Keynes, John Maynard
(d. 5 Haziran 1883, Cambridge – ö. 21 Nisan 1946, Firle, Sussex, İngiltere), uzun süreli işsizliğin nedenlerini açıklayan iktisadi kuramlarıyla (Keynesçi iktisat) tanınan İngiliz iktisatçı ve maliyeci.
Gençliği ve eğitimi. Babası Cambridge Üniversıtesi’nin yöneticilerinden iktisatçı
John Maynard Keynes, Gvven Raverat’ın suluboya çalışmasından ayrıntı;
Ulusal Portre Galerisi, Londra
National Portrait Gallery, Londra
John Neville Keynes, annesi ise aynı üniversitenin ilk kadın mezunlarındandı. Keynes, ülkenin en seçkin öğretim kurumlann-dan biri olan Eton College’ı bitirdikten sonra, 1902’de Cambridge Üniversitesi’ne girdi. Cambridge’de öğrenim gördüğü yıllarda Üniversite Öğrenci Birliği’nin başkanı oldu ve ünlü iktisatçı Alfred Marshall’ın etkisiyle iktisat ve siyasete ilgi duymaya başladı. Gene bu yıllarda, üyeleri arasında biyografi yazarı Lytton Strachey, sanat eleştirmeni Clive Bell, ressam Duncan Grant ve yazar Virginia Woolf gibi ünlü kişilerin bulunduğu, Bloomsbury grubu olarak adlandırılan sanatçı çevresine girdi.
Cambridge’den mezun olduktan sonra Whitehall’daki Hindistan Dairesi’nde devlet memuru olarak çalışmaya başladı. Bu görevi sırasında edindiği bilgiler, Hindistan’ın I. Dünya Savaşı öncesindeki maliye ve para sistemi üzerine güvenilir bir kaynak olma özelliğini bugün de koruyan Indian Currency and Finance (1913; Hint Para ve Maliye Düzeni) adlı ilk kitabına temel oluşturdu. Daha sonra bu görevinden ayrıldı ve 1915’e değin Cambridge Üniversitesi’n-de iktisat dersleri verdi. I. Dünya Savaşı’ nın başlaması üzerine yeniden devlet hizmetine giren Keynes, bu kez Hazine’de görevlendirildi. 1919’da Başbakan Lloyd George’ un iktisat danışmanı olarak Versailles Barış Konferansı’na katıldı. Ama, konferansın sonunda imzalanan antlaşmanın savaş tazminatlarıyla ilgili hükümlerine karşı çıkarak, Hazine’deki görevinden ayrıldı. Aynı yıl kaleme aldığı The Economiç Con-sequences of the Peace (1919; Barışın İktisadi Sonuçları) adlı kitabında, savaş tazminatlarının Alman ekonomisini büyük bir yük altına soktuğunu vurgulayarak, bu tazminatların ödenme olasılığının hemen hiç bulunmadığını gösterdi. Ama kitabın büyük bir ilgi görmesinin nedeni, savaş tazminatlarına ilişkin iktisadi çözümlemeden çok Wood-row Wilson, Clemenceau ve Lloyd George’ un acımasız bir dille çizilmiş portreleriydi.
Daha sonra yeniden Cambridge Üniversitesi’ne dönen Keynes, bu dönemde henüz neo-klasik iktisat okuluna yönelik eleştirileriyle değil, Alfred Marshall ve A.C. Pigou’ nun yetenekli bir öğrencisi olarak tanınıp saygı görüyordu. 1920’lerde yazdığı yazılar geleneksel iktisat politikalarına kuşkucu bir biçimde yaklaştığını göstermekle birlikte, henüz bırakınız yapsınlar (laissez-faire) politikasına açıkça meydan okuyan bir özellik taşımıyordu.
1925’te İngiltere’nin savaş öncesi parite üzerinden altın standartına dönmesine karşı çıkması ve 1929’daki Büyük Bunalım’dan çok önce İngiliz tersane, dokuma ve kömür madeni işçileri arasındaki işsizlikten kaygı duyarak buna karşı önlemler alınmasını savunması ileride geliştireceği iktisadi kuramlarının habercisi oldu. Dönemin ünlü iktisatçıları, bu işsizliğin geçici olduğunu ve piyasa mekanizmasının işlemesi sonucu kendiliğinden ortadan kalkacağım savunurken, Keynes Liberal Parti’nin işsizlere yeni işler yaratılabilmesi için bayındırlık işlerinin yaygınlaştırılmasını öngören programım destekledi. Ama meslektaşlarının, bayındırlık işleri nedeniyle devlet bütçesinde ortaya çıkabilecek açıkların özel yatırımlarda eşit azalışlara yol açacağı biçimindeki görüşlerini henüz kuramsal olarak çürütemediğin-den, bu çabalan sonuçsuz kaldı.
1925’te yetenekli bir balerin olan Lydia Lopokova ile evlendi. Bu arada Bloomsbury çevresiyle dostluğu gelişip güçlenmek-te ve hisse senedi spekülasyonundan sağladığı gelirle Londra’da gösterişli bir yaşam sürdürmekteydi. Öte yandan gene bu yıllarda sol eğilimli New Statesman ile The Times ve Manchester Guardian (bugün The Guardian) gibi büyük gazetelerde yayımlanan makaleleri bir gazeteci olarak da ün kazanmasını sağladı.
Büyük Bunalım. Keynes’e asıl ününü, 1930’lardaki Büyük Bunalım sırasında geliştirdiği iktisadi kuramlar sağladı. Bu bunalım bütün politikacılan ve iktisatçıları şaşkına çevirmiş ve geleneksel politikalara olan güvenlerini yitirmelerine yol açmıştı. Bununla birlikte neo-klasik iktisatçılar hâlâ uzun süreli ekonomik bunalımların olmayacağını ve hükümetlerin ekonomiye müdahalesine gerek kalmadan piyasa mekanizmasının otomatik olarak tam istihdamı sağ-
layacağını savunuyorlardı. Bu görüşe göre işsizlik ücretlerin yüksekliğinden kaynaklanıyordu. Eğer işçiler daha düşük ücretle çalışmaya razı olurlarsa işsizlik ortadan kalkar ve işadamları mallarını daha düşük fiyatlarla satabilirlerdi. Bu durumda birkaç güçsüz firma piyasadan çekilmek zorunda kalsa bile zaman içinde piyasa yeniden canlanır ve bütün dünyayı sarsan ekonomik bunalımın üstesinden gelinebilirdi. Ama çok geçmeden bu görüşlerin ekonomik bunalıma karşı bir çözüm getiremediği ve yeni politikalara gereksinim duyulduğu ortaya çıktı. ABD’de Franklin Roosevelt’in 1932 başkanlık seçimlerinde Herbert Hoover karşısında kazandığı ezici zafer de bırakınız yapsınlar politikasının siyasal iflasına tanıklık ediyordu. Keynes’in bu yıllarda kaleme aldığı The General Theory of Employment, Interest and Money (1935-36; İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi, 1969, 1980) adlı kitabının büyük ilgi görmesinin nedenlerinden biri de neo-klasik iktisadın Büyük Bunalım’ı açıklamadaki yetersizliğiydi. Keynes, Treatise on Money (1930; Para Üzerine İnceleme) adlı yapıtında ele aldığı konulan daha kapsamlı ve kuramsal bir biçimde açıkladığı bu kitabında piyasa mekanizmasının otomatik olarak tam istihdamı sağlayacağı yolundaki görüşe karşı çıkarak ekonomik bunalımın aşılması için ne yapılması gerektiğini ortaya koydu. Keynes’in iktisadi çözümlemelerinin temelinde toplam efektif talep kavramı yatar. Toplam efektif talep toplam arzın altında kalırsa işsizlik ve durgunluk, üzerine çıkarsa enflasyon doğar. İşsizlik ve durgunluk dönemlerinde yapılması gereken, devlet müdahalesiyle toplam harcamaları artırmaktır. Keynes, para politikasından çok, maliye politikasına ağırlık vermesiyle de tanınır.
Keynes’in görüşleri kısa zamanda büyük kabul gördü ve hem meslektaşları, hem de çeşitli ülke hükümetlerince benimsendi. II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Batı ülkeleri Keynes’in görüşlerine dayanan bir iktisat politikası izleyerek istihdamı oldukça yüksek bir düzeyde tutmayı başardılar.
Son yılları. İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi, Keynes’in yazdığı son önemli yapıt oldu. 1937’de ağır bir kalp krizi geçiren Keynes iki yıl sonra, henüz tam iyıleşme-mişken, yeniden Cambridge’de ders vermeye başladı. Bu yıllarda savaşın finansmanı konusunu ele aldığı How to Pay for the War (Savaşın Bedelini Nasıl Ödemeli?) başlıklı üç etkili yazı yazdı ve bir kez daha Hazine’de danışman olarak görev aldı. Savaşın Müttefiklerin zaferiyle sonuçlanacağı kesinlik kazanınca, çalışmalannı ekonomik bunalımın yaygınlaşmasını önleyecek uluslararası mali kuru-luşlann oluşturulması konusunda yoğunlaştırdı. 1944’teki Bretton Woods Konferansı’nda önemli bir rol oynadı. Ama bu konferansta alınan bir kararla kurulan Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası (IBRD), Keynes’in düşüncesinden çok, zamanın ABD Maliye Bakanlığı’mn tutucu kuramlannın damgasını taşıyordu.
Keynes’in üstlendiği son önemli kamu görevi, ABD tarafından İngiltere’ye verilen milyarlarca dolarlık bir borç için 1945 sonbaharında ve kış başında yürüttüğü görüşmeler oldu.
Kraliyet İktisat Derneği’nin yayımladığı Collected Writings of John Maynard Keynes (1971-79, 29 cilt; John Maynard Keynes’in Toplu Yazılan) Keynes’e duyulan ilginin 1970’lerde yeniden canlanmasına yol açmıştır. Keynes’in yaşamına ilişkin en güvenilir kaynak, öğrencisi ve meslektaşlarından biri olan Roy F. Harrod tarafından kaleme alınmış olan The Life of John Maynard Keynes’dir (1951; John Maynard Keynes’in Yaşamı).