konfüçyüsçülük
Konfüçyüs’ün ahlâk felsefesine verilen ad. Yaşadığı dönemin bunalımı sırasında, “eskiler”in geleneğine ve Çin’in efsanevi krallarının eski erdemlerine dönmeyi öğütleyenKonfüçyüs’ünöğretisi,ıgök, yer|ve insan arasındaki karmaşık bir uyum bütününe dayanan somut bir ahlâktır. Kaynağını, Konfüçyüs ile yakınlarının yazdıklarına inanılan “Beş Klasik” adı verilen beş kitap oluşturur. Uzun süre Çinli “okur-yazarların” kültür temelini oluşturan söz konusu kitaplarda, ünlü yin-yang kuramı yeralır. Doğada erkek, aydınlık, sıcak ve etkin olan her şeydir; yani yang’dır. Dişiyse, karanlık, soğuk ve edilgen olan her şey, yani yin’dir. Yalnızca Gök arı yang, Toprak arı yindir. Canlı varlıklar yin ile yangın bileşiminden oluşur. Konfüçyüs’ün başka bir kuramı da, mevsimlerin olduğu kadar besinlerin ya da erdemlerin de bağlı olduğu evrensel güçleri canlandıran beş temel öğe (su, ateş, odun, maden, toprak) kuramıdır. Beş temel öğeyi ayrıca beş etkinlik karşılar: Davranış; konuşma; görme; duyma; düşünme. Gerçekte bütün bunlar, insanın dünyadaki yerini tanımlamayı amaç alır. Toplumsal düzen ile evrensel düzen uyum içinde bulunduğundan, kralın iyi ya da kötü tutumu, düzenleyici ya da bozucu etki yaparak evrenin akışını (yıldızların ilerleyişi, mevsim çevrimleri, vb.) yansıtır.
Konfüçyüs bütün bu kavramlardan yola çıkarak, toplumda belirli bir yaşama ve davranış biçiminin temel kurallarını belirlemeye çalışmıştır. İnsan erdemli, hakseveri//), iyi (ren) ve ana-babasına saygılı olmalıdır. Erdemlilik dışında soyluluk yoktur. Kutsal kitapların okunması ve kurallarına uyulması, kişiyi erdemin iki doruğuna (benzerini sevme ve dindarlık) ulaştırır.
Konfüçyüsçülük sonradan birçok düşünüre esin kaynağı olmuş, Mencius ya da Mıngzi (İ.Ö. 372-İ.Ö. 289) ve Şunzi (İ.Ö. 300-İ.Ö. 230) tarafından geliştirilmiştir. Mencius konfüçyüsçülüğün insancı bir anlayışını savunurken, Şunzi toplum temelini devlet yetkesine dayandırmıştır.
Birçok filozofu etkileyen, Han sülalesi döneminde imparatorluğun resmî öğretisi olan konfüçyüsçülük, XV. yy’da Vietnam, Kore ve Japonya’ya da yayılmış, ay
rıca XVIII. yy’da bazı Batılı filozofları bir ölçüde etkilemiştir.