Genel

Kemal Ümmi, asıl adı İsmail

Kemal Ümmi, asıl adı İsmail

(d. Niğde – ö. 1475, Karaman?), Osmanlı divan şairi. Yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur. Cemal Halveti ile birlikte ErzincanlI Şeyh Bahaeddin’in halifesi oldu. 15. yüzyılda ve sonrasında tasavvuf çevrelerini büyük ölçüde etkileyen aruzla yazılmış şiirlerinde Yunus Emre’nin etkisi görülür. Münacaat,
na’t, kaside, gazel, mesnevi biçimleriyle ve yalın halk diliyle çok sayıda tasavvuf konulu şiir yazmışsa da, asıl ününü ilahilerine borçludur. Dünyanın geçiciliği, Tanrı sevgisi, ibadet vb konularla vahdet-i vücut (varlığın birliği) kuramını işlediği şiirleri Türk dili tarihi açısından da önem taşır. 2.371 beyit-lik Divan’inin birçok elyazması vardır.
Kemaleddin Bey, tam adı ahmed kema leddîn (d. 1870, İstanbul – ö. 13 Temmuz 1927, Ankara}* 20. yüzyıl başlarındaki çalışmalarıyla I. Ulusal Mimarlık(*) akımının önde gelen temsilcilerinden biri olmuş Türk mimar.
Ortaöğreniminden sonra mühendislik konularına duyduğu ilgi nedeniyle 1887’de Hendese-i Mülkiye Mektebi’ne (sonradan Mühendis Mektebi, bugün İstanbul Teknik Üniversitesi) girdi. Eğitimini bitirdiği yıl bu
nin ortaya çıkmasına da neden oldu. Önem-
li yapılarda Osmanlı Devleti’nin güçlü dönemlerine özgü mimarlık öğelerini tekrarlayan ve bu nedenle ulusalcı olarak yorumlanan bu akım, daha ileride benzer düşüncelerden yola çıkan ikinci bir ulusalcı yönelişle karıştırılmaması için mimarlık tarihçilerince I. Ulusal Mimarlık olarak adlandırılmıştır.
Kemaleddin Bey bu akımın önde gelen mimarlarından biri oldu. Ayrıntı düzeyinde değişik çözümleri varsa da cami, türbe gibi geleneksel işlevlerde Osmanlı-Türk mimarlığının genel çizgisini sürdürdü. İşhanı gibi çağdaş işlevli yapılarda ise simetrik yerleştirme ve düzenleme ilkelerini uyguladı. Betonarme, çelik gibi çağdaş yapı malzemelerini kullanmasına karşın, bunların üstünü kaplayarak yapılarının geleneksel malzemelerle yapılmış olduğu izlenimini verdi. Ayrıca kat sayısı daha çok olan yapıları üç
Kemaleddin Bey’in yaptığı eski TCDD Genel Müdürlüğü, 1927-30, Ankara
Nezih Başgelen Arşivi
okulda Alman öğretim görevlisi Jachmund’-un asistanlığına atandı. 1895’te mimarlık eğitimi görmek üzere Almanya’ya gönderildi. İki yıl Berlin’deki Charlottenburg Teknik Üniversitesi’ne devam etti. Ardından iki buçuk yıl kadar da çeşitli mimarlık bürolarında çalıştıktan sonra 1900’de İstanbul’a döndü ve Hendese-i Mülkiye Mekte-bi’nde Jachmund’un yerine mimarlık derslerini yürütmeye başladı. 1901’de Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye mimarlığına getirildi. 1909’da da Evkaf Nezareti’nin yeniden örgütlenmesi sırasında kurulan Yapım ve Onarım Dairesi müdürlüğüne atandı. Bu görevi sırasında nezaretin yaptırmayı düşündüğü yapıların tasarımı üstünde çalışma olanağı buldu.
1913-17 arasında Arap vilayetlerinde başlatılan bayındırlık işlerinde görevlendirildi. 1914’te de Evkaf Nezareti’ndeki görevine ek olarak İstanbul Şehremaneti (Belediyesi) Fen Kurulu danışmanlığına getirildi. Bu kurulun başkanı olan mimar Vedat Bey’le (Tek) birlikte kente ilişkin çalışmalar yaptı.
