Koşinşin

koşarkınkanatlıgiller

Dünyanın her yanına yayılmış 25 000 kadar türü bulu­nan kınkanatlı böcek ailesi (Bil. a. Carabidae). Türleri­nin tümü parlak gövdeli, bazıları gözalıcı renklerle süslü olan koşarkınkanatlıgiller üyeleri, uzun bacaklarının yardımıyla hızla hareket ederek başka böcekleri, larva­ları, yumuşakçaları avlarlar. Türlerin bazıları ağaçlarda, büyük bölümü yerde yaşar. Az sayıda türün kanatları bulunmakla birlikte, kanat yuvaları birbirine yapışık ol­duğu için uçamazlar. Larvaları da uzun bacaklı ve yetiş­kinler gibi etçildir.

Koşice

Slovakya Cumhuriyeti’nin ikinci büyük kenti. Flornal ır­mağı kıyısında, Bratislava’nın 310 km doğu-kuzeydo- ğusunda yeralan, Doğu Slovakya bölgesinin merkezi
olan Koşice’nin (ya da Kosice) nüfusu 234 480’dir. Önemli bir demiryolu kavşağı ve sanayi merkezi olan kentte, başlıca sanayi kolları demir-çelik sanayisi, ağır makine sanayisi, hazırgiyim sanayisi, kereste sanayisi, petrol arıtılması, vb’dir. Aynı zamanda da bir öğretim (Pavel Safarik Üniversitesi, vb.) merkezidir.

Koşinşin

koşullandırma:

yy’dan önce bütün Vietnam’a, XVIII. yy’dan son­ra da Vietnam’ın güney kesimindeki verimli Mekong deltası bölgesinde kurulan Fransız sömürgesine verilen ad. Başlangıçta Khmer imparatorluğu’na bağlı olan Ko­şinşin bölgesi, XVIII. yy’da Annam İnıparatorluğu’nun denetimine girdi. 1786’da başlayan Fransız müdahale­si, XIX. yy. ortalarında Koşinşin sömürgesinin kurulma­sıyla sonuçlandı.

Saygon’u ele geçirdikten (1856) sonra, 1868’de bü­tün Koşinşin’i ele geçiren Fransızlar, böylece Vietnam’ı istila amaçlarının ilk evresini gerçekleştirdiler. Annam ve Tonkin’in de birer Fransız himaye bölgesine dönüş­türülmesinden (1884) sonra, Fransa bu iki bölgeyi (Ko­şinşin, Laos ve Kamboçya),”Fransız Çinhindi” adı al­tında birleştirdi. 1959-1975 arasında Koşinşin bölge­si, Güney Vietnam Cumhuriyeti topraklarının büyük bölümünü oluşturdu.

koşniller: Bk. kabuklubİtler.

koşucuböcekgiller: Bk.

KOŞARKINKANATLIGİLLER.

koşucugugukkuşları

Gugukgiller ailesinden kuş altailesi (Bil. a. Neomorphi- nae). Kuzey Amerika ve Orta Amerika’daki yarı çöl böl­gelerinde yaşayan koşucugugukkuşları altailesi üyeleri, siyah çizgili kahverengi tüylü, koşmaya çok elverişli uzun bacaklı kuşlardır. Uçabilecek yetenekte olmakla birlikte çoğunlukla yerde yaşar, kertenkele, vb. hay­vanları koşarak kovalayıp avlarlar. Çalıların ya da kak­tüslerin dibine dal parçalarıyla yapılan yuvaya, dişiler 3-5 yumurta yumurtlarlar.

Bk. DAVRANIŞ; ÖĞRENME

kotanjant: Bk. TRİGONOMETRİ.

kotingagiller

Güney Amerika ve Orta Amerika’da yağmur ormanla­rında yaşayan 80 türü bulunan ötücü kuş ailesi (Bil. a. Cotingidae). Erkekleri genellikle turuncu ya da kırmızı renkli, kanatları ve kuyrukları siyah olan, tepelerindeki turuncu ya da kırmızı tüyler gagayı bütünüyle gizleyen bir tepelik oluşturan kotingagiller ailesi üyelerinin dişi­leri, zeytinimsi kahverenklidir. Türlerin çoğunda, er­kekler birarada toplu yaşar, yavruların yetiştirilmesinde hiçbir sorumluluk üstlenmezler. Dişiler, çiftleşmek için sürüye katıldıktan sonra ayrılıp, ağaç dalları arasındaki ya da kayalara çamurla yapıştırılmış yuvalarına, üstü le­keli 1-6 yumurta yumurtlar, yavruları tek başlarına bü­yütürler.

 

 

 

 

koto

koşucu devekuşu


 

 

Avustralya düzlüklerinde yaşayan uçamayan kuş türü (Dromaius novaehollandiae). Yüksekliği 1,80 m’yi, ağırlığı 40 g’ı bulabilen uzun bacaklı, uzun boyunlu bir kuş olan koşucu devekuşu (ya da emu) topluluk halinde yaşar; ama topluluktaki erkekler, üreme mevsiminde birbirleriyle dövüşürler. Yumurtalar üstünde dişiden daha küçük yapılı olan erkek kuluçkaya yatar; yumurta­dan çıkan yavruların bakımında da dişiye yardımcı olur.

Çin’deki çin adlı çalgıdan türetilmiş Japon kitharası. Ja­ponya’da XVII. yy’da ortaya nkan, ama çok daha son-

 

 

 

 

On üç ipek telli uzun bir kithara olan kotonun her teli, fildişinden yapılma hareketli bir eşik üstünden geçer. Bazı kotolar kare biçiminde, bazıları da parabol biçimindedir.

 

 

Koşucu devekuşunun dişisi, yeşilimsi renkli 7-12 yumurta yapar. Yumurtalar üstünde erkek kuluçkaya yatar.

Yavrular 2-3

yaşında

cinsel

olgunluğa

erişirler.

raları yaygınlaşan kotonun ağaç: gövdesinin uzunluğu

1,        80 m’dir. ipekten yapılma on üç teli, fildişinden yapıl­mış hareketli eşikler üstünden geçer. Telle, sağ elin üç parmağına takılan fildişinden mızraplarla çalınır; sol elin tellere bastırılmasıyla çeşitli tonlar elde edilir. Ge­rek solo çalgı olarak, gerek şarkı ve dansa eşlik çalgısı olarak kullanılır.

Kotzebue, Otto von

Rus denizcisi (Reval [günümüzde Tallin] 1787-ay.y. 1846). Alman yazarı August von Kotzebue’nin (1761- 1819) oğlu olan; Rus donanmasında subaylık yapan Ot-

 

to von Kotzebue (Rusça adı Otto Yevstaviyeviç Kotse- bu’dur), Kuzey Buzdenizi’nde bir geçit bulmak ve ke­şifler yapmak amacıyla dünya çevresinde bir gezi için Kronstad’dan yola çıktı (1815); Horn burnu aracılığıyla Büyük Okyanus’a açılıp, Romanzov, Ryurik, Kruzens- tern, Radek adalarını buldu; Manila, Hint okyanusu, Kap yoluyla Avrupa’ya döndü. Büyük Okyanus adaları­na yaptığı ikinci gezide (1823-1826), coğrafya, Doğu tarihi ve etnografyayla ilgili birçok bilgi derledi.

Kova

Burçlar kuşağında takımyıldız. Oğlak ve Balık takımyıl­dızları arasında yeralan, en iyi Kuzey yarıkürede sonba­har aylarında gözlenen Kova takımyıldızı, kadirleri 3-4 arasında değişen birçok yıldız içerir. Ayrıca NCC 7009 (“Satürn bulutsusu” da denir) ve NGC 7293 (“Sarmal bulutsusu” da denir) adlı iki gezegensi bulutsu ile M 2 adlı bulutsu kümesini kapsar.

Kovada gölü

Akdeniz Bölgesi’nde göl.Göller yöresinde, İsparta ili sı­nırları içinde, 900 m yükseltide yeralan Kovada gölü­nün (11 krrr’) uzunluğu 10 km’yi, genişliği 2 km’yi bulur. Doğal bir çukurlukta suların birikmesiyle oluşmuş tek­tonik göllerdendir. Kuzey-güney doğrultulu, “Boğazo- va” denilen 16 km uzunluğunda bir olukla, kuzeyinde yeralan Eğirdir gölüne bağlıdır. Sularından Kovada I ve Kovada II hidroelektrik santrallarında yararlanılan göl, doğal güzelliklerinin korunması için ulusal park olarak -düzenlenmiştir.

Kovno: Bk. kaunas.

Kowalski, Tadeusz

Polonyalı türkolog (Châteauroux, Fransa 1889-Krakow 1948). Viyana Üniversitesi’nde felsefe doktoru olan (1914) Tadeusz Kowalski, Krakow’daki Jagellon Üni­versitesi’nde Arapça, Farsça, Türkçe dersleri verdi (1916-1917). Krakow Üniversitesi Doğu Filolojisi bölü­münde ordinaryüs profesörlüğe yükselip (1919), Ru­meli ve Türkiye’ye birçok gezi yaptı; dil ve folklor araştırmalarında bulundu.

Başlıca yapıtları: Zagadki Ludowe Tureckie (Türk Halk Bilmeceleri, 1922), Zestudiov nad Forma Poeziı Ludow Tureckich (Türk Halk Edebiyatı Biçimleri Üstü­ne inceleme, 1922), Les Turcs et la Langue Turque de la Bulgarie du Nord-est(Kuzeydoğu Bulgaristan’da Türkler ve Türk Dili, 1933), Zur Semantischen Funktion des Pluralsut’fixes-Iar-Iär in der Türksprachen(Türk Dil­lerinde Çoğul Eki-ler,-lar’ın Anlamsal Görevi, 1936).

Kowloon

Çin’in güneydoğu kesiminde kent. İngiltere’nin Hong­kong sömürgesinin karadaki bölümünü oluşturan, Kowloon yarımadasının batı kıyısında yeralan Kowlo- on’un nüfusu 2 300 000 dolayındadır. Hongkong ada­sına 1,6 km uzaklıkta olan kent, bir serbest ticaret böl­gesi ve sanayi merkezidir. Turizm de gün geçtikçe geliş­mektedir.

koy: Bk. KÖRFEZ VE KOY.                                                koypu: Bk. bataklik kunduzu.

koyun

Boynuzlugiller ailesinden, 6 türü bulunan memeli hay­van cinsi (Bil. a. Ovis). Dünyanın her yanında yaşayan koyun cinsi üyelerinin çapraz yivli boynuzları sarmal bi­çiminde kıvrılıp, uçları dışa doğru döner. En yaygın tür olan evcil koyun (Ovis aries) sütü, eti, derisi ve yünü için çok eski çağlarda evcilleştirilmiştir ve günümüzde özel­likle Yeni Zelanda’da yetiştirilmektedir: Çeşitli alanlar­da ve çeşitli amaçlar için yetiştirilmiş ve geliştirilmiş 40’ı aşkın soy. Evcil koyuna oranla postları daha az tüylü olan muflon ya da yaban koyunu (Ovis musimon), arga- li (Ovis ammon), Kanada koyunu (Ovis canadensis) tür­leri Kuzey Amerika, Uzakdoğu, Rusya ve Akdeniz çev­resi ülkelerinde yayılmışlardır.

Ülkemizde 1991 verileriyle 40,433 milyon baş ko­yun (karaman, dağlıç, kıvırcık, merinos ırkları) ye­tiştirilmekte, her yıl yaklaşık 5 milyon baş koyundan 100 000 ton et elde edilmektedir.

Koyunoğlu, Arif Hikmet

Türk mimarı (İstanbul 1888-ay.y. 1982). Sanayii Nefi- se’yi bitirip, öğretmenleri G. Mongeri’den ve D. Valla- ury’den etkilenen Arif Hikmet Koyunoğlu, Birinci Dün­ya Savaşı’nda yedeksubay olarak Kafkas cephesine gönderildi. Savaştan sonra İstanbul’da bir süre gazete fotoğrafçılığı (1920) yapıp, bir fotoğraf ve resim atölyesi açtı. Nevzat Tandoğan’ın yardımıyla Ankara’ya geçip

(1922)      , inşaat gereci sıkıntısını görünce, Akköprü yakı­nında bir briket, karomozaik ve künk yapımevi kurdu. Çalışmalarında geleneksel Türk motiflerinden yararla­nıp, uluslararası bir yarışmada birincilik aldı (1930). İs­tanbul ve Ankara’da pek çok özel yapı ve kamu yapısı gerçekleştirdi. 1980’de Kültür Bakanlığı tarafından onur plaketi, 1982’de de Atatürk Sanat Armağanı veril­di.

Başlıca yapıtları: Ankara’da Gümrük ve Tekel Ba­kanlığı yapısı, Türkocağı (Halkevi), Etnografya müzesi, Çocuk Esirgeme Kurumu yapıları, Anafartalar’daki Ad­liye yapısı, Büyük Otel, Atatürk İlkokulu ve Ortaokulu, Celal Bayar evi, vb.; Bursa’da Türk Hava Kurumu’nun sinema ve tiyatro yapısı; İstanbul’da Hasanbey köşkü, iskenderbey köşkü, vb. birçok özel köşk, ev, apart­man, vb.

Koyutürk, Necdet

Türk tango bestecisi ve orkestra yöneticisi (Ankara 1921-İstanbul 1988). Harita binbaşısı Osman Saffet Bey’in oğlu olan Necdet Koyutürk, Haydarpaşa Lise- si’ni bitirip, henüz yirmi yaşlarındayken tangoya büyük ilgi duyarak, tango ağırlıklı besteler yapmaya başladı. Yedek subaylığını yaparken Papatya adlı ünlü tango­sunu besteleyip (1948’de Türkiye ve İngiltere’de plağa dolduruldu), 1949’da İstanbul radyosunda kendi or­kestrasıyla tango programları yapmaya başladı. Türk müziği ile batı müziğini kaynaştırarak yeni bir tango okulu yaratıp, İstanbul radyosunda 1 000’i aşkın prog­ram hazırladıktan sonra, TRT’den emekliye ayrıldı (1979).

Başlıca tangoları: Papatya, Dinle Sevgili, Rüzgâr Gibi Geçti, Şüphe, Seven Bilir, Yıldızlar Düşerken, Gözlerine Bakarken, Unutmak İstiyorum, Yalan Olan

KOZMOS 87

Necdet Koyutürk, Türk müziği ile Batı müziği esintilerini ustaca bağdaştırdığı tangolarıyla ün salmış, tangoları Türkiye’nin yanı sıra çeşitli Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinde de çalınmış, yerli-yabancı birçok yorumcu tarafından seslendirilerek, plakları yapılmıştır.

Yıllarım, inan ki Sevgilim, Özlediğim, Balçiçeği, Gel, Beklediğim Yeter, Beyaz Zambak, vb.

koza

Börek larvalarının larva evresinden pupa evresine ge­çiş öncesi dönemde içinde barındıkları yumuşak kılıf. Koza terimi öncelikle bazı kelebeklerin dokudukları kı­lıflar için kullanılırsa (Bk. İPEKBÖCECİ) da, planaryalar, örümcekler, halkalısolucanlar, vb. hayvanlar da koza örerler. Ayrıca, ciğerlibalıkların balçık içinde kazdıkları odaya döşedikleri örtü de “koza” diye adlandırılır.

kozalaklılar

kozmonot: Bk. astronot.
kozmos

Bileşikgiller ailesinden otsu bitki cinsi (Bil. a. Cosmos). Meksika ve Orta Amerika’dan ABD’nin güneybatı kesi­mine kadar uzanan alanda yetişen kozmos cinsi üye­leri, biryıllık ya da çokyıllık bitkilerdir. Biçimi papatyaya benzeyen beyaz, pembe ya da erguvan rengi çiçek

Yaşayan açıktohumluların büyük bölümünü oluşturan

Kozalaklılardan Akdemz havzası ülkelerinde yaygın biçimde yetişen servi ya dase/v/'(Cypressus sempervirens), rüzgâr siperi olarak ve mezarlıkları süslemede kullanılır; aym a odunundan marangozlukta yararlanılır.

 

 

bitki takımı (Bil. al. Conifera). Yaprakları genellikle ince- uzun, iğne biçiminde olduğundan iğneyaprakhiar da denen kozalaklılar ailesi üyeleri, kozalak biçiminde meyveleriyle nitelenirler; kozalak, bileşik çiçeğin yerini almıştır ve tohumlara desteklik ederek, koruyan bir dizi odunsu pulun birleşmesinden oluşmuştur. Çiçekleri bi- reşeyli ve türlerin çoğunda birevciklidir. Yapraklarını dökmez, bütün organlarından reçine salgılarlar. Yaşa­yan bitkiler içinde en uzunlarını kapsayan kozalaklılar ailesi üyeleri, Kuzey yarıküredeki ılıman bölgelerin en yaygın ağaçlarını oluştururlar.

Kozalaklıların çoğu ağaç biçimindedir. Yapraklı ağaçların görünümü genellikle piramit biçimini andırır; ama seyrek yapraklı, yaygın ve kıvrık dallı ağaççık halin­de türler de vardır. Büyüme iki zamanlıdır; bir sonba­har, bir de yaz odunu oluşur. Yapraklar, yalın ibre biçi­minde (çam, köknar, ladin) ya da pul-tomurcuk (servi, tuya) biçiminde olur; mızrak gibi uzun sivri olanlar da vardır (Cephaiotaxus cinsi üyeleri). Birinci Zaman’da ortaya çıkmış olan kozalaklıların, günümüzde yaşayan yedi ailesi vardır. Bunların en önemlileri, Porsukgiller, çamgiller ve servigillerdir.

Kozalaklıların ağacı marangozlukta (doğrama, mo­bilya yapımı), kimya sanayisinde kullanılır; ayrıca, reçi­ne, zamk ve selüloz kapsadıkları için, kimya sanayisin­de de kozalaklılardan yararlanılır. Bir bölgeyi ağaçlan­dırmak gerektiği zaman da, genellikle bu ağaçlara baş­vurulur.

kozalaksı bez: Bk. EPiFiz.

Kozanoğlu, Abdullah Ziya

Türk romancısı (İstanbul 1906-ay.y. 1966). Kabataş Li- sesi’ni (1922), Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bö­lümünü ve İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Mühen­dislik bölümünü bitiren (1929) Abdullah Ziya Kozanoğ­lu, Adana Belediye Fen işleri müdürlüğüne (1929), Milli Eğitim Bakanlığı başmimarlığına (1932) atandı. Daha sonra serbest mimarlık, müteahhitlik yaptı. Beşiktaş Jimnastik Kulubü başkanlığında bulundu (1940-1950).

Türk edebiyatındatarihsel roman türünün en başarılı temsilcilerinden sayılan Abdullah Ziya Kozanoğlu, ro­manlarını tarihten seçtiği kişiler ve onların çevresindeki olaylar üstüne kurmuş, rahat, akıcı bir anlatımla serüve­ne dayalı konulan işlemiştir.

Başlıca romanları: Kızıltuğ (1923), Atlı Han (1924), Türk Korsanları (1926), Seyit Ali Ke/s(1927), Kozanoğlu

(1928)       , Kolsuz Kahraman (1930), Savcı Bey (1931), Malkoçoğiu (1933), Patronalılar (1934), Battal Gazi (1937), Fatih Feneri (1949), Dağlar Delisi (1951), Kızıl Kadırga (1962), Kubilay Han’ın Gelini (1966), vb.

kozmoloji: Bk. evrenbİlîm.

Kozmos cinsinin örnek türü kozmos (Cosmos bipinnatus), çabuk büyüyen biryıllık bir bitkidir; boyu 1-2 myi bulabilir. Yaz sonu- sonbahar başında açan çiçekleri için bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.

açarlar. Cinsin örnek türü kozmos (Cosmos bipinnatus) bahçelerde yetiştirilir.

Köbenhavn: Bk. KOPENHAG.

kÖk (bitkibilim): Bk. BİTKİ.

kök (kimya)

Tek bir birim gibi davranan iyonlaşmış (elektrik yüklü) atomlar grubu. Organik bileşiklerin ayrışmasıyla ortaya çıkan köklerin en çok tanınanları arasında amonyum (NH4+), karbonat (CO^2-), hidroksil (OH ), nitrat (NO/) ve sülfat (S042 ) kökleri sayılabilir. Terim ayrıca organik kimyada, pek de doğru olmayarak, alkil ve aril gruplan gibi bazı yüksüz birimleri belirtmede de kullanılır.

Kok-BÖri

Kök-Böri, bilime, dine önem vermiş, bilginleri koru­muş, toplumsal hizmetleri geliştirmiş, pek çok hayır ku­rumu, cami, medrese, vb. yaptırmıştır.

Kökdeş, Neveser

Türk kadın besteci (Drama 1904-İstanbul 1962). Beste­ci Muhlis Sabahattin Bey’in kız kardeşi olan Neveser Kökdeş, ilköğrenimini Drama’da tamamlayıp, İstan­bul’da Notre-Dame de Sion Lisesi’nde ortaöğrenim gördü. Piyano, vb. çalgıları çalmayı öğrenip, İstanbul radyosunda piyano çaldı. Fantezi, oyun havası, şarkı, zeybek ve köçekçe türünde birçok beste yaptı: Bahar Pembe Beyaz Olur; Sevmek Seni Bir Suç İse; Gül Dalında Öten Bülbülün Olsam; vb.

kökmantar

İplik görünümünde bir mantarın emeci ile bir bitki kö­künün ortakyaşarlık biçiminde birleşmesinden gelişen mantar. Bu ortakyaşarlık durumunda, bitkiler organik bileşimleriyle kökmantara besin sağlar, kökmantarlar da bitki köklerinin topraktan besini daha iyi emmesine yardımcı olurlar. Orkideler gibi bazı bitkiler, kökmantar olmaksızın büyüyemezler. Kökmantarlar ya bitkinin kökünü çevreler ya da köklerin içinde yerleşirler.

köknar

Çamgiller ailesinden, yaklaşık 40 türü bulunan yaprak­larını dökmeyen kozalaklı ağaç cinsi (Bil. a. Abies). Ku­zey yarıkürenin ılıman bölgelerinde yaygın biçimde ye­tişen köknar (ya da göknar) cinsi üyelerinin dalları ça- mınkinden çok daha kısadır; iğneyaprakları sürgünlerin kısa bölümlerinde değil, doğrudan saplarının üstünde çıkar. Cinsin en yaygın üyelerinden Avrupa köknarı ya da ak köknar (Abies pectinata) türünün kerestesi, özel­likle çatı tahtası yapımında kullanılır. Kuzey Ameri­ka’nın doğu kesiminde yetişen belsem köknarının (Abi­es balsamea) hafif ve yumuşak kerestesinden, ambalaj sandığı yapımı ve kâğıt sanayisinde yararlanılır. Türki­ye’de yetişen türlerin başlıcaları arasında Doğu Karade­niz köknarı (Abies nordmanniana), Kazdağı köknarı (Abies equi-trajanı), Toros köknarı (Abies cilicica) ve Uludağ köknarı (Abies bornmülleriana) sayılabilir.

Köknel, Özcan

Türk hekimi (İstanbul 1928). Tıp Fakültesi’ni bitirip

(1950)      , İsviçre ve İtalya’da psikiyatri dalında uzmanlık çalışması yapan (1959-1963) Özcan Köknel, 1969’da Tıp Fakültesi’nde profesörlüğe yükseldi. Belçika Krallık Akıl Sağlığı Derneği’nin onur üyeliğine seçilip (1969), Türk Toplumunda Bugünün Gençliği (1970) adlı kita­bıyla TRT Ödülü’nü, Cumhuriyet Gençliği ve Sorunları (1979) adlı kitabıyla Yunus Nadi Ödülü’nü Esrar Bağım­lılığı (1983) adlı kitabıyla Sedat Simav’ı Vakfı Sağlık Bi­limleri Ödülü’nü aldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı başkanlığına getirildi (1990).

ı

köksap

Bitkilerde genellikle yeraltında büyüyüp, her yıl kök sü­ren ve yer üstüne sap çıkaran çokyıllık yer altı gövdesi. Bazı bitkilerde yer yüzeyinde de gelişebilen köksaplar, ılıman bölgelerde kış mevsiminde, tropikal bölgeler­deyse kurak mevsimde, bitkiye su deposu işlevi görür­ler.

KÖMÜR VE KÖMÜR ÇIKARIMI 89

Kölemen Abdullah Paşa: Bk. abdullah

PAŞA, KÖLEMEN.

Kölemen Davut Paşa: Bk. davut paşa, kölemen.

Kölemenler: Bk. memluklar.

Köln

Almanya’nın kuzeybatı kesiminde kent. Rheinland- Westfalen eyaletinde, Ren ırmağının batı kıyısında ye­ralan Köln’ün nüfusu 946 000’dir. Batısındaki kömür yataklarının desteklediği önemli bir sanayi (metalürji, makine yapımı, kimya sanayisi, kolonya yapımevleri, cam fabrikaları, vb.) ve öğretim (1388’de kurulan Köln Üniversitesi, vb.) merkezidir. Ayrıca tarihsel anıtlarıyla (yapımına 1248’de başlanıp, 1880’da tamamlanan go­tik üslubunda Köln katedrali, vb.) çok sayıda turist de çekmektedir.

TARİH

İ.S. 50’ye doğru Roma İmparatorluğu sınırında bir tah­kimli kent (Colonia Agrippina) olarak kurulan Köln, Or- taçağ’da bu çekirdek çevresinde genişleyip, Batı Avru­pa’daki başlıca ticaret merkezlerinden biri haline geldi. Köln başpiskoposunun denetiminden 1288’de kurtu­lup, XVII. ve XVIII. yy’lardaki savaşlardan, özellikle de Otuzyıl Savaşları’ndan büyük zarar gördü ve eski öne­mini yitirdi. 1794’te Fransızlar tarafından işgal edilip, 1815’te Prusya’ya verildi. O tarihten başlayarak zen­ginleşip, İkinci Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin bom­bardımanlarından büyük zarar gördüyse de, savaştan sonra kısa sürede onarıldı.

kömür: Bk. kömür ve kömür çikarimi.

Kömürcüoğlu, Asım

Türk mimarı (Üsküp 1879-Ankara 1957). Sanayii Nefi- se’yi bitirip (1905), Yeşil Türbe’nin onarımındaki başa­rısından dolayı Sultan Reşat tarafından ödüllendirilerek

Almanya’ya gönderilen (1911) Asım Kömürcüoğlu, Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenimini geliş­tirdi. Yurda dönünce (1913) başmimarlığa getirilip, Gü­zel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevliliği yaptı (1915-1917). Uluslararası İstanbul Adliye Sarayı proje yarışmasında birincilik kazandıysa da uygulama olanağı bulamadı (1935). Yirmi yılda 30’u aşkın il ve ilçenin imar planlarını hazırlayıp, Topkapı Sarayı’nın bazı bö­lümlerini onardı. İzmir’de Tuhafiyeciler çarşısını ve Se­lanik Bankası yapısını gerçekleştirdi.

kömür ve kömür çıkarımı

Tortul bir kütle olan kömür, yanarken ısı açığa çıkarır; dolayısıyla ısınmada enerji kaynağı olarak kullanılır. Söz konusu tortul kayaçlar çok eski çağlarda, bitkisel kökenli organik artıkların yığılması ve karbonlaşma sü­reci uyarınca fosilleşmesi sonucunda oluşmuştur.

Fosil kömürler genellikle, kumtaşı ve kil gibi döküntü kökenli tortul kayaçlar arasında sıkışıp yassılaşmış taba­kalar halinde bulunur. Bu tabakalar, bazen çok katlı ve çok geniş alanlara yayılmış olabilir. Sözgelimi, ABD’de Pennsylvania’daki kömür yatakları, ortalama 2 metre kalınlığında tabakalar halinde, 40 000 km2‘lik bir alanı kaplar.

TAŞKÖMÜRÜNÜN OLUŞUMU

Bitki döküntüleri genellikle bataklık bölgelerde, gölle­rin çevresinde ve devirsel olarak tuzlu deniz sularının altında kalan denizkulaklarında yığılmıştır. Nemli hava koşullan, bu geniş bataklıklar üstünde çok sık bir orman örtüsünün oluşmasına yolaçmış, düşen bitkisel dökün­tüler hızla batıp, durgun su dibinde toplanmıştır.

Su altında, havanın oksijeninden yoksun kalan söz konusu döküntülerin çürüme süreci, çok uzun sürer. Buna karşılık, hava ortamında yaşamayan bakterilerin etkisiyle ayrışan bitki artıklarının, hidrojen, oksijen ve azot açığa çıkarması, karbonun giderek yoğunlaşması­na yol açar. Bitkisel maddeleri bütünüyle parçalayan bakteriler, bu işlemle asit bir ortamın gelişmesine, dola­yısıyla da kendilerinin de yok olmasına yol açarlar. Bak­terilerin ölümüyle biyokimyasal evre son bulur ve olu­şan çamur çökeleğinde,yer kimyası evresi başlar. Böyle bir yığının tam anlamıyla kömüre dönüşmesi için, yeni tortul kütlelerle örtülmesi ve basınç altında sıkışması ge­rekir.

Birçok durumda, bu tortul kütle üstünde yeni bitki

 

 

 

 

Kuzey yarıkürenin ılıman bölgelerinde yaygın biçimde yetişen köknar cinsi üyeleri, yapraklarını dökmeyen kozalaklı ağaçlardır. Kanada köknarı (solda) türünün (Abies grandis) boyu 90 m’yi bulabilir. Gümüşi köknar (sağda) türü (Abies concolor), park ve bahçelerde süs ağacı olarak yetiştirilir. Köknar cinsi üyelerinin kozalakları (ortada) silindir biçiminde,

15-20 cm uzunluğunda, 5 cm çapındadır. İbreleri (ortada) bir kısa sürgünün çevresinde bir düzlemde dizilidir.

 

bilir: Atlas okyanusu kıyısı boyunca uzanan dar kıyı ovası; hemen arkasındaki kayalık tepeler ve vadilerden oluşan Mayombe yaylası; güneybatı kesimindeki, 320 km genişliğinde bir çöküntü olan Niari ırmağı vadisi; Kongo (ya da Zaire) ırmağının kuzey kollarının oyduğu ırmak vadileri ile bir dizi yayladan oluşan kesim; kuzey­doğuda Kongo ırmağı havzasının batı kesimindeki ba­taklık ovalar.

Tropikal iklim etkisindeki ülkede, yıl iki eşit parçaya bölünür: Yağışlı mevsim (kasım-nisan); kurak mevsim (mayıs-ekim). Yıllık sıcaklık ortalamaları 20 °C-27 °C arasında değişir. Yıllık yağış miktarı yüksektir (en az

Büyük kesimi iç Anadolu Bölgesi’nde yeralan, ama gü­neyde kalan bazı kesimleri (Ahırlı, Beyşehir, Bozkır, Derebucak, Güneysınır, Hadım, Seydişehir, Taşkent il­çeleri) Akdeniz Bölgesi’ne taşan il. Yüzölçümü 38 257 km2 (Türkiye’nin en geniş alanlı ilidir), nüfusu 1990 sayı­mında 1 750 303, merkezi Konya kenti olan Konya, ili

31 ilçeye ayrılmıştır: Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadım, Halkapınar, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karapı­nar, Karatay, Kulu, Meram, Sarayönü, Selçuklu, Seydi-

Danimarka’nın başkenti ve en büyük kenti. Sjaelland adasının doğu ucunda, Danimarka’yı İsveç’ten ayıran Öresund boğazı kıyısında yeralan Kopenhag’ın (Danca Köbenhavn), nüfusu 466 723’tür (çevre belediyelerle

1 711 254). Fırtınalardan küçük Amager adası tara-

Erbil atabeyi (? 1152-? 1232). Musul valisi Zeynettin Ali Küçük’ün oğlu olan Kök Böri (tam adı el-Melik ül-Mu- azzam M’uzafferettin Ebu Nasr Kök-Böri’dir), babası ölünce (1167) Erbil valisi Mücahidin Kaymaz tarafından sürgüne gönderilerek, küçük kardeşi Zeynettin Yusuf, Erbil atabeyliğine getirildi. Musul atabeyi Seyfettin Ga- zi’nin hizmetine giren Kök-Böri, Selahattin Eyyubi’yle savaştıysa (1174) da, daha sonra Selahattin Eyyubi’yle anlaşarak Harran ve Urfa’yı elde etti. S. Eyyubi’nin kar­deşi Rabia Hatun’la evlenip, Haçlılara karşı yapılan sa­vaşlarda büyük ün kazandı; Safuriye’de, Hattin’de (4 Haziran 1187) büyük başarı gösterdi. Kardeşi Erbil ata­beyi Zeynettin Yusuf ölünce (29 Ekim 1190), Urfa, Har­ran ve Sumeysat’ı Selahattin Eyyubi’ye bırakıp, ayrıca

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*