığı adıyla tanınır. Bu pulsuz balıkla-nn bir çifti burun üstünden, bir çifti üstçe-neden, iki çifti altçeneden çıkan dört çift bıyığı ve birinci sırt yüzgecinin gerisinde iyi gelişmiş bir yağ yüzgeci vardır. Mystus colvillii türünün uzunluğu en çok 20 cm, üstçene bıyıklan öbürlerinden çok uzun, birinci sırt yüzgeci ile göğüs yüzgecinin birinci ışını çok sert ve arka kenarlan dişlidir. Kahverengimsi yeşil renkli vücudunun yanlarında beyaz bantlar bulunur. M. halepensis türünün uzunluğu en çok 18 cm, vücudu kahverengimsi sarı, sırtı daha koyu ve yanlan bantsızdır. Birinci sırt yüzgecinin hemen gerisinden başlayan yağ yüzgecinin gövdeye olan bağlantısı önceki türden daha uzundur.
kedigiller (Felidae), Carnivora (etçiller) takımından 36 türü içeren ve aralarında aslan, jaguar, kaplan, kedi, p.ars, puma gibi çok tanınmış hayvanların da yer aldığı memeli familyası. Kedigillerin genellikle yumuşak ve çarpıcı desenlerle bezeli kürkleri vardır. Avustralya anakarasında doğal olarak bulunmayan bu hayvanlar yeryüzünde geniş bir dağılım gösterir. Ormandan çöle kadar çok çeşitli doğal ortamlarda yaşarlarsa da en çok ağaçlık bölgelerde bulunurlar.
Kedigillerin bilinen en eski fosilleri Oligosen Bölümün (y. 38-26 milyon yıl önce) başlangıcına değin uzanır. Evrim süreçlerinde temel özelliklerini çok erken kazanmış görünen kedigillerin ilk örnekleri, öbür memeli hayvanlann çoğundan farklı olarak günümüzde yaşayan türlere benzer. Felirıae altfamilyası, Miyosen Bölümün (y. 26-7 milyon yıl önce) sonlarında ortaya çıkmış ve hemen hemen değişikliğe uğramadan günümüze değin gelmiştir.
1916’da, R. I. Pocock, yaşayan kedigil türlerini dil kemiğinin yapısına göre, iki gruba ayırdı. Birinci grupta, birbiriyle eklemlenerek dil kemiğini oluşturan kemiklerden biri gelişimini tamamlayamamış ve ipliksi bir bağ halinde kalmıştır. Dolayısıyla dille gırtlak, kafatasının alt bölümüne gevşek biçimde bağlıdır. Kedigillerin aslan(*), kaplan(*), pars(*) ve jaguar(*) gibi iri üyeleri bu gruba girer ve Panthera cinsi içinde toplanırlar. Panthera cinsinin üyeleri kükreme biçiminde sesler çıkarır ve mırla-yamaz. Gözbebekleriyse yuvarlaktır. Felis cinsinin üyelerinde dil kemiği normal gelişimini tamamlamıştır. Bu cinsten olan hayvanların hiçbiri kükreyemez ama mırlar.
Kedi tırnağının geri çekilme hareketi. Üstteki kiriş çekildiğinde tırnak geri çekilir, alttaki kiriş çekildiğinde tırnak dışarı çıkar
arasında yuvarlaksolucanlar, yassı solucanlar ve Coccidia altsınıfından tekhücreliler sayılabilir. Çağdaş veterinerlik bilimi tüm bu asalaklarla mücadeleyi son derece kolaylaştırmıştır.
Kedi gençlik hastalığı, kedilerde görülen en tanınmış virüs hastalığıdır. Son derece bulaşıcı olan ve kedi ölümlerinde önemli bir yer tutan bu hastalık, çoğunlukla yavru kedilerde görülür. Aşılama hastalığa karşı etkin bir önlemdir. Gene virüslerin yol açtığı kedi zatürreesine ve kedi lösemisine sık rastlanır. Kediler arasında kuduz, kö-peklerdekinden çok daha az sorun yaratır.
kedi çığlığı sendromu, insanda 5. kromozomun kısa kolunun bir bölümünün eksilmesiyle ortaya çıkan, ender görülen doğuştan bozukluk. Zekâ geriliği, yüzde hafif yapı değişiklikleri, kalpte yapı bozukluklan, el ayası ve ayak tabanlanndaki deri çizgilerinde değişiklik, güçsüzlük ve ağlamanın kedi sesine benzemesiyle ayırt edilir.
kedi gençlik hastalığı, gençlik hastaligi ya da bulaşici baGirsak (ltIhabi olarak da bilinir, sıklıkla 2-6 aylık yavrularda görülen virüs kökenli kedi hastalığı. Virüsün vücuda girmesinden 3-10 gün sonra hayvanda öksürük, aksınk, göz ve burunda akıntı, ateş, iştahsızlık, kusma ve ishal görülür. Akyu-varlann sayısı azalır. Hastahk bir haftadan uzun sürmez; ölüm oranı yüksektir. Aşılanma ile etkin bağışıklık sağlanabilir.
kedi gözlü yılan bak. kedi yılanı
kedi lösemisi, virüs kökenli kedi hastalığı. Hastalığa yakalanan kedilerde lenf düğümlerinde şişme, ruhsal çöküntü, aşın derecede zayıflama ve ishal görülür. Tedavisi bilinmemektedir; sıklıkla ölüme neden olur. 1970’lerde geliştirilen flüonşıl antikor testleriyle virüsün sağhkh kedilerin çoğunda bulunduğu saptanmıştır. Hastahk hayvanlar
Asya’nın güneybatısında yaşar. Telescopus fallax türü ise Avrupa’ya kadar yayılmıştır. Türkiye’nin Marmara, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde de yaşayan bu türün sırtı boz ya da kahverengimsi boz üstüne siyah lekeli, altı sanmsı beyazdır. Zehir dişleri ağzın arkasında bulunduğundan insan için tehlikeli değildir.
kediayağı, Asteraceae familyasının Anten-naria cinsini oluşturan yünlü görünümlü, alçak boylu otsu bitki türlerinin ortak adı. Güney ve Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa ve Asya’da kendiliğinden yetişen bu türler adını, bazı türlerinin kuruduğunda kedi ayağına benzeyen çiçek başçıklarından alır. Çeşitli kediayağı türleri özellikle kaya bahçelerinde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bu bitkilerin tabanda bol bulunan büyük yapraklan yukarı doğru seyrekleşir ve küçülür.
Beyaz ya da kırmızı çiçekli bir tür olan Antennaria dioica’nm süs bitkisi olarak yetiştirilen çeşitleri de vardır. A. dioica Türkiye’de doğal olarak yetişen tek kediayağı türüdür.
kedibalığı, Lamniformes takımının Scyli-orhinidae familyasından yaklaşık 20 cinsi oluşturan 90’ı aşkın köpekbalığı türünün ortak adı. Siluriformes takımının Bagridae familyasından tatlı sularda yaşayan iki ke-miklibalık türü de aynı adla tanınır.
Scyliorhinidae familyasının bazı üyeleri genellikle ender türlerdir ve alışkanlıkları üzerine bilgiler çok yetersizdir. Bazı türler ise ılıman ve tropik bölge denizlerinde geniş bir dağılım gösterir. Çoğu küçük yapılı (60 cm’den kısa), ince uzun gövdeleri benek ya da lekelerle bezelidir. Kedilerinkini andıran oval biçimli gözleri vardır. Beş çift olan solungaç açıklıklannın dördüncü ya da beşincisi göğüs yüzgecinin başlangıç yerinin üstüne rastlar. Akdeniz’de bulunan türlerin
kedigözü 138
Gözbebekleri genellikle dikey bir yank görünümünde, birkaç türde ise yuvarlaktır. Felis cinsi, pumayı(*) ve içlerinde evcil kedinin de (bak. kedi) olduğu birçok küçük kedigil türünü kapsar. Kimi zaman vaşak-la(*) karakulak(*) Lynx adı altında ayrı bir cins olarak smıflandınlır. Çita(*), dil kemiği normal gelişimini tamamlamış olmakla birlikte, tırnaklarını içeri çekemediği ve başka bakımlardan da bütün öbür kedigillerden aynldığı için tek başına Aci-nonyx cinsini oluşturur.
Kedigiller, etçil memeliler arasında en çok özelleşmiş olan gruptur. Güçlü bir yapıya sahip olan bu hayvanlann vücut denetimleri ve koordinasyonları o kadar gelişmiştir ki, yüksek bir yerden atladıklannda hemen hemen her zaman ayaklan üzerine düşerler. Ayak parmaklan üzerinde yürüyen bu hayvanlar köpek ve atın tersine, yürür ya da koşarken önce bir yandaki ön ve arka bacaklarını, daha sonra öteki yandaki ön ve arka bacaklannı hareket ettirirler. Kedigiller dışında yalnız deve ve zürafa bu biçimde yürür ve koşar. Kedigillerin beyinleri büyük ve gelişkin, sindirim sistemleri öbür etçillerdeki gibi basittir. İncebağırsaklan gövdelerinin yalnızca üç katı uzunluğundadır. Dillerinin uca yakın bir bölümü sık sıralar halinde, geriye kıvnk sivri dikenciklerle kaplıdır. Bu özellik, sıvılan dilleriyle içmelerine ve yalanarak temizlenmelerine yardımcı olur.
En ayırt edici ve özelleşmiş yapılannın başında diş ve tırnaklar gelir. Dişleri üç ayn işleve uyarlanmıştır; delme (köpekdişleri), yakalama (köpekdişleri) ve kesme (azıdişle-ri). Kedigillerin taç bölümü düz olan öğütücü dişlen bulunmadığından-besinlerini çiğ-neyemez, onun yerine kesip parçalarlar. Dişlerinden bazılan işlevsizdir; yan dişlerden birçoğu, ağız kapandığında birbirine değmez bile. Çita dışındaki bütün kedigillerin içeri çekilebilir tırnakları vardır. Yürüme sırasında bu tımaklann içeri çekilerek bir kılıfın içinde korunması, hem adımlann çok sessiz olmasını hem de tımaklann keskinliğini korumasını sağlar. Kedigiller sivri ve kıvrık tırnaklannı ağaçlara tırmanmakta da kullanırlar. Aslan, kaplan ve çita, genel olarak yerde yaşamakla birlikte tırmanmakta da son derece çeviktirler. Kedigillerin pars, jaguar ve oselo(*) gibi daha küçük yapılı türleri daldan dala atlayarak ağaçlarda dolaşır, bazen ağaçlarda uyurlar.
Büyük kedigillerin bazıları tek tek, bazıları sürü halinde dolaşır. Örneğin kaplan ve
ars tek başlarına, aslan ise bir ailenin
¡reylerinden oluşan sürüler halinde avlanır. Çitalann bazen küçük gruplar halinde gezdiğine rastlanırsa da, avlannı tek başlan-na izler ve yakalarlar. Üyelerin birbirine sıkı biçimde bağlı olmadığı bu gruplarda, kurt sürülerindeki katı hiyerarşik düzen görülmez. Kedigillerin çoğunluğu geceleri, çita gibi birkaç tür ise gündüzleri daha etkindir.
Hemen hemen tümü etçil olan bu hayvanlar küçük memeliler ve kuşlarla ya da geyik ve çeşitli antiloplar gibi daha iri otçul memelilerle beslenir. Balıkçı kedi(*) büyük ölçüde balık, midye ve salyangozlarla beslendiğinden, öbür familya üyelerinden az çok farklı ortamlarda yaşar. Yassıbaş keel^*) bilinen kedigiller içinde bir ölçüde bitkisel gıdayla beslenen tek örnektir. Bu tür, bulabildiği sürece, meyve ve tatlıpata-tes gibi besinleri yeğler. İri kedigil türleri bazen, öldürdükleri avın yiyebildikleri kada-nnı yedikten sonra kalanını bir ağacın üzerine ya da bir çalının dibine taşıyarak saklarlar. Kedigillerin beslenme düzeni, hemen
hemen sürekli ve düzenli beslenen otçullann-kinden büyük farklılık gösterir. Bir av yakala-dıklannda yiyebildikleri kadar yer, daha sonra yeni bir av yakalayana değin bekler, bazen günlerce hiçbir şey yemezler.
Görme ve işitme duyulan güçlü olan kedigiller, yüzlerinde bulunan duyarlı bıyık ve tüyler sayesinde, avlanna sezdirmeden yaklaşırken yollan üzerindeki dallara ya da başka engellere çarparak gürültü çıkarmaktan sakınırlar. Böylelikle geceleri bile, sık bitkilerin arasındaki en uygun yolu bularak ilerlerler.
Tipik olarak yalnız başına avlanan kedigiller, yumuşak altlı pençeleri üzerinde sessizce avlanna yaklaşarak, kısa ve hızlı bir koşu ya da güçlü bir sıçrayışla avlarını yakalarlar. Kısa mesafelerde çok hızlı hareket edebilirler ama kas yapıları sabit ve sürekli bir hız yapmaya uygun değildir. Örneğin, genellikle memelilerin en hızlısı olarak bilinen çita, saatte 95 km hıza ulaşabilirse de, bunu çok fazla sürdüremez.
Genellikle gece avlanan bu hayvanların gözleri ağtabakadaki guanin maddesi nedeniyle ışığa karşı olağanüstü duyarlıdır. Özellikle erişkinlerde koku duyusu son derece gelişkindir.
Kedigillerin küçük üyelerinin gebelik süreleri yaklaşık iki ay (50-68 gün), iri türlerin-kiyse 3-3,5 aydır (88-113 gün). Genellikle bir batında 2-3 yavru doğururlar. Jaguar genellikle bir batında yalnız bir yavru doğururken evcil kedi bazen altıdan fazla yavru doğurur. Kedigillerin dişilerinin 4-8 memesi vardır. Üreme dönemi genellikle kış sonuyla ilkbahar başıdır. Küçük türlerde, erken doğuran dişiler, yaz sonu ya da güz başlarında ikinci bir kez doğurabilir. Kedigillerin bazı türleri (aslan, kaplan ve pars) yıl boyunca mevsim seçmeden doğum yapabilir. Eşeysel olgunluk yaşı iri türlerin dişilerinde 3-4 yaşı, erkeklerinde 5-6 yaşı bulur. Küçük türler henüz bir yaşına varmadan erişkin hale gelebilir. Dişiler çoğunlukla mağaralar, devrilmiş ağaç altları ya da sık bitki topluluklanmn içi gibi, gözden uzak yerlerde; serval(*) ise oklukirpı ya da kanncayiyenlerin terk ettiği yuvalarda yavrular. Çoğu türde erkekler yavruların bakımına ve büyütülmesine yardımcı olmaz. Bazen dişi, yavrulannı erkeklerin saldırılarına karşı korumak zorunda bile kalır. Jaguar ve oselonun erkekleriyse yavruların büyü-tülmesinde dişilere yardımcı olur.
Kedigillerin keyiflenmiş göründüklerinde mırladıklan, kavgaya tutuştuklannda hırlama, uluma ya da tıslama benzeri sesler çıkardığı bilinir. Daha iri türler, özellikle aslan sık sık kükrer, hırlar ya da çığlık biçiminde bağınr. Ön ayaklanyla yüzlerini temizlemeleri, dışkılarıyla sidiklerini kapatmak için toprağı kazmaları ve avlanna sessizce yaklaşırken sinirli biçimde kuyruk sallamaları kedigillerin öbür tipik özellikle-rindendir. Yavru kedigiller ise kuyruk sallama davranışını oyun sırasında gösterirler.
Kedigiller temizliklerine son derece düşkün hayvanlardır. Beslendikten sonra, törpü gibi dilleriyle yalanarak, uzun uzun temizlenirler. Kedigillerin suyla olan ilişkisi türlere göre değişir. Aslan ve pars suya girmekten hoşlanmamakla birlikte, zorunlu kaldıklarında yüzerler.
Kedigiller zeki hayvanlardır ve birçok türü evde beslenmek üzere eğitilebilir. Ama, daha çok iri türler yaşlandıkça, özellikle de cinsel kızışma dönemlerinde çok tehlikeli olurlar. Postları kürk ticaretinde büyük bir değer taşıdığından bu hayvanlar yıllar boyunca kınma uğratılmış ve birçok türün soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
kedigözü, dışbükey biçimde kesilip iyice parlatıldığında, kedi gözü gibi parıltılı bir
şerit biçiminde ışık yayan değerli taşlann ortak adı. En az bulunan ve en değerli kedigözü, bir tür krizoberil olan yeşil panl-tılı simofandır. Taşın parıltısı, içerdiği küçük paralel boşluklardan kaynaklanır. Yaygın olarak rastlanan kuvarslı kedigözünde ise, kuvarstaki asbest lifleri taşa parıldama özelliği ve yeşilimsi bir renk kazandınr. Bu iki kedigözü türü, özgül ağırlıklanyla birbirinden ayırt edilir; simofan daha yoğun bir taştır. Daha çok kaplangözü olarak bilinen krokidolitli kedigözü (Afrika kedigözü), saydam krokidolit lifleri yerine silis içeren bir kuvars türüdür.
Yazımı aynı olan başlıklar kişiler, yerler, kavram, kurum ve nesneler biçiminde sıralanmıştır.
kedikuşu, Passeriformes (ötücükuşlar) takımının Mimidae familyasının Dumetella cinsini oluşturan iki kuş türünün ortak adı. Yumuşak ötüşlerinin yanı sıra çıkardıklan miyavlamayı andıran sesten ötürü bu adı almışlardır. Bayağı kedikuşu (Dumetella carolinensis) 23 cm uzunluğundadır. Tepesi kara, kuynıkaltı pas kızılı, öbür bölümleri
Bayağı kedikuşu (Dumetella carolinensis)
Thase Danıel-Bruce Coleman Inc
bozdur. Ağaçlık bölgelerde, park ve bahçelerde yaşar, böcek ve meyvelerle beslenir. Kanada’nın güneyinde, ABD’nin kuzey ve orta kesimlerinde ürer; Kuzey Amerika’nın güneyinde ve Orta Amerika’da kışlar. Kara kedikuşu (D. glabrirostris) tümüyle siyah olması dışında dış görünüş olarak bayağı kedikuşundan farksızdır.
kedinanesi (Nepeta cataria), nezleotu olarak da bilinir, ballıbabagiller (Lamiaceae ya
Kedinanesi (Nepeta cataria)
Walter Chandoha
da Labiatae) familyasından kokulu bitki. Yüksekliği 50-100 cm arasında değişen bu çokyıllık bitkinin mor noktalı beyaz çiçekleri vardır. Uçucu yağ içeren, nane kokulu çiçekli dallan baharat olarak ya da soğuk algınlığına karşı ilaç olarak kullanılır. Bitkinin kokusu kedilere çekici geldiği için, sıklıkla kedi oyuncaklannı doldurmada yararlanılır. Türkiye’de özellikle Orta ve Doğu Anadolu’da yetişir.
kediotu (Valeriana officinalis), kediotugil-ler (Valerianaceae) familyasından, Asya ve Avrupa’da yaygın çokyılhk otsu bitki. Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu Bölge-si’nde yetişen bu bitki halk arasında çoban-kamışı ya da kayaşipleği adıyla bilinmektedir.
Yaklaşık 1,5 m’ye kadar yükselebilen bitkinin parçalı yapraklan ve pembemsi-beyaz renkli çiçekleri vardır. Uçucu yağ ve vale-potriatlar adlı bir grup etkin maddeyi içeren
Kediotu (Valeriana officinalis)
Turhan Baytop Koleksiyonu
keskin kokulu kökleri eski çağlardan bu yana spazm giderici ve yatıştıncı olarak kullanılır.
Gene aynı familyadan bir başka tür olan Centranthus ruber’e kırmızı kediotu adı verilir; bitkinin topraküstü bölümlerinin ve köklerinin kediotuna benzer bir kullanımı vardır.
kediotugiller bak. Valerianaceae
Kediri, eskiden KADİRİ, Endonezya’nın Doğu Cava ilinde (propinsi) kent (kotamadya) ve ilçe (kabupaten). Brantas Irmağı kıyısında yer alır. 11. yüzyıldan 13. yüzyıla değin Cava’nın doğusuna egemen olan Kediri Krallığı, denizcilik ve ticaret alanındaki gücünün yanı sıra parlak edebiyatıyla da tanınırdı. Singhasari ve Macapahit egemenliğinin ardından Cava’mn orta kesimindeki Mataramlara bağlandı. Mataram Krallığı’ mn 18. yüzyıl ortalannda parçalanması üzerine bir bölümü Surakartalı Susuhunan’ ın, bir bölümü de Yogyakarta sultanının yönetimine girdi. Cava Savaşı’ndan (1825-30) sonra bu topraklar Hollanda’ya bırakıldı. Liman (2.563 m) ve Kelud (1.731 m) gibi yüksek dağlann bulunduğu bölge sömürge döneminde ormanlarından tik kerestesi elde edilen, verimli ovalannda pirinç, şekerkamışı, pamuk, manyok, mısır, yerfıstığı, hindistancevizi, soya fasulyesi yetiştirilen, geniş plantasyonlarda da kahve, kakao, kinin, tütün ve çivit üretilen önemli bir merkezdi.
Şeker sanayisinin merkezi olan Kediri kenti, çevresindeki yerleşmelere kara ve demir yollanyla bağlanır. Yakınlannda çok
sayıda Hindu tapmağı yıkıntısı vardır. Nüfus (1980) kent, 221.830; ilçe, 1.235.265.
Kediri Krallığı, Cava’nın doğu kesiminde yaklaşık 11. yüzyılda kurulan Hindulaşmış devlet.
Pararaton’a (Krallar Kitabı) göre, Cava’ nın doğu kesiminde güçlü bir kral olan Erlanga (Airlangga), 1049’da ölmeden önce krallığını iki oğlu arasında paylaştırdı. Doğu kesimi Canggala adını aldı. Kediri ya da Pancalu adını taşıyan batı kesimi ise başkenti Daha olduğu için Daha adıyla da anılıyordu. Kediri hükümdan Cayabhaya (hd 1135-57) Canggala’yı da ele geçirmeyi başardı. Cayabhaya döneminde eski Hint destanı Bharatayuddha Cava dilinde yeniden yazıldı ve Cava’ya uyarlandı. Cayabhaya ve öteki Kediri krallan egemenliklerini Cava dışına kadar genişlettiler, Bomeo’nun kıyı bölgeleri ile Bali Adasını aldılar.
Ama gerilemekte olmasına karşın bölgedeki egemenliğini sürdüren Şrivicaya İmparatorluğu yüzünden Sumatra’yı denetim altına alamadılar. Son Kediri kralı Kertacaya (ya da Gandang Gedis) Brahmanlann gücünü kırdı ve bu nedenle onlarla çatışmaya girdi. Ken Angrok, Brahmanlarla gizli bir anlaşma yaparak ayaklandı ve 1222’de Kertaca-ya’yı Ganter’de yendi. Kediri Krallığı’nın yerini Singhasari Krallığı aldı, Ken Angrok yeni krallığın başına geçti.