Kemaleddin Bey 1923’te Mescid-i Aksa’ nın onarılması için Kudüs’e gitti. 1925’te, mimar Vedat Bey’in başladığı yapılan tamamlamak üzere Ankara’ya çağrıldı. Bir yıl sonra onanm çalışmalannı denetlemek üzere yeniden Kudüs’e gitti. Ertesi yıl Türkiye’ ye döndükten sonra bazı yapıtlarını tamam-layamadan öldü.
Ösmanlı Devleti için, son yıllanm yaşadığı
20. yüzyıl başlan her bakımdan kanşık bir dönemdi. Çökmekte olan devleti kurtarmak için bir Osmanlı uluslar topluluğu, bir İslam ülkeleri birliği kurulması gibi öneriler ortaya atılıyordu. Ziya Gökalp’in Türkçülüğe ilişkin görüşlerini yaymasından sonra ulusalcılık düşünceleri güçlenmeye başlamıştı. Çözülmekte olan toplumu birleştirmeye yönelik bu düşünceler, simgesel gereksinmeleri önde tutan bir mimarlık düşüncesi-
katlıymış gibi gösteren cephe düzenlemeleri de kullandı. Günümüz mimarlığınca benimsenmeyen bu yaklaşımların bir bölümü 19. yüzyıl Avrupa mimarlık düşüncelerinden kaynaklanmakta ve dönemin simgesel işlevlere ağırlık verme eğilimiyle açıklanmak-tadır.
Kemaleddin Bey’in yapıtları arasında İstanbul’da bulunan I., II., III. ve IV. Vakıf hanlan önemli yer tutar. Gene İstanbul’daki Bebek, Bostancı ve Kemer Hatun camileri, Edirne Garı (1910-30; bugün Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu), Ankara’daki II. Vakıf Hanı (1926-30; sonradan Vakıflar ve Devlet Tiyatrosu Genel müdürlükleri), Gazi Eğitim Enstitüsü (1927-30; sonradan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi), Devlet Demir Yollan Genel Müdürlüğü (1927-30; sonradan TCDD II. İşletme Başmüdürlüğü) gibi yapılar bulunmaktadır. Ankara’da Vedat Bey’in başlamış olduğu Ankara Palas, Kemaleddin Bey’in öngördüğü değişikliklerle bitirilmiştir. Bu yapı 1980’de Devlet Konukevi’ne dönüştürülmüştür. Kemaleddin Bey’in en önemli yapıtlarından biri, 1918’de çıkan bir yangında evlerini yitiren aileler için İstanbul’da Laleli semtinde yaptığı ve Türkiye’deki çok katlı sosyal konut uygulamalannm ilk örneklerinden biri olan Harikzedegân Evleri’ dir (Tayyare Apartmanlan) (1919-22).
Kemaleddin Bey Türk mimarlarının örgütlenmesi konusunda da çalışmıştır. 19. yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı’nın ve çeşitli meslek loncalarının kapanması, mimarlarla birlikte başka yapı sanatçılarını da meslek örgütlerinden yoksun bırakmıştı. Kemaleddin Bey günümüzdeki mimar ve mühendis odalanna benzeyen bir örgütün kurulmasına ön ayak olmuş, 1908’de kurulan Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti’nin ilk yönetim kurulunda görev almıştır. Onun çağdaş Türk mimarlığına yaptığı büyük bir katkı
da, mimar olarak büyük bir üne kavuşması ve böylece 19. yüzyılda yabancı ve azınlık mimarların yarattığı olumsuz izlenimi silerek Türklerin de bu işleri yapabileceğini kanıtlamasıdır.
Kemaleddin Bey Kudüs’te Mescid-i Aksa ‘ve Kubbetü’s-Sahra onarımlarında gösterdiği başarı nedeniyle Britanya Kraliyet Mimarlık Enstitüsü (RIBA) üyeliğine seçilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da Güzel Sanatlar Kurulu’nun önce üyeliğine, 1926’ da da başkanlığına getirilmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir