Kitabatake Çikafusa

Kitabatake Çikafusa

(d. 1293, Japonya -ö. 10 Mayıs 1354, Ano, Yamato yöresi, Japonya), Japon savaşçı ve devlet adamı. Cinno şotoki (Tanrısal İmparatorların Meşru Veraset Kütüğü) adlı siyasal ve tarihsel incelemesiyle tanınır. Bu yapıtında Japonya’nın kesintisiz biçimde tanrısal hükümdar-larca yönetildiğini, dolayısıyla da dünya ulusları arasında üstün bir konumu olduğunu savunmuştur.
Kitabatake, şogunlukla arasındaki çatışma sonucu sürgün edilen İmparator Go-Dai-go’nun tahtı yeniden ele geçirmek amacıyla 1333’te geri dönmesinden sonra ona danışmanlık yaptı. Go-Daigo kısa bir süre için gene tahta çıktıysa da, sonunda bir ayaklanma başladı ve biri Kyoto’daki kuzey sarayında, öbürü Go-Daigo’nun Yoşino’daki güney sarayında üslenen iki iktidar odağı oluştu.
Cinno şotoki’yi bu dönemde yazan.Kitaba-take’nin amacı. Go-Daigo ile onun soyundan gelenlerin Japon tahtının meşru vârisi olduğunu kanıtlamaktı. 1339’da yazılıp 1369’da yayımlanan kitap, sonraki yüzyıllarda milliyetçi Şinto dininin canlanmasında ve modern Japon milliyetçiliğinin doğuşunda rol oynadı. Kitabatake, kendi döneminde güney sarayının önde gelen destekçisi ve imparatora bağlılığın simgesi olarak kabul edildi.
Kitabı Mukaddes, Hıristiyanlığın kutsal kitabı. Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere iki bölümde toplanmış çok sayıda metinden oluşur.
İÖ 13. yüzyıldan başlayarak İsrailoğullan-nın yüzyıllar süren tarihi boyunca dinsel önderlerin çeşitli kaynaklardan derlediği metinleri bir araya getiren Eski Ahit, Hıristiyanlığın Yahudilikle paylaştığı kutsal metinleri içerir. Ama yalnızca Protestanların kanonik (Yunanca kanonikos: “kurallara uygun”, “sahih”) saydığı Eski Ahit metinleri Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’la çakışır; bu metinlerin sayısı 39’dur (Tevrat’taki derleme yöntemine göre 24). Katolik ve Ortodoks kiliseleri ise Tevrat’taki kitaplardan üçüne eklenen bazı metinler ile ayrıca
yedi kitabı daha kan&nik sayar. Yalnızca Hıristiyanlığa özgü kutsal metinleri içeren Yeni Ahit’in kanonik sayılan kitaplarının sayısı (27) ve içeriği ise bütün Hıristiyanlar için aynıdır.
Her iki kitaptaki metinler de yazıldığı ya da derlendiği tarih sırasıyla değil, konularına göre düzenlenmiştir. Eski Ahit’in parçası olan Mezmurlar, İslam geleneğinde Zebur (Mezamir) adıyla anılır ve Tevrat’tan ayrı olarak Hz. Davud’a vahyedilmiş sayılır. Yeni Ahit’in ilk dört kitabı için kullanılan İncil (Yunanca evangelion: “iyi haber”, “müjde”) terimi Türkçede Yeni Ahit’in tümünü tanımlamak için de kullanılır. “Eski” ve “Yeni” Ahit terimleri, Tanrı’nın İsrailoğullanyla gerçekleştirdiği ilk antlaşmanın, Hz. İsa’nın çarmıhta can vererek kendini kurban etmesiyle sonucuna ulaştığı ve onun dirilişiyle Tanrı ile bütün inananlar arasında yeni bir antlaşmanın kurulduğu inancını yansıtır.
Kitabı Mukaddes’i oluşturan metinler, genellikle kimliği bilinmeyen değişik yazarlar-ca uzun bir dönem boyunca kaleme alınıp derlenmiş olmakla birlikte Hıristiyanlarca Tanrı Sözü sayılır. Ama kutsal metinlerin oluşmasında Tann’mn etkinliği yorumlanırken “vahiy” ve “esin” birbirinden ayırt edilir. Hıristiyanlığa göre vahiy, Tanrı’nın sözü ve eylemleriyle tarih içinde insanlığa kendini açınlamaşıdır. İsrailoğullarının ilk atalarından, Hz. İsa’nın yaşamına, ölümüne, dirilişine ve günümüze değin bütün tarih bu açmlamanın alanıdır. Buna karşılık esin, Tann’nın, vahyin doğru yorumlanabilmesi ve belirli kültürel koşullardaki toplumlara en uygun biçimde aktarılabilmesi için peygamberlere, bilgelere ve kilisenin ilk önderlerine sunduğu bir bağıştır. Kutsal metinlerin yazarları Tanrı’dan gelen bir esinle vahye tanıklık etmişler ve vahyin doğru yorumunu yazılı biçimde aktarmışlardır.
Az sayıda bazı Protestan gruplan dışında bütün Hıristiyan kiliseleri, kutsal metinlerin, yazarlanna hiçbir özgürlük ve sorumluluk bırakılmaksızın Tanrı tarafından sözcük sözcük yazdırıldığı görüşünü yadsır. Bu metinlerin içeriğinden yalnızca yazarlannın sorumlu olduğu, Tanrı’nın onlan yalnızca yanlışlardan koruduğu ya da Tann’nın bu metinleri ancak Kitabı Mukaddes tamamlandıktan sonra onayladığı yönündeki yorumlar da özellikle Katolik Kilisesi’nce reddedilir. Öte yandan Kitabı Mukaddes’in tamamlanmasından sonra da tarih içinde, özellikle kilisenin yaşamında vahyin sürmesine karşın, Kitabı Mukaddes’in tamamlanmasıyla birlikte esinin sona erdiği, dolayısıyla süregiden vahyin doğru anlaşılması ve yorumlanması için Kitabı Mukaddes’teki metinlerin yeterli temeli oluşturduğu kabul edilir.
ESKİ AHİT’İN TARİHİ. Başlangıç. İbrani halkının atalan Kenan ülkesine doğudaki Mezopotamya’dan geldiler. İlk önderlerinin (İÖ 2000-1700) çöldeki göçebe yaşam biçiminin zorluklanna karşı sığındıkları güvenlik kaynağı, Tann’yla aralarında geçerli olduğuna inandıkları kişisel antlaşmalardı. Hz. İbrahim’in Sara’dan doğan oğlu İshak’ m iki oğlundan Yakub İÖ 1550 dolayında, Hyksoslann Mısır’dan sürülmesinden kısa süre önce halkının bu ülkeye girmesine önderlik etti. Yakub’un soyundan gelenler iki yüzyılı aşkın süre Mısır’da köle olarak kaldı; bir bölümü ise daha başlangıçta Kenan ülkesine döndü. İÖ 1280 dolayında İbraniler Hz.Musa’nın önderliğinde Mısır’ dan çıkarak Sina’ya yerleştiler. Tanrı’nın Yakub’a daha önce verdiğine inanılan İsrail adı dolayısıyla bundan sonra İsrailoğulla-n(*) olarak anıldılar. Hz. Musa, Sina Dağında Tann’nın İsrailoğullarına sunduğu ilk
antlaşmaya bağlı kalarak yaklaşık kırk yıl boyunca halkım çölde tutmayı başardı. Ön Emir’i içeren iki tabletin saklandığı Ahit Sandığı’yla(*) onu örten tabernaculum(*) bu dönemde İsrailoğullannın Tann’ya bağlılığının odağım oluşturdu. Hz. Musa’nın ölümünden sonra Israiloğullan Yeşu’nun önderliğinde yeniden Kenan ülkesine girerek bölgeye yerleşmeye başladılar.
Eski Ahit metinlerinin en eskileri olan balad ve şarkılar İÖ 13. yüzyılda biçimlendi. Bunlardan Miryam’ın şarkısı (Çıkış 15) büyük olasılıkla Mısır’dan çıkış sırasında, Debora’nın Şarkısı ise (Hakimler 5) İÖ 1125 dolayında Taanak’ta Kenanlılara karşı kazanılan zaferin ertesinde ortaya çıktı. Eski Ahit’in Tevrat’ta Tora (Musa’nın Beş Kitabı) başlığı altında toplanan ilk beş kitabının yazan sayılan Hz. Musa, gerçekte İsrailoğullarının Kenan ülkesine girmesinden önce öğretisinin yalnızca temel ilkelerini yazıya aktarmış olabilir.
Birleşik krallık. İsrailoğulları Kenan’da birbirinden kopuk topluluklar biçiminde yaşıyorlardı. Savaş tehlikesi doğduğunda istilacıya karşı bir ya da birkaç kabilenin başına geçmesi için Tann’nın gönderdiğine inandıkları karizmatik önderlere “hakim” adını veriyorlardı. Samuel adlı son hakimin Akdeniz kıyısından kuzeye doğru ilerleyen Filistîlere(*) karşı güçlü bir yönetim kurmak amacıyla kral olarak meshettiği (İÖ y. 1020) Saul ile oğlu Yonatan’ın savaşta ölmesi üzerine Yonatan’ın oğlu İş-boşet kuzeyde, Saul’un eski naiplerinden Hz. Davud ise güneyde kral seçildiler (İÖ y. 1000). Kendi başına kurduğu ordunun kabile önderlerine bağımlı olmamasından güç alan ve çevredeki devletlerin zayıflığından yararlanan Davud Filistîleri yenerek iki krallığı birleştirdi (İÖ y. 990). Ayrıca kuzeyle güney arasındaki sınır üzerinde yer alan Kudüs’ü başkent seçip Ahit Sandığı’nı buraya getirerek krallığın birliğini korumayı başardı. Onun oğlu Hz. Süleyman da Ahit Sandığı’nın çevresinde eski taşınabilir taber-naculum’un yerine Birinci Tapınak’ı kurarak uyruklannın Kudüs’e bağlılığını pekiştirdi.
Hz. Süleyman’ın hükümdarlığı sırasında birleşik krallığın toprakları daralmakla birlikte siyasal örgütlenmede, inşaat işlerinde ve devlet yatınmlarında yabancı yardımına başvurması İsrailoğulları üzerinde yabancı etkilerin yoğunlaşmasına yol açtı. Tarıma dayalı yerleşik yaşama geçtiklerinden beri İsrailoğulları zaten Kenanlıların eski toprak ve bereket tannlarının etkisi altındaydı. Yabancıların getirdiği başka tannlar, kentsel yaşamın gelişmesi ve küçük çiftliklerin yeni zenginlerin elinde toplanması toplumsal gerilimleri derinleştirdi. Sonunda İÖ 931’de, Süleyman’ın oğlu Rehoboam döneminde birleşik krallık kuzeyde İsrail, güneyde ise Yahuda biçiminde ikiye bölündü.
İsrailoğullarının yazılı kültürü ilk ürünlerini birleşik krallık döneminde verdi. Onlar da komşu halklar gibi öncelikle tarih, ticaret, toprak değişimi, uluslararası ilişkiler ve askerlik gibi konularda resmî kayıtlar tutmaya başladılar. Örneğin sonraki tarihlerde kutsal metin yazarlarının kullandığı Rabbin Cenkleri Kitabı (Sayılar 21:14-15) ve Yaşar Kitabı (Yeşu 10:12-13, II. Samuel 1:18-27) gibi kaynaklar bu dönemde düzenlenen resmî belgeler arasındaydı. Kendisi de “mezmurlar” kaleme alan Hz. Davud aynca dinsel şiir ve şarkıların gelişmesini özendirdi. Bu dönemde çeşitli belgelere dayanarak kaleme alman bir saray tarihinden parçalar daha sonra Eski Ahit’in II. Samuel (9-20) ve I. Krallar (1-2) kitaplarına aktanldı. Büyük olasılıkla Hz. Süleyman’ın krallığı döneminde bir ya da birkaç yazar
367 Kitabı Mukaddes
başlangıçtan o güne değin İsrail tarihini kaleme aldılar. Eski Ahit’in birçok metninin, özellikle ilk beş kitabın büyük bölümünün yazımında yararlanılan bu kaynak, İsrailoğullarının Tann’sından daha dünyanın yaratılışından başlayarak Yahve adıyla söz ettiği için günümüzde “Yahveci” kaynak olarak adlandırılır. Bu kaynağın işlediği başlıca sorunlar, İsrail halkını vaat edilmiş toprağa ulaştıran Tann’mn doğası, öteki halkların tannlanndan daha güçlü olup olmadığı, yalnızca iyiliğin değil kötülüğün de mi du Tann’dan kaynaklandığı ve Tann’yla doğa arasındaki ilişkiydi.
Bölünme ve sürgün. İsrail, ekonomik ve askeri bakımdan Yahuda’dan daha güçlüy-dü. Kuzeyde tarımın gelişkinliği nedeniyle bereket kültlerinin de görece yaygın olmasına karşın İsrail, eski kabile konfederasyonunun dinine daha derinden bağlıydı. Kuzeyde, Tanrı’nın Sina’da İsrailoğullannın tümüyle gerçekleştirdiğine inanılan antlaşmaya dayanarak devleti yargılayan peygamberler kralları tahttan indirip çıkarabiliyorlardı. Oysa Yahudalılar, krallık düzenini ilk atala-n ile Tanrı arasındaki sözleşmelere benzer biçimde Hz. Davud’un üstlendiği kişisel bir antlaşmaya dayandırmışlardı. Önlara göre Hz. Davud’un soyundan gelenlerin taht üzerindeki hakkı tartışmasızdı. Sonunda hanedan istikrarsızlığı ve toplumsal çatışmalar II. Yeroboam’ın hükümdarlığından sonra İsrail’in hızla gerilemesine yol açtı İÖ 721’de Asurlular İsrail başkenti Samiriye’yi ele geçirerek kuzey krallığına son verdiler.
Krallığın bölünmesinin ardından, “Yahveci” kaynaktan 50-100 yıl sonra İsrail’de, bu kez Tann’dan Elohim adıyla söz ettiği için “Elo-himci” kaynak adıyla anılan bir tarih metinleri derlemesi ortaya çıktı. Bu derlemenin yazarlan Tann’yla halkı arasındaki ilişkiyi “antlaşma” inancı çerçevesinde işleyerek Tann sevgisine duyulan inancı vurguluyorlar-dı. Öte yandan İÖ 9. yüzyılda İlya ve Elişa adlı peygamberler kuzeyde hem hükümdarlara, hem de siyasal ve dinsel kurumlara karşı çıkan bir geleneği başlattılar. 8. yüzyılda kuzeyde Amos ve Hoşea’yla, güneyde de İşaya ve Mika’yla birlikte peygamber tebliğlerinin yazıya geçirilmesi geleneği yerleşti.
İsrail’in Asurlulara yenik düşmesinin ardından kuzeyden güneye sığınanların, Sina antlaşmasına bağlılık geleneğini de güneye taşımaları sonucunda Kral Hizkiya döneminde Yahuda’da kapsamlı bir dinsel reforma girişildi. Kuzeyli dinsel önderler yabancı tanrılara tapınma eğilimine karşı çıktılar, İsrail’in özgün dinsel geleneklerini vurguladılar ve ibadeti Kudüs’teki Birinci Tapınak’ ta yoğunlaştırmaya çalıştılar. Kral Hizkiya döneminde, “Yahveci” ve “Elohimci” kaynaklardan gelen metinler çeşitli yazarlann elinde bütünleşti. Öte yandan kuzeyli dinsel önderlerin öğretilerinin toplandığı kayıtlar sonraki Eski Ahit metinlerinin bir başka önemli kaynağını oluşturdu. Bu kaynak toplumsal ve dinsel yasalarda reform zorunluluğunu vurgulayan Tesniye’yle ilişkilendi-rildiği için “Tesniyeci” adıyla anılır.
Hizkiya’nın oğlu Manasse ile onun oğlu Amon döneminde reformlardan geri dönülmesi, Amon’un ardılı Yoşiya döneminde dinsel ve yazınsal etkinlikte yeni bir sıçramaya yol açtı. İÖ 621’de Birinci Tapınak’ta, Hizkiya döneminde “Tesniyeci” yazarlarca kaleme alınmış yasa derlemesinin bulunması üzerine Yoşiya geniş kapsamlı bir dinsel reforma girişti. Bu dönemdeki peygamberlerin en büyüğü Yeremya’nın öğretileri ise kâtibi Baruh’un kaleminden, sonraki Eski Ahit metinlerine aktarıldı.
Kitabı Mukaddes 368 ‘
Babil kralı II. Nabukadnezar’ın (II. Nabu-kodonesor) İÖ 587’de Kudüs’ü yıkmasıyla başlayan sürgün dönemi İsrailoğulları arasında kutsal metin yazarlığı bakımından özellikle verimli oldu. Sürgündeki Yahudi-ler, daha sonra Mezmurlar’ı oluşturan eski dua ve şarkıları yaşatıp yazıya geçirdiler. Kudüs’te kalanlann yaktığı ağıtlar ise Ye-remya’nın Mersiyeleri’ne kaynaklık etti. Bu arada sürgündeki din adamları eski ibadet geleneklerini derlediler. Hezekiel ve İşaya adıyla anılan ikinci bir peygamber (İşaya 40-55) İsrailoğullarına yeni umutlar aşıladı. Eski birleştirici öğelerin çoğunu sürgün koşullarında yitirmiş olan İsrailoğulları Sina antlaşmasına daha büyük bir bağlılıkla sarıldılar, kendilerini komşu halklardan ayırt eden özellikleri vurguladılar. Sünnet, beslenme kuralları, yabancılarla evlenme yasağı ve Sebt (Şabat) gününe saygı dinin ve ibadetin odağı durumuna geldi.
Sürgün sonrası. Pers Kralı II. Kyros’un Babiî’i ele geçirmesi üzerine İÖ 538’de sürgünden dönen Yahudiler Tevrat metinlerinin gövdesini de böylece Kudüs’e taşıdılar. İÖ 515’te İkinci Tapınak’ın yapımı tamamlandı. Sürgünden dönüşün yarattığı gerilimler Haggay ve Zekarya adlı peygamberlerin kaleme aldığı metinlerde anlatımını buldu. Bu dönemin ayrıntılı bir öyküsü de Ezra ve Nehemya kitapları ile İ. ve II. Tarihler’de kaleme alındı. Pers sarayında görevli bir kohen(*) olarak Yahuda’ya dönen bir gruba önderlik eden Ezra ile Perslerin Yahuda eyaletine vali atanan Nehemya çabalannı ibadet kurallarının doğru uygulanması üzerinde yoğunlaştırdılar.
Sürgün sonrası dönem boyunca din adamlarının geçmişten aktanlan metinler üzerindeki çalışmaları, dinsel ayinler, antlaşmalar ve soyağaçlan üzerinde yoğunlaştığı için “kohenler geleneği” olarak adlandırılan kaynağı oluşturdu. Bu gelenek İÖ 5. yüzyıl içinde Eski Ahit’in ilk beş kitabının son biçimini almasını sağladı. Daha önce, bugünkü derlemede Yeşu Kitabı’ndan I. ve II. Tarihler’e değin süren tarih öyküsünün girişi olarak kullanılan Tesniye de ilk beş kitabın sonuncusu biçiminde düzenlendi. Peygamberlik metinlerinin kaleme alınması ise IÖ 400 dolayında sona erdi: Obadya Kitabı, Malaki’deki kehanetler, Yoel ve Zekarya’daki vaatler, yazıya geçirilen son peygamberlik metinleriydi. Rut ve Yunus kitapları da bu sıralarda tamamlandı.
Kitabı Mukaddes’teki bilgelik metinlerini oluşturan Eyub, Mezmurlar, Süleyman’ın Meselleri, Vaiz, Neşideler Neşidesi, Sirak Kitabı (Ekklesiastikos) ve Süleyman’ın Bilgeliği (ya da Bilgelik Kitabı) genellikle Hz. Süleyman’la ilişkilendirilmekle birlikte, bunların çoğu İcomşu ülkelerdeki saray çevrelerinde bilgece yaşama yol göstermek amacıyla hazırlanmış metinlerdir. Vaiz, Neşideler Neşidesi ve Süleyman’ın Bilgeliği sürgün dönüşünden sonra kaleme alınmıştır.
İÖ 332’de Büyük İskender’in Suriye ve Filistin’i fethetmesiyle başlayan Helenistik Dönem, Yahudi yaşam biçimi ile gelenekleri için yeni bir tehdit oluşturdu. IV. Antiok-hos Epiphanes’in giriştiği Yahudi kıyımına karşı IÖ 168-164’te patlak veren Makkabi Ayaklanması’nm öyküsü, yaklaşık 50 yıl sonra iki değişik yazarca kaleme alınan I. ve
II. Makkabiler kitaplarını oluşturdu. Daniel Kitabı da halka umut ve inanç aşılamak amacıyla kıyım yıllarında oluşturuldu. Ezra’nın bir bölümü gibi Daniel’in de bazı parçalan Aramca kaleme alınmıştı. “Tarihsel roman” geleneğinde kaleme alınan son
Eski Ahit metinleri Ester, Tobit ve Yudit kitaplanydı.
Kanonik Eski Ahit metinleri. Kanonik kutsal metinlerin belirlenmesinde ilk adım İÖ 621’de Birinci Tapınak’ta Tesniye yasa-lannın bulunmasıydı. Bu derleme, Musa’ mn kaleminden çıktığına inanıldığı için tartışmasız Tanrı’nın sözü sayıldı; böylece ilk kez bir metin resmen Tanrı sözü olarak kabul ediliyordu. Sonraki 200 yıl boyunca başka metinlerle birlikte “Musa’nın Şeriatı” mn kapsamı genişledi, bunlara İsrailoğul-lannın kökeniyle ilgili anlatılar eklendi. İÖ 400’e gelindiğinde, değişik malzemelerin bütünleşmesiyle o dönemde “Tora” adını alan ilk beş kitap Tanrı sözü olarak benimsenmişti. Bu arada “Tesniyeci” kaynaktan gelen Yeşu, Hakimler, I. ve II. Samuel ile I. ve II. Krallar gibi tarih metinleri de bağlayıcı sayılmaya başladı. İÖ 3. yüzyılın ortala-nnda ilk beş kitabın, ardından da İÖ 2. yüzyıla yayılacak biçimde Eski Ahit metinlerinin İbraniceden Yunancaya ilk çevirisi olan Septuagint tamamlandı.
İÖ 200’e gelindiğinde, Tevrat’ın Neviim (Peygamberler) bölümünün kanonik parçalan benimsenmişti. Bu bölümün “İlk Peygamberler” başlıklı alt bölümünü “Tesniyeci” tarih metinleri; “Son Peygamberler” başlıklı alt bölümünü ise İşaya, Yeremya ve Hezekiel ile On İki Peygamber oluşturuyordu. Bilgelik metinleri ile sürgün sonrası öteki metinlerin toplandığı Ketuvim’in (Yazılar) bağlayıcı içeriği ise İS 1. yüzyıl başlannda henüz tartışma konusuydu. Tartışmanın bir nedeni de bazı metinlerin yalnızca Septuagint’teki Yunancalarınm bu-lunmasıydı. İS 70’te Kudüs’ün batısındaki Yavne kentinde toplanan hahamlar, bugünkü Tevrat’ı oluşturan metinleri (Filistin Kanonu) bağlayıcı ilan ettiler. Filistin dışında Yunanca konuşan Yahudilerin geleneklerini yansıtan İskenderiyeli hahamlar ise Septuagint’te yer alan I., II. ve III. Makkabiler, Tobit, Yudit, Sirak Kitabı, Süleyman’ ın Bilgeliği, Baruh (son bölümünde Yerem-ya’nm Mektubu’nu içerir) ve I. Esdras kitaplan ile Daniel ve Ester kitaplanna bazı ekleri ve Mezmurlar arasında yer alan bazı ilahileri de (örn. Manasse’nin Duası) bağlayıcı kabul ettiler (İskenderiye Kanonu).
İlk Hıristiyan yazarların kullandığı kutsal metinler derlemesi İskenderiye Kanonu’y-du. Aziz Hieronymus İS 405’te tamamladığı Latince Kitabı Mukaddes çevirisinde, Tevrat dışında kalan Eski Ahit metinlerini ayrı bir bölüme yerleştirdi. Martin Luther ise 1534’te tamamladığı Almanca Kitabı Mukaddes çevirisinde bu metinleri Eski Ahit’in sonunda “apokrifa”(*) (kaynağı belirsiz) başlığı altında topladı. Buna karşılık Katolik Kilisesi Trent Konsili’nde (1546)
III. Makkabiler, Manasse’nin Duası, 151. Mezmur ile I. Esdras dışında bu kitapların kutsallığını onayladı, ama kutsal metinlere sonradan katıldığını belirtmek amacıyla deuterokanonik (Yunanca deuterokanonikos: “sonradan eklenmiş”) adını kullandı. Günümüzde Protestan kiliseleri apokrif metinleri kural olarak Eski Ahit’in dışında tutmakta, ama Eski Ahit dönemini kavramak bakımından bu metinlerin değerini kabul etmektedir. Bazı Protestan kiliseleri Esdras I ile Manasse’nin Duası’m da bu gruba sokar.
Tartışmalı metinler dışında, Eski Ahit kitaplannın düzenlenmesinde bütün kiliseler günümüze değin Septuagint’teki yaklaşımı sürdürmüşlerdir. Bütün kiliselerce Pen-tateuchus (Yunanca Pentateukhos: “Beş Kitap”) başlığı altında toplanan ilk beş kitabın bileşimi ve sıralaması (Tekvin, Çıkış, Levi-liler, Sayılar ve Tesniye) Tevrat’ın Tora bölümüyle çakışır. Buna karşılık Tevrat’ın
Neviim bölümünde “İlk Peygamberler” alt başlığını taşıyan Yeşu, Hakimler, Samuel ve Krallar Eski Ahit’te tarih metinleri arasına alınmış, Samuel ve Krallar ikişer ayrı kitaba ayrılmıştır. Tevrat’ın Ketuvim bölümünden de Rut, Ezra-Nehemya, Ester ve Tarihler tarih metinleri arasına katılmış, Ezra ve Nehemya iki ayrı kitap biçiminde düzenlenirken Tarihler de kendi içinde ikiye ayrılmıştır. Ketuvim’in bilgelik metinleri Eyub, Mezmurlar, Vaiz ve Neşideler Neşidesi bu sırayla tarih metinlerinin ardına yerleştirilmiştir.
Günümüzdeki Eski Ahit düzenlemesinin peygamber metinleri, Neviim’in “Son Peygamberler” altbölümündeki İşaya, Yeremya, Hezekiel ve On İki Peygamber kitapla-nnın yanı sıra Ketuvim’deki Yeremya’nın Mersiyeleri ve Daniel kitaplarını bir araya getirir (Daniel’in deuterokanonik kitapları “Üç Delikanlının Şarkısı”, “Daniel ve Su-sanna” ile “Bel ve Ejderja” başlıklannı taşır). Aynca Tevrat’ta tek kitap olan On İki Peygamber, Eski Ahit’te Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya, Haggay, Zekarya ve Malaki adlarıyla 12 ayrı kitap biçiminde düzenlenmiştir. Deuterokanonik kitaplardan Tobit, Yudit, I. ve II. Makkabiler tarih metinleri, Süleyman’ın Bilgeliği ile Sirak bilgelik metinleri, Baruh ise peygamber metinleri arasında yer alır.
Sonuç olarak Katolik Kilisesi’nce kanonik sayılan Eski Ahit metinleri şöyle sıralanır: Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye, Yeşu, Hakimler, Rut, I. ve II. Samuel, I. ve
II. Krallar, I. ve II. Tarihler, Ezra, Nehemya, Tobit, Yudit, Ester, I. ve II. Makkabiler, Eyub, Mezmurlar, Süleyman’ın Meselleri, Vaiz, Neşideler Neşidesi, Süleyman’ın Bilgeliği, Sirak, İşaya, Yeremya, Yeremya’ nın Mersiyeleri, Baruh, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya, Haggay, Zekarya, Malaki. Protestanlarca kanonik sayılan Eski Ahit metinleri de apokrif kitaplar dışında aynı sırayı izler.
YENİ AHİT. İlk Hıristiyan metinleri. Peygamberlik döneminde hiçbir yazılı metin bırakmayan Hz. İsa ile Havarilerinin dayandığı kutsal kitap Eski Ahit’ti. İlk Hıristi-yanlar arasında başlangıçta yalnızca dinsel şarkılar, ilahiler, dualar ve amentüler gibi metinler yazıya geçirildi (bunlar sonradan Paulus’un bazı mektuplannda [Kolossailile-re 1:15-20, 3:16; Philippililere 2:6-11] aktarılacaktı). Hz. İsa’ya dayandırılan sözlerin ilk derlemesi İS 30-40 arasında, büyük olasılıkla önce Aramca, daha sonra Yunanca kaleme alındı. Almanca Quelle (Kaynak) sözcüğünün baş harfiyle “Q” kaynağı olarak anılan bu derleme daha sonra Matta ve Luka Incil’lerinin yazımında etkili oldu. Ama Hıristiyanlığın günümüze Ulaşan en eski eksiksiz belgesi Thessalonikelilere Birinci Mektup’u Aziz Paulus 50-51’de kaleme aldı. Paulus Galatyalılara, Korinthoslu-lara (I. ve II.) ve Romalılara 54-59 arasında yazdığı mektuplarda Hıristiyan öğretisinin temellerini attı. Paulus’un Philippililere, Philemon’a, Kolossaililere ve Ephesoslulara mektupları ise Kaisereia, Ephesos ve Ro-ma’da tutsak bulunduğu değişik dönemlerde yazıldı. Dil ve üslup bakımından öncekilerden çok farklı olan Ephesoslulara Mektup, büyük olasılıkla Paulus’un bir öğrencisi tarafından onun öğretisini özetleyerek Anadolu’daki kiliselerde yaymak üzere yazılmıştı. Paulus’un Timotheos’a I. ve II. mektup-lan ile Titus’a Mektup’u ilk Hıristiyan topluluklannın örgütlü duruma geldiği koşulların gereksinimlerine yanıt veriyordu. Paulus’un İbranilere Mektubu da sonradan bir öğrencisince kaleme alınmıştı.
Tarih sırasıyla ilk İncil metni olan Markos İncili İS 65 dolayında, Paulus ile Havari Petrus’un inançları yüzünden öldürüldüğü günlerde, Hz. Isa’nın yaşamına ve tanrısal görevine tanıklık eden dağınık öyküleri düzene sokmak amacıyla büyük olasılıkla Roma’da kaleme alındı. Sonraki İncil yazarlarının Hz. İsa’nın yaşamıyla ilgili yorumlarına da temel olan bu metin özellikle Yahudiler dışında Hıristiyanlığı benimseyenlere sesleniyordu. Bu arada İS 70’te Kudüs’teki Birinci Tapınak’ın yıkılmasından sonra hahamların önderliğinde kenetlenen Yahudi toplumunun Hıristiyanlığa karşı cephe alması, yeni dini benimsemiş Yahudiler arasında ciddi bir kimlik sorunu yarattı. İS 80 dolayında kaleme alman ikinci Matta İncili bu nedenle Filistin ve Suriye’de yaşayan Yahudi kökenli Hıristiyanlara yönelikti. Havari Matta’nın daha önceki tarihlerde Aramca bir İncil kaleme aldığı yönündeki söylentiye karşın, bugünkü Matta İncili’nin Matta’nın bir öğrencisince Yunanca yazılmış olduğu kesindir.
Matta Incili’yle hemen aynı tarihlerde, ama ondan bağımsız biçimde Anadolulu bir yazar kendi adıyla anılan Luka İncili’ni ve Hıristiyan Kilisesi’nin ilk yıllarını işleyen Resullerin İşleri’ni kaleme aldı. Bu iki metin de Roma İmparatorluğu’nun Yunanca konuşan uyruklarına yönelikti. Gene o dönemde, büyük olasılıkla Meryem Ana’yla birlikte Ephesos’a gelerek orada bir Hıristiyan topluluğu kurmuş bulunan Havari Yu-hanna’nın kaleme aldığı varsayılan üç mektup, Hz. İsa’nın kimliği konusunda burada karşılaştığı yanlış öğretileri etkisizleştirmeyi amaçlıyordu. Aynı havarinin adını taşıyan Yuhanna İncili ise Ephesos’taki toplulukça işlenip geliştirildikten sonra İS 90 dolayında ortaya çıktı. Bu metin, öteki üç İncil’de yinelenen tarihsel malzemeden (Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önce çektikleri dışında) hemen hiçbir parça içermiyordu. Matta, Markos ve Luka İncil’leri İsa’nın yaşamını ve ölümünü benzer biçimde işledikleri için Yuhanna İncili’nden ayırt edilmek üzere 18. yüzyıldan bu yana “sinoptik” (Yunanca synoptikos: “bir arada görülmüş”) adıyla anılmaktadır.
Yeni Ahit’te belirli bir topluluğa değil bütün kiliseye seslenen metinlerden, yazan ve tarihi tartışmalı olan Yakub’un Mektubu bilgelik yazınının Hıristiyan geleneğindeki önemli bir örneğidir. Havari Petrus’a atfedilmekle birlikte İS 2. yüzyıl başlannda yazıldığı sanılan mektuplardan birincisi, Hıristiyan davranış biçimini, İkincisi ise kilise içindeki yanlışları konu alır. Gene 2. yüzyılın ilk çeyreğinde kaleme alman Yahu-da’nın Mektubu da kilise içindeki tartışmalarla ilgilidir. Roma yönetiminin kıyımı karşısında Hıristiyanlara iman ve umut aşılamayı amaçlayan ve Yeni Ahit’in son kitabı olan Vahiy, Yuhanna adını taşımakla birlikte büyük olasılıkla 1. yüzyılın son çeyreğinde kimliği bilinmeyen yazarlarca kaleme alınmış ayrı parçaların derlenmesinden oluşmuştur.
Kanonik Yeni Ahit. Daha 2. yüzyıl başlannda Papa I. Clemens ile Antiokheialı Aziz İgnatios’un yazılarında Hıristiyan inancının ve ibadetin ölçütü olarak Yeni Ahit metinlerinden söz ediliyordu. Yeni Ahit terimini ise ilk kez 200’de Tertullianus kullandı. 2. yüzyılda kilise öğretisinin henüz kesinleşmemiş olduğu dönemde, özellikle Havarilerin adını taşıyan İncil metinleri ile mektup-lann ortaya çıkması Hıristiyanlar için bağlayıcı kutsal metinlerin belirlenmesini zorunlu kıldı. Metinlerin yeterli kanıtlarla Havarilere dayanması, doğru öğretiyi içermesi ve coğrafi yaygınlığı, kanonik kitapların belirlenmesinde başlıca ölçütler oldu. Özellikle
Markion’un (ü. y. 140) başını çektiği here-tik akımın Eski Ahit’le Yeni Ahit’in büyük bölümünü reddetmesi, bağlayıcı Yehi Ahit metinlerinin belirlenmesi sürecini hızlandırdı. Ama özellikle İbranilere Mektup, Yakub’un Mektubu, Petrus’un II. Mektubu, Yuhanna’nın II. ve III. mektupları ile Vahiy gibi metinlerin esine dayanıp dayanmadığı bir süre tartışıldı. Bu arada Cle-mens’in I. ve II. mektupları, Didakhe, Hermas’ın Çobanı ve II. Esdras gibi bazı metinler değişik dönemlerde bağlayıcı metinler arasına girdi. Yeni Ahit metinlerinin kanonik listesi ancak 4. yüzyılda kesinleşti. Buna göre, günümüze değin değişmeyen kanonik Yeni Ahit metinlerinin sıralaması şöyledir: İncil’ler (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna); Resullerin İşleri; Paulus’un mektupları (Romalılara, Korinthoslulara I. ve II., Galatyalılara, Ephesoslulara, Philippililere, Kolossaililere, Thessalonikelilere I. ve II., Timotheos’a I. ve II., Titus’a, Phile-mon’a, İbranilere); Yakub’un Mektubu; Petrus’un I. ve II. mektuplan; Yuhanna’nın
I., II. ve III. mektuplan; Yahuda’nın Mektubu; Vahiy.
4. yüzyıl sonuna değin kilise yetkililerinin çeşitli nedenlerle ve değişik ölçülerde kano-niklik kurallarına aykm bularak kutsal metinlerin dışına çıkardığı başlıca Hıristiyan metinleri arasında, günümüze ulaşmamış gnostik metin Yetkinlik İncili, gene gnostik kökenli Hakikat İncili, Yakub’un Sahte İncili, Yahuda (İskariyot) İncili, Petrus İncili, Filip İncili, Tomas İncili, Andreas’ın ve Matthias’ın İşleri, Paulus ile Thekla’nın İşleri, Barnabas, Bartolomaios ve Yuhan-na’nın serüvenlerini anlatan kitaplar ile Havarilerin Mektuplan, Paulus’un İskenderiyelilere Mektubu ve Petrus’un Vahyi sayılabilir.
KİTABİ MUKADDES ÇEVİRİLERİ. Başlangıç. Eski Ahit’in özgün metinlerinin büyük çoğunluğu İbranice, küçük bir bölümü Aramca yazılmıştı; deuterokanonik metinler arasında Yunanca yazılanlar da vardı. Yeni Ahit metinlerinin ise çoğu Yunanca, bazılan da gene Aramca kaleme alındı. Persler Akdeniz Havzasının denetimini ellerine geçirince Aramca de bölgenin lingua franca’sı(*) durumuna geldi. Tora’nın geleneksel İbraniceden Aramcaya çevrilmesi, Babil Sürgünü’nden sonra dağılan (bak. Diaspora) Yahudi topluluğu için zorunlu olmuştu. Böylece ortaya çıkan targum’lar (Aramca meturgeman: “çevirmen”) İbranice yazmalann kaybolmasından sonra da varlığını korudu. IÖ 3. yüzyıl ortalarında Yunanca egemen dil olunca Yahudi bilginleri Tevrat’ın bu kez Yunancaya çevrilmesini üstlendiler. Önce Tora’nın çevirisi tamamlandı; 100 yılı aşkın bir çalışmanın sonunda Septuagint ortaya çıktı.
Hıristiyanlığın yayılması Eski ve Yeni Ahit’in Kopt, Geez, Got dilleri ile Latince-ye çevrilmesini zorunlu kıldı. Aziz Hierony-mus’un Septuagint’i temel alan Latince çevirisi Vulgata, metni kopya edenlerin elinde uğradığı bozulmalara karşın bin yılı aşkın bir süre boyunca Kitabı Mukaddes’in değişmez metni oldu. Süryanice, Arapça ve İspanyolca gibi dillere yapılan çevirilerin temelini Vulgata oluşturdu. Vulgata’ya dayalı çeviriler arasında Douai-Reims Kitabı Mukaddesi (Yeni Ahit 1582; Eski Ahit 1609-10) 20. yüzyıla değin Katoliklerce onaylanan tek İngilizce metin olarak geçerliliğini sürdürdü.
Yeniçağ. 15. ve 16. yüzyıllarda bilimlerdeki gelişme Yunanca araştırmalannı canlandırarak yeni çevirilere ortam hazırladı. Erasmus’un, Yunanca özgün metin ile kendi Latince çevirisinin yanı sıra yorumlannı da kapsayacak biçimde 1516’da yayımladığı
369 Kitabı Mukaddes
Yeni Ahit metni bunların en önemlisiydi. Değişik dillerdeki çevirileri aynı sayfalar üzerinde birbirine koşut sütunlar biçiminde sunan çok dilli Kitabı Mukaddes basımlan-nın en ünlüsü Complutum (Alcalá de Henares) Kitabı Mukaddesi 1514-22 arasında tamamlandı.
Kitabı Mukaddes’in bütününün ilk İngilizce metni, John Wycliffe ve müritlerine dayandınlan 1382 tarihli çeviriydi. 1525’ten 1535’e değin Yeni Ahit’i ve Eski Ahit’in bir bölümünü çeviren Reformcu bilgin William Tyndale’in çalışmaları ise Coverdale Kitabı Mukaddesi (1535), Thomas Matthew Kitabı Mukaddesi (1537), Büyük Kitabı Mukaddes (1539), Cenevre Kitabı Mukaddesi (1560), Piskoposlar Kitabı Mukaddesi (1568; yb 1572) gibi çevirilerin temelini oluşturdu. Bu arada Almanya’da Martin Luther, özgün İbranice ve Yunanca metinlerden çağdaş bir Avrupa diline ilk eksiksiz Kitabı Mukaddes çevirisini gerçekleştirdi (Yeni Ahit 1522; Kitabı Mukaddes’in tümü 1534). Bu çeviri Alman Protestanlarının resmî kutsal kitabı olarak benimsendi; aynca Danca, İzlandaca, İsveççe ve başka dillere yapılan çevirilere temel alındı.
İngilizce Kitabı Mukaddes çevirilerinin en gelişmiş ürünü, Kral I. James tarafından atanan 54 uzmanın hazırladığı Kral James Baskısı oldu. 1611’de yayımlanan çeviri, İngiltere’de “Onaylı Baskı” adıyla anıldı. Çeviride eşanlamlı değişik sözcüklerin kullanımına ağırlık verilerek sözcük sözcük dar ve katı bir aktarmadan kaçınılmıştı. I. James dönemi İngilizcesinin başyapıtlann-dan olan bu ürün 270 yıl boyunca İngilizce konuşan Protestanlann başvurduğu temel metin oldu.
Çağdaş çeviriler. 19. yüzyılda İngilizlerden oluşan bir kurul Kral James Baskısı’nın Gözden Geçirilmiş Baskısı’nı (Yeni Ahit
1881, Eski Ahit 1885;. Apokrifa 1895) yayımladı. ABD’de de İngiliz uzmanlarla yakın işbirliği içinde çalışan bir başka kurul Amerikan Standart Baskısı’m hazırladı
(1901). Daha çok akademik çalışmalarda kullanılan bu çeviriler Protestanlann evlerinde ve ibadet yaşamında Kral James Baskısı’nın yerini alamadı. 20. yüzyılda yapılan İngilizce çevirilerden Gözden Geçirilmiş Standart Baskı (Yeni Ahit 1946; Eski Ahit 1952; Apokrifa 1957), ABD’li Protes-tanlarca yaygın biçimde benimsendi. Geniş kapsamlı yorum, ilahiyat ve tarih bilgilerini içeren 12 ciltlik Yorumcunun Kitabı Mukaddesi (1952-57), Kral James Baskısı ile Gözden Geçirilmiş Standart Baskı’rtin yanındaki yerini aldı. Yeni İngiliz Kitabı Mukaddesi (Yeni Ahit 1. baskı 1961, 2. baskı 1970, Eski Ahit ve Apokrifa 1970), İngiliz ve İrlandalI Anglikan ve Protestan uzmanlardan oluşan karma bir kurul tarafından hazırlandı. Ronald Knox’in çevirisi ise (Yeni Ahit 1945, Eski Ahit 1949) Katolik Kilisesi’nce resmen onaylandı. Hıristiyan Öğretisi Kardeşlik Cemiyeti’ne bağlı Amerikan Piskoposlar Komitesi’nin koruması altında, Katolikler önce Vulgata metnine dayanarak yalnızca Yeni Ahit’ten oluşan Kardeşlik Cemiyeti Baskısı’nı hazırladılar (1941).
Papa XII. Pius’un özgün dillerden çeviri yapılmasını onaylamasından (1943) sonra, dördü Protestan 51 kişilik bir uzmanlar kurulunun hazırladığı Yeni Amerikan Kitabı Mukaddesi’nin (1970) missa ayininde kullanılması onaylandı. Bu çeviri Katolik olmayan uzmanlar arasında da geniş saygınlık kazandı. Kudüs’te Dominiken uz-manlann ekumenik işbirliğiyle hazırladığı
Kitabı Mukaddes şirketleri ‘ 370
Fransızca Kudüs Kitabı Mukaddesi de (1956) çağdaş çeviriler arasında özel bir önem taşır. Aynı malzemeyi kullanan İngiliz uzmanlar bu metnin İngilizce çevirisini yayımlamışlardır (1966). Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi’nin çağdaş Amerikan İngilizcesiyle hazırladığı Müjde Kitabı Mukaddes adlı çeviri (Yeni Ahit 1966, Eski Ahit 1976) özellikle yorum ağırlıklıdır.
Türkçede Kitabı Mukaddes. Eski ve Yeni Ahit’ten Orta Asya Türk dillerine çevrilen birkaç parçadan sonra Kitabı Mukaddes’in Türkçeye ilk çevirisi Sultan IV. Mehmed’in baştercümanı, Müslümanlığı benimsemiş bir PolonyalI olan Ali Bey tarafından 1666’da tamamlandı. Aynı yıl, daha önce İstanbul’ daki İngiliz elçiliğinde çalışmış olan Upton Scudamore’un rektörü William Seaman’in Yeni Ahit çevirisi, ünlü kimyacı Robert Böyle ve Levant Şirketi’nin mali desteğiyle Oxford’da Arap harfleriyle basıldı. Ali Bey’in çevirisine dayalı ilk Yeni Ahit basımı 1819’da, ilk Kitabı Mukaddes basımı 1827’de İngiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından Paris’te yapıldı. Bu çeviri 1878 ve 1901’de gözden geçirildi. Aynı metin Ermeni ve Karamanlı alfabeleriyle de birkaç kez basıldı. Ali Bey çevirisinin yazmaları bugün Hollanda’da Leiden Üniversitesi kitaplığındadır. Aynca, Markar Zekarya Khocentz Keğamyan’ın Yeni Ahit çevirisi Petersburg’da Rus Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından (1819), Amerikan Dış Misyon Görevlileri’nden William Goodell’ in Yeni Ahit çevirisi Malta’da İngiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından (1831), gene Goodell’in Eski Ahit çevirisi İzmir’de Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından 1842’de Ermeni alfabesiyle yayımlandı.
Türkçede yeni harflerle ilk Yeni Ahit, önceki çevirilerden yararlanılarak 1937’de, Kitabı Mukaddes ise 1941’de yayımlandı. Daha sonra bu metnin çok sayıda yeni basımı yapıldı. Yeni Ahit kitaplarından dört İncil ile Resullerin İşleri 1930-31’de İstanbul’da İngiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi ve Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından yayımlandı. Aynı metinlerin 1959’da İtalya’da Padova’da yayımlanan ayrı bir Türkçe çevirisi (İncili Şerif) daha çok Katolikler arasında kullanıldı. 1970’ten sonra tek tek bazı Yeni Ahit kitaplarının günümüz Türkçesine çevirileri ayrı basımlar biçiminde yayımlandı. Dört İncil ile Resullerin İşleri’nin bir arada günümüz Türkçesine yeni bir çevirisi gene özellikle Katolik Kilisesi’nde kullanılmak üzere 1983’te basıldı (İncil, Müjde). Günümüz Türkçesinde Yeni Ahit’in bütün kitaplarını içeren iki ayrı çeviri 1987’de (Müjde, İncil’in Çağdaş Bir Çevirisi) ve 1988’de (İncil-Sevinç Getirici Haber) Yunanca özgün metinleri temel alınarak yayımlandı. Deuterokanonik metinlerin Türkçede ilk basımı ise 1987’de gerçekleştirildi. Kilisenin kutsal saymadığı apokrif Hıristiyan metinlerinden Thomas İncili ile, Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiş bir yazarın 14. yüzyılda yazdığı öne sürülen Barnabas İncili (bu metin, 2. yüzyıl başlannda kaleme alınan Bamabas’ın Mektubu^] ile karıştırılmamalıdır) 1980’lerde Türkçeye çevrilmiştir.
KİTABI MUKADDES ELEŞTİRİSİ. Kitabi Mukaddes metinlerinin içerik, dil ve tarihsel bağlam bakımından incelenmesi kilisenin ilk yüzyıllarından bu yana Hıristiyan bilginlerinin başlıca uğraşlarından biri olmuştur. Bu anlamda Kitabı Mukaddes eleştirisi, Hıristiyan kutsal metinlerinin anlamlı yorumunun temeli sayılır.
Kitabı Mukaddes eleştirisinin başlıca biçimleri şunlardır: 1) Metin eleştirisi, özgün ya da en bağlayıcı metinlerin belirlenmesini amaçlar. 2) Filolojik eleştiri, metinlerin yazıldığı dönemin sözcük dağarcığını, dilbilgisini ve üslup özelliklerini gereğince kavrayabilmek için Kitabı Mukaddes dillerinin incelenmesine yönelir. 3) Yazınsal eleştiri, kutsal metinlerin kaleme alındığı tarihi, yazarlarını ve değişik yazı biçimlerinin özgün işlevlerini saptayabilmek amacıyla Kitabı Mukaddes’in içerdiği çeşitli yazın türleri üzerinde yoğunlaşır. 4) Gelenek eleştirisi, yazılı metinler öncesindeki sözlü geleneklerin gelişme çizgisini saptamayı amaçlar. 5) Biçim eleştirisi yazılı malzemeyi mesel, ilahi ya da şiir gibi yazı öncesi biçimlere göre sınıflandırmaya çalışır.
Kitabı Mukaddes metinlerinin özgün anlamını ortaya’çıkarmaya ağırlık veren öteki eleştiri okulları arasında, bu metinlerin yazarları ile derleyicilerinin özgün belgeleri bütünleştirme yöntemlerini araştıran derleme eleştirisi ile kutsal metinleri tarihsel bağlamları içinde yorumlamaya çalışan tarihsel eleştiri sayılabilir.
Çağdaş Kitabı Mukaddes eleştirisinin dayandığı bilimsel ilkeler, bu malzemenin yalnızca birer kutsal metin değil, yazınsal incelemeye uygun bir araştırma konusu olarak da görülebilmesinin ürünüdür. Tarihsel sorunları açıklığa kavuşturmak üzere kutsal metinlerin incelenmesi için “yüksek eleştiri” terimini ilk kez kullanan Johann Gottfried Eichhorn (1752-1827) bu yöntemi Eski Ahit’in ilk beş kitabına uyguladı. 20. yüzyılda Rudolf Bultmann ile Martin Dibe-lius, kutsal metinleri çevreleyen tarihsel koşulların incelenmesine değişik bir yaklaşım olarak biçim eleştirisinin ilk adımını attılar. 19. yüzyılda filolojide gerçekleşen hızlı gelişme 20. yüzyıldaki arkeolojik bulgularla birleşerek, dış verilere dayalı Kitabı Mukaddes eleştirisinde bir sıçramaya yol açtı. Ekumenik hareketin gelişmesi de Hıristiyanlığın değişik kollarına bağlı araştırmacılar arasında işbirliğinin gelişmesini sağladı.
Kitabı Mukaddes şirketleri, pek çok
ülkede Kitabı Mukaddes’in yerel dillere çevrilmesini, yayımlanmasını ve dağıtımını destekleyip özendirmeyi amaçlayan kuruluşlar.
Bu amaca yönelik ilk kuruluşlar 18. yüzyıl başlannda, önce Almanya’da, ardından başka ülkelerde ortaya çıktı. Ama bugünkü işlevlerini taşıyan ilk Kitabı Mukaddes şirketi, Clapham tarikatı(*) ile Thomas Char-les’ın girişimiyle 1804’te Ingiltere’de, Dinsel Risaleler Demeği tarafından British and Foreign Bible Society-BFBS (İngiliz ve Yabancı Kitabı Mukaddes Şirketi) adıyla kuruldu. Çok sayıda Protestan cemaatinin temsilcilerinden oluşan BFBS’nin Türkiye’ deki kolu 1812’de İngiliz ve Ecnebi Kitabı Mukaddes Şirketi adıyla etkinliğe başladı. 1816’da 28 Kitabı Mukaddes şirketinin birleşmesiyle New York’ta uluslararası nitelikte kurulan American Bible Society’nin ABS (Amerikan Kitabı Mukaddes Şirketi) Türkiye kolu da 1820’de kuruldu. BFBS’nin, Protestanlarca kutsal sayılmayan apokrif metinleri 1826’da Kitabı Mukad-des’ten çıkarması bu kuruluşla Avrupa’daki Kitabı Mukaddes şirketlerinin çoğu arasındaki ilişkilerin ciddi biçimde bozulmasına yol açtı.
ABS’yi bugün 80’i aşkın Protestan grup desteklemektedir. BFBS ve ABS, dünyanın çeşitli bölgelerindeki etkinlikleri aralannda paylaşmışlardır. Öte yandan Kitabı Mukaddes şirketlerinin etkinliklerini dünya ölçeğinde destekleyip bütünleştirmek amacıyla
1946’da İngiltere’de Birleşik Kitabı Mukaddes Şirketleri (United Bible Societies-UBS) kurulmuştur. UBS’nin dünyanın değişik bölgeleri için hazırladığı yerel bütçelerin uygulanması üyelerinin onayına bağlıdır. Asya, Afrika, Amerika ve Avrupa gibi bölgelere ilişkin sorunlar UBS’nin yerel konferanslarında ele alınarak çözüme bağlanmaktadır.
Kitabü’ş-Şifa, İslam filozofu ve hekimi İbn Sina’nın yazdığı felsefe ve bilim ansiklopedisi. Aynca bak. İbn Sina.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*