Genel

Kemal Reis, asıl adı ahmed kemal

Kemal Reis, asıl adı ahmed kemal

(d. y. 1451, Gelibolu – ö. 1511, Akdeniz), Osman-lı denizci. Osmanh denizciliğinin gelişmesinde katkıları olmuştur.
Piri Reis’in amcası olduğu söylenir. Akdeniz’de korsanlık yaptığı sürede usta bir denizci olarak tanındı. İspanya’nın Batı Akdeniz’de önemli bir güç oluşturduğu sırada II. Bayezid’in çağrısına uyarak OsmanlI hizmetine girdi (1494). Batı Akdeniz adaları ile İspanya ve Fransa kıyılanm vurmakla görevlendirildi. 1499-1503 arasındaki Oşmanlı-Venedik Savaşı’na katıldı; 1499’da İnebahtı’nın, 1500’de de Navarin’in alınmasında önemli rol oynadı. 1504’te Rodos Adasına baskın yapmasına karşın siyasal nedenlerle adayı almasına izin verilmedi. 1510’da, Haremeyn’e (Mekke ve Medine) yardım götüren Osmanlı gemilerine sürekli baskın düzenleyen Rodos’taki St. Jean Şövalyeleri’ne karşı sefere çıktı. Bu sefer sırasında çıkan şiddetli fırtınada gemisi battı; kendisi de boğularak öldü.
Kemal Tahir, tam adı kemal tahîr demIr (d. 13 Mart 1910, İstanbul – ö. 21 Nisan 1973, İstanbul), yapıtlarında geleneksel Türk toplumunu somut tarihsel gerçeklikten yola çıkarak incelemiş, yakın tarihe ilişkin görüşleri Türk düşünce yaşamında önemli tartışmalara yol açmış romancı. Hünkâr yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey’ in oğlu, dört kardeşin en büyüğüydü. Babası II. Abdülhamid’in özel atölyesinde ma-
rangozluk da yapardı. II. Meşrutiyet’ten (1908) sonra emekliye ayrıldıysa da, Balkan ve I. Dünya savaşlannda yeniden askere
Kemal Tahir
Ara Güler
çağnldı. Çanakkale’de yaralanınca geri hizmete alındı, çeşitli yerlerde görevlendirildi. Kemal Tahir de bu nedenle çocukluğunu Anadolu kentlerinde geçirdikten sonra 1923’te Kasımpaşa’da Cezayirli Haşan Paşa Rüşdiyesi’ni bitirdi. Galatasaray Lisesi’nde okurken 10. sınıftan ayrıldı. 1928-32 arasında İstanbul’da avukat kâtipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar memurluğu yaptı. Daha sonra İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Vakit, Haber, Son Posta’da düzeltmen, röportaj yazan, çevirmen olarak çalıştı. Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1938’de, Donanma Olayı adıyla bilinen kovuşturma sonunda bazı sivil ve subaylarla birlikte tutuklanarak Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce askeri isyana teşvik suçundan 15 yıl ağır hapse mahkûm edildi. Onunla birlikte hüküm giyenler arasında kardeşi deniz astsubayı Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı da vardı. (Bak. Harp Okulu Olayı).
İstanbul, Çankırı, Malatya, Çorum, Nevşehir cezaevlerinde 12 yıl yattıktan sonra 1950’deki genel af yasasından yararlanarak çıkan Kemal Tahir İstanbul’a yerleşti, yaşamını yazı yazarak kazanmaya başladı. Gazetelerde Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi takma adlarla tefrika romanlar yayımladı. Polisiye romanlar, aşk ve serüven romanları, senatolar yazdı. Fransızca-dan çeviriler yaptı. İzmir Ticaret Gazetesi’ nin İstanbul temsilciliğini üstlendi. 1955’te, 6-7 Eylül Olaylan sırasında tutuklandı, altı ay hapis yattı. 1957’de, Aziz Nesin’le birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu. 1960’ta, Dost dergisinin düzenlediği bir ankette yılın en iyi romancısı seçildi. Yorgun Savaşçı’yla (1965) 1967-68 Yunus Nadi Armağanı’nı, Devlet Ana’yla (1967) 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazandı. Ölümüne değin yazmayı aralıksız sürdürdü. Son yılla-nm daha önce tasarladığı romanları kaleme alıp yayımlamakla geçirdi.
Edebiyata şiirle başlayan Kemal Tahir’in bu türdeki ilk ürünleri 1931’de İçtihad’da yayımlandı. Daha sonra Yeni Kültür, arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Geçit (1933-34), Varlık ve Ses dergilerinde şiirleri çıktı. İlk öyküleri ise Tan gazetesinde Cemalettin Mahir imzasıyla yayımlandı (1941). Hece şiirinden serbest şiire geçişi (1935) Nâzım Hikmet’le dost olduğu yıllara rastlar. Cezaevindeyken Tan gazetesinde tefrika edilen (1941) Göl İnsanları’ndaki (1955) dört öykü olgunluk döneminin ilk ürünleridir. Kemal Tahir imzasıyla yayımlanan (ve daha önce takma adla Yeni İstanbul’da tefrika edilmiş olan) Sağırdere ile (1955) adını duyurdu.
163 Kemal Tahir
Esir Şehrin İnsanları’nda (1956) Mütareke dönemi İstanbul’unu anlattı. Bu onun çeşitli kesimlerden insanlarıyla birlikte İstanbul kentini bir çerçeve gibi ele alıp Türk toplumunun Osmanlılıktan Cumhuriyet’e geçiş dönemini irdelediği “şehir” dizisinin ilk kitabıydı. Dizinin öbür kitaplan da Esir Şehrii} Mahpusu (1961) ve Hür Şehrin insanları (ös 1976, 2 cilt) adlanyla yayımlandı. İlk yapıtlarında daha çok köy ve köylü sorunlanna eğilen Kemal Tahir daha sonra Türk tarihinin (özellikle de yakın dönemlerin) önemli olaylanm konu aldığı romanlannda Osmanlı toplum yapısını incelemeyi ve Cumhuriyet sürecine eleştirel bir yaklaşımı sürdürdü. Devlet Ana’da kuruluş sürecindeki Osmanlı toplum ve yönetim düzenini, Kurt Kanunu’nda (1969) İzmir Suikastı’nı, Rahmet Yolları Kesti’de (1957) ve Yedi Çınar Yay lası’nda (1958) ağalık kurumunu ve eşkıyalık olgusunu, Yorgun Savaşçı’da Anadolu’daki başsız, öndersiz ulusal güçlerin birleşip Kurtuluş Savaşı’nı başlatmalarına değin geçen dönemi anlattı. Bozkırdaki Çekirdek’te (1962) köy enstitüleri olayını inceleyerek yanlışlar aradı.
Romanı “drama düşmüş insanın serüveni” olarak tanımlayan ve uzun bir tarih perspektifine yönelerek Türkiye’nin geçmişten bu yana gelişen yapısını bütünlüğü içinde ortaya koymayı amaçlayan Kemal Tahir’in birçok tartışmaya ve farklı değerlendirmelere konu olan düşüncelerindeki çıkış noktası, uluslararası resmî Marksist görüş ile Türkiye gerçeği arasındaki bağıntı sorunuydu. Siyasal eyleme katılmış bir kimse ve bir romancı olarak, kendi algıladığı, saptadığı ve üzerinde düşündüğü siyasal, kültürel ve bireysel yaşam ile resmî Marksist görüşün sunduğu çözüm arasında bir örtüşmezlik görüyor ve bu çözümü yetersiz buluyordu. Türk toplum yaşamına uymayan, zorlama, biçimsel ve yüzeysel bir akım ve uygulama olarak gördüğü Batılılaşmaya ilişkin yargısı da, bu çözümü yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü resmî Marksist görüş Batılılaşmayı, özellikle de II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulama-lannı, en azından bir “ticaret burjuvazisi” devriminin sonuçlan olarak yorumluyordu. Oysa Kemal Tahir, böyle bir sınıfın varlığından bile kuşku duyuyordu.
Böylece hem resmî Marksist görüşün, hem de Batılılaşmanın ürünü olan Cumhuriyet dönemi resmî tarih görüşünün aşılması, Kemal Tahir’in düşüncesini belirleyen iki ana doğrultu haline geldi. Ama Marksizm onun için gene de biricik bilimsel yöntem ve ilkeydi. Kemal Tahir, Marx’in ve Engels’in Doğu toplumları konusunda ileri sürdükleri ve resmî görüş dolayısıyla bir yana bırakılmış düşüncelerini ve yorumlarını irdeledi. 1961’den başlayarak Fransa’da Asya tipi üretim tarzı konusunda yapılmış araştırmaları izledi. Buna koşut olarak, Cumhuriyet dönemi resmî ideolojisinin tarih anlayışının dışında kalan Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes ve Şerif Mardin gibi bilim adamlarının yapıtlarını inceledi. Bu çalışma-lan onu, Türk tarihine, toplumuna, kültürüne, siyasal ve bireysel yaşamına ilişkin yeni düşünceler benimsemeye yöneltti.
Kemal Tahir’in görüşlerine göre, genellikle Yakındoğu toplumları ve onların siyasal örgütlenmeleri olan imparatorluklar, özellikle de Osmanh-Türk toplumu, resmî Marksist görüşün ilke olarak kabullendiği ve birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak ileri sürdüğü ilkel topluluk-kölecilik-feoda-lizm-kapitalizm süreci içinde yer almaz.
Kemal Ümmi 164 *
Bunlar, Marx’in ve Engels’in bazı yazılarında ve özellikle Yazışmalar’ında belirttikleri gibi, bir başka üretim tarzı üzerinde temellenen toplumsal oluşumlardır. Bu oluşumlarda, Batı’daki anlamıyla bir feodalizmden söz edilemez. Özel mülkiyet, egemen mülkiyet biçimi değildir ve sistemli olarak engellenir. Toplum, üstteki savaşçı ve ör-gütleyici yöneticiler ile alttaki üretici köy topluluklarından oluşur. Gaza ve haraç sistemi geçerlidir; bayındırlık işleri büyük önem taşır. Sınıflar arası akışkanlık (bir sınıftan ötekine geçme) önemli rol oynar. Sınıflar arasında, örneğin burjuvazi ile feodalite ve daha sonra işçi sınıfı ile burjuvazi arasında Batı’da görüldüğü gibi dişe diş bir siyasal ve ideolojik mücadele yoktur. Sınıflar siyasal bilinç edinmemiştir, yani “kendi için” sınıflar değil, “kendinde” sınıflardır ve bunlara oranla toplumun bütünlüğü ve birliği ağır basar. Dolayısıyla birey “göbekbağı-nı toplumdan kopartmamıştır”; üst kademelere geçse bile “kapıkulu”dur ya da toplumun bütünlüğü içinde erimiştir ve öznel bağımsızlığını savunmayan bir bireydir. Dinsel ideoloji, toplumsal değerler, töreler ve kurallar bireysel farkları ortadan kaldırıcı bir rol oynar. Devletin ve merkezî iktidann gücü mutlaktır; ikincil toplumsal yapılardan ve “sivil toplum”dan söz edilemez. Bu perspektif içinde Türkiye’deki Batılılaşma hareketi, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan, yani üretim ilişkileri değişikliğe uğratılmadan, bu tür bir devrimin gerçekleştiği toplulukların kültürel ve ideolojik yapılarını tepeden inme uygulamaya çalışmak, hem tarih bilincini kösteklemek, hem de yararsız bir taklitçiliğe düşmektir. Bu da, yönetenler ile yönetilenler arasındaki uçurumu daha da genişletmekten başka sonuç vermez.
Kemal Tahir, özellikle Devlet Ana’da, sınıfsız ilkel toplumlann çözülmesinden sonra ortaya çıkan Asya tipi üretim tarzı toplumsal oluşumlarının bir örneği olarak gördüğü Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecini ele aldı. Bu oluşumların, kölecilik ya da feodalizme oranla daha “insancıl” olduğunu düşündüğü için, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki başannın ve hızın da, bu niteliğin, kendi deyişiyle “suyun akarında” bulunmasının, . sonucu olduğunu ileri sürdü.
Kemal Tahir yazılarında ve konuşmalarında hem resmî Marksist görüşe, hem de Batıcı anlayışa çeşitli eleştirüer yöneltti. Bunu yaparken, Marksizme cephe alan “gerici” ya da “tutucu” bir konuma girmedi; düşüncelerini Marksist yöntem adına ileri sürdü.
ÖBÜR ÖNEMLİ YAPITLARI. Körduman (1957), Köyün Kamburu (1959), Kelleci Memet (1962), Büyük Mal (1970), Yol Ayrımı (1971), Namusçular (ös 1974), Kanlar Koğuşu (ös 1974), Damağacı (ös 1977), Bir Mülkiyet Kalesi (ös 1977, 2 cilt), Kemal Tahir’den Fatma İrfan’a Mektuplar (ös 1979).
Alfabetik sıralama sözcük esasına göre yapılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir